Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Efsanevi 1983 Dünya Ralli Şampiyonası: Audi Quattro vs. Lancia 037

1983 Dünya Ralli Şampiyonası, motor sporları tarihindeki en özel hikayelerden birini barındırıyor. Audi’nin 4 çeker hamlesine, Lancia’nın cevabı, son ana kadar süren heyecan ve daha fazlasını Medyascope Spor’dan Deniz Su Özköylü yazdı.

Efsanevi 1983 Dünya Ralli Şampiyonası: Audi vs. Lancia

Seksenlerin başında, birçok yarış ve dört şampiyonluk kazanarak Lancia ralli dünyasında kendine saygıdeğer bir yer edinmiş durumdaydı. Audi ise zirveye doğru yol almaya çalışıyordu. Kafalarındaki plansa şuydu: 1977’de Alman ordusu için ürettikleri dört çeker aracı ralliye uyarlamak. Fakat dört tekerden çekiş rallide o güne kadar kullanılmadığı gibi zaten FIA tarafından belirlenen standartlara göre yasaktı. Audi bu yeni fikrini hayata geçirmek adına Paris’teki spor yönetim kurulu toplantısında kural değişikliği teklifinde bulundu ve de talebi kabul ettirdi. Böylece Audi ralli tarhinde “Quattro” adını verdikleri ilk dört çeker aracını üretti. Bu yeni tasarımın sağladığı dev yol tutuşu avantajıyla Alman takım, 1982 Dünya Ralli Şampiyonasını rakip tanımayarak birinci bitirdi. Ama 1983 farklı bir hikayeydi. 4×4’ün kazanmanın formülü olduğundan hemen hemen herkesin emin olduğu bu yeni dönemde hala iki çekere sadık kalan Lancia 037’nin Audi’nin başarısına kafa tutmasıyla WRC tarihinin belki de en nefes kesen rekabetlerinden biri ortaya çıktı.

İki takımın araçları bir yana işleyişleri de birbirinden oldukça farklıydı. Audi’nin arkası Volkswagen’in destekleriyle mühendislik ve finansman noktasında oldukça sağlamdı. Başlarındaysa Roland Gumpert gibi becerikli bir mühendis vardı. Lancia’nın bütçe ve imkanları ise çok daha kısıtlıydı. Bu da başında daha çok değil daha akıllıca çalışmayı prensip edinmiş Cesare Fiorio’nun olduğu İtalyan takımı bolca yaratıcılığa itti. Bu yaratıcılığa çeşitli kuralların etrafından dolaşmak ya da yok saymak da dahildi.

Bir ralli yarışına katılmadan önce markaların 400 adet müşterilere sunulabilecek araba üretmesi gerekiyordu. Fakat Lancia’nın mali durumu buna pek elvermiyordu. Ama gün gelip çattı ve bu 400 araba yetkililerce kontrol edilecekti. İtalyanlar araçların 200’ünün bir otoparkta diğerinin de diğer otoparkta bulunduğu söyledi. İlk 200 kontrolden geçti, diğer 200 de şehrin öbür ucundaydı. Yetkililerle yola çıkan Lancia yolda küçük bir mola verdi. Böylece bir önceki otoparktan diğerine 200 aracı götürmek için yeterli zaman elde edildi. Numaralar burda da bitmiyordu…

FIA, rollcage dediğimiz arabanın takla atması durumunda sürücüleri koruması için tasarlanmış çelik borulardan oluşan bir çeşit kafesi zorunlu tutuyordu. Fakat çelik ağırdı ama Lancia 037 oldukça hafif bir araçtı. Çünkü İtalyanların ürettiği rollcage dışarıdan sağlam görünse de kartondan yapılmışçasına zayıftı. Bu güvenli mi diye sorarsanız, hayır! İşe yaradı mı derseniz hem de nasıl!

Sürücülere gelirsek Audi toplamda 21 ralli kazanmış üç isimle sezona giriyordu: Hannu Mikkola, Stig Blomqvist ve Michèle Mouton. Markku Alén ve dünya şampiyonu Walter Röhrl ile Lancia’nın eli de aslında güçlüydü. Tek sorun yıldız sürücüleri olması gereken Röhrl’un gözünün pek de şampiyonlukta olmaması ve part time yarışmasıydı.

Ve 1983 Dünya Ralli Şampiyonası başladı

Sezon Monte Carlo’nun soğuk ve karlı tepelerinde başladı. Lancia’nın kayda değer bir geçmişi olsa da Audi’nin bir önceki yıl performansının ardından kimse İtalyanların iyi bir yarış çıkaracağına inanmıyordu. Haksız da değillerdi, kar arka çekişli bir araç için yol tutuşu açısından büyük bir dezavantajdı. Ama Fiorio’nun buna da bir çözümü vardı: Tuz. Yarış sırası kendilerine gelmeden önce buzlu virajlara getirdikleri yaklaşık 300 ton tuzu döktüler. Ayrıca takım yerel yetkililere pistin tehlikesinden bahsetmeyi ve karın temizlenmesinin gerekli olduğunu bildirmeyi de unutmamıştı. Takım yarışın devamında karlı kısmın bittiği noktada etap ortasında durup kış tekerleklerini değiştirdi. Bunun yasal olup olmadığı bir soru işaretiydi ama sonuç olarak kural kitabının “gri” kısımlarını kullanmak suç değildi. Böylece Lancia bütün bu çabanın ardından sezonun ilk yarışından 1. ve 2. olarak ayrıldı. Ama tabii ki tek bir yarış şampiyonayı kazanmaya yetmeyecekti.

