Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Futbol Terapi #2: Yeşiller ve kırmızılar

Çim üstünde koşturan topçuları bir çeşit terapi seansı gibi deneyimleyen birinden futbol okumak nasıl olurdu? Medyascope Spor’dan Ceyda Akbulut, “Futbol Terapi”de her hafta kadın futbolu gündeminden belirlediği konularla sizlerle.

Futbol Terapi #2: Yeşiller ve kırmızılar

Hafta sonu Almanya’nın çok sevgili ligi Frauen-Bundesliga’da uzun zamandır heyecanla beklediğim bir maç oynandı. Bu sene elemeleri geçemeyince Şampiyonlar Ligi göremeyen son finalist Wolfsburg ile, onlar yerine Devler Ligi mesaisi yapan Eintracht Frankfurt karşı karşıyaydı. 

Ligin sıralaması için önem taşıyan maçta Wolfsburg’un olası mağlubiyeti lider Bayern Münih’i oldukça sevindirebilirdi. Geçtiğimiz günlerde Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasındaki son maçlarına çıkan ve elenen Bayern-Frankfurt ikilisi, Wolfsburg’un puan kaybını bekliyordu. Ancak günün sonunda yeşil beyazlılar gülen taraftı, ligin kırmızı topçuları istediğini alamadı.

Wolfsburg senelerdir istikrarını koruyan ve kendi doğrularıyla yaşayan bir kulüp. Geçen her sezonda gelişimini sürdüren kadın futbolunun olası yeniliklerinden çekinmemeyi, gerekli yatırımları sürdürmeyi ve oyuncularına değer vermeyi kendilerine ant içen bir yönetim anlayışından söz ediyorum. Avrupa’da kadın futbolu dendiğinde akla gelen üç takımdan biri hep onlar olmuştur uzun zamandır. Ancak bir süredir pek de rakipsiz değiller. Karşılarında kırmızı bir devin uyanışını seyir halindeler. Ellerindeki en büyük yıldız Lena Oberdorf’un sezon sonu yüklü bir kontratla Bayern’in kanatlarına geçeceği dedikoduları da, kırmızı devin erkekler tarafında yıllardır uyguladığı transfer politikasını hedeflemesi gibi korkutucu bir işaret olabilir.

Wolfsburg’un geçtiğimiz sezon 4-0’lık şok Eintracht Frankfurt mağlubiyetinin ardından Bayern’e ikram ettiği şampiyonluk, son yıllarda az da olsa kaybettikleri birkaç sezon mağlubiyetinden biriydi. Bu sene de aynı üçlü kendini benzer bir senaryoda buldu. Ancak Wolfsburg bu sefer Frankfurt’u alt etmeyi bildi, Bayern’i izlemeye araya koyduğu sinsi bir puanla devam ediyor. 

Hafta sonu oynanan maç klasikleşmiş bir Wolfsburg galibiyetiydi. 90 dakikanın ilk yarısı üretken ancak bitiricilikten uzak geçti. Maçın 57. dakikasında, sürekli uyguladıkları uzun taçla gelen topu aşırtmayla altı pas içine gönderme formülü yine işe yaradı, Frankfurt kalecisi Johannes de yaptığı hatayla Wolfsburg’un ilk golüne yardım etti. Ceza sahasında Alex Popp gibi bir kafa ustası ile birlikte Ewa Pajor ve Jonsdottir gibi golcülere sahip olunca bu tip formüller elbette ki olumlu sonuç veriyor. Bazen de rakibi böyle şaşırtabiliyorlar.

Maç sonunda skor tabelası 3-0’ı gösterirken benim gözlerim Oberdorf – Freigang rekabetini izlemekten ışıl ışıldı. Bu sonuçla beraber Frankfurt bir süre daha iki büyüğün arkasında konumlanmaya ve yıldızları Laura Freigang’in tercihini onlarla birlikte kalmaktan yana kullanmasına minnet duyacakmış gibi görünüyor. Ligin yeşilleriyse kırmızılarla savaşına kendine has tavrıyla devam ediyor.

Özgüvenli Manchester City

İngiltere’de bu hafta sonu FA Cup çeyrek finalleri oynandı. Manchester United, Chelsea, Tottenham, Leicester, Everton ve Brighton’ın rakipleri Championship ekipleriydi ve hepsi de bir üst tura çıkmayı bildi. Kura mağdurları Manchester City ve Arsenal ise Londra’da karşılaştılar. 

