Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Müge İplikçi yazdı: Susuz Yaz

O yaz müthiş bir yazdı. 

Tek kusuru vardı: Terkos Gölü’ndeki bilmem ne çalışmasından ötürü yaşadığım mahalleye yirmi dört saat su verilemeyecekti. Annem evde ne kadar su şişesi varsa hepsine su doldurmuş, kendince önlemini almıştı. Maalesef hidrofor denilen  “gezegen” henüz keşfedilmemişti. 

Bereket, bizler de daha henüz büyümemiştik. (Bu da çıplak gözle her şeyi başka bir biçimde görmek anlamına geliyordu.)

O zamanlar yaz, endamı baş döndüren hoş bir kadın gibi kendini ağırdan sata sata evimize gelirdi. Sanırım burada komşumuz balıketli Esma teyzenin karpuz bilmecesi esastı. Yeşil emprimeden bir düş esvap giyerdi bizim “bilmece” hatun; içinden kırmızı fuları bir görünen bir kaybolandı. Yeşilin üzerinde oynaşan düğmeler de elbette kemik ve siyahtı canım. Kimdir bu kadın sorusunun cevabı ise elbette şu bizim Yaz hanımdı. Uzaktan akrabamız olabilirdi, hatta bilmem kim beyin nişanlısı. Giderek daha çok seveceğimiz, ısınacağımız, maceradan maceraya koşacağımız tazeydi kendileri. Yaşlanmaz mıydı? Ne gezer. O her zaman yeşilin dirisi, kırmızının ateşi, siyahın gizemi, kısaca, nam-ı diğer Hülya Koçyiğit’ti. 

Metin Erksan “Susuz Yaz”ı çekeli epey zaman olmuştu, filmin başına olmadık işler gelmiş, devlet filmi yasaklamış ama film alıp başını gitmiş ve bu ülkeye prestijli bir ödül kazandırmıştı. Orada anlatılan mülkiyet nedir ne değildir soruları, Habil Kabil meselesi, kadının bir paçavra gibi görülmesi sorunları çok önemliydi ama kim ne yapsındı ki Susuz Yaz’ı? Film ve anlattıkları o sıralar bizim oralara uğramaktan çok uzaktı. Su herkesindi ve yaz güzeldi. İnsanın özü, sansür gibi konular yazlarımıza teğet geçmeye meyilliydi.  

Keşifler

Çocuk aklımla zaten uzun olan o bereketli yaz günlerini daha da uzun kılmak için sabah ezanında açardım gözlerimi. Onun şebnem kokan mahcup kahkahası eşliğinde ise yapmadığım kalmazdı. Özellikle sokak çocukları grubuna ait olan yaşımın küsuratı, Allah ne verdiyse karşımıza dizilen oyunlardan oyun beğen bir zamanı işaret ederdi. Yaz hanımın hülyalı gözleri üzerimde buğulu buğulu gezinirken dondurma faslı başlardı. Sokak dondurmacısının tablasına asılı kalan nice çocuk elinden biriydi benimkisi. O sıralar 25 kuruşa alınan bir top için ne kadar çok sıra beklemek gerekirdi ama serin ve buz olanı bulan en büyük keşfi yapardı. 

Keşif ne miydi? 

Yaz cennetti, güneşti, püfür püfür olandı.  

Tuvaldi. Sıcak esen rüzgâr, sınırsız saatler, eğlencenin tavan yapması, çocukluk ve çocukluktaki asla kurumayacak, kesilmeyecek, talan edilmeyecek akağaçlar, tarlalar, denizler, gökyüzü… Keşif buydu, daha ne olsun… Dondurmanın hızına ayak uydurur yeni hayallere dalardın. Büyüdüğün zaman üç top alacağın dondurma sevdası bunlardan biriydi. Yeşil emprimeden afili bir elbise bir diğeri. Kırmızı şarabi fular? Elbette.. Belki, siyah kemik düğmeleri es geçerdin. Makulce büyür, kısmen biraz daha akıllanır, ne bileyim eğlence olsun diye Terkos Gölü’nü görmeye pikniğe bile giderdin. 

Terkos Gölü

Gerçekler

Giderdin gitmesine ama o gün sular kesikti işte ve yirmi dört saat de geleceği meleceği yoktu. O akşam biraz zor geçti. Ancak ertesi sabah nasıl olsa gürül gürül akacaktı sular. Ve her şey kaldığı yerden devam edecekti güpegündüz. 

Fakat beklenen olmadı. 

Sular Terkos Gölü’nde çalışması bitmeyen işler yüzünden bir yirmi dört saat daha akmayacaktı. El yıkamak için bile bir şişe suya muhtaç hale gelmiştik. Acaba komşudan alsak? Buna başta Esma teyze posta koydu. “Lafı dolandırıp durmayın, önleminizi iyi alacaktınız” dedi. Sonra annem bize kızdı. Bu durumda karpuz yerken biraz daha dikkatli olmalıymışız. Sonra en beteri oldu, dondurmacı da gelmedi. Hayaller tuz buz… Akağaç sanki biraz eskimiş ve kurumuştu. Susuzluk insanı büyütür mü sorusunu sormaya ramak kalmıştı ki, borulardan dev bir homurtu, sonra bir tane daha ona benzer bir haykırış yükseldi. Sular geri gelmiş, Yaz hanımın gece sefalarına dolanan nazı etrafı yeniden sarmıştı. 

Parantez yeniden açıldı: O yaz müthiş bir yazdı. 

***

O yazdan bu yaza açılan köşeli parantezde ise İSKİ’nin kırmızı alarm niteliğindeki uyarıları, hem iklim krizinin elimizden kayıp giden yazlarını hem de insanlığın bu sonuçtaki gözü dönmüşlüğünü özetliyor.  

Susuz yazlar… Bizi bekliyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.