Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Roboski Katliamı’nın 12. yıldönümü: Ne yaşandı, dava ne aşamada?

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 28 Aralık 2011’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait F-16 uçaklarının bombardımanıyla 34 sivilin öldürülmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Katliamda neler yaşandı, dava ne aşamada? Medyascope editörleri derledi.

Tarihler 28 Aralık 2011’i gösteriyordu. Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünden Irak sınırına geçmek isteyenlerin üzerine TSK’ya ait savaş uçaklarından dört bomba atıldı. O bombalar, 17’si çocuk 34 sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu. Roboski Katliamı olarak anılan olayda yaşamını yitiren 34 kişiden 28’i Encü ailesine mensuptu. Bombalamadan Encü ailesinden sadece Servet Encü kurtulabildi. 

Olayın hemen ardından TSK tarafından bir açıklama yayımlandı:

“Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21:37-22:24 arasında hedef ateş altına alınmıştır.”

Olayın ardından “yanlış istihbarat” tartışmaları yaşandı, istihbaratın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından verildiği iddiaları ortaya atıldıysa da bu konuda resmi bir açıklama yapılmadı.

Daha sonra ise öldürülen 34 kişinin Irak’tan Türkiye’ye mazot ve sigara getiren Kürt vatandaşların oluşturduğu bir kaçakçı kafilesi olduğu açıklandı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Gediktepe ve Hantepe baskınlarında “silahların katırlarla taşındığını” belirterek, “O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere’deki köylülerden 34 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük” dedi.

Başbakanlık tarafından 2012’de, kişi başına 123 bin, toplam 4 milyon 180 bin Türk Lirası ödeneceği duyuruldu ancak aileler bu parayı kabul etmedi. BBC Türkçe‘ye konuşan Veli Encü, ailelerin daha sonra tazminat başvurusu yaptığını ve bu parayı almayan çok az aile kaldığını söyledi.

Katliamla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir araştırma komisyonu kuruldu.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu, yaklaşık 15 ay süren çalışmalarını Mart 2013’te tamamladı.

Komisyonun hazırladığı 84 sayfalık raporda, sadece insansız hava aracı (İHA) görüntülerine dayanarak kimlik tespiti yapmanın mümkün olmadığı belirtildi ve “Olayın kasten yapıldığına yönelik herhangi bir delil elde edilememiştir” sonucuna varıldı.

İçişleri Bakanlığı müfettişleri de konuyla ilgili inceleme yaparak bir rapor hazırladı.

Katliamla ilgili soruşturma başlatan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Haziran 2013’te “görevsizlik kararı” vererek dosyayı askeri savcılığa sevk etti.

Askeri savcılık Ocak 2014’te şüpheli olarak adı geçen beş askerin “kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren bir sebep bulunmadığı” kanaatine vardı ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Bu kararın ardından 261 kayıp yakınının vekaletini alan avukatlar, 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Başvuruda iki başvurucunun eksik çıkan belgelerinin tamamlanması istendi ancak başvuru “eksikliğin süresinde giderilmemesi” nedeniyle reddedildi.

Bu ret kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Mayıs 2018’deki ret kararına da gerekçe oldu ve mahkeme, iç hukuk yolları tüketilmediği için dosyayı kabul edilemez buldu.

Avukatlar da 2019 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na iki yeni delil sundu.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Roboski Katliamı’nda “FETÖ izinin olduğunu”, “Uludere olayının FETÖ yandaşları tarafından yapıldığını” açıkladı.

AİHM kararından sonra avukatlar bu açıklamayı gündeme getirip delil olarak gösterdi, aileler adına Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak yeni bir hukuki süreci başlattı.

17 ailenin yaptığı suç duyurusu Uludere ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi ama 25 Kasım 2020’de dosya için takipsizlik kararı verildi. Önce kısıtlılık kararı getirilen soruşturma dosyasına verilen takipsizlik kararında, yeniden soruşturma açılması için gereken şartlar sıralandı. Kararda şöyle denildi:

“Bu bağlamda yapılan değerlendirmede, mevcut vakıadaki müşteki vekillerinin şikayetlerinin daha önce ‘kovuşturmaya yer olmadığına dair’ karar verilen somut olaya ilişkin yeniden soruşturma açılmasını gerektirecek mahiyette yeni delil olmadığının değerlendirildiği, aynı olayla ilgili yukarıda safahatı ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı üzere daha önceden verilmiş bir karar olması ve bu kararın itiraz üzerine kesinleşmesi nedeniyle mevcut 2020/5469 sayılı soruşturmanın mükerrer kayıt niteliğinde olduğu, konusu ve tarafları aynı olan olaydan dolayı aynı deliller ile tekrar soruşturma ve kovuşturma yürütülemeyeceğinin tüm soruşturma dosyası kapsamından anlaşıldığı, açıklanan nedenlerle olay hakkında yeniden soruşturma yürütülemeyeceği anlaşıldığından, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.”

Ailelerin bu karara yaptığı itiraz da reddedilince Şubat 2021’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yapıldı.

Ferhat Encü, AYM’de bekleyen dosya dışında, yaşanan katliamın insanlığa karşı suç olduğunu ifade ederek bunun için Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu’na bir başvuru yaptıklarını söyledi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.