Sinan Ateş davasında ilk gün: Sanık ifadelerinden ne öğrendik

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi suçlamasıyla yargılanan Doğukan Çep, “Evet ben azmettirdim. Ayağından vurduk, tamam ama kimin mermisiyle öldü?” diye sordu ve “Şaibe var. Eray sıkıyor, Sinan düşüyor, düştükten sonra Eray’ın Sinan’ı karnından vurması mümkün değil. O açı Selman’ın (Olay günü Sinan Ateş’in yanında olan arkadaşı) açısı” dedi. Tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı ise Ateş’i sadece ayaklarından vurduğunu ve kaçarken, “Reisi vurduk” diye sesler duyduğunu söyledi.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş 30 Aralık 2022’de Ankara’nın Çukurambar semtinde tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı tarafından silahla vurularak öldürüldü. Ateş’in öldürülmesiyle ilgili 22 sanık, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak. Davanın ilk duruşması 1 Temmuz saat 09.00 görülmeye başlandı. Ankara Adliyesi’nde yapılması planlanan duruşma, güvenlik gerekçesiyle Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki duruşma salonunda yapılıyor.

“Sadece sağlı sollu ayaklarına ateş ettim

Duruşmada, ilk savunmayı Sinan Ateş’i öldüren Eray Özyağcı yaptı. Olayın akışını anlatan ve azmettirici Doğukan Çep’in talebiyle Sinan Ateş’i ayaklarından vurduğunu belirten Özyağcı, olay yerinden kaçarken “Reisi vurduk, reisi vurduk” diye bağırma sesleri duyduğunu söyledi. Olayın ardından azmettirici Doğukan Çep’i aradığını söyleyen Özyağcı, savcıların söylemediği sözleri ifadesine eklediklerini öne sürdü. Çep’in kendisine sadece Sinan Ateş’in ayaklarından vurulması emrini verdiğini anlatan Özyağcı, “Ben sadece Sinan Ateş’in sağlı sollu ayaklarına ateş ettim. Selman (Bozkurt) hedef gözetmeksizin ateş açtı ben de hedef gözeterek ateş açtım. ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diye sesler geldi” dedi.

“Doğukan Abi’yi korumak için yalan söyledim”

Olay sonrası Balkaya ile Gölbaşı’na gitmek için yola çıktıklarını anlatan Özyağcı, şunları söyledi:

“Benzinlik vardı, ismini hatırlamıyorum. Araca bindim, gri arabaydı. Yola çıktık, abimi aradım ‘Ben sadece ayaklarından vurdum sonra ‘Reisi vurduk’ diye bağırdılar başka bir şey olmasın işin içinde abi dedim’. Abim bir saat sonra aradı ‘Sinan Ateş ölmüş. Ben sana sadece yarala demedim mi?’ dedi. ‘Ben öldürmek istemedim abi, ben bu adamı öldürmedim’ dedim. Akşam abim yine aradı, ‘Vedat (Balkaya) yakalanmış sakın İstanbul’a gitmeyin. Orada saklan çıkma dışarı’ dedi. Dört güne yakın kadar kaldık. Abim yine aradı, ‘Başımıza iş aldık, şu telefonu atayım kurtulayım’ dedi. İfadelerimde Doğukan Abi’yi (Doğukan Çep) korumak için yalan söyledim.”

“Mustafa Kemal” ismiyle kodladıkları ancak bilgilerini vermedikleri şahsın aracının bagajında İzmir’e kadar gittiğini anlatan Özyağcı, şöyle devam etti:

“Mustafa Kemal, ‘Seni Yunanistan’a çıkaracağım’ dedi. İzmir’den Edirne’ye kadar bagajda gittim. Botla beni teslim ettikleri kişilerle nehre doğru indim. Asker ateş açtı, suya atladım kıyıya kadar yüzdüm. Yunanistan sınırına girdim, Türk olduğumu, terör örgütü mensubu olmadığımı söyledim beni dövdüler. Beni Yunan askeri Türk sınırına götürdü attı, Türk askerine teslim oldum.”

