Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gürkan Çakıroğlu yazdı: Siyaset ve değişim

Toplumun rızası aranmadan siyaset yapılıyor. Son seçimlerde bir kez daha gördük ki “desteklediği” kişiden bağımsız olarak insanların ekseriyeti rızaya değil zarurete dayalı oy veriyor. Milletin en büyük talihsizliği bu. Siyaset halk için değil halka rağmen yapılıyor.

Korku-endişe insana dair oldukça güçlü bir duygu. Bu topraklarda da fazlasıyla mevcut. İstiklal Marşımız bile “Korkma” diye başlıyor. Siyaset kolaya kaçıyor, halkı değil kendisini düşünüyor ve korkuları zinde tutarak seçim kazanmaya çalışıyor. Siyasetin telif ve terkip kabiliyeti yok.

Geçmişte yaşanan acıları kanatarak istismar eden veya coşkun milli-dini duyguları manipüle ederek suistimal eden siyaset milleti ayrıştırıyor; akabinde de yaptığı kötülüğün üstünde tepinerek ayrışmayı derinleştiriyor. Siyaset memleketi parçalıyor.

Ülkenin yüzde 48’i değişim istiyor da yüzde 52’si istemiyor mu? Mesele gerçekten bu kadar basit mi? Siyasetin, suyu adaletsiz dağıtan çeşmenin düzenine itirazı olmayınca, insanların da çeşmenin başını tutan elin kendilerinden olmasını istemesi gayet tabii değil mi? Siyasetin itirazı adaletsiz düzene değil, düzenin başını kimin tutacağına dair.

Anadolu, Osmanlı’nın çivi dahi çakmadığı ve üç asırdan fazla derin dondurucuda tuttuğu; kıtlık, kırım, soygun, sömürü ve eşkıyalık ile tarumar edilen topraklar. Halk ne zaman bu duruma isyan etse başı taşla ezildi. Cumhuriyet döneminde de bu makus talih değişmedi. Eşkıya dağdan şehre indi hepsi bu. Yurttaş en çok kendi devletinden korkuyor. Siyaset yurttaşın korkularını gideremiyor.

Cumhuriyet, etleri lime lime koparılan bir devletin devamı olarak kuruldu. Kurucu babalar imparatorluğun son 10 yılında aktif görev almış paşalardı. Onların parçalanma paranoyası ile şekil verdiği devlet, kendi yurttaşına bir türlü güvenemedi. Çok kalp kırıldı, birçok farklı kesime aidiyet sorunu yaşatıldı. Siyaset bu güvensizliği aşamadı.

Üzerinde yaşadığımız coğrafya çok renkli, çok kültürlü ve çok dilli. Bu topraklar üzerinde beyhude ve zorba bir çaba olarak kültürel birlik sağlanmaya çalışıldı. Hal böyle olunca da siyasal birlik rızaya değil zora dayalı kuruldu. Bu da bizleri adaletsiz, hürriyetsiz, eşitliğin olmadığı bir nizama mahkûm etti. Oysa halkı anlayabilsek, kültürel farklılıklar içinde oldukça güçlü bir siyasal birlik üretmek mümkün. Siyaset toplumu tanımaya gayret etmiyor.

Dava güden değil dert edinen bir siyasete ihtiyaç var. Muhalefet dün umut idi, bugün yük; iktidar ise dün yük idi, bugün daha da ağır bir yük. Kutuplaşmayı bileyen değil törpüleyen bir siyasete ihtiyaç var. Halkı, bilenmiş keskin uçlar arasında tercih yapmaya zorluyorlar. Siyaset bu sıkışmışlıktan çıkacak bir yol bulamıyor.

Ne sırtını devlete dayayarak ne de devleti düşmanlaştırarak yapılacak bir iş siyaset. Siyaset ne halka tepeden bakarak ne de halk dalkavukluğu yaparak yürütülecek bir iş. Siyasetin gücü halka gidebilme, halkla olabilme ve halkla yürüyebilme kabiliyeti ile doğru orantılı. Siyaset milletin kavgasına katılarak ya da milleti kavgasına ortak ederek bir şeyleri değiştirebilir.

Zihniyetlerle değil sistemle mücadele eden, adaleti herkes için isteyen; Cumhuriyet’in ayrıcalıklı değil, hür ve eşit yurttaşı olmanın gayesini güden bir siyasetle başlayabilir ancak değişim. Zira Cumhuriyet çatısının ihata edemediği kesimler oldukça devlet de toplum da huzura kavuşamıyor. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek beyhude. Siyasetin ezberleri bozup, prangaları kırması ve yeni bir şeyler söylemesi gerekiyor.

Türk-Kürt, Sünni-Alevi, seküler-dindar diye ayırt ederek veya bunları birbirine benzeştirerek ya da birini diğerinden üstün tutarak değil, bilakis herkesin kendisi olarak ve kendisi kalarak ama kendisini dayatmadan bir araya gelip, sözünü söyleyebileceği bir siyasete ihtiyacımız var. 

Ne diyor Yunus Emre; “Ağyar dahi yar bize, kamu alem bir bize”. Siyasetin tüm Türkiye’yi kucaklamasına ihtiyacımız var. Türkiye’den önce siyasetin demokratikleşmesine ihtiyacımız var.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.