Sinan Ateş davasında 2. gün: Doğukan Çep’in öpücüğü, işkence iddiaları ve Ülkü Ocakları’nın o aracı

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin açılan davanın ikinci günü sona erdi. Azmettirici suçlamasıyla yargılanan Doğukan Çep, mahkeme salonunda davayı takip eden gazetecilere “öpücük” gönderdi. Tutuklu sanık özel harekat polisi Aşkın Mert Gelenbey, Aykal’a savunmasını hatırlatarak, “İşkence yapılmadığını söyledi kendisi. Ben bizzat Mustafa Ensar Aykal’ın talimatıyla işkence gördüm” dedi. Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, savunmasında olaydan sonra kullanıldığı iddia edilen 06 AT 5021 plakalı araca ilişkin, “Ülkü Ocakları’na tahsisli bir araç Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir” dedi.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş 30 Aralık 2022’de Ankara’nın Çukurambar semtinde tetikçi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı tarafından silahla vurularak öldürüldü. Ateş’in öldürülmesiyle ilgili 22 sanık, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak. Davanın ilk duruşması 1 Temmuz saat 09.00 yapılmaya başlandı. Ankara Adliyesi’nde yapılması planlanan duruşma, güvenlik gerekçesiyle Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki duruşma salonunda yapılıyor.

Duruşmanın birinci gününde tutuklu sanıklar Eray Özyağcı, Tolgahan Demirbaş, Doğukan Çep, Suat Kurt, Vedat Balkaya, Aşkın Mert Gelenbay, Zekeriya Asarkaya ve Hakan Saraç’ın ifadeleri alındı. Bugünkü oturumda tutuklu 22 sanıktan avukatı duruşmaya gelmediği için Umut Ersoy hariç, 21 sanığın ifadesi alındı.  

Azmettirici olduğu iddia edilen Çep’ten gazetecilere “öpücük ve tehdit”

Duruşmanın ikinci günü başlamadan önce azmettiricilik suçlamasıyla yargılanan Doğukan Çep, mahkeme salonunda davayı takip eden gazetecilere küfür etti, “Görüşeceğiz seninle” diye tehdit savurdu. Çep, dava arasında yine gazetecilerin bulunduğu bölüme bakarak “öpücük” gönderdi.

Davanın ikinci gününde sanık avukatları siyasilerin müşteki bölümünde oturmasına itiraz etti ve mahkeme üzerinde bir baskı kurulduğu iddiasında bulundu. Mahkeme başkanı ise “Bu durum güvenlik nedeniyle böyle. Salondaki oturma düzeninin altında bir neden aramayın. Duruşma salonu herkese açık, herkes gelebilir buraya. Biz öyle uygun gördük” diyerek talebi reddetti.

Duruşma, tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya getiren polislerden Çolak’ın savunmasıyla başladı

İkinci gün tetikçi Eray Özyağcı’yı araçla İstanbul’dan Ankara’ya getirdiği belirtilen bir diğer özel harekat polisi Murat Can Çolak’ın savunmasıyla başladı. Suçlamaları reddettiğini dile getiren Çolak, “Aşkın Mert Gelenbey benden arabamı istedi, eşi ile alışverişe gideceği için. Arabayı ona verdim. Alırken ise bana ailesi ile sıkıntılı olduğunu ve kendisini Ankara’ya götürmemi rica etti. Ben de kabul ettim. Otoparkta tanımadığım Eray Özyağcı geldi. Aşkın Mert Gelenbey arkadaşı olduğunu ve kendisinin Ankara’da bir yakınının ziyaretine gideceğini kaydetti. Ben de önemsemedim, ‘tamam’ dedim” şeklinde konuştu.

“Yakalaması olup olmadığını bilmiyordum”

“Yakalamasının olduğunu bildiği birini polis memuru neden taşır?” sorusuna Çolak, “Ben yakalaması olup olmadığını bilmiyordum” yanıtını verdi. Çolak, tahliyesini ve beraatını talep etti.