Emniyette işkence gördüğünü iddia etti

Yakalandıktan sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde işkence gördüğünü öne süren Özyağcı, “Ankara Cinayet amirleri beni aldılar. Kapıdan girer girmez hakaretler başladı, sanki memur değildi bunlar. Uyku bile uyutmuyorlardı bana emniyette. Abimi satmamak için yalan yanlış şeyler anlatıyordum. Emniyet müdürü masanın başında oturdu ‘Eray, madem tasarladın, anlat’ dedi. Beni dinlemiyorlar kendi kafalarına göre yazdılar ifademi” diye konuştu.

Savcı, Devlet Bahçeli’yi sormuş

Özyağcı, savcı Durmuş Ali Kaya’nın “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den talimat aldıysan söyle” dediğini ileri sürdü. Özyağcı, savunmasını şöyle tamamladı:  

“Savcının odasına girdim, üç tane savcı var, konuyla alakasız olmayarak, ‘Eray bize hikâye anlatma biz bu işin siyasi olduğunu düşünüyoruz. Eğer Devlet Bey’den talimat aldıysan söyle. MHP’li iki isim ver kurtul, korkma. Sana insan ve araç fotoğrafları göstereceğiz onayla yeter’ dediler. ‘Böyle bir şeye alet olmam’ dedim. Fotoğraflara bakıyorum hiç tanımadığım fotoğraflar, araçları gösteriyorlar ‘Bu araçlara binmedim’ dedim. ‘Sen öldürülmekten korkmuyor musun?’ dediler. Bana gösterilen araçları ben haberlerde sonradan gördüm, A.T, D.B marka araçları Ülkü Ocakları’na aitmiş. Ben Doğukan Çep abimin Sinan Ateş ile yaşadığı sorunlarından dolayı ayaklarına sıktım. Ben öldürmedim, araştırılsın istiyorum. Tahliye talebim yok. Silahı nereye attığımı hatırlamıyorum.”

“Azmettiriciyim ifade vermek istiyorum”

Özyağcı’nın savunmasının ardından söz isteyen Doğukan Çep, “Ben bu davanın başaktörüyüm, azmettiriciyim. İfade vermek istiyorum” dedi. Mahkeme başkanı Çep’i “Sıranı bekleyeceksin” diye uyardı.

Özyağcı’yı olay yerine götüren ve kaçıran Vedat Balkaya: “Bana ne deseler kabul edecek duruma geldim”

Tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı’yı motosikletle olay yerine getiren ve oradan kaçıran Vedat Balkaya, savunmasına başladı. “Cezaevinden çıktıktan sonra Doğukan Çep ile tekrar görüşmeye başladım. İfademde oynanmış bir sürü şey var. Hepsini yalanlayacağım” diyerek sözlerine başlayan Balkaya, Doğukan Çep’in isteği üzerine kurye aracı olarak kullandığı motosikletiyle tetikçi olduğu iddia edilen Özyağcı’yı Gölbaşı’na götürdüğünü anlatan Balkaya, Kocaeli’nde yakalandıktan sonra yaşadıklarını şöyle özetledi:

“Bazı emniyet mensupları beni ormanlık bir alana götürüp orada dövdüler ve Atilla isimli kişiyi sordular. Beni Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler, işkence Ankara’da devam etti. Ben Sinan Ateş’in öldürüldüğünü orada öğrendim. Ben arkadaşça onlara yardım etmek istedim, ben tamamen suçsuzum. İşkencede bir damacana su geliyor bir damacana su gidiyor. Bana ne deseler kabul edecek duruma geldim.”

“Benzinlikte durdum, Eray indi, gümüş renkte bir araç bunu bekliyordu”

Vedat Balkaya sözlerine şöyle devam etti: 

“Eray’ı olay yerine götürdüm. Eray, ‘Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi’nde bekle, silah sesi duyarsan sakın korkma’ dedi. Bunu duyar duymaz Çep’i aradım, açıklama yapmadı. 35-40 dakika sonra yanıma geldi, yola çıktık. Benzinlikte durdum, Eray indi. Gümüş renkte bir araç bunu bekliyordu. Koşarak yanımdan ayrıldı. Çep’i bir daha aradım, yine açıklama yapmadı. Cezaevinden yeni çıkmış bir insanım, böyle bir şey olacağını bilseydim ne Eray’a yardım ederdim ne de başka bir şey yapardım. Hiçbir şekilde suç işlemedim. Beni buraya kandırarak getirdiler.”

