Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

AB Komisyonu’nun Türkiye raporu: “Seçimlerde mevcut cumhurbaşkanına haksız avantaj sağlandı”

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun bugün yayımladığı yıllık ilerleme raporunda Türkiye’deki demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler bulunduğu belirtilerek, demokratik gerilemenin devam ettiği vurgulandı ve “Cumhurbaşkanlığı sisteminin yapısal eksiklikleri devam etmektedir” denildi. Rapordan öne çıkan bazı ayrıntıları sizler için derledik:

14 Mayıs ve 28 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin Mart 2022’de kabul edilen yeni seçim kanunu kapsamında gerçekleştirildiği vurgulanarak şöyle denildi: “Seçimler, seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma imkânı sunmuş ve seçimlere katılım oranı yüksek olmuştur ancak medyanın taraflı yayınları ve eşit şartların sağlanmaması mevcut cumhurbaşkanına haksız bir avantaj sağlamıştır.”

Yasama, yürütme ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı olmadığı belirtilen raporda, “Etkili olmayan denge ve denetleme mekanizması, yürütmenin sadece seçimler yoluyla demokratik hesap verebilirliği olduğu anlamına gelmektedir” ifadeleri yer aldı.

Raporda muhalefet partilerinin ve münferit milletvekillerinin hedef alındığı da vurgulandı:

“Siyasal çoğulculuk, muhalefet partilerinin ve münferit milletvekillerinin hedef alınmasıyla zayıflatılmaya devam etmiştir. Hükümetin muhalefet partilerine mensup belediye başkanlarına yönelik baskısı yerel demokrasiyi zayıflatmaya devam etmiştir. Düzenleyici kurumların çoğu doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olmaya devam etmektedir. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun başkanlık sistemine ilişkin tavsiyeleri hâlâ ele alınmamıştır.”

“Kürt sorununun çözümünde ilerleme kaydedilemedi”

Raporda, Kürt sorununa dair şu değerlendirmeler yapıldı:

“Türk hükümeti, Irak ve Suriye’de güvenlik operasyonları ve askeri operasyonlar yürütmüştür. Sınır bölgeleri, AB’nin terör örgütleri listesinde yer alan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) terör saldırıları nedeniyle güvenlik riski ile karşı karşıya kalmıştır. Terörle mücadele, hükûmetin meşru hakkı ve sorumluluğu olmakla birlikte, bu mücadelenin, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler ilkelerine tam riayet edilerek yürütülmesi esastır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gerekmektedir. Kürt meselesinin çözümüne yönelik güvenilir bir siyasi barış sürecinin yeniden başlatılması konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir. Depremlerin ardından, Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK), Mayıs ayındaki seçimler öncesinde tek taraflı bir ateşkes dönemi ilan etmiş ve bu ateşkes Haziran ayında sona erdirilmiştir. Türk yetkililer PKK’ya bağlı Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) Kasım 2022’de İstanbul’da düzenlenen bir saldırıyla ilişkilendirmiş, ancak PKK bu saldırıyla ilgisi olduğunu reddetmiştir. AB, PKK saldırılarını açık şekilde kınamış ve mağdurların aileleriyle dayanışma içinde olduğunu ifade etmiştir. Türkiye, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde PKK ve bağlantılı gruplara karşı hava saldırıları düzenlemeye devam etmiştir.”

“Sivil toplum kuruluşları üzerindeki baskı giderek arttı”

Sivil toplum kuruluşlarının giderek artan bir baskıya maruz kaldığı belirtilen raporda, “hareket etme alanları, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini kısıtlayacak şekilde daralmıştır” denildi:

“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un uygulanmasıyla sivil toplum kuruluşları daha da kısıtlanmıştır. Ancak, yetkililerin artan baskısına rağmen, sivil toplum, Şubat 2023 depremlerinden etkilenen kişilere destek sağlamak da dâhil olmak üzere, sesini duyurmaya ve sivil hayata aktif bir şekilde katılmaya devam etmiştir.”

