Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ukrayna’daki Buça’dan Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’na âdil savaş kavramı

2024’te Ukrayna’da tarafını seçmek Gazze’den daha kolay görünüyor. Hem Hamas hem Netanyahu hükûmeti, insanların yaşamını hiçe sayarak terörizmden yana bahse girdiler. Bu çatışmayı anlamak için, İsrail hükûmetinin bugün tamâmı rehin alınmış bir halkı katlederek yok etmeye uğraştığı düşmana vermiş olduğu etkin desteği anlatmak gerek. Pieter Lagrou’ın Le Soir’de yayımlanan makalesini Haldun Bayrı çevirdi.

24 Şubat 2022

24 Şubat 2022 – 7 Ekim 2023. İki târih, şu ânımıza ve geleceğimize damga vuran iki savaş. Ukrayna’nın Rus ordusu tarafından istîlâsı gülünç denebilecek gerekçelerle meşrûlaştırılmıştı: Neo-Nazi bir rejim tarafından Rusça konuşanlara karşı yürütülen bir soykırımdan bahsedilmişti. Çatışma bir ihtilâf doğursa da, daha ziyâde rahatlatıcı bir ihtilâftı bu: Bir tarafta komplo teorisyenleri, diğer tarafta aklı başında kimseler vardı.

Bâzılarının Avrupa ile ABD dayanışmasında sergilenen çifte standardı kınaması yer yer anlaşılır da olsa, Afrika’da veya aşırı solda ise Putin’in, Buça ve İrpin katliamlarının, Ukrayna kentlerini ara vermeksizin bombalamanın savunulması saçmadır ve hoşgörülemez. Putin taraftarlarının arkadaşı kesinlikle sağlam pabuç değil. Rus istîlâsı, yol açtığı enerji ve gıda krizi, enflasyon, milyonlarca sığınmacının ağırlanmasıyla Avrupa’nın istikrârını sarsıyordu; ama Avrupa dayandı.

Putin’in hesâbının yanlış olduğu ortaya çıktı. Ama savaş hâlen sürüyor. Avrupalılar ve Amerikalılar büyük bir istikrarla, Ukrayna’ya, savaşı kaybetmemesini ancak sağlayacak, kazanmasına ise yetmeyecek kadar silâh vermeyi seçtiler. Şâyet Donald Trump tekrar Beyaz Saray’a gelirse ve şâyet bu dünyadaki Victor Orban’lar ve Geert Wilders’ler yapmak istediklerini becerirlerse, Ukrayna ve dünyanın artakalanının pahalıya ödeme riski bulunan bir kumar bu. “Son gülen iyi güler” diye hatırlatıverdi bize Putin. Durumu temelden değiştirecek olan ise, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılım müzâkerelerinin açılması değil.

Pieter Lagrou

7 Ekim 2023

Bu diğer savaş, 7 Ekim 2023’te başlayanı, nesnel olarak bizi daha az etkiliyor. Gaz ve buğday tedâriklerimiz açısından bir risk yok, bu savaş başladığından beri enflasyon daha ziyâde düşüş eğiliminde; üstelik 2,2 milyon Gazzeli kıyımdan kurtulmak için Avrupa’ya kaçmak istiyor ve İsrail ile Mısır orduları gayet ölümcül bir etkililikle onları engelliyorlar. Halbuki çatışma başka ihtilâflar da çıkarıyor. Duygusal etkisi maddî etkisiyle ters orantılı. Hamas’ın İsrail topraklarına baskını, katliamlar, gaddarlıklar ve insan kaçırmalar düpedüz gerçek. Dolayısıyla İsrail ordusunun karşılık vermesi meşrûydu. Bir düzenli ordunun terörist bir saldırıya misillemesi dâima orantısızdır; ama hemen karşımıza çıkan soru, orantısızlığa nereye kadar tahammül edebileceğimizdir.

