Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye, AB müzakerelerine yeniden başlayabilir mi? | Uzmanlara göre Körfez’den gelecek para yeterli değil, AB’den gelecek yatırıma ihtiyaç var

Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci tartışmaları yeniden gündemde. Emekli Büyükelçi Hasan Göğüş ve İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Çiğdem Nas, gelişmeleri Medyascope’a değerlendirdi. Uzmanlar, Türkiye’nin döviz krizi yaşadığına işaret ederek Avrupa Birliği sürecinin yeniden başlamasının Türkiye’ye yabancı yatırımcı gelmesini kolaylaştıracağını söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Reform yapacağız” sözü vermediğini hatırlatan uzmanlara göre Türkiye’deki yeni rejim süreci zorlayacak.

Yakın zamanda Villinius’ta yapılan NATO Zirvesi’nin ardından Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme tartışmaları yeniden başladı. Erdoğan, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya girmesini desteklemesinin koşulu olarak, Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermesi gerektiğini dile getirmişti. Türkiye, AB üyeliği sürecinde vize serbestisi görüşmeleri yapmış ancak bu da sonuç vermemişti. Türkiye, vize serbestisi için yerine getirmesi gereken 72 kriterden altısını yerine getirmedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, geçtiğimiz günlere yaptığı açıklamayla “Gümrük Birliği’nin modernizasyonu ve vize muafiyeti” konusunda daha yoğun bir çalışma sergileyeceklerini duyurdu.

Emekli Büyükelçi Hasan Göğüş ile İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çiğdem Nas, Türkiye – AB ilişkilerini ve 72 kriterin neden tamamlanmadığını Medyascope’a anlattı.

Yakın geçmişte Türkiye – AB ilişkileri nasıldı?

17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi’nde, Türkiye’nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005’te müzakerelere başlanması kararı alınmıştı. Katılım görüşmeleri sürecinde 16 fasıl müzakerelere açılmıştı. 2006-2010 yılları arasında, dört yılda 13 fasıl müzakereye açılırken, sonraki süreçte üye ülkelerin siyasi engelleri nedeniyle 2010-2013 döneminde sadece bir fasıl müzakereye açılabilmişti.

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 16 Aralık 2013’te Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı olarak başlatılan vize serbestisi diyaloğuyla, kısa süreli ziyaretlerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen vizesinin kaldırılması amaçlanıyordu. Vize serbestisi diyaloğu tamamlandığında biyometrik pasaport sahibi bütün yurttaşlar, Schengen ülkelerine iş, ailevi ya da turistik amaçlı kısa süreli ziyaretlerde 180 gün içinde 90 güne kadar vizesiz seyahat edebilecekti. Vize Serbestisi Yol Haritası’nda yer alan ve karşılanması beklenen hususlar, 72 kriter olarak sıralanıyor. Türkiye, kriterlerden 65’ini yerine getirdi. Türkiye’nin yerine getirmesi gereken altı kriter şöyle: 

-Yolsuzlukla mücadele için önlemlerin alınması, 

-Europol ile operasyonel işbirliği anlaşması yapılması, 

-Terörle mücadele yasa ve uygulamalarının Avrupa standartlarına uyacak şekilde düzenlenmesi, 

-AB standartlarında kişisel verilerin korunması düzenlemesinin kabulü ve uygulanması,

-Suç bağlantılı konularda AB’nin tüm ülkeleriyle etkili işbirliği yapılması,

-AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın tüm maddelerinin uygulanması

“Vize serbestisi sokaktaki vatandaş için AB’ye girmekten daha önemli”

Emekli Büyükelçi Hasan Göğüş, Türkiye’nin vize serbestisi için yerine getirmesi gereken altı kriterin karşılanmasının iç politika açısından yansımaları olacağını vurgulayarak şöyle konuştu:

“Terör mevzuatının değiştirilmesi şartlardan bir tanesi. İktidar, Türkiye’nin terörle mücadele ettiği bir ortamda AB’yi tatmin edecek bir değişikliğin işine yaramayacağını ve aleyhine kullanılabileceğini düşünüyor. Bir diğer kriter yolsuzlukla mücadeleyle ilgili. Bu konuda Türkiye’de henüz spesifik bir kanun yok. Çalışmalar devam ediyor. Aynı şekilde kişisel verilerin korunması konusunda da sorunlar yaşanıyor. Türkiye bu konuda bir yasa çıkardı ama bu yasanın AB standartlarıyla uyumlu olmadığı söyleniyor. Dolayısıyla kriterlerin hepsini tamamlamak bugüne kadar mümkün olmadı. Avrupa Birliği de ‘Bunları yapmadan vize serbestisine ulaşamazsınız’ diyor. O diyalog da durmuş durumda ama vize serbestisi Türkiye için çok önemli. Kişisel görüşüm Türkiye’nin AB’ye girmesi çok zor ama bu vize serbestisini alırsa sokaktaki vatandaş için AB’ye girmekten daha önemli. Saatlerce hatta şimdi aylarca değil vize, randevu alınamıyor. Yoksa Avrupa Komisyonu’nda kaç Türk bakan olmuş, Avrupa Parlamentosu’nda kaç Türk milletvekili olmuş, vatandaş bunlarla fazla ilgilenmiyor.”