“Türkiye, AİHM kararlarını uygulamayı reddederek endişe kaynağı olmaya devam ediyor”

Raporda Türkiye’nin yargı alanındaki hazırlıklarının hâlâ başlangıç düzeyinde olduğu belirtildi ve şöyle denildi:

“Türkiye’nin, yargı alanındaki hazırlıkları hala başlangıç düzeyindedir. Ciddi gerileme devam etmiş ve son yıllarda çıkarılan çeşitli yargı reformu paketlerine rağmen, yargı sistemindeki yapısal eksiklikler hala giderilmemiştir. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bazı kararlarını uygulamayı reddetmeye devam etmesi endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve niteliğini olumsuz etkileyen, yürütmenin hâkim ve savcılar üzerindeki usule aykırı etkisinin ve baskısının ortadan kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. 2021 İnsan Hakları Eylem Planı (İHEP) ve 2019 Yargı Reformu Stratejisi’nin (YRS) uygulanmasına devam edilmiştir ancak bu belgelerde öngörülen faaliyetler, Avrupa Komisyonunun önceki raporlarında tespit edilen yapısal sorunları ve meseleleri ele almakta yetersiz kalmıştır. Hâkim ve savcıların mesleğe alınmasında ve terfisinde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak ve önceden belirlenmiş kriterlerin bulunmaması hâlâ endişe kaynağıdır.”

“Yolsuzlukla mücadelede ilerleme kaydedilemedi”

Yolsuzlukla mücadelenin kilit alanlarında son yıllarda görülen eksikliklerin hâlâ giderilemediği belirtilen raporda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye, yolsuzlukla mücadelede erken bir aşamadadır. Rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin kilit alanlarında son yıllarda görülen eksiklikler hala giderilmemiştir. Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’ne aykırı olarak, ilgili kurumları da içeren, tam teşekküllü bir yolsuzluğu önleme politikası hâlâ geliştirilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin çeşitli alanlarında mevzuat eksiklikleri hala devam etmektedir. Yasal çerçeve ve kurumsal yapıdaki sınırlamalar, yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarında usule aykırı etkiye izin vermiştir. Kamu kurumlarının hesap verebilirliğinin ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının bulunmaması, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin eksikliğine işaret etmektedir. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyeleri halen uygulanmamıştır. Sonuç olarak, yolsuzluk bir sorun olmaya devam etmektedir.”

“İnsan hakları durumu iyileşmedi”

Raporda, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine de değinildi ve kötüleşmenin devam edildiği söylendi. İlgili kısım şöyle:

İnsan hakları ve temel haklar alanlarındaki kötüleşme devam etmiştir. Türkiye’deki yasal çerçeve, insan haklarına ve temel haklara riayet edilmesine ilişkin genel güvenceleri içermektedir, ancak mevzuatın ve uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ile uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir. 2016 tarihli olağanüstü hal kanunlarının kalan unsurlarını ortadan kaldıracak herhangi bir mevzuat değişikliği kabul edilmemiştir.

Türkiye’nin bazı AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası standartlara ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişe kaynağıdır. Türkiye, Bakanlar Komitesi tarafından Türkiye aleyhine başlatılan ihlal prosedürü çerçevesinde verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin Temmuz 2022 tarihli kararını uygulamamıştır, bu da Avrupa Konseyi üyesi olarak taahhüt ettiği insan hakları ve temel özgürlükler standartlarından uzaklaştığına işaret etmektedir.

2021’de kabul edilen insan hakları eylem planının uygulanmasına devam edilmiştir. Ancak, kritik konular ele alınmamıştır. Genel insan hakları durumu iyileşmemiştir.

İfade özgürlüğü konusunda ciddi gerileme devam etmiştir. Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve eleştirel seslerin faaliyetleri üzerindeki yaygın kısıtlamalar, bu kişilerin özgürlüklerini kullanmaları üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam etmiştir. Ulusal güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin ceza kanunlarının uygulanması, AİHS’ye aykırı olmaya ve AİHM içtihadından sapmaya devam etmiştir.

Mayıs 2023 seçim kampanyası, ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara sahne olmuş, hem özel hem de kamu medyası, kampanyaya ilişkin yayınlarında editoryal bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlamamış, bu da seçmenlerin bilinçli bir seçim yapma kabiliyetine zarar vermiştir.

