Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Müge İplikçi yazdı: Bir ekip nasıl uyanır?

Elon Musk’ın karanlık gökkubbede Starlink uydularının kervan halinde tepemizden geçmesinden az önceydi. Takım yıldızı dediğin böyle olur! Oldun mu takım gibi çalışan yıldız ekibi olacaksın. Soru: “Ne yaparsın ey ekip?” Cevap: “Dünya yörüngesinde ağ kurarım.” Soru: “İyi de ne için?” Cevap: “İnternet her yerden çeksin diye.”

Oldu mu? Teknedekiler için tatmin edici cevaplar değildi bunlar.

Elbette benim aradığım cevaplar da bunlar değildi.

Haller belliydi: Sarsala Koyu’ndan geceye açılmış müzikli bir teknenin içerisinde kendim gibi yaşlı bir ekiple, kim ne yapsın internetin geleceğe faydasını.

Rota: Koyun içerisinde bir müddet oyalanma ve mehtaplı bir gecede kafayı bulma durumu.

Yine de son sözleri ben söylemek istedim: “Aman da aman!”

Derken o! Kaptan… “Öyle demeyin!” dedi, yüzümdeki ifadeden bir şeyleri sezmiş bir halde. “Bakın burada dinlediğiniz bu müziği (Kuzu Kuzu) bile teknolojinin gelişmesine borçluyuz.”

Kaptan ukalanın teki mi, yoksa bir teknoloji tutkunu mu? Neyse ne. Şu tekneyi daha az sallasa iyi olacak. Belki de etrafımızı sarmış heyecanlı tekneler yüzünden böyle, alabora haldeyiz. Sürekli bir deniz trafiği var koyda. Öyle olunca dümdüz denizde fırtına yemiş bir taka eskisiyiz. Kaptanımız da bu işte! Günlük turlara katılan benim gibilere yol ikram eden adam. Diğer teknelerden çaktırmadan yükselen “kaç kuruşluk adamsın be; seni ben elimdeki kıllarla satın alırım” tarzındaki havayı koklayınca, böyle. Ama bizim fukara teknedeki salınmasına bakarsan adam zamana meydan okuyan Kaptan Ahab. “Şu balinayı takip edin bakayım!”

Elbette balinayı takip edecek miço, yani Edremitli şu oğlan. Neydi adı? Tevfik Ali. Moby Dick kim diye kendi kendime sorup duruyorum. Bi gülme aldı…Rotayı yeniden oluşturmak gerekiyordu.

Ancak tüm bu olup bitenlerden önce başka şeyler olmuştu.

Tekneye adımını attığı andan itibaren hepimizi gençlik günlerine götüren o kıza gizli gizli hayranlık duymaya başlamıştık. Asık suratlı kızınsa, hiçbirimiz umurunda değildi. Çok iyi ya! Aynı benim gençlik hallerimdi kız. O yıl üniversite sınavlarına girecek, İşletme’yi kazanacak, yani muhtemelen kazanacak ve kilolu sevgilisiyle, bir sonraki yaz başka bir yerlere gidecekti. Bu arada sevgilisi bu köhne deniz gezisinde yer almıyordu. Kıyıda ettikleri kıskançlıktan kaynaklı kavga yüzünden, Tevfik Ali’nin avazı çıktığı kadar bağırdığı “gece turu” faslına son anda dahil olmuş biriydi kız. Sevgili, iri cüssesine rağmen kıyıda gittikçe küçülürken, kız cep telefonunu çıkarıp onun fotoğrafını çekti. Tabii biz anında o fotoğrafı sevgiliye gönderdiğini anladık. Çünkü sevgili, kıyının küçülen diğer nesneleri arasında cebindeki telefonu çıkarıp olaya dahil olmaya çalışan bir sahil atığıydı artık. Kızın ona neler yazdığını tam olarak çıkaramasak da, sanki biliyorduk. “Al bakalım Tosun…Bu da sana…” Ya da buna benzer bir şeyler. Dediğim gibi, anlamıştık. Yaşlı olmaktı bu. Ben, Kaptan Ahab, hatta Tevfik Ali. Diğer yolcuları saymıyorum. Onlar mehtap eşliğinde Kuzu Kuzu’yu söylemeyi tercih ediyorlardı o sırada. Şarkının son raddesinde ise teknemiz Pequod, öyle bir sallandı ki, neye uğradığımızı şaşırdık. Allah biliyor, sahildeki Tosun’un bir tekne kiralayıp bizi biçmeye geldiğini, hatta biçtiğini düşündük. Ne gezer! Kıyıya baktık, artık görünmeyen nesnelerin arasında Tosun durmuş sakin sakin gökyüzüne bakıyordu.

Besbelli yine koyda gezinen bir sürat teknesinin dalgalarını yemiştik. Pequod Pequod oldu olalı böyle sallanmamıştır. Denizi öptük resmen. Aramızda “eyvah denize düşüyoruz” diyenler olsa da Kaptan Ahab, araya girdi ve tok bir sesle konuşmaya başladı. “Merak etmeyin” falan dedi. İnsan o tok sesten başka bir şeyler çıkacak diye bekliyor.

Yola devam ettik. Yol dediğim koyda dönüp duruyoruz. Tosun da kıyıda bizi bekliyor. Kuzu Kuzu, dönüp dönüp çalıyor. Dalgalar, dönüp yine bizi sallıyor. Biz, hep aynı. Biz hep aynı da, derken başka bir şey oldu. Tevfik Ali “şunlara bakın!” diye yeri göğü inletti. Baktık. Mehtabın hemen yanındaydılar.

İşte o zaman, Elon Musk’ı görmüş gibi olduğumuz zamandı. Pequod, üzerinde takım yıldızı bir ekip, yerde dalga, bizde heyecansız bir yürek çarpıntısı, arada Musk’a dair mırıldandığımız sözler (Şeytan görsün yüzünü vb.) eşliğinde koyda dönüp dururken, Kaptan Ahab baştaki o meşhur sözlerini söyleyecekti.

“Öyle demeyin! Bakın burada dinlediğiniz bu müziği…” vb.

Hepimiz Kaptan Ahab’a kıl olmuştuk. Her yerde internetimiz olsa ne olurdu olmasa ne olurdu. Dünya batıyordu dünya! Hepimiz hepimiz içindik o sıra….Sosyal demokrat. Emekli. Bankamatik kullanmaya haiz. İyi vb.

Hepimiz dedim ama birimiz hariç-ti! Aramızdaki en gencimiz…

Genç kız, besbelli biz bunları tartışmaya çalışırken nihayet asık suratlı maskesini çıkarıp atacak ve kıyıdaki sevgilisine ne yazdığını hiçbir zaman tam olarak bilemesek de “yav bu fosil ekiple harika bir gece geçiriyorum çatla” diye bir şeyler gönderecekti. O sırada çok kısacık da olsa göz göze geldik onunla.

Kız, Elon Musk’ın Starlink uydularının sadece internetle değil, zamanla da oynadığını henüz anlamış değildi. Evet, artık rota, yeniden oluşturulabilirdi. Yıllar önce, Pequod isimli bir tekneye bindiğinde güvertede en uçta oturan o yaşlı kadının kendisi olduğunu bilmese de bir biçimde anlayacaktı. Bu sefer olmasa da, bir sonraki seferde. Malum, uydular, kuzu kuzu dönerdi. Dalgalar, koydaki sular, öyküler, zaman da. Ve, elbette bizler de.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.