MHP’li yönetici Köktürk: “Sadece MHP önünde fotoğrafım var diye bunlar başıma geldi”

Sanık Çolak’ın ardından Sinan Ateş’e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçuna yardım etmek”ten yargılanan MHP İstanbul İl Yöneticisi Ufuk Köktürk savunma yaptı. Doğukan Çep ile 2013’te cezaevinde tanıştığını anlatan Köktürk, şunları söyledi:

“Ben Doğukan Çep ile yüz yüze görüşen bir insanım. Bu cinayetin bir yerinde isem ben bu parayı elden veririm. Savcı bile ‘Senin tek handikapın bu insanlarla arkadaş olman’ dedi. Ama ne hikmetse arkadaşımız yargılanıyor aynı ifadeleri vermişiz ama ben buradayım. Tahliye olacağımı da düşünmüyorum çünkü görülmemiş mahkemenin verilmiş cezası ile polisler soru soruyor. Çünkü onların işine geliyor, MHP’yi işin içine katmak istiyorlar. Bana MHP yöneticisi ile neden fotoğraf çekildiğim soruluyor. Neymiş MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çekilmişim. Polis bana bu fotoğrafı soruyor, ‘Bu işi MHP’mi yaptırdı?’ diye. Ne alakası var? 55 yıllık kurumsal bir partide böyle bir şey olabilir mi? Yaşananlar tam bir komedi, böyle bir cinayet davası olamaz. Bu soruşturmayı yapanlara hakkımı helal etmiyorum. Sadece MHP önünde fotoğrafım var diye bunlar başıma geldi.” 

Köktürk, Serdar Öktem ile görüşmelerine ilişkin soruları yanıtsız bıraktı

Sanık Serdar Öktem ile yakalandığı gün telefon görüşmelerinin olduğu belirtildi ve Köktürk’e bu görüşmelerin nedeni soruldu. Ancak Köktürk, bu soruyu yanıtsız bıraktı.

“Beni kandırdılar, Doğukan Çep’ten şikâyetçiyim”

Cinayetin tetikçisi olarak suçlanan Eray Özyağcı’yı Ankara’ya getiren özel harekat polislerinin kullandığı aracın sahibi Mustafa Uzunlar, azmettirici olarak suçlanan Doğukan Çep’ten şikâyetçi olduğunu söyledi. Uzunlar, “Beni kandırarak böyle bir olaya çekmesi nedeniyle Çep’ten şikayetçiyim” dedi.

“İcraat” değil “çapkınlık”mış

Mahkeme başkanının Uzunlar’a kuzeniyle yazışırken Eray Özyağcı için neden “icraata gittiler” ifadesini kullandığını sorduğunda Uzunlar bu ifadeyi “Çapkınlık yapmaya gittiler” anlamında kullandığını söyledi.

Duruşma, cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı’yı motosiklet ile taşıyan Vedat Balkaya’nın aracı satın aldığı Mehmet Yüce’nin savunmasıyla yeniden başladı. Yüce iki motoru olduğunu ve birini satmak için Vedat Balkaya’yı aradığını söyledi. Motorun parçası olduğunu ve onu verdiğini belirten Yüce, “Motor zaten dükkanımdaydı, ben kazalı araç alıp satıyorum” dedi. Olayla bağlantısı olmadığını savunan Yüce, beraatını istedi.

MİT’çi olduğu iddia edilen Zorlu: “Savcı Özel ile savcı Kaya’ya hakkımı helal etmiyorum”

Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın Sinan Ateş’in bilgilerini istediği ve eski MİT personeli olduğu iddia edilen Çağlar Zorlu sözlerine, “Dosyadan el çektirilen savcı Durdu Özer ile Durmuş Ali Kaya’ya hakkımı helal etmiyorum. Olayda adı geçen kimseyi tanımıyorum. Bu davada beraber yargılandığım sanıklarla hiçbir bağlantım yoktur” diyerek başladı.

MİT’çi olduğu iddia ediliyor ama ifadeyi okumadan imzalamış

Tolgahan Demirbaş’la Çukurambar’da bürokratların, siyasetçilerin, memurların bulunduğu bir mekanda tanıştığını söyleyen Zorlu, kendisinin bu cinayet için hazırlanan şablona uygun bir kişi olarak görüldüğünü belirterek “Emniyette ifadeyi okumadan imzalamak benim cahilliğimdi” dedi.

“’Bu davada MİT’çi bulalım, Hakan Fidan’a yürürüz’ dediler”

İfadelerin hepsinin şablona uydurulmak için değiştirildiğini belirten Zorlu, “‘Şablona oturtmak için bu davada bir MİT’çi bulalım. Oradan da Hakan Fidan’a yürürüz’ diyerek davayı bu hale getirdiler” diye konuştu.