OKUYUN: AKP’nin 2005 yılından beri çözemediği sorun: Schengen vizesi | “Yaşanan sorunlar siyasi bir tercih”

OKUYUN: WhatsApp’ten neden yabancı numaralar arıyor? | Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Av. Faruk Çayır: “Devlet kurumundaki kişisel verileriniz çalındı”

“Türkiye’ye Batı’dan para gelmesi lazım ya da IMF’ye gitmesi lazım”

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin kopma noktasında olduğuna dikkat çeken Göğüş, “2016’dan beri de Avrupa Parlamentosu’nun ilişkileri askıya almasıyla ilgili kararı var. Zaten hiçbir şey yapılmıyor” dedi. Göğüş, Türkiye’nin yeniden AB’ye yaklaşmasında başlıca nedenin ekonomik olduğunu söyledi:

Türkiye, ekonomik bir krizin içerisinde döviz bulamıyor. Körfez’den gelecek paranın yeterli olmayacağı anlaşılıyor. Mutlaka Batı’dan para gelmesi lazım ya da IMF gitmesi lazım. Türkiye’nin iki tane kaynağı var ya biri turizm, öbürü de ihracat ve doğrudan yabancı yatırım. AB sürecinin tekrar başlaması, Türkiye’ye yabancı yatırımın gelmesini kolaylaştıracaktır. O nedenle Türkiye en azından sürecin tekrar başlatılmasını tercih ediyor.”

“Ukrayna savaşından sonra Türkiye’nin jeostratejik önemi arttı”

Avrupa Birliği’yle ilişkilerin düzelmesi sürecinin bu sefer önceki yarım kalan süreçlere göre daha uzun sürebileceğini belirten Göğüş, sebebini şöyle anlattı:

“Çünkü Türkiye’de beş yıllık bir Erdoğan iktidarı görünüyor. Dolayısıyla ‘Seçimleri bekleyelim’ gibi bir düşünce müzakerede artık geçerli değil. Türkiye’nin jeostratejik açıdan, özellikle Ukrayna savaşından sonra önemi arttı. Rusya’yla doğrudan görüşen tek batılı ülke diyelim. O bakımdan Türkiye’yi tamamen dışlamak Avrupa Birliği’nin de işine gelmiyor. Bir şekilde bunların onarılması, tam üyeliğe gidilmese bile Türkiye’nin sürecin içinde tutulması isteniyor. Türkiye’nin de ilişkilerin canlandırılması için yapması gereken bazı işler var. AİHM kararlarına uyulması, demokratik reformlara devam edilmesi, karşılıklı bir güven ortamı yaratılırsa -AB’nin de tutmadığı sözler var- doğru bir yola girebiliriz.”

“Türkiye’nin AB’ye girmesi bu koşullarda gerçekçi değil ama süreç başlayabilir”

Türkiye’nin AB’ye girmesinin bu koşullarda gerçekçi olmadığına dikkat çeken Göğüş, “Ama süreç başlayabilir. Vize serbestisinin yanı sıra Gümrük Birliği güncelleştirilmesi üzerinde çalışılabilir. Bunlar olmayacak şeyler değil” diye konuştu.

Erdoğan: “Ağzın bal yesin”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesi sonrası basın toplantısında açıklamalarda bulunmuştu. Erdoğan, gazetecilerin sorularını yanıtladığı sırada kendisine yöneltilen “İsveç’e verdiğiniz destek, Türkiye’nin AB üyeliğinin başlangıcı mı?” sorusuna “Ağzın bal yesin” diyerek yanıt vermişti.

Erdoğan, İsveç’in Türkiye’nin AB üyelik sürecine ve vize serbestisine aktif destek vereceğini söylemişti. 

“Türkiye’nin demokrasi, hak ve özgürlükler konusunda bir sıkıntısı yok ki”

Bir gazetecinin “Vilnius’a gelmeden önce AB adaylığından bahsettiniz peki bunun için ne gibi reformlar yapmayı düşünüyorsunuz? Demokrasi, insan hakları konusunda…” sorusunu Erdoğan şöyle yanıtlamıştı:

“Görüyorum ki birinci derecede Türkiye’yi tanımıyorsunuz… Türkiye’nin demokrasi, hak ve özgürlükler konusunda bir sıkıntısı yok ki. Dünyada yüzde 90’a yakın bir katılımla bir seçim yapıldığını hangi ülkede gördünüz. Herhalde parmak sayılarını bulmaz. Ama bu son seçim yüzde 88 katılımla neticelendi ve ben oradan seçildim. Hak ve özgürlükler konusunda hiçbir şey söz konusu değil.”