Gazze’deki kuşatılmış alanın durumunda, orantılılık sorunu bir aritmetik sorusuyla özetlenmez. Dehşet verici bir ölüm oranı muhâsebesinde, modern devletler tarafından uygulanan misillemelerin târihine bakıldığında, 1’e 10 oranı hiç müstesnâ değildir. Bu misillemeyi tahammül edilmez kılan ise, 2,2 milyon kişinin kendilerini 40 km boyunda ve 6 ilâ 12 km eninde bir kapalı alanda hapsolmuş, tuzağa kısılmış durumda buldukları Gazze’nin özel durumudur. Sivil kurbanlarla asker kurbanların oranıdır, yaralılarla ölülerin oranıdır; ama aynı zamanda meskenlerin, hastânelerin, okulların sistemli biçimde yıkılmasıdır; benzeri daha önce görülmemiş, çok sayıda hukukçunun, hattâ bu meselenin uzmanı bâzı târihçilerin soykırım diye nitelemekte tereddüt etmedikleri bir insânî felâket boyutuna ulaşan su, yiyecek ve elektrik kıtlığıdır.[i]

Dolayısıyla 7 Ekim’den beri başka bir çeşitte ve başka bir doğada iki gaddarlıkla karşı karşıyayız. Her ikisi de kınanmalıdır; ama iki tarafı da eşit biçimde ve aynı şartlarda mahkûm etme îcâbıyla işe girişen bir tartışma ancak saçma olabilir. Sâdece bir sağırlar diyaloğuna tanık olmakla kalmayıp, ırkçılık, Yahudi düşmanlığı, İslamofobi, fanatizm, terörizmi övme ve soykırım suçlamalarının boca edildiği, demokrasi için tehlike arz eden bir tırmanışa tanık oluruz.

Doğru misilleme

Bir terörist saldırı karşısında, doğru misilleme diye bir şey yoktur, ama yanlışları çok vardır. Orantısız misilleme tam da her terörist saldırının peşinde olduğu hedeftir. Ne kadar ölümcül olursa olsun, teröristlerin vurmayı hedefledikleri darbe bambaşka bir ölçektedir: Saldırıya uğrayanın saldırgan konumuna geçmeye zorlanmasıdır; onu gayri meşrûlaştırmak için, hattâ bölgesel ya da küresel düzenin istikrârını bozmak için, çok daha önemli sayıda ölünün sorumluluğunu ona taşıtmaktır.

Bu stratejinin meşhur örnekleri vardır. El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de 3000’den fazla ölüme yol açan saldırısı, ABD’yi Afganistan’ı istîlâ etmeye itmişti. Hedef seçimi biraz keyfî olmuştu, ama hem Washingon’ın zarûrî müttefikleri olup hem de El Kaide’ye Afgan rejiminden çok daha fazla hayâtî destek sağlayan Suudî Arabistan ile Pakistan’a yüklenmekten daha münâsip görülmüştü. Nereden bakarsanız bakın sonuç felâket olmuştu; bu ülkeyi harap eden, dünya düzenini istikrarsızlaştıran ve ancak 1970’teki Saygon’un boşaltılmasını hatırlatabilen, 2021’de Kâbil’i kargaşa içinde boşaltmak zorundaki Amerikalılar’ın aşağılanmasıyla sonuçlanan bir yirmi yıl savaşı.

Başka örnekler de verebiliriz. Kasım 2008’de, Pakistan gizli servisinin uzaktan yönettiği bir cihadcı komando grubu Mumbai’de bir kıyıma yol açmış ve iki lüks turistik oteli hedef alıp yolda karşılarına çıkan her sivili katlederek 160 ölüme neden olmuştu. New York Times yazarı Thomas Friedman’ın hatırlattığına göre, Hindistan hükûmeti bu terörist provokasyona gelmemek için, misillemede bulunmama gibi, körlemesine bir bombardıman yapmak yerine soruşturma yürütüp Pakistan’ın sorumluluğunu delillendirme gibi zor ve cesur bir yol seçmişti.[ii]

Hamas’a destek olanlar

Dolayısıyla terörizmi hiç müsâmahasız kınamak ve hedeflerine ulaşmasına engel olmak önemlidir. Bunun için, sayısına bakmadan mâsum sivilleri öldürmek yerine, soruşturma yürütmek, misillemeyi teröristlere destek olan ve onları uzun vâdeli bir stratejiyle kullanan sorumlulara yöneltmek gerekir. Meselâ 2001 ya da 2008’deki saldırılarda, ilgilerinin bulunmadığı cinâyetlerin bedelini Afganistan ya da Pakistan halklarına ödetmekten ziyâde, Suudîler’in ve Pakistanlılar’ın suç ortaklıkları üzerine soruşturma yürütmek gibi…

