26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali başlıyor. Medyascope’a konuşan Festival Koordinatörü Nil Kural, LGBTİ+’ların ve kadınların kültürel hegemonya tartışmasındaki pozisyonlarının önümüzdeki dönemde zorlaşacağına dikkat çekerek “ama bunun karşısında duran izleyiciler var, festivaller var” dedi.
26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali başlıyor. Bugün yapılacak olan açılış gecesinde Onur Ödülü oyuncu Tilbe Saran’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri oyuncu Asiye Dinçsoy, yönetmen-senarist Belmin Söylemez ve kurgucu Selda Taşkın’a, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Öyküsu Özyürek’e verilecek. Bu yıl “Daha fazlası, daha azı değil” temasıyla yola çıkan 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin afişleri ve görsel kimliği, grafik tasarımcı Kibele Yarman’ın imzasını taşıyor. Yarman, festival için hazırladığı üç farklı afişte kadınların hak mücadelesini ve sinemadaki yerlerini afiş için seçtiği fotoğraflarla vurguluyor. Festival, 31 Mayıs – 7 Haziran tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla düzenlenecek. Gösterimleri Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda gerçekleşecek festivalde dokuz bölümde dünyanın dört bir yanından toplam 64 film izleyiciyle buluşacak.
“Daha fazlası, daha azı değil’ çünkü tablo daha iyi görünse de aslında sinemada hâlâ makas çok açık”
Festival koordinatörü Nil Kural bu yılki “Daha fazlası, daha azı değil” temasını seçerken iki konudan yola çıktıklarını vurgulayarak “Bir tanesi sinema ve kültür-sanatta kadınların fırsat eşitliği konusu çünkü malum #metoo hareketinden beri büyük festivaller, küçük festivaller herkes seçkilerinde kadın sinemacılara daha fazla yer ayırmaya başladılar. Bu da çok bariz bir şekilde görüyoruz ki eğilim olarak ödüllere, başarılara daha fazla görünürlüğe neden oldu” diye konuştu. Kural, “Daha fazlası, daha azı değil’ çünkü tablo daha iyi görünse de, kadınlar daha iyi gibi görünse de aslında sinemada hâlâ makas çok açık. Sadece sinemadaki yönetmen ve yapımcıdan da bahsetmiyorum. Setlerin daha güvenli hale gelmesi, set atmosferi, burada çıkan iş için teknik ekipler…Hepsinden bahsediyorum” diye konuştu.
“Sürekli dönüp en basit hakları savunmaktan daha fazlasına odaklanamaz hale geldik”
Temanın sadece kültür-sanatla ilgili olmadığına dikkat çeken Kural şöyle anlattı:
“Kadınların dünyanın her yerinde ve Türkiye’de de verdiği hak mücadelesiyle de ilgili. Sürekli dönüp en basit hakları savunmaktan, onlar elimizden alınıp tekrar o haklar için mücadele etmekten daha fazlasına odaklanamaz hale geldik. Bunu kendimize hatırlatmamız gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla hem genel kadın hakları çerçevesinde hem de kültür-sanat ve sinema özelinde bu temayı seçtik.”
Festival afişinin yapımını üstlenen Kibele Yarman’ın ödüllü bir grafiker olduğunu belirten Kural, “Yarman’ın görsel dünyası uçan süpürgenin görsel dünyasına uygun olduğunu düşündük” dedi.