“Keşifçi” olarak suçlanan Suat Kurt: “‘Dövülecek, en fazla yaralanacak’ dedi”

Sinan Ateş cinayetinin “keşifçisi” olarak suçlanan Suat Kurt savunmasına, “Çep, ‘Ankara’ya gider misin abi, sana bir adres vereceğim bu şahıs (Sinan Ateş) kaçta giriyor, çıkıyor öğren’ dedi. Dövülecek, en fazla ayaklarından yaralanacak dedi” cümleleriyle başladı.

“Taksiye binerken 10-15 silah sesi duydum”

Kurt, “Sinan Ateş’in vurulacağını Çep ile Eray telefonda görüşürken öğrendim. Adamı (Sinan Ateş) olay günü ofisinden çıkarken gördüğümü Çep’e söyledim. Olay günü adresi bilgilerini, rahmetlinin (Sinan Ateş) giriş-çıkış saatleri Çep’e iletim, Çep ‘Taksiye bin uzaklaş oradan’ dedi. Taksiye binerken 10-15 silah sesi duydum” diye devam etti.

Azmettirici olduğu iddia edilen Doğukan Çep, savunmasına 2013’te vurduğu insanları anlatarak başladı

Sinan Ateş cinayetini planlama ve organize etmekle suçlanan Doğukan Çep, 2013’te Hasan Ferit Gedik ve Ayşe Deniz Karacagil’in (kamuoyunda kırmızı fularlı kız olarak bilinen) de aralarında bulunduğu beş kişiyi vurduklarını, bu kişilerin Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın başkanı olduğu HDP’nin ve ESP’nin silahlı kolu olduğunu iddia ettiği MLKP ve PKK’nın üyesi olduğunu savundu.

Hasan Ferit Gedik’i kendisinin değil, yanındaki başka bir kişinin vurduğunu ileri süren Çep, haksız bir ceza alarak iki sene cezaevinde kaldığını anlattı. Çep, ilerleyen yıllarda ESP’nin derneğine giderek 10 kişiyi vurduklarını, Ayşe Deniz Karacagil’in de burada yaralandığını söyledi. Vurdukları insanların terörist olduğunu öne süren, bu kişilerden ikisinin de Suruç Katliamı’nda öldüğünü, Suruç’a çocuklara oyuncak götürmek için değil, askeri eğitim almak için gittiğini iddia eden Çep’in sözü mahkeme başkanı tarafından kesildi.

Mahkeme Başkanı: “Ne anlatıyorsun sen?”

Mahkeme başkanı, “Deminden beri ne anlatıyorsun sen? Bizi ilgilendirmiyor bu anlattıkların, olayı anlatacaksan anlat” dedi.

Doğukan Çep: “Ben azmettirdim.”

Sinan Ateş ile Üsküdar’da bir camide namaz kılarken tanıştıklarını anlatan Çep, “Evet, ben azmettirdim. Gedik davasından iki sene ceza aldım. Dışardaydım, aranıyordum. Bir gün sabah namazımı kıldım, Sinan Ateş ile namaz kıldım, sonra zikir çektik. ‘Yargılanıyorum’ dedim, MLKP’li teröristleri vurduğumu anlattım. ‘Bana yardım et’ dedim. ‘Kardeşim helal olsun bizim yapamadığımız şeyleri sen yaptın’ dedi. Sonra aradı ‘Dosyanı halledecekler 1 milyon TL istiyorlar’ dedi. Sonra ‘200 bin önden ver’ dedi” diye konuştu.