Azmettirici olduğu iddia edilen Çep’in avukatı Serdar Öktem savunmasını verdi

Cinayeti organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep’in Hasan Ferit Gedik cinayetini işlediğinde avukatlığını yapan Serdar Öktem’in savunması alınmaya başlandı. Cinayetin azmettiricilerinden olduğu iddia edilen ve tetikçi Eray Özyağcı’yı taşıyan araçla aynı konumda olduğu tespit edilen Öktem, soruşturma sürecinde çok fazla usulsüzlük bulunduğunu ve savcılardan şikayetçi olduğunu kaydetti.

“Cevheri Güven hakkımda üç tane video yayımladı”

Savcı Durdu Özer’in ifadesini gizlilik gerekçesiyle kendisine vermediğini ama ifadesinin 10 dakika sonra basına sızdırıldığını anlatan Öktem, kendisine emniyete neden gittiğinin sorulmasını eleştirdi. Avukat olduğu için sıklıkla emniyete gittiğini belirten Öktem, “Vatan haini olmaktan aranan terörist Cevheri Güven hakkımda üç tane video yayımladı. Sosyal medyada hakkımda yazılar yazıldı. Ne kadar PKK’lı, devlet düşmanı, FETÖ’cü varsa gözaltına alındığıma dair haberler yaptı. Ben de bu sebeple Ankara Emniyeti’ne gittim” dedi.

Aracının, tetikçi olduğu iddia edilen Özyağcı’yla aynı konumda olmadığını öne sürdü

Öktem, emniyetin girişinde “Cinayet büroda gözaltında olduğuma dair haberler çıktı, buna istinaden ifade vermeye geldim” dediğini söyledi ve gözaltı kararı olmadığı bilgisinin verildiğini anlattı. Sonrasında bu görüşmeye dair sahte bir tutanak ortaya çıktığını savunan Öktem, tutanakta Ufuk Köktürk’ün (Sinan Ateş’in bilgilerini emniyetteki ilişkileri üzerinden temin etmekle suçlanan MHP İstanbul İl Yöneticisi) avukat görüşüne geldiğinin yazıldığını söyledi.

Aracının, tetikçi Eray Özyağcı’yla aynı konumda bulunmadığını kanıtlamak için HTS kayıtlarının ortaya çıkarılmasını defalarca istediğini ancak sonuç alamadığını söyleyen Öktem, aracın ruhsat sahibinin de kendisini tanımadığına dair ifadesi bulunduğunu kaydetti.

Savcılar Durdu Özel ve Durmuş Ali Kaya’yı eleştiren Öktem, kopyala-yapıştır ifadelerle, başına sızdırılan yanlış bilgilerle kendilerine zulüm edildiğini söyledi. Tüm suçlamaların ve suçlamalara kaynak olan delillerin sahte, gerçekten uzak olduğunu belirten Öktem, tahliyesini talep etti.

Yıllardır MHP’de yöneticilik yapan Öktem, Sinan Ateş’i tanımıyormuş

Doğukan Çep’le aralarında vekil-müvekkil ilişkisi dışında bir bağ olmadığını belirten Öktem, Ülkü Ocakları’yla bir bağlantısı olup olmadığı sorusu üzerine geçmişte İstanbul Başkan Yardımcılığı, bir dönem de Ankara’da genel başkan yardımcılığı yaptığını ama işlerinin yoğunluğundan dolayı affını istediğini kaydetti. Ülkücü olmaktan ve Ülkü Ocakları’na mensup olmaktan onur duyduğunu söyleyen Öktem, Sinan Ateş’i tanımadığını, aynı teşkilatta olmalarından kaynaklı sadece ismini duyduğunu söyledi.

Mahkeme başkanı, Ateş’in avukatı Yücel’i salondan çıkarmak istedi

Mahkeme başkanı, Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel’i itiraz ettiği gerekçesiyle salondan çıkarmak istedi. Müşteki avukatları mahkeme başkanına tepki gösterdi, salonda gerginlik yaşandı.

Mahkeme başkanının avukatlardan sessiz olmaları istemesi ancak atışmanın devam etmesi üzerine başkan “Atarım dışarı” diye bağırdı. Bunun üzerine müşteki avukatlarının itiraz sesleri yükseldi, mahkeme başkanı kolluk görevlilerine avukatları dışarı çıkarması talimatı verdi. İtirazların yükselmesi üzerine mahkeme başkanı, bir daha duruşma düzeninin bozulmaması şartıyla avukatın salonda kalmasına izin verdi ve “Tekrarı olursa atarım salondan” diyerek bağırdı.