Hamas 2006’da, İsrailli işgalciden en ufak bir tâviz koparamayan El Fetih’in güçsüzlüğünü kınayıp silâhlı direniş çağrısında bulunarak Filistin’deki meclis seçimini kazanmıştı. 2007’den îtibâren, kuşatma altındaki Gazze’de Hamas iktidardadır, El Fetih ise Batı Şeria’yı yönetmeyi sürdürmektedir. Gazze gerçekte dünyadan kopuk olan ve var kalmak için uluslararası yardıma bütünüyle bağımlı olan muazzam bir sığınmacı kampıdır. Hamas idâresi ancak Katar’ın yoğun mâlî yardımı sâyesinde iktidarda tutunabilir. New York Times tarafından 10 Aralık 2023’te yayınlanan bir soruşturma, 7 Ekim’in öncesindeki aylarda, her ay 30 milyon dolarlık bir meblağ tutan bu yardımın, İsrail güvenlik servisinden ajanların eşlik ettiği Katarlı diplomatlar tarafından bavullar içinde getirildiğini saptıyor. [iii]

Bu para aslında sâdece titizlikle seçilen Gazze sâkinlerine yönelikti; ama bizzat İsrail istihbârat servisi Mossad direktörünün görüşüne göre, Hamas’ın askerî projelerini finanse etmek için hedefinden saptırılmıştı. Son 13 yılın 12’sinde iktidarda olan Binyamin Netanyahu, kendi istihbârî ve askerî servislerinin görüşünü dikkate almayarak bu para transferlerini savunmuştur. 2017’de, Amerikan Kongresi’ndeki Cumhuriyetçi temsilciler, İsrail hükûmetinin ısrârı üzerine terörist örgüt olarak kabul edilen Hamas’a desteğinden ötürü Katar’a karşı yaptırımlar uygulanmasını istemişlerdir; ama Netanyahu, yoğun bir lobicilik çalışmasıyla onları bundan caydırmayı başarmıştır.[iv]

2018’de Mossad tarafından, Hamas’ın askerî çabalarını finanse etmesini sağlayan yarım milyar dolarlık gizli bir yatırım fonu teşhis edildi; bu meblağ Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, özellikle de Türkiye’de yerleşik paravan şirketler arasında paylaştırılmıştı. Bu istihbârî başarıya ulaşan sorumlu birim dağıtıldı ve terörizmin finansmandaki derin yapıya yüklenmek için hiçbir girişimde bulunulmadı.[v]

Hamas’ın Netanyahu’nun ne işine yaradığını anlaması kolaydır. Böl ve yönet uygulaması söz konusu değildir sâdece; daha ziyâde, en az görüşülebilir olan Filistin siyâsî gücünü, muhtemel bir barış sürecinde elenmesi en kolay gücü teşvik etmek söz konusudur — tıpkı kendisi gibi şiddete başvurmayı vâzedeni. Ve bu oyunda, dünyanın en güçlülerinden olan İsrail’in ve ordusunun galip çıkacağına hiç kuşku yoktur. Buradaki hatâyı bulalım: Öyleyse 7 Ekim’de ne olup bitmiştir ve cinâyet kime yaramıştır?

İsrail’in elinde sâdece dünyanın en kuvvetli ordularından biri değil, aynı zamanda en yetkin istihbârat servisleri de bulunmaktadır. Netanyahu’ya Hamas’la bu kadar tehlikeli bir oyuna kalkışma cüretini de bu vermiştir. 7 Ekim’de düzenlenen saldırı planının ayrıntılarından İsrail gizli servisleri bir yıldır haberdardır.