Mevzuatın ve uygulamasının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa standartları veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle uyumlu olmadığı toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanında ilerleme kaydedilmemiştir. Barışçıl gösterilere yönelik tekrar eden yasaklamalar, orantısız güç kullanımı ve müdahaleler söz konusu olmuştur. Göstericiler, terörle bağlantılı faaliyetler veya toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet suçlamalarıyla soruşturmalara, davalara ve idari para cezalarına maruz kalmıştır.”

“LGBTİ+lara yönelik nefret söylemi endişe kaynağı”

Aynı zamanda raporda dezavantajlı ve azınlıkların kişilik haklarının daha iyi korunması gerektiği belirtildi. Romanlar’ın kayıtlı istihdamdan büyük ölçüde dışlandığının altını çizildiği raporda, LGBTIQ’ların cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık ve nefret söylemine maruz kalındığı söylendi:

“En dezavantajlı grupların ve azınlıklara mensup kişilerin haklarının daha iyi korunması gerekmektedir. Romanlar hâlâ kayıtlı istihdamdan büyük ölçüde dışlanmış durumdadır ve yaşam koşulları ciddi şekilde kötüleşmiştir. Ocak 2023’te Türkiye, 2023-2030 dönemini kapsayan yeni bir Roman stratejisi ve 2023-2025 dönemini kapsayan bir eylem planı kabul etmiştir. Şubat 2023 depremleri Roman nüfusunu orantısız bir şekilde etkilemiş ve etkilenen bölgelerde özellikle kadınlar ve çocukların yaşam koşulları, geçim ve temel ihtiyaçlar ve sağlık açısından karşılaştıkları zorluklar artmıştır. Azınlıklara ve lezbiyen, eşcinsel, biseksüel, transseksüel, interseks ve queer (LGBTIQ) bireylere yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık ve nefret söylemi hâlâ ciddi bir endişe konusudur.

“Türkiye dünyadaki en büyük mülteci topluluklarından birine ev sahipliği yapmakta”

Raporda göç ve iltica konusunda Türkiye’nin ilerlemeler kaydettiği ve dünyadaki en büyük mülteci topluluklarından birine ev sahipliği yaptığı belirtildi:

“Göç ve iltica politikası konusunda Türkiye bazı ilerlemeler kaydetmiştir. AB-Türkiye Mutabakatı, AB ile Türkiye arasındaki iş birliğinin temel çerçevesi olmaya devam etmiştir. İran ve Irak ile kara sınırlarının gözetimi ve korunmasına yönelik kapasitenin daha da güçlendirilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Komisyon Türkiye’nin, Ekim 2021 tarihli Avrupa Birliği Konseyi kararları doğrultusunda, kara ve deniz güzergâhlarından düzensiz göçün önlenmesi ve geri dönüşlerin yeniden başlatılması da dâhil olmak üzere, AB-Türkiye Mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmesini beklemektedir. Düzensiz göçmenlerin AB-Türkiye Mutabakatı kapsamında Yunan adalarından geri dönüşü askıda kalmıştır. AB-Türkiye geri kabul anlaşması, tüm AB Üye Devletlerine yönelik olarak tam ve etkili bir şekilde uygulanmayı beklemektedir. Göç ve güvenlik konularında siyasi ve teknik diyalog devam etmektedir. Göç konusunda bir sonraki AB-Türkiye yüksek düzeyli diyalog toplantısının 23 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Genel olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki yasa dışı sınır geçişlerinin sayısı, AB-Türkiye Mutabakatı’nın kabulünden önceki dönemle kıyaslandığında önemli ölçüde düşük düzeyde kalmıştır. 2022’de gelen düzensiz göçmenlerin sayısı 2021’e kıyasla çoğu güzergâhta artış göstermiştir. 2023’ün ilk yarısında Türkiye’den AB’ye düzensiz varışların sayısı, 2022’nin aynı dönemine oranla daha düşük olmuştur. Yunanistan’a varışlar %62 artarken, İtalya’ya giden deniz güzergâhında önemli bir düşüş (%52 azalma) yaşanmış ve Yeşil Hat üzerinden Kıbrıs’a varışların sayısı %42 gibi önemli bir düzeyde azalmıştır. Türkiye, Ekim 2017’de yürürlüğe giren AB-Türkiye geri kabul anlaşmasında yer alan üçüncü ülke vatandaşlarına ilişkin hükümleri halen uygulamamıştır. Türkiye, dünyadaki en büyük mülteci topluluklarından birine ev sahipliği yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için kayda değer çaba sarf etmeye devam etmiştir. AB’nin 2011’den bu yana mültecilere tahsis ettiği yaklaşık 10 milyar Avroluk desteğin yaklaşık 7 milyar Avroluk kısmı, Eylül 2023 itibariyle aktarılmıştır. Mültecilerin ülkede kalış sürelerinin uzamasına ilişkin olarak etkin entegrasyon tedbirlerinin alınmasına ihtiyaç vardır. Göçmenlerin ve mültecilerin kamu sağlığı hizmetlerine erişimlerinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Vize serbestisinin geri kalan kriterleri yerine getirilmemiştir. Halen Türkiye’nin vize politikasına ilişkin mevzuatını AB müktesebatı ile daha fazla uyumlaştırması gerekmektedir.”