“Atın o avukatı dışarı”

Salonun aynı tarafında bulunan bir kişinin mahkeme başkanına cevaben “Atarsın” demesi üzerine mahkeme başkanı “Atın o avukatı dışarı” diye bağırdı. Seslerin yükselmesiyle salonda görev alan polislerin hızlı hareket etmemesine tepki gösteren mahkeme başkanı, “Polisler, çıkarın o avukatı ne bekliyorsunuz?” diye bir daha bağırdı. Daha sonra avukatı hemen çıkarmayan polislerin sicil numaralarının kendisine iletilmesini istedi ve “Niye yerine getirmiyorsunuz, neyden korkuyorsunuz? Devletin gücünü göstermekten, yasayı uygulamaktan bu kadar aciz misiniz?” dedi.

Remzi Çayır zorla salondan çıkartıldı

Bu esnada duruşmayı takip eden Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır “Atarsın” diye seslenenin avukat değil, kendisi olduğunu söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, hem işaret ettiği avukatın hem de Çayır’ın salondan çıkarılmasını istedi. İki isim de salondan çıkarıldı.

Avukatın kolluk güçleri tarafından dışarı çıkarılması üzerine mahkeme başkanı, müşteki avukatlarına hitaben şunları söyledi:

“Ne geçti elinize düzeni bozunca? Ortalığı karıştırmanın hiç kimseye faydası yok. Ben bu yargılamayı yaparım, yürütürüm. Savunmaları da alırım, savunmasını vermeyeni susma hakkını kullanmış sayarım. Siz, sorularınızın çok önemli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama şov yapmanıza gerek yok. Müvekkillerinize bir şeyler ispat edeceksiniz diye burada yaşananları tolere edemem. Ben de avukatlık yaptım, orada kafanızdan ne geçtiğini, müvekkilinizle ilişkinizi, bir şeyleri ispat etmeye çalıştığınızı iyi biliriz. Anlayış göstermeye çalışırız ama sabrımızın da bir sınırı var.”

Salondaki polisler hakkında tutanak tutulmasına karar verildi

Verilen aranın ardından mahkeme başkanı, avukat Ali Yücel’in salondan çıkarılması talimatının kolluk görevlilerince uygulanmadığı, avukatın duruşma salonundan çıkarılmasından vazgeçilmek zorunda kalındığı gerekçesiyle Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Düzgün ve ilgili polisler hakkında tutanak tutulmasına karar verildiğini söyledi.

“Yalan söylüyor, o saatlerde ben Yalova’daydım”

Ardından “tasarlayarak kasten insan öldürmeye yardım ettiği” iddia edilen taksi şoförü Caner Günay’ın savunmasıyla dava devam etti. Doğukan Çep’i bir yıldır tanıdığını, abonelik sistemiyle çalıştığını ve Çep’in müşterilerinden biri olduğunu söyleyen Caner Günay, Sinan Ateş’i tanımadığını, adını da o dönemde ilk kez duyduğunu söyledi. Mahkeme başkanının, Aşkın Mert Gelenbey’in (özel harekat polisi) “Eray Özyağcı’yı otoparka getiren Caner Günay” sözlerini hatırlatması üzerine Günay, “Yalan söylüyor, o saatlerde ben Yalova’daydım” dedi. Cinayet günü izinli olduğunu belirten Günay tahliyesini talep etti.

Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Yüksek’in savunması

Daha sonra “tasarlayarak kasten adam öldürmeye yardım ettiği” iddia edilen Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, savunmasını yaptı. Olaydan bir gün önce silah ruhsatının çıktığını, olay günü Ankara’da Emniyet ve Makine Kimya Enstitüsü’ne gelerek ruhsat işlemlerini hallettiğini kaydeden Yüksel, bu süre içinde eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’la görüşüp Demirbaş’ın çiftliğine giderek silahı denemek üzere sözleştiğini söyledi. İşleri uzayınca çiftliğe gitmediğini, Tolgahan Demirbaş’ı yemeğe davet ettiğini ve birlikte yemek yediklerini söyledi. Tolgahan Demirbaş’ın telefonuna konum atması sebebinin iptal ettiği çiftlik buluşması olduğunu, çiftlikte zaman geçirmediğini sözlerine ekledi.

Yüksel, çiftliğe akşam saatlerinde Demirbaş’ı almak için gittiğini, Demirbaş’ı alarak İstanbul’a geçtiğini ve birlikte İstanbul’da vakit geçirdiklerini anlattı.