Geçen yılın temmuz ayında, sınırlarda konuşlanmış olan birlikler, aylar önceden haberdar edildikleri saldırı planına tam olarak tekabül eden tâlim egzersizlerini gözlemleyebilmişlerdir. O sırada bir kadın istihbâratçı üst rütbelilere alarm veriyordu: “Savaş çıkarmak için tasarlanmış bir plan bu. Sâdece bir köy baskını değil.” [vi] Kesin istihbârâta ve akabinde doğruluğu ortaya çıkan analizlere rağmen, İsrailli yetkililer bundan habersizmiş gibi davranma karârı almışlardır. İleri sürülen sebep, Hamas’ın bu çapta bir harekâta kalkışabilecek kapasitede olmadığına inandıklarıdır. Hiçbir önlem alınmamıştır; güvenlik bariyeri boyunca riskli yerlerde bir askerî takviye bile yapılmamıştır — bildiğimiz ölümcül sonuçlarıyla. Ve dövizlerle dolu bavullar İsrail koruması altında kuşatılmış bölgenin içine sokulmaya devam etmekteydi.

Kutsal birlik

7 Ekim’den îtibâren Netanyahu politika değiştirir: Hedef artık her türlü yolla Hamas’ı kayırmak değildir; sivil kurbanlar, yıkımlar ve yerinden etmelerle ödetilecek bedel ne olursa olsun, Hamas’ın kökünü tamâmen kazımak söz konusudur. Bu ânî çark ediş, derhal, dayanışmalarını ifâde etmek için ziyâret üstüne ziyâret gerçekleştiren bütün müttefiklerinin kayıtsız şartsız tam desteğini alır. Tâlih kuşu Netanyahu’nun başına konar.

Netanyahu bir dizi yolsuzluk skandalına batmıştır ve ancak kendini tekrar seçtirebilirse cezâ görmeyeceğini bilmektedir; bu yüzden de Aralık 2022’de, Filistin halkının kökünün kazınması ve bütün işgal altındaki toprakların ilhâkı çağrısında bulunan entegrist ve ırkçı partilerle bir koalisyon hükûmeti kurmuştur. Bu aşırı sağcı hükûmetin ilk icraatı adlî erkin özerkliğini yok etmeye kalkışmak olmuştur — ki bu da, İsrail târihindeki hükûmet karşıtı en önemli protesto hareketine yol açmıştır; bilhassa askerî ve istihbârî çevrelerde de destek bulan bir harekettir bu. Bu çevrelerin ciddîye alınmayan uyarılarının ayrıntıları üzerine benzeri görülmemiş konuşkanlıkları, ancak bugünkü isyanları ve hüsranlarıyla anlaşılabilmektedir.

7 Ekim saldırısı, hem İsrail’in iç politikasında hem müttefikleriyle arasında, Netanyahu etrâfında bir kutsal birlik mûcizesi yaratma olanağı vermiştir.[vii] Kuşatılmış Gazze topraklarını yeniden tamâmen işgal etme ve aşırı silâhlanmış kolonların/yerleşimcilerin ve işgal ordusunun Batı Şeria’daki Filistin köylerine vahşi seferler düzenledikleri büyük bir harekâta geçme fırsatı sağlamıştır. Kolonlar/Yerleşimciler ve ordu, planlanmış bir etnik temizlik görünümü alan katliamlarda, şiddet eylemlerinde ve büyük ölçekli yıkımlarda bulunmaktadır. Kendi istihbârat servislerinin uyarılarını görmezden gelmek Netanyahu hükûmetinin bir takdir hatâsı bile olsa, her halükârda hedeflerine bilhassa iyi hizmet eden bir hatâ olmuştur bu. Netanyahu insan hayâtını hiçe sayarak hükûmet etmektedir — hem Filistinliler’in hem İsrailliler’in hayatlarını.

Hamas’tan yararlanma, her türlü barış sürecine bağlanmayı reddetme, provokasyonları çoğaltma, bir yandan da kendi yurttaşlarının güvenliğini temin etmeme yönündeki stratejik tercihi gösteriyor bunu. Hamas’ın elindeki İsrailli rehîneleri gözden çıkarma tercîhi de bunu teyit ediyor. Bir ateşkese varılması ve rehînelerin serbest bırakılması için –elbette Katar aracılığıyla– yürütülen müzâkereler, onun Hamas’ın kökünü kazıma hedefiyle bağdaşmaz değildir hiç; bu sâdece bir zamanlama ve öncelik meselesidir.

