Gözaltında işkence gördüğü belirtilen ve ikinci kez ifadeye çağrıldıktan sonra hayatını sonlandıran Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra açılan davada karar açıklandı. Dördü polis toplam beş sanığın yargılandığı davada mahkeme dört sanık polise “Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçundan altı yıl hapis cezası verdi.
Davada sanık olarak yargılanan polis memurları Hakan Aydın, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Yunus Başay hakkında “Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçundan altışar yıl hapisle cezalandırılmasına karar verildi. Zafer Kökdemir’in ise “Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık”, “Resmî belgede sahtecilik” ve “Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçlarından beraat etmesine hükmedildi. Mahkeme, dört sanık polis hakkında Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010’da “Resmî belgede sahtecilik” suçundan takipsizlik kararı verdiğini de belirterek bu suçtan hüküm kurulmamasına karar verdi.
Yaklaşık 30 dakika geç başlanan duruşmada ilk söz Onur Yaser Can’ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can’a verildi. Sürecin başından beri sundukları tüm delillerin ve kamera görüntülerinin, abisine karşı kötü muamele ve intihara sürükleme suçlarını açık bir şekilde ortaya koyduğunu söyleyen Ezgi Sevgi Can, “Bu aşamada tüm bu suçlar, mahkemeniz huzurunda görmezden gelinemeyecek bir şekilde somutlaşmıştır. Mahkemenizin evrakta sahtecilik ve resmî belgeyi bozma ve yok etme suçlarıyla ilgili vereceği kararda, bu eylemlerin sonucu itibarıyla bir ailenin tek tek yok edilmesine sebep olduğunu göz önünde bulundurmasını ve en üst sınırdan ceza vermesini talep ediyorum” dedi.
Sanıkların birçok celsede hazır bulunmadıklarını hatırlatan ve yargılamayı ciddiye almadıklarını belirten Ezgi Sevgi Can, “Son celsede delillendirdiğimiz gibi yalan beyan vererek adaleti yanıltan bu sanıklar hakkında herhangi bir ceza indirimine gitmemesini talep ediyorum. Mahkemenizin işkence ve intihara sürüklemeyle ilgili suç duyurusunda bulunması gerekiyor. Ancak bu şekilde adalet yerini bulacaktır” diye devam etti.
Hakan Aydın: “Beni mahkeme heyetinin önünde zayıf hale sokmaya çalıştılar”
Mütalaada kısmi eksiklikler olduğunu düşündüklerini belirterek sözlerine başlayan müşteki avukatı Mehmet Ümit Erdem, sanıkların yalan beyanda bulunduklarını geçmiş dönemde verdikleri ifadeler ve belgelere atıfta bulunarak anlattı.
Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan sanık Hakan Aydın, “Israrla işkence ve kötü muameleyle ilgili sorular yöneltildi. Soruşturmanın konusu olmamasına rağmen yanıtlar verdim. Ağzımız aranarak bir şey bulabilir miyim umuduyla sorular soruldu. Beni mahkeme heyetinin önünde zayıf hale sokmaya çalıştılar. Bizim hedef şahıslarımız yurtdışına uyuşturucu satanlar. Takip ettiğimiz hedefler arasında Onur Yaser Can bulunmamaktadır. Beraatımı talep ediyorum” diyerek savunmasını yaptı.
Sanık avukatlarından biri “Kendi hayatına son verecek kadar ruhsal bozukluğu olan rahmetli Onur Yaser Can’ın el yazıyla yazdığı not, davanın temeli olarak kabul edilmemelidir” dedi.
“Adaletiniz batsın”
Bir diğer avukat ise şunları söyledi:
“Katılan taraf yargılamanın başından beri konunun dışında konuşuyor. Kendi kurguladıkları gerçeği anlatmaya çalışıyorlar. Uyuşturucu kullanan bir insan burada bütün kusurlarından arındırılmış bir insan olarak anlatılıyor, bu olamaz.”
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Avukatların bu ifadelerinden sonra Ezgi Sevgi Can söz almak istedi ancak mahkeme heyeti izin vermedi. Verilen aranın ardından hükmünü açıklayan mahkeme heyetinin kararına Ezgi Sevgi Can, “Adaletiniz batsın” diyerek tepki gösterdi. Duruşmanın ardından adliye önünde açıklama yapan Can, işkence iddialarına ilişkin temyize gideceklerini, evrakta sahtecilik suçunun 15 yıllık zaman aşımı olduğunu, bu nedenle de iki yıldan az bir zamanlarının kaldığını söyledi.
Avukat Mehmet Ümit Erdem ise mahkeme heyetinin sanıklar hakkında hiçbir iyi hal indirimi uygulamamasının önemli olduğunu vurguladı:
“Mücadelemiz bitmedi, 13 senedir sürüyor. Kaç sene sürerse sürsün, sonuna kadar takipçisi olacağız. Bir kısım suçlarda 15 sene zaman aşımı olsa da işkencede zaman aşımı yok. Biz bir 13 sene daha buraya gidip gelmeye razıyız. Biz bitti demeden bu dava bitmeyecek.”
Ne olmuştu?
ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2010 yılının haziran ayında İstanbul-Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla gözaltına alındı. 28 yaşındaki genç mimar, nöbetçi savcının talimatıyla ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. İki gün sonra tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. Kötü muameleye maruz bırakılan Can, baskı altında tutanakları imzalamak zorunda kaldı. 23 Haziran’da bir kez daha karakola çağrılan Can, 23 Haziran 2010’da odasının penceresinden atlayarak intihar etti. Anne Hatice Can, oğlunun intiharından sonra kot pantolonun arka cebinde bir not buldu. Notta, “Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum” yazıyordu.
Oğulları Onur’un ölümünün ardından Can ailesi hukuk mücadelesi başlattı. İki polis memuru hakkında “Resmî belgede sahtecilik” suçlamasıyla dava açıldı. Polisler dava sırasında çıplak aramayı itiraf etti ancak 2011 yılında polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
İki polis, evrakta sahtecilik suçundan altı yıl beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Anne Hatice Can, mahkemenin kararını Yargıtay’a taşıdı ama sürecin adaletsizliğine dayanamadı ve 2014 yılının Mart ayında yaşamına son verdi. Bu süreçte sağlığı bozulan baba Mevlüt Can da 2019’da hayatını kaybetti.