Sahipsiz sokak köpeklerinin uyutulmasını öngören tartışmalı yasa teklifiyle ilgili çalışmalar devam ederken ilahiyat fakültelerindeki akademisyenler ötanaziye tepki gösterdi. İlahiyatçılar, hayvanların da yaşam hakkına sahip olduğunu belirterek, doğanın bir parçasını yok edecek düzeyde canlılara bilerek topluca zarar vermenin günah olduğunu savundu. İlahiyatçılar, medeni insanın çözüm bulabilen bir varlık olduğunu anlatarak, uzmanlar tarafından bilimsel ve etiğe dayalı bir karar alınması gerektiğini vurguladı.
AKP’nin sahipsiz sokak köpeklerinin “uyutulmasını” öngören tartışmalı yasa teklifiyle ilgili tartışmalar sürüyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan çalışmalar kapsamında tasarıda sona gelindiği belirtiliyor.
Basına yansıyan teklife göre saldırgan ve kuduz riski taşıyan köpeklerin toplatılmasına öncelik verilecek. Ardından rehabilite edilmeyen ve bir ay içinde sahiplendirilmeyen köpekler ötanazi uygulanarak öldürülecek. Tasarı kapsamında evcil hayvanını sokağa terk edenlere de ağır cezaların getirileceği belirtiliyor. Türkiye’de dört milyon civarında sahipsiz köpek olduğu tahmin edilirken uygulamanın dini açıdan ne anlama geldiğini ilahiyatçılarla konuştuk.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Maraş insani olan her şeyin İslami olduğunu vurgulayarak, “İradeli bir varlık olarak bütün canlılara, doğanın bütün varlıklarına, hayvanlar, köpekler dahi hepsine karşı insani, ahlaki bir görevimiz var” dedi.
Bu konuda kutsal metinlerde, hadislerde olumlu referanslar bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Maraş, Kur’an’da yer alan Kehf suresine değindi. Bu surede halk arasında “yedi uyurlar” denilen ve gerçek sayısı bilinmeyen gençlerden söz edildiğini anlatan Prof. Dr. Maraş, gençlerin hükümdarın zulmünden kaçarak mağaraya sığındıklarını ve orada uyuduklarını söyledi. İslam’da Ashâb-ı Kehf olarak da geçen “yedi uyurlar”ın yanında bir de köpek bulunduğunu dile getiren Maraş, köpeğin muhtemelen onları koruduğunu ve bu durumun Kur’an’da da geçtiğini anlattı.
Bir hadiste yer alan ve susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren kadının sevap işlediğine dair örneğe değinen Prof. Dr. Maraş, “Köpekler doğanın bir parçası olduğuna göre sebepsiz yere bütün başıboş köpekleri öldürmek insani ve dini açıdan uygun değildir” dedi.
Toplum sağlığını olumsuz etkileyen canlılar için önlem alınmasının mümkün olduğunu ancak bunun da şartlarının bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Maraş, “Buna veteriner hekimler, o ülkenin sağlık uzmanları karar verir. Doğrudan zarar veren hayvanların hedeflenmesi gerekir. Bu konuda yetkililer tek başına bütün köpeklerin öldürülmesine karar veremez. Milyonlarca köpeğin öldürülmesi ise uygun değil, yanlıştır” diye konuştu.
“Milyonlarca köpeği uyutmak caiz değil”
Köpeklerle ilgili olumsuz hadis ve rivayetlerin bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Maraş, “Milyonlarca köpeği ‘uyutmak’, öldürmek caiz değildir” dedi.
Köpek popülasyonunda artışın bilimsel açıdan incelenip kontrol edilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Maraş, çözümün binlerce canlının öldürülmesi olmadığını söyledi:
“Bilimsel, etik ve makul çözüm üretmek, artışı dengelemek ve zarar verenleri ortadan kaldırmak yerine, durup dururken bütün başıboş köpekleri öldürmek günahtır. İnsan canı elbette çok değerli ama hayvanlar da insanlar gibi doğanın bir parçası ve insanların en büyük yardımcısıdır. Zararlı köpekler, kuduz olan, çocukları öldürenler için devlet uzmanlarla ciddi tedbir almalı. Hepsinin Allah’ın yarattığı varlıklar olması bakımından bu konuya etik açıdan bilimsel olarak bakmak gerekir.”
