Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Yuh kaç puan eder?

Yine bizi bize bırakmadılar. 6 Şubat günü kayıplarımızın yasını tutmayı çok gördüler. Vatandaş acısını yaşamak yerine hem iktidara hem muhalefete sesini duyurmaya çalışıyordu. Kimse insan yerine koymuyor bizi. Kimse ne düşündüğümüzü, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi umursamıyor. Aklımızdan ve kalbimizden fersah fersah uzak tipler aday diye önümüze konuluyor ve biz şehrimize, ülkemize yakışan kişiye değil, en istemediğimiz kişi kazanamasın diye merkezden dayatılan kişilere oy veriyoruz. İktidara olduğu kadar muhalefete duyulan bıkkınlık bu sefer nasıl bir tepki doğuracak göreceğiz.

Yeni CHP yönetimiyle balayımız kısa sürdü. Bolu, İzmir ve tüm itirazları yok sayarak Hatay’da Lütfü Savaş tercihleriyle sukutu hayale uğrattılar. Özgür Özel “Değişimi görmek isteyen İzmir’e baksın” dedi. Baktık; Karşıyakalıların yaka silktiği İlçe Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın aday yapıldığını gördük. Gözümüzün nuru Hacer Foggo’nun genel seçimde olduğu gibi yine hakkının yendiğini gördük. Zıpçıktı bir tipin ilçe belediye başkan adayı yapıldığını fenomen tarzı hareketlerle adaylık propagandasına başlayınca öğrenmiş olduk. Onu da değiştirdiler sonra.

Bolu’da açıkça ırkçılık yapan, lakayt tavırlarıyla belediye başkanı ciddiyetinden uzak Tanju Özcan yeniden aday gösterildi. Hatay’da deprem öncesi ve sonrasında onca şaibeli olaya adı karışan, depremzedeleri provokatör, onurumuz Gezi’yi terörist bir faaliyet olarak lanse eden Lütfü Savaş, tüm itirazlara rağmen aday gösterildi. Daha ilan edilir edilmez halk aday gösterilmesine tepki gösterdiğinde anket yaptık demişlerdi. 7 Şubat’ta Hatay’a gittiklerinde Lütfü Savaş’la birlikte yuhalandılar ve bizler o anketin nerede yapıldığını düşünmeye başladık. Acaba belediye binasında mı yapılmıştı? Depremin yıldönümünde yuhalanmak çok ağır bir tepki olmalıydı, zannettik ki itibarlarını zedeledikten sonra dahi olsa, artık vazgeçerler ama o da ne? Yuhlar sayılmamış efendim, yeniden anket yapacağız dediler. Sizin anket sisteminizde bir yuh kaç puana tekabül ediyor?

Halkça bilmediklerinden herhalde, halkın ne dediğini anlamadıkları için anket firmaları aracılığıyla halkın onlara ne söylediğini tercüme ettirmek istiyorlar galiba. “Yuh” ne demek bilmiyorlar. Eh, en büyük anket 31 Mart 2024’de yapılacak ülke genelinde. Akşam genel merkezde okursunuz artık sonuçları. 

Türk solu neden halkını tanımaktan ve onunla iletişim kurmaktan bu kadar uzak? Halk onların dilinden konuşmadıkça halkla iletişim kuramıyorlar. Bir defa çıktıkları taşraya bir daha adımlarını atmıyorlar ve halk ayaklarına kadar gelmedikçe muhatap olmuyorlar. Hem CHP hem TİP neden köylerde, kasabalarda yok? Hani nerede “Çiftçi milletin efendisidir” , nerede halkçılık? Şehirde bile sadece birkaç noktaya sıkışılmış. TİP Kadıköy’den ibaret olmamalı. Bursa’da, İzmit’te, Adana’da, Antalya’da kısacası sanayinin, tarımın, turizmin olduğu her bölgede TİP ve CHP olmalıydı. Ama yok. Köylerde, taşrada en çok CHP oy almalıydı ama öyle değil, sağcılar revaçta. Neden? Köylünün aklına daha çok hitap ettikleri için mi? Yoksa daha çok gidip, ihtiyaçlarına göre vaatleri sıralayıp sonra ortadan kayboldukları için mi? Öyle ya da böyle bölgeye gidiyor mu gidiyor. Kandırmak için dahi olsa ayağına kadar gidip halka dokunuyorlar. Halkın kandırılmaktan bıkıp size oy vereceğini mi zannediyorsunuz? Kandırmak için dahi olsun, gitmeseniz de görmeseniz de o köy sizin köyünüz değildir. Gitmeden, görmeden asla sizin köyünüz olmayacak. Halkımız öyle çok seçkin bir tabiata sahip değildir ama dünyanın hemen her yerinde taşra böyledir. Azıcık aklını başına alan kaçıverir. Ama dönmek ve dönüştürmek lazım.

