Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Formula 1 teknik: Yeni konseptler neyi hedefliyor?

Formula 1’de yeni sezonun başlamasına sayılı günler kala takımlar da araçlarının tanıtımını yapmaya başladı. Medyascope Spor’dan Muhammed Kaya araçlardaki konsept farklarını sizler için değerlendirdi.

Formula 1 teknik: Yeni konseptler neyi hedefliyor?

Başlığın cevabı tabii ki yarışları kazanmak ancak her Formula 1 takımı bunu hedefleyemiyor. Artık yeni araçların tasarımındaki yarım kalan işleri tamamlamanın ve onu 21-23 Şubat’ta Bahreyn’de yapılacak ilk ve tek sezon öncesi teste hazırlamanın vakti geldi.

Testlerden bir süre sonra yarış haftası geldiğinde, yani bu testin ve ilk yarış hafta sonunun sonucu kimin geliştiğini; kimin yerinde saydığını ve ne yazık ki kimin geriye gittiğini doğrulayacak.

Peki, takımlar teknik anlamda tam olarak ne hedefliyor?

Görsel konsept denen şey yani aracın tanıtımda sergilenen şekli, gövde yüzeylerinin aracın etrafındaki hava akışı yapılarını nasıl oluşturduğu anlamına gelir. Daha az belirgin olan ancak bir o kadar önemli olan ise iç yüzeylerdir. Ancak gerçekte tüm bunların arabanın gerçekte nasıl çalıştığıyla çok az ilgisi var. Bunun yerine performans dediğimiz şey, aylar önce belirlenmiş olması gereken performans spesifikasyonuna bağlıdır. Hava akışı yapısı da aracın başa çıkması gereken geçici durumlar boyunca bu performans özelliklerini stabil tutma açısından kritik öneme sahiptir.

Minimum sürtünme istediğinizde her uzun düzlüğün sonunda yaklaşık 100 metre kala frenleme başlar. Yavaşlamak eğim oluşturur, direksiyon kilidi uygulanmış bir virajı dönmek dört tekerlekte de bir kayma olan yalpalama yaratır ve viraj çıkışında hızlanmaktan dolayı bir nevi çömelme oluşur. İfadeleri olabildiğince Türkçe seçiyorum ki bilmeyen insanlara da ışık olsun.

Bunlar, pilota istikrar sunması gereken koşullardır ve bu nedenle güven oluştururlar. Böylece bir sonraki turda aracın gerçek sınırlarını bulmak için biraz daha fazla çaba harcarlar. Turlar tutarlı olmaz ve rahatsız ederse sınırlardan uzak dururlar ve bu da kronometreye yansır.

Düz bir çizgide veya belirli bir sürüş yüksekliğinde fantastik sayılar veren bir performans profili bulmak nispeten kolaydır ancak aerodinamik değişiklikler gösteren bir pistte stabilizasyon oldukça zordur. Bu bağlamda ana hedeflerden biri budur.

Araştırma ve geliştirme kış boyunca ilerledikçe performans beklentileri değişir. Performans hedefini ve gideceğiniz maksimum noktayı belirledikten sonra, işte o zaman uzun ve zorlu bir sezon için başlangıç noktanızı bulmuş olursunuz.

Gerçekte teknik olarak bunları başarmak, sezon sonunda son damalı bayrak düşene kadar bitmeyecek ancak Bahreyn’deki sezon öncesi testler, tasarımın belirlenen yönünü ve daha da önemlisi doğru olup olmadığını teyit etme fırsatı sunuyor. Bu araçların mekanik tarafı çok önemlidir, ancak genel performansa aerodinamik yapı hakimdir. Mekanik tarafın aerodinamik yük profiliyle dengeli çalışması ve onu geliştirmesi gerekiyor.

Yıllardır tasarımlarda net olan bir şey var: virajlara girerken ve virajlardan çıkarken dengeli olan araç. Yeni kurallar ile düz yolda bile bazı takımlar zıplamaya başlamıştı; bu bir pilot için akıl almaz bir sorundu. 

Peki bir aracı dengeli yapan şey nedir? Basitçe Mercedes’i örnek alırsak, 2022/23 sezonunda nasıl bir performans sergileyeceğine dair hiçbir fikri olmadan yarıştan yarışa gidiyor gibiydi. Beklentiler yüksekti ancak her zaman karşılığını vermedi ve Austin’de 2023’te yapılan son güncellemenin 2024 yönünde bir basamak olduğu söylendi.