“Hamas’a destek veren söylemi AB ile uyumsuzdur”

Raporun dış politika kısmında Türkiye’nin son zamanlarda Hamas’a destek verilen söylemine değinildi ve “AB’nin yaklaşımıyla tamamen uyumsuzdur” denildi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Ankara’nın Rusya’nın askeri saldırganlığını kınadığı ve Karadeniz Tahıl Koridoru için arabuluculuğu yaptığı kaydedilen raporda, Ankara’nın Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmadığı da hatırlatıldı:

“Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırı savaşının ardından Türkiye, BM Genel Kurulu’nda da dâhil olmak üzere Rusya’nın askeri saldırganlığını kınamış ve Ukrayna tahılının ihracatı ve esir değişiminin kolaylaştırılması da dâhil olmak üzere siyasi ve diplomatik girişimlerde bulunmuştur. BM ve Türkiye’nin arabuluculuğundaki Karadeniz Tahıl Girişimi, Temmuz 2023’te Rusya tarafından feshedilmiştir. Türkiye ayrıca Ukrayna ve Rusya arasındaki görüşmeleri kolaylaştırmaya, gerilimi azaltmaya ve ateşkes sağlamaya çalışmıştır. Buna karşın Türkiye, AB’nin Rusya’ya yönelik kısıtlayıcı tedbirlerine uyum sağlamaktan kaçınmıştır. Mart 2023 itibariyle Türkiye AB, ABD ve Birleşik Krallık menşeli yaptırım uygulanan malların Rusya’ya ihracatına yasak getirmiştir. Bu yasak özellikle transit sürecinde olan, ambarlarda depolanan veya Türkiye’deki serbest bölgelerde bulunan malları hedef almıştır. Bununla birlikte, çift kullanımlı ve hassas teknolojiye sahip malların nakliye edilmesi potansiyeli ile yaptırım uygulanan malların Türkiye’den Rusya’ya sınırsız hareketi, hâlâ ele alınması gereken konulardır. Genel olarak Türkiye, Rusya ile ticari ve ekonomik bağlarını önemli ölçüde yoğunlaştırmış ve Türk ekonomisi, başta enerji olmak üzere yaşamsal sektörlerde Rusya’ya daha bağımlı hale gelmiştir.”

Son olarak Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda takındığı tutum da hatırlatılan raporda şunlar denildi:

“Türkiye ortak güvenlik ve savunma politikası (OGSP) ve AB savunma girişimlerine katılım arayışını sürdürürken, bir üye devleti NATO ile olası tüm işbirliklerinin dışında tutmaya devam etmiştir. Türkiye, OGSP çerçevesinde AB kriz yönetimi misyonlarına ve operasyonlarına aktif olarak katılmaya devam etmiştir. Mart 2023’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Finlandiya’nın NATO’ya katılımını onaylamış ve Temmuz 2023’teki NATO zirvesi sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı İsveç’in katılım protokolünü onay için hızla TBMM’ye sunma sözü vermiştir. Cumhurbaşkanı, tasarıyı onay için 23 Ekim 2023 tarihinde TBMM’ye sunmuştur.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.