Ateş’in kendisini Taksim’de bir otele çağırdığını anlatan ve parayı burada verdiği anlatan Çep, şöyle devam etti:

“Sonrasında arada bir arayıp dosyamı sordum ‘Gelişme var mı?’ diye. 2021 yılında tekrar aradı ‘200 bin TL daha vermemiz lazım’ dedi. ‘Tamam’ dedim. 3-4 gün sonra ‘Üsküdar’a sahile gelebilir misin?’ dedi. Parayı verdim. ‘Sabret’ dedi. Ayet-el Kürsi’yi okuyorum. 2022 Kasım ayı, aradı beni ‘Paranın tamamını vermen lazım’ dedi. Toparladım 250 bin lira daha verdim. Ankara’ya çağırdı beni. ‘Ankara’da Liva Pastanesi’ne gel’ dedi. O da geldi parayı verdim. ‘Paranın tamamını ayarlaman lazım’ dedi. Sonra bana ofisini gösterdi, benim verdiğim parayı başka bir arabaya verdi.”

“’Ben bunu ayaklarından vuracağım’ dedim”

Kısa bir süre sonra Sinan Ateş’in telefonlarına cevap vermemeye başladığını, dosyasıyla ilgili talebinin halledilemeyeceğini, parasını da alamayacağını düşündüğünü söyleyen “’Ben bunu ayaklarından vuracağım’ dedim” diye konuştu.

“Öldürmeye göndersem ‘gönderdim’ derim”

Hakkında yakalama kararı olduğu için Eray Özyağcı ve Suat Kurt’tan yardım istediğini anlatan Çep, “Öldürmeye göndersem, ‘öldürmeye gönderdim’ derdim. Gerçekten ayağından 2-3 tane vurdurmaya gönderdim” dedi.

Eray Özyağcı uyuşturucu kullanmış

Eray Özyağcı’nın olaydan önce kimyasal uyuşturucu (metamfetamin) kullandığını belirten Çep, Eray Özyağcı’yı sık sık telefonla aradığını söyledi. Suat Kurt’tan Ateş’in nerelere gittiği konusunda bilgi almaya çalıştığını, Ankara’daki üçüncü günde Kurt’tan “Sinan Ateş’i gördüğü” bilgisini aldığını söyledi. Bunun üzerine Eray Özyağcı ile iletişime geçerek harekete geçtiğini belirten Çep, şunları söyledi:

“‘Sinan Ateş’in ayaklarına iki üç tane at, hemen uzaklaş’ dedim. Ayaklarından vurdu ama nasıl öldü bilmiyorum. ‘Suikast’ diyorlar. Eyvallah diyebilirler, acıları var. Ama yemin ederim ben öldürmeye gelmedim. Suikast yapmaya gelen insan gelir, tarar gider. Sırtından vurur, yüzünü kapatır, maskeyi takar, kendini göstermez. Suikast yapmaya gelen insan karşısına geçer, göğsüne sıkar öldürür. Ben ‘Ayaklarına iki üç tane sık’ dedim. Nasıl öldü bilmiyorum. Benim dünyam başıma yıkıldı. Ölmesini istemezdim.”

“Mustafa Kemal”in kimlik bilgilerini vermedi

Çep, olaydan ardından Özyağcı’nın saklandığı Gölbaşı’ndaki ev için “Mustafa Kemal” diye bir arkadaşını aradığını, bu evi “Mustafa Kemal”in ayarladığını söyledi. Mahkeme başkanının ‘Mustafa Kemal’in iletişim bilgilerini sorması üzerine Çep, “Zaten bir sürü insan takıldı dosyaya. Evli barklı adam, bir de onu yakmayalım” diye cevap verdi.

Çep, Ateş’i öldüren kurşunun Eray Özyağcı’nın silahından, onun bulunduğu ve silahı tuttuğu açıdan çıkmasının mümkün olmadığını, Ateş’i öldüren kurşunun karnına isabet eden kurşun olduğunu, öldüren kurşunun açısının Selman Bozkurt’un (Olay günü Sinan Ateş’in yanında olan arkadaşı) açısı olabileceğini söyledi ve araştırılmasını istedi.

“Eray’ın Sinan’ı karnından vurması mümkün değil, o açı Selman’ın açısı”

Çep, “Ayağından vurduk tamam, bu kimin mermisiyle öldü?” diye sordu ve “Şaibe var. Eray sıkıyor, Sinan düşüyor, düştükten sonra Eray’ın Sinan’ı karnından vurması mümkün değil. O açı Selman’ın açısı” diye konuştu.

