MHP’lilerin hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından tutuklanan avukat Dilek Ekmekçi Medyascope’un sorularını yanıtladı. 1 Eylül 2024’ten beri tutuklu yargılanan Ekmekçi, tutuklanmasının perde arkasını, açlık grevini, cezaevinde günlerini nasıl geçirdiğini anlattı.
Dilek Ekmekçi Medyascope’un sorularını cevapladı.
Ekmekçi, 1 Eylül 2024’te ofisinde gözaltına alınmıştı. Sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla tutuklanan Ekmekçi’ye daha sonra “FETÖ/PDY üyesi olmak ve örgüt propagandası yapmak” suçlaması yöneltildi. Ekmekçi, tutuklamadan kısa süre önce, Sinan Ateş cinayetine ilişkin MHP ve Ülkü Ocakları’nın önde gelen isimleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. 2020’de biyolojik anne ve babasını ararken defin ruhsatı olmadan gömülen iki kadının şüpheli ölümünü yargıya taşıyan Ekmekçi, biyolojik ailesini ararken yaptığı araştırmalar sırasında karşısına çıkan, devlet yurtlarında kalan çocukların maruz bırakıldığı şiddet vakalarını gündeme getirdi. Kamuoyu kendisini, gündeme getirdiği “Devlet yurtlarında kalan kız çocukları seks işçiliğine sürükleniyor, bu konu araştırılsın” söylemiyle tanıdı.
Dilek Ekmekçi Medyascope’a konuştu
Hakkınızda açılan birden fazla dava olduğu biliniyor, konular da birbirinden oldukça farklı. Hangi suçlama nedeniyle tutuklu yargılanıyorsunuz?
Hakkımdaki davaların neredeyse tamamı SLAPP (Kamu katılımını engellemeye yönelik stratejik dava) niteliğinde. Davaların ana kaynağı da sosyal medya (Twitter/X, youtube) ve medya mecrasında ihbar ve ifşa ettiğim konular. Aynı tweetler veya aynı yayından dolayı açılmış ya da müştekisi aynı veya irtibatlı olan da pek çok dava var. Dolayısıyla konuları farklı demek çok da doğru olmaz. Bu davalarda beni tutuklamaları veya uzun süre tutuklamaları zor olduğu için en son bana “FETÖ/PDY üyeliği” iftirası attılar. İşte ben yaklaşık 4 aydır bu dosyada tutukluyum.
Bana bu kumpası kuranlar kendileri hakkında çok ciddi “FETÖ/PDY” iddiaları olan Ankara İl Emniyet Müdürü Engin Dinç ve Süleyman Soylu döneminde siber daire başkan yardımcısı olan Emniyet Müdürü Kerim Altıay gibi isimler. Engin Dinç ekibi malum Mayıs 2024’te hem Cumhur İttifakı’na darbe yapmakla, hem Ayhan Bora Kaplan soruşturmasını sulandırmakla, hem de 280 kişiyi yasadışı dinlemek ve izlemekle suçlandı. O dönem tutuklanan Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik 2014 yılında Ayhan Bora Kaplan’ın muhbirliğinde kabadayı Bülent Aramaz’ın öldürüldüğü operasyonu yapan müdürdü.
Engin Dinç’in Murat Çelik’i tahliye ettirip beni tutuklatmak istediği, bana çok öfkeli olduğu kulağıma çok sağlam kaynaklardan gelmişti. Ben tutuklandıktan kısa süre sonra da Murat Çelik tahliye edildi. Ayhan Bora Kaplan suç örgütünün, Sinan Ateş cinayetinin arka planını en iyi bilen kişilerden olmanın bedelini ödüyorum. Bugün Ergenekon kumpası kurabilseler, bunu kuracak isimler, “FETÖ” geçer akçe olduğu için beni bu çuvala sokmak istediler. Ancak bu iftira benim üzerimde emanet bile durmaz. Sadece gözdağı veriyorlar.
Dilek Ekmekçi Medyascope’a konuştu: “10 Ocak’taki duruşmada tahliye bekliyorum”
Bir aydan uzun bir süre açlık grevindeydiniz. Sesinizi duyurabildiniz mi, etkisi ne oldu?