“Bu bir neslin hiç sinemada görme imkanı olmadığı filmler”
Kural, Belmin Söylemez’in festivalde gösterime girecek retrospektifinin kendisi için bu yıl çok değerli olduğunu vurgulayarak “Çünkü Belmin Söylemez’i şimdiki zaman ve bu yıl göstereceğimiz ‘Ayna Ayna’ üzerinden ve kurmaca filmleriyle tanıyoruz. Bizim de bu yıl ‘Bilge Olgaç Ödülü’ verdiğimiz bir isim ve şöyle bir özelliği de var. Bilge Olgaç’ın asistanlığını yapmıştır” diye konuştu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Festivalde Belmin Söylemez’in kurmacadan önce Bilge Olgaç hakkında çektiği “Bilge Olgaç ve öğrencisi” de dahil uzun metraj, kısa ve belgesellerinin gösterime gireceğini belirten Kural, şöyle anlattı:
“Bu bir neslin hiç sinemada görme imkanı olmadığı filmler bunlar çünkü 2000’lerin başlarında ağırlıklı olarak çekilmiş. Bu filmlerin hem Belmin Söylemez’in son 10 yılda bildiğimiz kurmaca yönetmenlik kariyerinin tamamlayıcısı olduğunu hem de şahsi fikrim Türkiye’de çekilmiş en yaratıcı, en mizahi, en eleştirel filmlerin bir bölümünün bu seçkide olduğunu düşünüyorum. O yüzden filmleri ayırmayayım ama ‘Şehirde Kâinatı Aramak’ retrospektindeki iki gösterim benim için çok değerli. Sık rastlanan bir durum değil bu filmleri izlemek.”
“LGBTİ+’ların ve kadınların kültür hegemonyası karşısındaki pozisyonunda işler kolaylaşacağa benzemiyor”
Kural’a geçen sene Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yönetmen Emin Alper’in Kurak Günler filmine verdiği finansal desteği faiziyle istemesiyle başlayan, bu sene ise Kuru Otlar Üstünde filmiyle ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün sahibi Merve Dizdar’ın Cannes Ödül Töreni’ndeki konuşmasıyla devam eden kültürel hegemonya tartışmasını sorduk. Kural, “Öngörmek zor ama LGBTİ+’ların ve kadınların kültür hegemonyası karşısındaki pozisyonu hiç kolay bir pozisyon değil ve işler kolaylaşacağa da benzemiyor ama bunun yanında bunun karşısında duran izleyiciler var, festivaller var” diyerek festivallerin ve izleyicilerin kültürel hegemonya üzerindeki etkisine değindi. Kadınlar ve LGBTİ+’lar için sinemada yer açmanın, güvenli bir platform oluşturmanın ve izleyicilerle buluşturmanın festivallerin görevi olduğunu belirten Kural, “İzleyicilerin görevi de elbette gelip o filmleri izlemek, bu şekilde karşısında durulabileceğini düşünüyorum” dedi.
“Burada olacağız, buna çabalacağız”
Seçimlerin ardından ülkedeki siyasi atmosferin ileride festivali nasıl etkileyebile ilgili ise Kural, “Onunla ilgili de bir öngörüm açıkçası yok. Ama dediğim gibi Uçan Süpürge 26 yıldır kadın sinemacıların filmlerini izleyiciyle buluşturan bir platform. Çeyrek asrı geçmiş, bu uzun bir süre. Dolayısıyla burada olacağız, buna çabalacağız” diye belirtti.
“İyi kadın rolleri, yeni kadın karakterler görmemiz için kadın sinemacının daha çok film yapması gerekiyor”
Kural, kadınların sinemadaki yerinin üretimle olabileceğini söyleyerek şöyle açıkladı:
“Festivaller yapılmış filmleri izleyiciyle buluşturabiliyor. Eğer bir yapım marketi yoksa üretime maalesef ki bir katkı yok. Sadece yapılmış filmleri izleyiciyle olabilecek en iyi şartlarda buluşturarak belki bir moral destek sağlayabiliyoruz. Üretim ise kültür politikalarıyla olan bir şey. Dünyada durum çok iç açıcı olmasa da bir çaba olduğunu görüyorum. Karşıma gelen filmlerin cesaretinden cüretkarlığından. Türkiye’de de tabii ki kültür politikalarında özel bir çalışma yapıp o makasın daralması için bir çalışma yapılması gerekiyor. Olması gereken her yerde bu.
Kadın sinemacıların filmleri arasında çok uzun yıllar geçiyor. Belmin Söylemez’in iki filmi arasında 10 yıl var. Genelde dünyada ilginç kadın hikayelerini ağırlıklı olarak kadın sinemacılar yazıyor. İyi kadın rolleri, yeni kadın karakterler görmemiz için kadın sinemacını daha çok film yapması gerekiyor. Çok ciddi kamusal kültür politikaları gerekiyor.