“Ocakla bir alakam yok”

Çep, “Dosyada gizlilik kararı var, Asuman Aranca bilirkişi raporlarını yayımlıyor. Benim ocakla, (Ülkü Ocakları) bu kültürle bir alakam yok. Sinan Ateş’in yanındaki kimseyi tanımıyorum” dedi.

Çep, bir avukatın “Emniyet, özel harekât sizi niye bu kadar koruyor?” sorusuna yanıt vermedi. Çep’in savunması sırasında mahkemede gerginlik yaşandı. Mahkeme başkanı bütün salona “susun” diye seslendi.

Tolgahan Demirbaş: “Bir camiayı zan altında bırakma suretiyle ve kamuoyu algısıyla tutuklandım”

Çep’in savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Aradan sonra eski Ülkü Ocakları yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş tüm suçlamaları reddettiğini söyledi. Demirbaş’ın Sinan Ateş’in adres bilgilerini araştırdığı, bunun için emniyetten, MİT yöneticilerinden ve kamu görevlilerinden Sinan Ateş’le ilgili bilgi istediği iddia edilmişti. Demirbaş, bu iddiaları reddederek, “Ben maktule ait hiçbir bilgiyi hiç kimseye göndermedim. Telefonumdan çıkan bilgilerin maktule ait olduğu söyleniyor, ben maktulün evinin, işinin nerede olduğunu bilmiyorum. Olay olup bittikten sonra bir camiayı (MHP ve Ülkü Ocakları) zan altında bırakmak suretiyle ve kamuoyu algısıyla tutuklanmış bir insanım” dedi.

Gizli kalması gereken bilgilerin cımbızla çekildiğini ve ‘FETÖ iltisaklı’ basın mensuplarına ve sahte hesaplara servis edildiğini kaydeden Demirbaş, bir algı operasyonu yürütüldüğünü iddia etti.

Demirbaş – Ankara Cinayet Büro amiri Aykal görüşmesi

Demirbaş, dönemin Ankara Cinayet Büro amiri Mustafa Ensar Aykal ile yaptığı telefon görüşmesinin hatırlatılması üzerine, “Kendisiyle hiçbir ilişkimiz yoktur. Olay günü beni aradı doğrudur, ‘Çukurambar’daki olaydan haberin var mı?’ diye sordu, ‘Yok’ dedim ve kapattık” dedi.

“Cep telefonumdan adresi çıktığı söyleniyor, o bilgiyi ben kimseye göndermedim”

Eray Özyağcı’yı cinayetin ardından kaçırdığı ve eski MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evine götürdüğü iddia edilen Demirbaş, Ateş’le ilgili bilgilerin araştırıldığı dönemin 8 ay öncesi olduğunu söyleyerek, “O dönem kendisine karşı camia içinde bir tepki vardı. Arkadaşlar maktulün evinin önüne bir pankart asarak protesto etmek istemişler. Herkes pankartın asılacağı yerle ilgili bir çaba sarf etmişti. Ben de çaba sarf ettim. Cep telefonumdan adresi çıktığı söyleniyor. O bilgiyi ben kimseye göndermedim. Maktulün uçuş bilgilerinin cep telefonumdan çıktığı söyleniyor. Ben kimseden böyle bir şey istemedim. Ben hiçbir kamu görevlisinden o kişiye ait bir bilgi istemedim. Burası bir kabile devleti değil. Ben bunu bir polis çocuğu olarak biliyorum” diye konuştu.

Demirbaş, olay günü Gölbaşı’ndaki bir çiftliğe gittiğini, bu çiftlikte arkadaşlarıyla sık sık zaman geçirdiğini, çiftliğe gelecek arkadaşı Emre Yüksel’e konum attığını anlattı ve konum attığı yerin Eray Özyağcı’nın geldiği bölgeyle aynı olmasının tesadüf olabileceğini düşündüğünü belirtti.

“Audi marka araç kamuya ait”

Sinan Ateş’le hayatı boyunca hiçbir iletişimi olmadığını belirten Demirbaş, cinayet günü kullanılan Audi marka araçla ilgili “Audi marka araç kamuya ait. Arabayı Emre’ye sorun. Benim bildiğim kadarıyla o araç işi olan herkesin kullanabileceği bir araç” dedi.