Galibiyetin ardından sıra İsveç’teydi ama İtalyanların bir önceki numarası burada işlemeyecekti. Yol tamamen kar kaplıydı ve sorun tuzla çözülecek gibi değildi. Özetle Lancia küçük düşmek yerine bu yarışta direkt yer almamayı tercih etti ve 1. Audi’ye bıraktı. Bir sonraki durak Portekiz’di, Lancia sürücüsü Markku Alén’nin daha önce birçok galibiyet aldığı bu yarışta İtalyanlar tekrardan başı çekmeye hazırdı. Ama Audi İsveç’te yakaladığı ivmeyi devam ettirerek sonraki iki yarıştan da zaferle ayrıldı.

Korsika’ya gelindiğinde ise kartlar bir nevi yeniden dağıtıldı. Neredeyse tüm etapların asfaltta gerçekleştiği bu yarış Lancia’nın avantajı yakaladığı yer olmalıydı. Bunu bilen takım normalde bir veya iki arabayla geldiği yarışlara bu sefer dört arabayla katıldı. İlk dörde sorunsuz çöken Lancia’nın yanında Audi teknik sorunlar nedeniyle beşinci bile olamadı. Böylece İtalyanlar bir kez daha sıralamada üste çıkmayı başardı.

Farklı zemin ve koşullarda avantajların bolca el değiştirdiği bu çeşitli takvimde sıra Yunanistan’daydı. Çakıl yollarıyla takımlara bolca sorun çıkartan zorlu bir yarış vardı. Ama bu mücadelede de teknik sorunların tek kurbanı Audi oldu. Böylece Walter Röhrl beklemediği şekilde, Lancia ile 1. gördü. Rekabet, Yeni Zelanda’da bir 1. daha cebe atan Röhrl ve Arjantin’de ilk üçe oturan Audi ile kimse aranın çok açılmasına izin vermeden devam etti.

Engebeli yollarıyla bolca zıplama içeren Finlandiya Rallisi’ne gelindiğinde Lancia’nın büyük bir sorunu vardı. Walter Röhrl burada yarışmayı reddetti. Röhrl’ün açıklaması da oldukça net:

“Finlandiya’ya gitmek istemedim çünkü zıplamayı sevmiyorum. Uçmak isteseydim gider pilot olurdum.”

İş böyle olunca Audi Finlandiya’da da kazanmış oldu. Buradan itibaren geriye üç yarış kalmıştı ve artık art arda gelen tamamen çakıl yollar sona ermişti. Lancia’nın evleri İtalya, San Remo’da şampiyonluğu alma ve rekabeti noktalama şansı vardı. İtalyanlar burayı iyi değerlendirmek istiyordu. San Remo’ya üçü resmi olmak üzere birçok da yarı resmi araç getirdiler. Asfalt caddelerde başlayan yarışın en büyük handikapı yine asfaltta bitmeden önce devam eden çakıl yoldu. Bir önce yola çıkan aracın tozu dumana katmasıyla görüş mesafeniz oldukça kısıtlanıyordu. Tam da burada Fiorio’nun pratik zekası devreye girdi. Takım altına fırça taktıkları bir kamyonetle tozu olabildiğince azaltmak adına bütün bir yolu süpürdü. Fakat bu numara Monte Carlo’da yaptıkları gibi bir verim getirmedi. Yine de asfaltaki özel etabın ardından Quattro’nun problemler yaşamasıyla Lancia tahmin edebileceklerinin çok daha üzerinde bir performansla en iyi ilk yedi araç olmayı başardı. Ama sıra çakıl kısımdaydı.

Blomqvist buradaki 10 etabı arka arkaya alarak Audi’nin üstünlüğünü hemen sergiledi. Ama Alén ve Röhrl’un 037’leri çok da geride değildi. Çakılda bir şekilde zaman kazanabilen Lancia ile Audi liderliği eline bir türlü alamıyordu. Öyle ki Audi’nin patronu Roland Gumpert, Lancia’nın dört çekere geçip geçmediğinin doğrulanmasını istedi, ama hayır, arka tekerden çekiş hala duruyordu. Her şey sürücü kabiliyetine kalmıştı ve bu noktada Walter Röhrl kendini geri planda tutmadı. Röhrl’un 58 etabın 33’ünü aldığı ve kariyerinin en iyi yarışı olarak adlandırdığı San Remo’da Lancia ilk üçte bitirerek şampiyonluğu da kazanmış oldu.

Teknolojik imkanların, bütçenin, sürücülerin ve hatta yarışların birçoğunun aleyhlerine işlediği bu yılda Lancia tarih yazmayı başardı. Şapkadan tavşan çıkarmak konusunda usta İtalyanlar, 037 ile ralli tarihinde iki çekerle 4×4 bir aracı yenen tek takım olma ünvanını hala koruyor. 

Yazan: Deniz Su Özköylü

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.