Terörizmi kınamak, sâhiden

Oysa bizzat kendisinin öne sürmüş olduğu canavarın kökünü kazıma hedefine Netanyahu asla ulaşamayacaktır. Gazze’de gözü dönmüşçesine işlenmekte olan kıyımlar, müstakbel şehit tugaylarına yeni nesiller temin etmektedir. Terör ve karşı-terör döngüsünün geleceği güvence altına alınmıştır. Kendilerini İsrail’in dostu gören herkese, Netanyahu’yu ölüm saçan çılgınlığında teşvik etmek yerine durdurma sorumluluğu düşmektedir. Gazze’deki sivil ahâliyi ayrım gözetmeksizin ve orantısız bir şekilde öldürmek, terörist stratejinin bir parçasıdır.

Sorumluları hedeflemek, hakîkî bir anti-terörist mücâdelede, sponsorları/teşvikçileri sorumluluklarıyla yüzleştirmeyi îcap ettirir — meselâ Netanyahu hükûmetini ve Katar hükûmetini (Paris Saint-Germain’in sâhibi ve 2022 FIFA Dünya Kupası’nın ev sâhibi). Netanyahu’nun, 7 Ekim’deki aksaklıkların sorumluları hakkında soruşturma yerine körlemesine bombardımanları tercih etmesi çok anlaşılırdır.

Buna karşılık, Amerikan, Fransız, İngiliz, Alman ve İtalyan hükûmetleri, kendilerini terörizme karşı savaşın kayıtsız şartsız aktörleri îlân ede ede, terörizmle suç ortaklığına girmektedirler. Netanyahu’nun bizi bu cehennemî döngüden çıkarabilecek her türlü müzâkereyi reddetme stratejisinin on yıldan fazla bir zamandır köşetaşı budur.

Bu körce destek, Avrupa, ABD ve İsrail’deki kamuoylarının büyük kısmı için bile anlaşılmazdır. Bir adâletsizlik ve öfke duygusuna yol açmaktadır. Bunun en büyük bedelini, günümüzdeki İsrail hükûmetinin en sâdık destekçisinin ödeme riski vardır. Joe Biden, 8 Aralık’ta derhal bir ateşkes çağrısına karşı Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi’nde tek başına vetosunu kullanarak, 22 Aralık târihli karârın da içini boşaltıp anlamsızlaştırarak, uluslararası câmiadan tecrit olmuştur. Bunu yaparken, genç seçmen tabanının bir kısmını hiç olmadığı kadar uzaklaştırmıştır kendinden; oysa 2020’de Donald Trump karşısında kazanmasını bu genç seçmen tabanının seferberliğine borçludur.

Black Lives Matter hareketi sâyesinde siyâsetle tanışan bu seçmenler, bir ihânet telakkî ettikleri bu tavrını affetmiyorlar ve 2024’te sandığa oy atmaya gitmeyecekler. Netanyahu’nun nihâî zaferi, habire kendini Siyonist îlân ededuran Biden’ın iktidardan düşüşünü sağlayıp, İsrail hükûmetini en gözü dönmüş mâcerâlarında teşvik edecek Trump’a yolu açması olacaktır. Biden, Gazze’de olup bitenler karşısındaki körlüğü dışında, akıldışı bağlılığının bedelini kaçınılmaz biçimde ödeyeceğini gösteren kamuoyu yoklamaları karşısında da kördür.

7 Ekim 2023’te başlatılmış olan savaş, 24 Şubat 2022’de başlatılandaki, sefere çıkmak için haklı nedenleri olanlar ile olmayanlar arasındaki kadar net bölünmelere yol açmadı. Savaşan tarafların fütursuzca stratejilerinin merkezine koydukları ahlâkî muğlaklık tartışmayı bulandırmaktadır.

Eninde sonunda, kim kimi araçsallaştırmıştır ve cinâyete ilk iten kim olmuştur?

Bunca yıldır stratejik denkleminin merkezindeki değişken olarak terörizmden yararlanmış kişiyi kayıtsız şartsız desteklemeyi sürdürmek fecî bir hatâ olur yine de. Terörizmi kınayalım, sorumlulukların tespiti için soruşturma yürütelim ve ne olur, binlerce, hattâ milyonlarca mâsum sivili esirgeyelim. Bu iki savaşa da, 24 Şubat 2022’de başlayana da 7 Ekim 2023’te başlayana da son vermek için elimizden gelen her şeyi yapma cesâretini ve basîretini gösterelim.