Cinayet gününden sonra arkadaşı Emre Yüksel’le gezmek üzere İstanbul’a gittiğini söyleyen Demirbaş, çocuğunun yılbaşını kendisiyle geçirmek istemesi üzerine ertesi gün Ankara’ya döndüğünü anlattı.

“Olcay Kılavuz’la görüştüğümü hiç hatırlamıyorum”

Cinayet günü emniyet görevlileriyle yaptığı görüşmeleri cinayete ilişkin detayları merak ettiği için yaptığını belirten Demirbaş, Kılavuz’la yaptığı iddia edilen görüşmelere ilişkin de, “Olcay Kılavuz’la görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Kayıtlar yalandır. Tespit vardır bilemem. Bilirkişi raporu bence hatalıdır” diye konuştu.

Özyağcı ve Kurt’un cinayet öncesi kaldığı evin sahibi Asarkaya: “Bu insanların hiçbirini tanımam”

Cinayet günü tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı ve Sinan Ateş’i takip ettiği iddia edilen Suat Kurt’un kaldığı evin sahibi Zekeriya Asarkaya da hakkındaki iddiaları reddederek cezaevi arkadaşı Hakan Saraç’ın ricası üzerine bu isimleri evinde misafir ettiğini söyledi.

Olayın yaşandığı gün emniyete götürüldüğünü söyleyen Asarkaya, “Sinan Ateş diye biri olduğunu ben çok sonradan duydum. Daha sonra polislere gerekli yardımlarda bulundum. Bu insanların hiçbirini tanımam etmem. Daha önce irtibatım olmadı. İnanın suçsuz yere yatıyorum, kullanıldım” dedi.

Tutuklu özel harekat polisi Gelenbey: “Eğlenmeye geldik”

Tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya getiren iki özel harekât polisinden biri olan, aynı zamanda Özyağcı’nın çocukluk arkadaşı olduğunu belirten Aşkın Mert Gelenbey, “Olaydan iki gün önce Eray Özyağcı ile görüştük. Dedesinin durumu çok ağır olduğu için Ankara’ya gideceğini söyledi, gelmeyi düşünüp düşünmediğimi sordu. Ben de düşündüğümü, abimle ailevi sıkıntılarım olduğunu ama maddi durumumun iyi olmadığını söyledim. O da araba ayarlayacağını, yakıtı kendisinin karşılayacağını, birlikte vakit geçirebileceğimizi söyleyince gitmeye karar verdim” dedi.

Ankara yolculuğunda polis çevirmesinde durdurulduklarını ama evrak sorulmadığını söyleyen Gelenbey, polislerin kendisine “Gençler devam edin” dediğini aktardı.

Ankara’ya vardıktan sonra Çolak ve Özyağcı arabada uyurken abisiyle görüştüğünü, görüşmeden sonra Çolak ve Özyağcı uyanmadığı için eğlenmeye gitmediklerini, daha sonra Özyağcı’yı gideceği yere bırakıp İstanbul’a doğru yola çıktıklarını anlattı.

“Çırılçıplak soyulup 6 saat boyunca suyla işkence ettiler”

Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep’i tanımadığını belirten Gelenbey, bundan önce verdiği hiçbir beyanı kabul etmediğini, daha önceki emniyet ifadelerini işkence altında verdiğini söyledi.

Gelenbey, “Ankara cinayet büroda çok ağır şekilde işkence gördüm. Bu ülkede PKK’lıya bile yapılmayan işkenceler bana yapıldı. Çırılçıplak soyulup altı saat boyunca suyla işkence ettiler. Avukatlarıma haber vermemi istemediler. Doktorla görüştüğümüzde doktor yüzümüze bile bakmadan ‘darp yoktur’ dedi. CMK’dan gelen avukat korkutuldu, işkence gördüğümü söylememe rağmen müdahale etmedi. Daha önce verdiğim ifadelerde söylemediğim şeyler eklendi, söylediğim şeyler çarpıtıldı” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.