“Diğer varlıklara müdahalenin normal karşılanması tabiatı mahvetti”
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan, her şeye dinin bulaştırılmaması gerektiğini, her sorunu dinin çözemeyeceğini söyledi. Prof. Dr. İşcan, günümüzde dinin özellikle Arap örf, adetleri ve batıl inançlarıyla doldurulduğunu vurguladı. “Dini entelektüel düşünce en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor” diyen Prof. Dr. İşcan, insanın yüce varlık olduğu yönünde inancın bulunduğunu anlatarak şöyle konuştu:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“İnsan yücedir ve bütün tabiat, kainat onun emrine verilmiştir. Bunun dışında insanın ruhu vardır, diyoruz ve diğer varlıkların ruhu olmadığı için onlara müdahaleyi çok normal karşılıyoruz. Bu görüş, insanını da çevreyi de, tabiatı da mahvetti.”
İnsanın kendini kozmolojik ahengin parçası olarak görmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. İşcan, şöyle devam etti:
“Her şeyin bir parça ruhu var. İnsanın özel ayrıcalığı yoktur. O, kainatın, hayvanlarla, doğanın diğer unsurlarıyla birlikte sadece bir parçası. İnsan istisnacılığı terkedilmek üzere, ‘Hz. İnsan’ devri sona eriyor. Artık ‘Hz. Kainat’, ‘Hz. Tabiat’ söz konusu. Böyle bir üst felsefi ilkeyle konuya yaklaşırsak hayvanlar ve tabiat hakkında daha merhametli duruşlar sergilememiz mümkün olacak. Ancak ilke olarak söyleyebilirim. Kainatın herhangi bir parçasına bilerek zarar vermek, Allah katında elbette günahtır.”
“Öldürmek çare değil”
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu, bu konuda bilimsel çalışmalar sonucu karar alınması gerektiğini söyledi. Hiçbir canlının toplu bir şekilde öldürülmemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kutlu, “Öldürmek doğru değil. Öyle bir öldürme hakkımız yok. Onların da hayat hakkı var” dedi.
Bu konuda fetva vermek istemediğini de vurgulayan Prof. Dr. Kutlu, “Bir şeyi sebepsiz öldürürsen tabii ki günah olur. Onları hayatta tutabilmek için nasıl bu ortam gerekiyorsa veteriner fakültelerinin, belediyelerin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu ortamı hazırlamaları gerekiyor. Öldürmek çare değil. Hiçbir canlının hayatına, hiçbir kimse sebepsiz son verme hakkına sahip değil” diye konuştu.
“Medeni insan çözüm bulandır”
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Oğuzhan Tan da hükümlerde her şeyin alt ve üst limiti olduğunu dile getirdi. İslamiyet’in insanı ve hayvanı öldürmekle başlamadığını savunan Doç. Dr. Tan, bu konuda İslami kaynaklarda zararlı hayvanlara yönelik önlem alınmasına dair içeriklerin olduğunu hatırlattı. Ancak köpeklerin “soykırım” gibi bir uygulamayla ortadan kaldırılmasının doğru olmadığını belirten Doç. Dr. Tan, insanların akıllı bir canlı olduğunu hatırlatarak, “Köpeklerin bize karşı bir strateji kuracak halleri yok değil mi? Biz onlara karşı bir strateji kuracağız. Öyleyse ara mekanizmalar geliştirmeliyiz” sözlerini kullandı.
Hayvanların tümünün öldürülmesi veya tümünün serbest bırakılmasının mantıklı olmadığını belirten Doç. Dr. Tan, “Uzmanlar karar vermeli. Herhangi bir candır o, nefis demek herhangi bir can demektir. Medeni insan nedir? Çözüm bulandır. Yani mekanizma geliştirendir. Toplu ölüm insanın zekasına yakışmıyor” diye konuştu.