Pieter Lagrou, Çağdaş Târih profesörü, Université Libre de Bruxelles

Carta Academica (https://www.cartaacademica.org/) için yazdı.

[i] 29 Aralık’ta Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail Devleti’ne karşı soykırım işleme suçundan şikâyette bulundu; Uluslararası Cezâ Mahkemesi ise Kasım başında Gazze’de işlenen suçlar üzerine bir soruşturma başlattı. 11 Aralık’ta, İsrailli araştırmacılar, diplomatlar, parlamento üyeleri ve aktivistler İsrail Devleti’nin Başsavcılığı’na yönelik bir mektup yayınlayarak, İsrailli kamusal şahsiyetlerin soykırımı teşvik edici söylemlerine hiçbir tepki gösterilmemesini kınadılar. Ayrıca bkz. Raz Segal, “A Textbook Case of Genocide. Israel has been explicit about what it’s carrying out in Gaza. Why isn’t the world listening? Jewish Currents, 13 Ekim 2023, https://jewishcurrents.org/a-textbook-case-of-genocide; United Nations Human Rights, Office of the High Commissioner, “Gaza: UN experts call on international community to prevent genocide against the Palestinian people” press release 16 novembre 2023, https://www.ohchr.org/en/press-releases/2023/11/gaza-un-experts-call-international-community-prevent-genocide-against; International Commission of Jurists, “Gaza/Palestine: States have a Duty to Prevent Genocide” 17 novembre 2023, https://www.icj.org/gaza-occupied-palestinian-territory-states-have-a-duty-to-prevent-genocide/; ayrıca bkz., “What does it mean to erase a people – a nation, culture, identity ? In Gaza, we are beginning to find out.” The Guardian, 18 Aralık 2023. https://www.theguardian.com/commentisfree/2023/dec/18/gaza-israel-destroying-culture-and-identity

[ii] Thomas Friedman, “The Israeli officials I speak with tell me they know two things for sure” Opinion, The New York Times 29 Ekim 2023, https://www.nytimes.com/2023/10/29/opinion/israel-hamas-ceasefire.html.

[iii] Mark Mazzetti ve Ronen Bergman, “’Buying Quiet’: Inside the Israeli Plan That Propped Up Hamas.” The New York Times, 10 Aralık 2023 https://www.nytimes.com/2023/12/10/world/middleeast/israel-qatar-money-prop-up-hamas.html.

[iv] Hamas 1995’ten beri ABD tarafından ve 2003’ten beri Avrupa Birliği tarafından terörist örgüt kabul edilmektedir. Mısır, Türkiye, Çin, Hindistan, Brezilya, Norveç, İsviçre, özellikle de Birleşmiş Milletler, bu örgütü böyle nitelememektedir. BBC ve VRT de bu hareket için “terörist örgüt” ifâdesini kullanmayı sistemli biçimde reddetmektedir.

[v] Jo Becker et Justin Scheck, “Israel Found the Hamas Money Machine Years Ago. Nobody Turned It Off.” New York Times, 16 Aralık 2023, https://www.nytimes.com/2023/12/16/world/europe/israel-hamas-money-finance-turkey-intelligence-attacks.html.

[vi] Ronen Bergman ve Adam Goldman, “Israel knew Hamas’s Attack Plan More Than a Year Ago” The New York Times, 2 Aralık 2023. https://www.nytimes.com/2023/11/30/world/middleeast/israel-hamas-attack-intelligence.html

[vii] Özellikle bkz., Omer Bartov, “Israël ne semble disposer d’aucun plan politique, il ne dispose que d’un plan militaire hasardeux » Le Monde, 27 Ekim 2023 https://www.lemonde.fr/idees/article/2023/10/27/omer-bartov-historien-israel-ne-semble-disposer-d-aucun-plan-politique-il-ne-dispose-que-d-un-plan-militaire-tres-hasardeux_6196683_3232.html

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.