Yüksel, Ataş ve Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklanmış

Olayın olduğu saatlerde Makine Kimya Enstitüsü’nde, camide, emniyette hayatının rutinine devam ettiğini, olayla ilişkisi olmadığını belirten Yüksel, Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklandığını belirtti.

İki buçuk yıl önce Tolgahan Demirbaş’a ilettiği plaka bilgisi içeren bir mesajın iddianameye girdiğini belirten Yüksel, bu mesajı atma gerekçesini tam olarak hatırlayamadığını, o dönemler işlettiği kafede kendisini rahatsız eden bir araç olabileceğini söyledi.

3 günde 58 defa sosyal çevresiyle telefonda görüşmüş

Olaydan sonra Tolgahan Demirbaş’la 58 defa telefon görüşmesi yaptığı iddiasını yalanlayan Yüksel, “58 görüşme 3 günlük süre zarfında yapılmış, yarısı da cevaplanmamış çağrılar. Sosyal çevrem geniş olduğu için yaptığım görüşmeler” dedi.

“Ülkü Ocakları’na tahsisli bir araç Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir”

Bir avukatın sorusu üzerine kullandığı aracın MHP’ye kayıtlı olduğunu ve Ülkü Ocakları’na tahsisli olduğunu kaydeden Yüksel, “Bu araç benim sıklıkla kullandığım bir araç.Ülkü Ocakları’na tahsisli bir araç Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir” dedi.

“Tasarlayarak, kasten öldürmeye yardım” suçlamasıyla yargılanan, Doğukan Çep’in kaldığı oteli ayarladığı iddia edilen Alper Atay, sporla ilgilendiğini, spor kulübü sahibi olduğunu ve Doğukan Çep’le de burada tanıştığını anlattı.

Olay günü akşam saatlerinde bir arkadaşının Beykoz’daki oteline giderek düzenlenen festivalde eğlendiklerini anlatan Atay, ertesi gün de tekrar otele gittiklerini ve yılbaşı gecesini otelde geçirdiklerini anlattı. Aynı gün Doğukan Çep’in de kendilerine katılmak istediğini ve otele de geldiğini söyleyen Atay, sabah saat 04.00’te dinlenmek üzere odaya girdiklerini anlattı. Doğukan Çep’i stresli görüp bir sorunu olup olmadığını sorduğunu belirten Atay, Çep’in “Biraz sıkıntım var” dediğini aktardı. Sabah saat 10.00 civarı otelden çıktıklarını kaydeden Atay, arkadaşının arabasıyla ayrıldıklarını, Çep’in otelde kaldığını, kendisini araçla aldıracağını söylediğini belirtti.

Doğukan Çep’in yakalandığını öğrenen Atay, akabinde Ankara’ya getirildiğini, ifadesinin alındığını ve serbest bırakıldığını söyledi. 40 gün sonra emniyete çağrıldığını, kendi iradesiyle gittikten sonra Ankara Emniyeti’ne götürüldüğünü ve tutuklandığını belirten Atay, “Ben ayrıldıktan sonra Doğukan’ın otelde kalmaya devam ettiğini öğrendim. Bana babasına gideceğini söyledikten sonra başka odaya geçmiş. Ben bir festivale gittim. Arkadaşımdır ama bana böyle bir şeyden hiç bahsetmedi. Bahsetse benim onu yanımda bulundurmayacağımı bildiğimden bana söylemedi. Bir festivale gittik, yılbaşı kutladık başımıza bunlar geldi” dedi.

Tutuklu cinayet büro amiri savunmasını yaptı

Duruşmaya verilen son yarım saatlik aranın ardından Sinan Ateş cinayetinin şüphelisi Tolgahan Demirbaş ile cinayetten önce beş, cinayetten sonra iki kez görüştüğü ortaya çıkan eski Ankara Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal, savunmasını yaptı.

“Kasten öldürmeye yardım” suçlamasını kabul etmediğini söyleyen Aykal, 9 aydır cezaevinde olduğunu, bu süre içinde medyada, kendisinin olayı gerçekleştiren faillere maktulün konum bilgisini verdiği yönünde algı operasyonu yürütüldüğünü savundu.

“Delillerin yakalanmasında elimizden geleni en iyi şekilde ortaya koymaya çalıştık”

9 aydır sabırla beklediğini belirten Aykal, “Soruşturma aşamasında 8 ay boyunca adli kolluk görevlisi olarak görev aldım. Dosya kapsamında bulunan delillerin yakalanmasında, toplanmasında elimizden geleni en iyi şekilde ortaya koymaya çalıştık” dedi.