Açlık grevi şüphesiz ki sesimi ve mağduriyetimi kamuoyuna daha çok duyurmama vesile oldu. Ancak adaletsizliklerin, suçların asıl kaynağı olan etkili ve yetkili şahısların, açlık grevi ile zulme son vereceklerini tabii ki düşünmüyorum. Sadece gerekirse “ne kadar kadın katil ruhlu organize bir kötülükle muhatap olduğumu” tarihe not düşmeyi göze alabildiğimin bilinmesini istedim. Duruşmam yaklaştığı, duruşmada da tarihe not düşmem gereken hususlar olduğu ve tabii ki hukukun gereği olarak çok geç de olsa 10.01.2025 tarihindeki duruşmada tahliye beklediğim için açlık grevini bırakmayı planladım. Baromuzun değerli başkanı ve yönetim kurulunun, annemin, lise arkadaşlarımın ve sevenlerimin telkinleri de bu yönde oldu.
Ancak şunu vurgulamak isterim; Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda fare ve böcek sorunu var. Fareler, böcekler ana koridorda gündüz vakti bile karşımıza çıkıyor. Cezaevi personelleri için de, herkes için de zor. Bir kadın cezaevinde bu hijyen sorunu neden çözülemiyor, bina eski olduğu için mi bilmiyorum. Karavana tencereleri fare, böcek geçen yerlerde duruyor. Bunlar tabii ki yemek yemek isteseniz de iştah kapatan nahoş şeyler. Ayrıca balık aylarca gelmemişti. Baro Başkanımız konuştuktan sonra, artık düzenli geliyor. Umarım böyle devam eder.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Haksızlık beni daha çok konuşmaya teşvik ediyor”
İçeride bir gününüz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz? Moraliniz motivasyonunuz nasıl?
Günlerim belki yüzlerce hukuksal mecrayla, davayla, dosyayla uğraşmakla geçiyor. Moralim oldukça iyi. Her an hukukun üstünlüğü için ve çetelere karşı mücadele etmenin vicdan rahatlığı ve iç huzuru, bunu bilen güzel ülkemin ve dahi mavi gezegenimizin vicdanlı insanlarının da bana desteği beni daha çok motive ediyor. Beni susturmak için kumpasla tutuklatan hasımlarımın anlamadığı şu, haksızlık beni susturmuyor, daha çok konuşmaya teşvik ediyor. Haksızlığa tahammül edemeyen bir yapım var. Bakın Mazhar Osman Hastanesi’ne kumpasla, zorla, kötü muamele ile götürüldüm. Ama haklı çıktım. Mazhar Osman Hastanesi beni işlem yapmadan cezaevine geri gönderdi. Tarihe geçen ünlü gazeteci Nellie Bly gibi ben ancak oraya habercilik için, aksaklıkları araştırmak, not almak için giderim demiştim. Çok şükür ki öyle de oldu. Şimdi Mazhar Osman Hastanesi’ne zorla yatırılmama ilişkin süreci AYM’ye taşıyoruz.
Dilek Ekmekçi: “Sanırım mayınlı araziye en çok ben giriyorum”
Bu arada son dönemde Sabahattin Ali’den “İçimizdeki Şeytan”ı okudum. Erk Acarer’in Sedat Peker’in ifşalarını konu aldığı “Aslan Avı”nı okudum. Dikkatimi kitapta Ayhan Bora Kaplan ismine hiç yer verilmemesi, Sinan Ateş ismine ise bir kere yer verilmesi çekti. Ayrıca Sedat Peker’in Ankara Green Park Otel ‘Çukurambar’a, Aleyna Çakır’ın ölümünden başlatarak yurttaki kızların fuhuşa sürüklenmesi sorununa ilişkin ifşa tweetleri de kitapta yoktu. Sanırım bu en mayınlı araziye en çok ben giriyorum. Ayrıca organize suç örgütlerinin yapılanmasında hemşericilik ilişkilerinin rolüne de değinen “Bir Gulyabani. Organize Suç Örgütleri, Mafya” isimli kitabı da Mersin-Samsun kokain hattını, Mehmet Ağar-Elazığ ve Süleyman Soylu-Trabzon networklerini daha iyi analiz edebilmek için okuyorum.