“15 Temmuz darbe girişiminin olmasıyla Türkiye o kalan kriterleri bir tür tamamlayamadı”

İktisadi Kalkınma Vakfının (İKV) Genel Sekreteri ve Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim Görevlisi Çiğdem Nas, vize serbestisi için gereken 72 kriterin hâlâ tamamlanamamasının sebeplerini şöyle açıkladı:

“O dönem Türkiye önemli bir çaba gösterdi. O 72 kriterin ilk 65’ini tamamlayacak duruma geldi. Hızlı bir süreç içinde tamamlandı 15 Temmuz darbe girişiminin olmasıyla Türkiye o kalan kriterleri bir tür tamamlayamadı. Zaman içinde buna yönelik genelgeler yayımlandı, çabalar oldu fakat bir türlü yapamadılar. 15 Temmuz’la birlikte Türkiye’nin gündeminin çok değişmesi, vize serbestliği sürecinin bir yerde bir rafa kalkması unutulmasında etkili oldu. Daha sonra işin üzerine COVID-19 geldi. O zaman zaten seyahatler kısıtlıydı. O çok da gündemde olmadı. Şimdi tekrar seyahatlerin artmasıyla, vize çilelerinin tekrar başlamasıyla birlikte tekrar gündeme geldi. 

Türkiye’deki önceliklerin çok değişmesi, AB’yle olan sürecin oldukça gergin bir şekilde devam etmesi, özellikle 2016 sonrasında hem AB’nin Türkiye’nin gidişatına yönelik ciddi eleştirileri olması hem Türkiye’de Batı karşıtı söylemlerin öne çıkması, hükümetin de özellikle 2016 sonrasında AB için reform yapma, değişiklik yapma önceliğini kaybetmesi de diyebiliriz.”

“Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkileri bir süredir kötüydü”

Çiğdem Nas, hükümetin seçim sonrası Batı’yla ilişkilerini onarma yönünde bir iradesi olduğunu düşündüğünü belirtti:

Son dönemde Türkiye daha öncesinde İsrail’le, Mısır’la, şimdilerde ise Suriye’yle yavaş yavaş ilişkilerinin normalleşmesi, iyileşmesi için bazı adımlar atmıştı ama özellikle ABD ile olan ilişkiler uzun bir süredir çok kötüydü. Türkiye’nin F-35’lerden çıkarılması, F-16’ların alınmasın da yaşadığı zorluklara bir de Avrupa Birliği ile olan ilişkilerde durağanlık eklenmişti. Batı cephesinde oldukça zemin kaybı vardı.”

Nas, Türkiye’nin ekonomik koşullarının da AB ile ilişkileri düzeltmeyi gerekli kıldığını belirti:

Ekonomi zorunlu kılıyor çünkü dış finansman ihtiyacı çok yüksek. Türkiye’nin borçluluğu da açıkları da arttı. Körfez ülkeleriyle de görüşmeler yapılıyor ama onun da ötesinde Avrupa Birliği’nden Batı’dan fon, yatırım gelmesi, özellikle bu yeşil mutabakata uyum gibi süreçlerde çok önemli.”

“Erdoğan ‘Reform yapacağız’ sinyali vermiyor”

“O yüzden tekrar içerde reformlar olacak mı şimdilik onun işaretlerini görmüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu söylerken bir yandan da ‘Bir reform yapacağız’ gibi sinyal vermiyor ya da böyle bir ihtiyaç olduğunu söylemedi. ‘Biz zaten demokratiğiz’ diyor. Karşı taraftan olumlu bir sinyal gelir de biz ‘Şu alanlarda bir ilerleme sağlamak istiyoruz. Siz de buna karşılık şunları yapın ki biz onu yapalım’ gibi arka planda böyle bir diplomatik ilişki olursa belki olabilir ama rejim ona çok müsait değil.”

“Yeni bir denge bulma çabası”

Nas, Avrupa Birliği’yle ilişkilerin yeniden kurulması sürecindeki kararın Rusya ve Batı ayrışmasında Türkiye’nin yerini belli etme ve ekonomik olarak destek alma ihtiyacının rolü olduğunu söyleyerek “Yeni bir denge bulma çabası gibi düşünüyorum çünkü öbür tarafta gidilebilecek çok fazla bir yerde kalmadı” diye konuştu.

Avrupa’nın gündeminde Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerine yeniden başlaması konusunun olmadığını dile getiren Nas, “Liderler, ‘NATO üyeliği çok farklı, AB çok farklı’ diyor ama Türkiye eğer bunun içini doldurabilirse bir şeyler gelişebilir“dedi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.