Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, partisinin 31 Mart’taki tutumunu açıkladı. “Tabanımız ve teşkilatımız ittifak istemiyor” diyen Erbakan, 31 Mart seçimlerinde Ankara, İstanbul ve İzmir’de aday çıkaracaklarını duyurdu. AKP ile yapılan görüşmelerde AKP’nin kendilerine “adil ve dengeli” bir teklif ile gelmediklerini belirten Erbakan, adaylarını 10 Şubat’ta kamuoyuna açıklayacaklarını ilan etti. Ruşen Çakır, Erbakan ve partisinin kararını değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Kusura bakmayın sesim biraz kötü, üşüttüm. Biraz önce Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan partisinin Ankara’daki genel merkezinde önemli bir konuşma yaptı ve Yeniden Refah Partisi’nin İstanbul, Ankara ve İzmir’de kendi adaylarını çıkartacağını söyledi. Cumhur İttifâkı’nın içerisinde olmayacaklarını söyledi ve bunun da beş tâne gerekçesini saydı. Bunu yorumlamaya geçmeden önce şu husûsu tabiî ki vurgulamak lâzım: Bu açıklamanın hemen ardından sosyal medyaya baktığınız zaman, önemli bir kesim hâlâ pazarlığın bitmediğini ve Erbakan’ın Erdoğan’la bir tür elini yükseltmeye çalıştığını düşünüyor ve son anda karârını değiştirebileceğini düşünüyor. Nitekim bir önceki seçimde de böyle olmuştu. İmzâ toplamıştı aday olmak için. Ama sonra Erdoğan lehine çekilmişti. Partisi Cumhur İttifâkı içerisinde yer aldı, ama seçimlere kendi başına girdi. Burada da son anda bir değişiklik olup olmayacağı tabiî ki merak konusu. Fatih Erbakan haftaya cumartesi günü Ankara’da kapalı bir spor salonunda İstanbul, Ankara, İzmir adaylarını açıklayacaklarını söyledi. Yani bir hafta daha var. Ama şu hâliyle herkesin gözü önünde canlı yayında ayrı gireceklerini îlân etmiş durumda. Baktığımız zaman, 5 tâne gerekçe söylüyor. Bunlardan birisi; “millet” diyor. Yani “Taban bizim kendi başımıza girmemizi istiyor” diyor. Bunu da neye dayandırdı? Çok sayıda yeni üyenin katıldığını, ülke çapında büyük bir kampanya yaptıklarını ve bu arada milyonlarca kişiyle partililerin görüştüğünü ve bu görüşmelerde de kendilerine yansıtılan, dile getirilen beklentinin seçimlere bağımsız girmeleri olduğunu söyledi. İkinci olarak da parti teşkîlâtının bağımsız girmek istediğini söyledi — ki bu konuda zâten çok ciddî birtakım bulgular vardı. Hattâ bir önceki seçimde de parti teşkîlâtının tam anlamıyla bağımsız girmek istediği söylenmişti. Ama orada Fatih Erbakan kendince önemli bir husûsun altını çizdi: “Geçen seçimler bir beka meselesiydi, yerel seçimler bir beka meselesi değil” dedi. Yani bağımsız girmelerinin en önemli nedeni olarak, “Ortada çok da abartacak bir durum yok. Belediye başkanları ülkenin, meselâ bir yere asker göndermesine karar vermez, siyâsî adımlar atamaz. Görevleri bellidir” dedi. Dolayısıyla bunun bekayla ilişkilendirilemeyeceğini söyledi. Ve ardından, Millet İttifâkı’nın dağılmış olmasını gösterdi. Bu çok ilginç bir bölüm. Hattâ onu olduğu gibi bir okuyayım, ilginç çünkü. Diyor ki: “14 Mayıs seçimlerindeki karşı blok bu seçime ittifak hâlinde girmiyor. Dolayısıyla 14 Mayıs’tan farklı olarak bu tarafta da bir ittifak yapılması ciddî bir önem arz etmiyor.” Yani kendinin iktidar tarafında olduğunu kabul ediyor; ama “Karşı taraf, muhâlefet blok yapmadığına göre bizim de blok yapmamız çok şart değil” diyor. Ama en önemli gerekçe tabiî ki beşinci ve sonuncu gerekçe: “Ayrıca partimiz ile AK Parti yetkilileri arasında geçen görüşmelerde AK Parti heyetinin ittifak konusunda âdil ve dengeli bir teklifle gelmediğini de görmüş bulunmaktayız. Mâdem İstanbul’da ve Ankara’da bir değişim istiyoruz, öyleyse bizim Yeniden Refah Partisi olarak atacağımız adımlar gibi, AK Parti tarafının da âdil ve mâkul bir çerçevede adımlar atmasını beklememiz siyâseten de adâletin gereği olarak da gayet doğaldır. Ancak maalesef muhâtaplarımızdan bu şekilde bir yaklaşım göremedik.” Aslında dananın kuyruğu son maddede. “Bizden çok şey istediler, ama bize bir şey vermediler” diyor Fatih Erbakan.