Son olarak şunu ekleyeyim, eskiden de farklı yazarların Kuran meallerini okumayı severdim. Şimdi de bulunduğum koğuştaki kaynak zenginliği sebebiyle oldukça kapsamlı bir Kuran meali inceleme fırsatı buldum. Spora ise 4 aydır sadece 1 saat gidebildim. Basketbol ve badminton oynadım.
“Devlet üstün hizmet madalyası hak ederken terörist olmakla itham edildim”
Siz hem avukatsınız, hem de bu alanda akademik uzmanığınız var, kendi yargılanma sürecinize baktığınız zaman ne görüyorsunuz?
Takipsizlik yani KYOK (Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar) verilmesi gereken dosyada aylardır tutuklu olduğumu, devlet üstün hizmet madalyası hak ederken terörist olmakla itham edildiğimi, haklarında “FETÖ/PDY üyesi olmak”, “renklendirilmiş FETÖ’cü” olmak iddiaları olan şahısların kumpasıyla “FETÖ üyeliği” iftirasına uğradığımı görüyorum.
Engin Dinç, Kerim Altıay ve şürekasının “FETÖ/PDY” bağlantıları sadece CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan veya benim gibi muhalif isimlerce değil, iktidara yakın Anadolu Ajansı, Sabah Gazetesi haberleriyle ve Hürriyet Gazetesi’nde Nedim Şener gibi isimlerce de defalarca yazıldı. Dosyamda zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya kararıyla hukuka aykırılığı teyit edilen “FETÖ/PDY” iltisak kriterlerinin hiçbiri yok. Esasen dosyamda cımbızla çekilerek, kişisel verilerim hukuka aykırı olarak kullanılarak AYM’nin iptal ettiği siber devriye faaliyetini şahsıma özel gerçekleştirerek derlenmiş, bazılarını benim bile atmadığım tweetler ve YouTube yayınları dışında hiçbir şey yok. Bu derlemeyi “FETÖ iltisakı” gibi göstermeye çalışanlar da dediğim gibi kendi iltisakları konuşan şahıslar.
“Hakikat arayışımın bir adalet mücadelesine evrilmesini beklemiyordum”
Annenizi ararken başlattığınız mücadele ses getirdi. Araştırmaya başlarken bu kadar büyüyeceğini bekliyor muydunuz? Anneniz için sürdürdüğünüz mücadele ne aşamada?
Ben evlat edinilmiş bir çocuk olduğum için doğal olarak biyolojik ailemin, anne babamın ve kardeşlerimin kimliklerini öğrenmek istedim. Hiçbir zaman bir anne arayışım olmadı. Evlat edinen annem pek çok biyolojik anneden iyi bir anne. Benim hayattaki en büyük şansım Hatice Gülten Ekmekçi’dir. Biyolojik annem cinayete kurban gitmiş, onu ölü bulmak, dünya gözüyle tanıyamamak, vesikalık hariç doğru düzgün bir fotoğrafını bile görememek tabii ki çok trajik. Bu yüzden en azından cinayetten tutuksuz yargılanan ve tevsi-i tahkikat (kovuşturmanın genişletilmesi) taleplerimiz delil yetersizliğinden reddedilerek beraat ettirilmeye çalışılan biyolojik dayımın ceza almasını istiyorum.
Ayrıca bu trajedinin baş müsebbibi biyolojik babam ile de soy bağımı kurmak, gerçek bir ismin yazmadığı “baba adı” haneme gerçek babamın adının kaydedilmesi, bu hayatta kendi şahsım adına en büyük arzum. Tabii ki biyolojik ailemi merak ederek çıktığım hakikat arayışımın, distopik bir dönemde büyük haksızlıklara maruz kaldığım, derin, paralel, eril, kriminal yapıların hedefi olduğum bir adalet mücadelesine evrilmesini beklemiyordum. Kader ağlarını örmüş, tevafuklar üst üste gelmiş ve büyük bir misyonum varmış demek en doğrusu sanırım