Austin’de durum oldukça iyiydi ve Lewis Hamilton bu konuda çok heyecanlıydı ancak ne yazık ki aşırı skid-block (araç altındaki tahta yapı) aşınması nedeniyle diskalifiye edildi. Meksika’daki bir sonraki yarışta, hiç bu kadar tutarsız bir araba kullanmadığını söyledi. Bu, Mercedes’in sahip olduğu çalışma aralığının çok küçük olduğunu ve bu çalışma aralığını istikrarlı bir şekilde elde etmenin çok zor olduğunu gösteriyor. Tutarlı bir tasarım için uzun bir aralık gerekiyor.

Bu durumlar yalnızca Mercedes ile ilgili değil. Red Bull, Singapur’da pist için optimum kurulumu kaçırdı ardından hepimize doğru kurulum olmadığında hızla nasıl yavaş kalabileceğinizi gösterdi. Tüm takımlara yakından bakarsak, bu tutarsızlığı görebiliriz ki bu aslında çalışma penceresi açısından çok kritiktir.

Hız ve direksiyon açısı aralığı bakımından optimal seviye boyunca istikrarlı bir lastik yükü karakteristiğine sahipseniz, araç yavaş ve orta-yavaş virajlarda temel olarak önden; orta-hızlı ve hızlı virajlarda arkadan savrulur; lastik tipi/tur sayısı gibi parametreler de bu savrulmalarda önemlidir.

FIA, 2022 yılı için uygulamaya konulan bu mevcut düzenlemelerle, değişen direksiyon açısıyla mekanik yük aktarımını en aza indirdi. Artık, düşük hızlı yüksek direksiyon kilitli virajlar için yük dağılımını ön aks boyunca kaydırmak için mekanik olarak çok fazla şey yapamazsınız; böylece ana aracınız bir kez daha aerodinamik basınç merkezi değişimi yaşayabilir. Bu kurallardan sonra öne çıkan yine lastik yükleri oldu.

Tanım gereği, araç hızlandıkça teorik olarak hızın karesinde aerodinamik yük üretir, yani hızın iki katı yükün dört katıdır. Burada aracı sert süspansiyon kurulumu ile çalıştırsanız bile, lastiklerin ezilmesi nedeniyle aracın yine de pist yüzeyine yaklaşacağı anlamına çıkar. Ta ki işin içerisine hava akışları girmeye başlayıncaya kadar. Gerçekte süspansiyon kurulum sertliği ile lastik sertliğinin el ele çalışması gerekir. Yani aslında arabanın dikey uyumu her ikisinin birleşimi ile olacaktır. Aracı sağlam süspansiyon yayları ile veya çok yüksek lastik basınçlarıyla çalıştırırsanız yol tutuşunu kaybedersiniz ve lastik aşınması önemli ölçüde artar. Bu dengeleri kurmak da başlı başına tasarım hedeflerinden biridir.

Önemli olan pilota güven vermektir. Hiçbir araç mükemmel değildir ancak özellikleri tutarlıysa ve pilotun küçük bir denge sorunu varsa, bunu düzeltmek için gerekli araçlara sahip olduğunu bilmesi gerekir. Bu da pilot-araç uyumunu ve güvenini arttırır. 

Eğer bu dengeli aerodinamik performans profiline ulaştıysanız asıl zorluk bunu stabil tutmaktır. İşte bu noktada işin mekanik tarafı devreye giriyor. Bu pilotun araca güveni, bir aracın herhangi bir pistte tur atarken yaşadığı geçici koşullar nedeniyle gereklidir. Her şey pilotun ilk virajda fren pedalına basmasıyla başlar, yani frenleme stabilitesi ilk mekanik gerekliliktir.

Süspansiyon özelliklerinin devreye girdiği yer de tam burasıdır. Red Bull’un ön süspansiyonunda anti-dalış ve arka süspansiyonunda anti-kalkış diğer takımlara göre daha fazla olduğundan, asıl hedefi ona göre aerodinamik denge sağlayan bir aerodinamik profil ve onu mümkün olan en iyi şekilde kontrol etmeye yarayan bir süspansiyon sistemi oluşturmaktı. Biri olmadan diğeri yalnızca daha fazla güncelleme demekti. Her ikisini de dengeli şekilde araca eklediklerinden, neredeyse tüm pistlere uyum sağladırlar. 

Bu sezon da her takım Red Bull’un açtığı yoldan ilerlemeye çalışıyor veya çalışacak. İlk karşımıza çıkan aracı yorumlasak da asıl önemli olan farklı durumlarda aracın nasıl reaksiyon verdiği. Bu kısım stabil olursa her yol başarıya çıkacaktır.

Yazan: Muhammed Kaya

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.