Eskiden beri halka uzaktan el sallayan muhalefet olmaktan çıkıp halkla doğrudan, yüz yüze, el ele iletişim kurmadıkça asla halkın dilinden anlayamayacak, sizin yerinize onlarla konuşan anketçilerin verileriyle onları tanıyamayacak, her zaman yanlış tercihler yapacak, hep bir şeyleri kaçıracak, bir yerlere geç kalacaksınız. Halk CHP’ye düşman değil, CHP elitleri halkla yan yana gelmek istemiyor. Yeni bir Karaoğlan çıkmamasının sebebi budur. Yıllardır ayaklarına kadar gelenlerle anlaşmaya devam etmelerini ahmaklık saymayınız. 

Defalarca yazdığım şeyin arkasındayım. Erdoğan seçmenini kandırmıyor, seçmeni bizatihi Erdoğan ile aynı kişi. Ama siz onlara başka bir ihtimalden bahsetmedikçe nereden bilebilir seçme şansı olduğunu? Sosyalistler gidip köylülere sosyalizmi mi anlatacak? Korkarlar bi kere, demeyin öyle şeyler.  Bırakın ideolojinin A’sını B’sini C’sini. Onlarla anlaşabilmek için önce onları kendi seviyenize çekmeye kalkmayın. Dertlerini görün, dermanı söyleyin. Şu yaraya hangi merhem sürülür onu anlatın yeter.

Kendileri halkla bağ kuramadığı gibi kuranlardan da rahatsız oluyor bazıları. Konforları bozulmuş oluyor çünkü. Efendim, Ekrem İmamoğlu da AKP’liler gibi camide Kur’an okuyormuş, o da Erdoğan’ın aynısıymış. Kürsüde din satmadıktan sonra bir mevlide gittiyse camide Kur’an okusun ne var? İmamoğlu sadece bir kesimle mi bağ kursun yani? Herkesin değil, sadece bazılarının başkanı mı olsun? Cami cemaati de onun seçmeni değil mi? Cem evine giden vatandaş da, camiye giden vatandaş da, kiliseye giden vatandaş da onun seçmeni.  Gidiyor, konuşuyor, sarılıyor, bazen atışıyor ama her halükarda bunların tümü, kavga etmek de dâhil iletişimdir. Ekrem İmamoğlu İstanbul’da birçok ilçede başkan adayını kendisi seçti. Bu kişilerle çalışmak istiyorum dedi. İstanbullulardan bir itiraz duyan oldu mu? Saygı duyacakları ve liyakat sahibi insanları aday gösterdi çünkü. Halkın içerisinde, onlarla sürekli iletişim halinde olursanız, örgütünüzle sürekli iletişim halinde kalırsanız, anket verileriyle aday seçmek zorunda kalmazsınız. 

Şükürler olsun ki 2023 genel seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olup yem olmadı. Meral Akşener’in istiyor göründüğü kişi olarak aday olsaydı, Kemal Bey’in başına gelenler onun da başına gelecek ve geleceğini riske atıp çıktığı yolda, büyük bir ihanetle kaybedecekti. Üstelik o kaybedince yarına dair bir umudumuz da kalmayacaktı. Akşener performansıyla mümkün değildi ya, her şeye rağmen kazansaydı, bugün artık boyaları döküldüğü için herkesçe anlaşılan kişilerle çalışmak zorunda kalacak, bir avuç koru avucunda tutmaya çalışacaktı. Altılı Masa baştan sona hataydı ve o masayla ancak kuran kişi uğraşmalıydı. Eski yazılarımda dile getirmiştim, İmamoğlu’nun daha pişmesi ve kendisini sonraki seçime saklaması lazımdı. Meral Hanım’ın iç yüzünün faş olması lazımdı. Bakmayın Erdoğan’ın ittifaklara mecbur ettiğine, ittifak sistemi sadece onun kazanması üzerine kurulmuş bir sistem. Onu bu sistemin parçası olarak yenemezsiniz. Kiminle yan yana gelirseniz satın almaya kalkar, böler, parçalar, kriminalize eder, hedef gösterir. Öyleyse sorunlu bagajları olan insanlarla değil, yalnızca güvendiğiniz insanlarla yola çıkmak zorundasınız.

Ama ne güzel oldu kaybettik. Erdoğan bir yandan mahvettiği ekonomiyle uğraşırken, diğer yandan çok güvendiği ittifakının elinde can çekişiyor. Muhalefette ise herkesin boyası dökülünce nasıl kaldı elimizde bir avuç insan. Yanlış insanlarla yanlış yollarda savrulmaktansa, uçurumda şoför değiştirmektense, uçurum geçilirken dökülenler döküldü ve şimdi karşı kıyıda kalanlarla yolun devamını yürüyeceğiz. Zor bir süreçti ama makul olan buydu. Bazen en doğru yol, en hoşumuza giden yol olmayabilir.

Strateji böyle bir şeydir, açıkta duran peynire atlanmaz. Muhakkak bir kapan vardır. Biraz aç kalmayı göze alıp hayatta kalmak lazım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.