İki ekip arasındaki rekabet, ikilinin Chelsea’yi en yakından izleyenler olmasıyla birlikte son dönemde oldukça artmış durumda. Kasım başında oynanan son karşılaşmalarının dostça bitmediğini de düşünürsek (City teknik direktörü Gareth Taylor, Arsenal teknik direktörü Jonas Eidevall’ın dördüncü hakeme zorbalık derecesine varan hareketler yaptığına dair bir suçlamada bulunduktan sonra ikili tartışmış, City’nin genç kalecisi Keating maç sonu gözyaşlarına boğulmadan dakikalar önce yaptığı hata sonucu takımının mağlubiyetine sebep olmuştu) bu çeyrek final eşleşmesi oldukça ilgi çekiyordu. 

Bu sefer ortada herhangi bir tartışma yoktu, Arsenal rakibini üzecek seviyede maça gelmemiş gibiydi ve kaleci Keating de mükemmel bir 90 dakika çıkardı.

Maçtaki tek gol 74. dakikada City’li defans oyuncusu Laia Alexandri’den geldi. Manchester’ın mavi yakasının duran toplardaki tehlikesi maç boyunca Londra ekibine zor anlar yaşattı. Ligin altın ayakkabıya en yakın ismi City’li Bunny Shaw, Arsenal defansını oldukça zorladı. Maç boyu yıldız golcüyle boğuşan ve hatta bir ara yumruklaşan (hakem bunu gözünden kaçırdı) Lotte Wuben-Moy, takımın ikinci kalecisi D’Angelo ve kaptan Leah Williamson’ın hamleleri Londra ekibini maçın büyük bölümünde ayakta tutmuştu. Ancak City’nin gizli silahı bahsettiğim gibi duran toplardı.

Maç sonu konuşan Gareth Taylor, takımının son dönemde Pep Guardiola’nın ekibinden Carlos Vicens ve Jack Wilson ile duran top çalıştığını ve mükâfatını şu sıralar aldıklarını söyledi. 

Manchester City’nin kendilerine yarı finali getiren galibiyeti sadece duran top becerileriyle de açıklanamaz tabii ki. Sezon başında yapılan tek transferleri Jill Roord sene başında ön çapraz bağ sakatlığına kurban gidince tıkır tıkır işleyen City 11’inin bozulacağına dair beklentiler vardı. Ligin rotasyon sevmeyen ve yedek kulübesini pek de efektif kullanmayan hocası Taylor’ın ekibi için böyle düşünmek çok da mantıksız sayılmazdı. Ancak Roord kaybının ardından da yoluna tempolu ve bol özgüvenli yürüyen yine onlar oldu. Olumlu havaya rağmen Taylor’ın sahip olduğu yedek kulübesine dair tutucu tavrını ne kadar deleceği, sezon sonu talip oldukları iki kupa için büyük önem taşıyacakmış gibi duruyor.

Bu hafta başka neler oldu?

İngiltere’deki FA Cup mesaisinde Chelsea’nin rekor transferi Mayra Ramirez adadaki ilk golünü, Championship ekibi Crystal Palace’a karşı kendine has bir teknikle buldu. Takımın efsane koçu Emma Hayes’in ona bu kadar kısa sürede neden güvenmiş olduğunu da bir nevi kanıtlamış oldu. 

Chelsea’nin Sam Kerr yokluğunda şampiyonluğu hedeflediği tüm kulvarlarda bel bağladığı Kolombiyalı Ramirez, Maviler’i hayal kırıklığına uğratmayacakmış gibi duruyor.

Hafta sonu oynanan bir dev maç da Fransa’daydı. Lider Lyon, maç eksiğiyle kendisini izleyen PSG’yi ağırladı. İlk yarısı uykuya veya derin düşüncelere dalmak için birebirdi. Ancak 66. dakikada şimşek hızıyla gelen Chawinga golü uykuyu ve derin düşünceleri anında yıktı. Yıldız forvetin skoruna karşılık gelen son dakika Lyon golü, maçı beraberlikle bitirdi.

Barcelona semalarında pek değişiklik yoktu. Katalan ekibi bu hafta kupada ve ligde iki kez karşılaştığı Sevilla’nın kalesine 11 gol bıraktı. Önceki hafta Şampiyonlar Ligi’nde Benfica ile alınan beraberlik kendilerini biraz daha hırslandırmış gibi duruyor.

Süper Lig’de ise derbi haftasıydı. Galatasaray evinde Beşiktaş’ı ağırladı. İlk golü 78. dakikada kalesinde bulan ekip sadece altı dakikada Benan Altıntaş ve Ebru Topçu golleriyle geri döndü. Böylece Fenerbahçe’nin Antalya’da puan kaybettiği hafta, bir puan farkla liderliğe geçmiş oldular.

Galatasaray, Fenerbahçe ve Fomget arasındaki şampiyonluk mücadelesi bu sene pek de tahmin edilebilir değil. Önümüzdeki zamanlarda yerel ligden daha uzun haberlerle de buluşmak dileğiyle.

Haftaya görüşmek üzere!

Yazan: Ceyda Akbulut

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.