Şimdi şunu biliyoruz: Heyetler arasındaki görüşmeler tıkanınca, Fatih Erbakan’la Erdoğan’ın görüşeceği ve sorunun orada çözüleceği söylenmişti. O görüşme bir türlü gerçekleşmedi. Muhtemelen bu bir hafta içerisinde taraflar bu görüşmeyi gerçekleştirmek ya da heyetler arasında tekrar âdil bir bölüşüm sağlamak için çalışacaklar. Yani bu karârı kesin, mutlak bir karar olarak görmemek lâzım. Bir hafta daha aslında bir opsiyon var. Ama şu hâliyle bakıldığında bu çıkış bile başlı başına önemli. Çünkü böyle bir çıkışın ardından, Fatih Erbakan’ın geçen sefer olduğu gibi yine, “Anlaştık, İstanbul, Ankara, İzmir’de aday çıkarmıyoruz” demesi kendi tabanında ve parti teşkîlâtında büyük bir hayal kırıklığına yol açabilir. Bu saatten sonra dönmesi geçen seferki kadar kolay olmayabilir. Bunu veri aldığımız zaman, başlığa çıkarttığım konuya gelmek istiyorum. “Babasının yolunda” derken şunu kastediyorum: Yaşı erenler ya da konuyla ilgili olanlar bilirler, Necmettin Erbakan aslında Adalet Partisi içerisinde siyâset yapmak istiyordu. 1969 seçimlerinde aday olmak için başvurdu. Ama dönemin Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel onu veto etti. O vetonun ardından Erbakan Konya’da bağımsız olarak seçimlere girdi. Sâdece o girmedi, ülkenin değişik yerlerinde başka bağımsız adaylar da çıktı. Bunlardan Erbakan kazandı. Erbakan’ın Konya’da aldığı oy, iki milletvekiline yetecek kadar bir oydu. Ve onun ardından Adalet Partisi’nden kopup Millî Nizam Partisi’ni kurdu. Onun ardından da kapatılınca Millî Selâmet Partisi olarak devam etti. Yani birlikte hareket etmek istiyordu; fakat dışlanınca Millî Görüş hareketini inşâ etmiş oldu. Burada birebir aynı değil tabiî, bir parti var; ama yine de Fatih Erbakan’ın AKP ile birlikte hareket edip AKP’den uzaklaşanları Yeniden Refah’a çekmesi daha gerçekçi bir politika olurdu. Fakat Erdoğan tarafından muhâtap alınmaması bu sefer belli ki birtakım zincirlerin kopmasına yol açmış. Eğer bu hâliyle girilirse seçime –ki ben hâlâ bu bir hafta içerisinde çok şeyin değişebileceğini düşünüyorum– Fatih Erbakan’ın bu yaptığı hareketin aslında, dün Kemal Can’la yaptığımız yayında konuştuğum gibi; “yürek yemiş” gibi bir çıkış oldu bu, argo deyimle. Çünkü şöyle bir şey düşünün: İstanbul’da seçimler oluyor, Yeniden Refah adayı –bir ihtimal kızkardeşini aday göstereceği rivâyet ediliyor Fatih Erbakan’ın ya da bir başkası– Yeniden Refah adayı da diyelim ki %3-4 oy alıyor ve Ekrem İmamoğlu, Murat Kurum’u 3 ya da 4 puanla geçiyor. Yani Yeniden Refah’ın oyları olsa kazanabilecekken kaybediyor. Böyle bir durumda herhalde Erdoğan Yeniden Refah Partisi’ne ve Fatih Erbakan’a karşı çok öfkeli birtakım davranışlar içerisine girecektir. Bu durum Yeniden Refah Partisi için iyi bir şey de olabilir. Yani AKP’nin kazanmasını engelleyen parti olabilmek çok büyük bir iddia olur; fakat ardından gelecek olan tepkileri de, devlet eliyle gelebilecek olan birtakım cezâlandırmaları da göze alabilmesi ve kaldırabilmesi durumunda.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Dolayısıyla şu hâliyle bakıldığı zaman, Yeniden Refah Partisi ve Erbakan aslında çok riskli, cüretkâr bir hareket yapıyor. Burada her şey istediği gibi giderse, AKP’den gidenlerin ilk adresi, belki de tek adresi olabilir. Ve nasıl Refah Partisi en büyük çıkışını 94’te yerel seçimlerde yaptıysa bu sefer de Yeniden Refah Partisi belediye kazanmasa bile elde edeceği oy ve seçimlerin kaderine etki edebilmesiyle –eğer bu olursa tabiî– gerçekten geleceğe ciddî bir yatırım yapmış olabilir. Tekrar söylüyorum; bana hâlâ bu iş çok zor gibi geliyor. Buradan dönme ihtimallerinin hâlâ yüksek olduğu kanısındayım. Ama bugünkü çıkış çok bağlayıcı bir çıkış, onun da farkındayım. Unutmadan, bu beş gerekçeyi saymadan önce, Fatih Erbakan’ın ekonomi konusunda ve Gazze konusunda Erdoğan’a çok sert eleştiriler yöneltmiş olduğunu da özellikle akılda tutmakta yarar var. Yükselişte olan bir parti ve 31 Mart seçimleri bu partinin geleceğinde çok kritik bir rol oynayacak. Anlaşılan Fatih Erbakan pazarlıklar sonucunda bu seçime ittifak hâlinde girerlerse çok fazla bir şey elde edemeyeceklerini görüp bu riskli hamleyi yapıyor. Bu riskli hamleden fırsatlar devşirebilirse önü açık olur. Ama aksi takdirde yolun başında çok büyük kayıplarla karşılaşabilir. Herhalde bunu ölçüp biçmişlerdir. Fakat tekrar söylüyorum: Bu bir haftayı, yani haftaya cumartesi günü Ankara’da yapılacağı îlân edilen üç ilin belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısını beklemek, o süre içerisinde neler olacağını görmek lâzım. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.