Dosyada adı geçen kişilerden sadece azmettirici sıfatıyla ve kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme suçlamasıyla yargılanan Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ı tanıdığını söyleyen Aykal, Demirbaş’la da emniyet yerleşkesinde tanıştığını ve herhangi bir adli suça karıştığı konusunda bir bilgisi olmadığını kaydetti.

Demirbaş’ın istediklerinin suç olduğunu bile bile yapmış

Demirbaş’ın kendisinden zaman zaman bazı bilgiler istediğini, bunu yerine getirdiğini ve bu fiilin suç olduğunu bildiğini ifade eden Aykal, “Bu ülkemizde sıklıkla gerçekleşen bir durumdur” dedi.

“Reis onun ipini çekmişler”

Ateş’in telefon numarasının kendisine olay tarihinden 9 buçuk ay önce gönderildiğini belirten Aykal, bilirkişi raporunda kendisinin Demirbaş’a “Bu numara eski genel başkana çıkıyor” yazması üzerine Demirbaş’ın “Reis onun ipini çekmişler” dediğinin yazıldığını söyledi.

Aykal, bu ifadelerin doğru olmadığını belirterek yazışmanın aslının şöyle olduğunu aktardı: “Ben ona ‘Bu telefon numarası eski GB’ye ait’ yazdım, o da bana ‘aynen’ cevabını verdi.”

Aykal, GB diye kodladığı kişinin Cinayet Büro Amirliği’nde görevli bir personel olduğunu savundu ve bu kişinin ismini vermek istemediğini söyledi.

“Söz konusu bilginin şahsım tarafından verilmediği sabittir”

İddianamede Sinan Ateş’in adresinin de kendisi tarafından verildiğinin iddia edildiğini belirten Aykal, adres bilgisini kendisinin verdiğine dair hiçbir kanıt olmadığını savundu. Aykal, “Bu işin maddi gerçeğinde söz konusu bilginin şahsım tarafından verilmediği sabittir” dedi.

Demirbaş’la beş kez yaptığı görüşmelerin iki tanesinin sıfır saniye, birinin üç saniye olduğunu belirten Aykal, “Demirbaş, Trafik Tescil şubesinde bir tanıdığım olup olmadığını sordu, ben de olmadığını söyledim. Sonrasında da tanıdık bulamadığımı söylemek için kendisini aradım. O da bana ‘Abi ben hallettim’ dedim. Aramızdaki görüşme bitti” diye konuştu.

Bir diğer görüşmeyi de Cinayet Büro Amiri sıfatıyla cinayete ilişkin bir duyumu olup olmadığını sormak için yaptığını anlatan Aykal, Ülkü Ocakları’nda tanıdığı tek kişi Demirbaş olduğu için soruşturmaya katkı sunabileceğini düşünerek aradığını söyledi. Aykal, bu yönde telefon görüşmelerinin faili meçhul olaylarda olağan olduğunu belirtti.

“Görevi yaptırmamak için direnme suçu vardır”

Aykal tahliyesini talep ederken avukatlardan birinin sanıklara işkence yapıldığına ilişkin sorusu üzerine, “Görevi yaptırmamak için direnme suçu vardır” dedi ve işkence gördüğünü söyleyen sanıkların sözlerinin iddia boyutunda olduğunu kaydetti.

Çep’ten Aykal’a: “Neden silahlar teslim edilmiyor”

Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep’in “Cinayet Büro Amiri, görevini çok iyi hatırlıyor. Bir taraf saldırıya uğramış ama silahlar ortadan kaldırılıyor. 6-7 saat sonra da teslim ediliyor. Neden silahlar teslim edilmiyor?” sorusunun Cinayet Büro Amiri Aykal tarafından yanıtlamasına mahkeme başkanı tarafından “yorum içerdiği” gerekçesiyle izin verilmedi.

Polisten polise “işkence suçlaması”

Tutuklu sanık özel harekat polisi Aşkın Mert Gelenbey, Aykal’a savunmasını hatırlatarak, “İşkence yapılmadığını söyledi kendisi. Ben bizzat Mustafa Ensar Aykal’ın talimatıyla işkence gördüm” dedi.

Aykal’ın savunmasını tamamlanmasının ve avukatların sorularını cevaplamasının ardından mahkeme, Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel’in salondan çıkarılması talimatını uygulamayan polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Duruşma 3 Temmuz saat 09.00’da devam edecek. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.