TTB, kamuoyunda tartışmaya neden olan ötanazi maddesiyle, sokaktaki sahipsiz hayvanların öldürülmesinin önünü açan sokak hayvanlarına ilişkin kanun teklifi hakkında açıklama yaptı. Teklifin bugünden (17 Temmuz) itibaren Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşülmesi beklenirken, TTB açıklamasında “Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde görerek yaşamı savunmak mümkün değildir. Bizler yaşatmak için yemin ettik, ortak sorumluluğumuz her canlının yaşam hakkını korumak ve savunmaktır” dedi.
31 Mart Yerel Seçimleri sonrası gündeme gelen ve sokak hayvanlarına ötanazi yolunu açan “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’na sevk edilen yasa teklifindeki maddeler, bugünden itibaren (17 Temmuz) komisyonda tek tek ele alınacak ve komisyondan geçerse TBMM Genel Kurulu’na sunulacak. Türk Tabipleri Birliği (TTB) de görüşülmesi beklenen kanun teklifine ilişkin açıklama yayımladı. Açıklamada “Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde görerek yaşamı savunmak mümkün değildir” denildi.
TTB, meslek örgütü olarak akıl ve bilimin ışığında her canlının yaşam hakkını koruyacaklarını ve her türlü çözümün bir parçası olacağını söyledi. Tüm canlıların ortak, bir arada ve birlikte yaşayabilmenin mümkün olduğunun söylendiği açıklamada, yaşamı ve yaşatmayı savunmaya devam edecekleri belirtildi.
- Tartışmalı “ötanazi” yasa teklifi TBMM’de | Komisyonda görüşülmesinin ardından Genel Kurul’a sunulacak
“Teklifinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz”
Kanun teklifini “Ölüm kalım kararı” diye nitelendiren TTB, Meclis’teki komisyona seslendi:
“Tüm milletvekillerimizin akıl ve vicdanına sesleniyor, geri dönüşü olmayan, hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak, sokak hayvanlarının ölüm fermanı olan bu kanun teklifinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz.”
“Daha büyük bir katliamın gelen sesi”
TTB, sokak hayvanlarının itlafının gündeme getirilmesinin bir çözüm yolu olmadığını, “daha büyük bir katliamın gelen sesi” olduğunu belirtti ve “Bu kanunun bir halk sağlığı önlemi olarak takdim edilmesi kabul edilemez” dedi.
Yaşamı Savunan Biz Hekimler, Hayvan Katliamlarına İzin Vermeyeceğiz
— Türk Tabipleri Birliği (@ttborgtr) July 17, 2024
"Bizler meslek örgütü olarak akıl ve bilimin ışığında her canlının yaşam hakkını koruyacak her türlü çözümün bir parçası olacağımızı buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından… pic.twitter.com/BksWSxuDn0
Türk Tabipleri Birliği’nin açıklamasının tamamı şöyle:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bizler yaşatmak için yemin ettik, ortak sorumluluğumuz her canlının yaşam hakkını korumak ve savunmaktır.
Halen yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesine göre; sokaklar, hayvanların doğal yaşam alanıdır. İnsanlığın, kendini efendi olarak gördüğü bu kapitalist düzende hoyratça harcanan, yok edilen tüm doğal varlıklarda olduğu gibi hayvanların da yaşam alanları giderek yok edilmekte, hayvanlar daha çeperlere sürgün edilmektedir.
Ne yazık ki merkezi ve yerel yönetimler Hayvanları Koruma Kanunu’nun gereklerini yerine getirme konusunda sınıfta kalmıştır. Bugüne dek üretim ve ticaretin yasaklanması gerekirken, merdiven altı üretim, petshoplarda kataloglardan hayvan seçme, illegal yollarla yurtdışından cins hayvan ticareti devam etmiştir. Yetkili kurumlar hayvan sahiplerinin hayvanlarının bakımını takip etmemiş, sokağa terk etme gibi eylemlerine idari para cezaları uygulamamış, pek çok belediye Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca veterinerlik hizmetleri, kısırlaştırma gibi görevlerini yerine getirmemiş, artan mama fiyatlarına yönelik vergi indirimleri sağlanmamış, artan veteriner hekim ve tedavi masraflarının karşılanabilmesi için zorunlu hayvan sigortası benzeri uygulamalar desteklenmemiştir. Görevini yapmayan belediyeler, denetleme yapmayan Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı, şimdi kendi suçlarını bu kanun ile sokak hayvanlarına atmaya çalışıyor.
Sokak hayvanlarının yaşam alanlarından koparılıp sahiplendirilemezlerse öldürülmelerinin gündeme getirilmesi, merkezi ve yerel yönetimlerinin başarısızlıklarının maskelenmesinden başka bir şey değildir. Hayvanları Koruma Kanunu’nu neden uygulanmadığı, denetimlerin neden yapılmadığı, yaptırımlar ve cezalandırmaların neden devreye sokulmadığı gibi çok sayıda sorularımız yanıtsız kalırken; sokak hayvanlarının toplatılmasını ve katledilmesini getiren bu kanun taslağını kabul etmiyoruz. Bu “ölüm” kanununu hayvanların korunması ve özgürleşmesi hedefinden geri adım atma olarak görüyoruz.
Sokak hayvanları için üretimin durdurulması, ticaretin yasaklanması, kısırlaştırma, aşılama, yerine bırakma ve gözetim gibi bilimsel, adil ve akılcı çözümler bulunmaktadır. Pek çok bilimsel çalışma hayvan katliamı ile kıyaslandığında kısırlaştırma ve aşılama gibi yöntemlerin olumlu sonuçlarının daha fazla olduğunu göstermektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar itlafın kısırlaştırmadan daha az etkili ve geçici olduğunu bizlere göstermektedir. Gerek iktidarın gerekse yerel yönetimlerin bunları gerçekleştirecek insan gücü, araç, gereç, donanım ve finansman kaynağı bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen itlafta ısrar, COVID -19 mücadelesinde olduğu gibi akıl ve bilime ters düşmektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sokak hayvanlarının itlafının gündeme getirilmesi bir çözüm değil, daha büyük bir katliamın gelen sesidir ve bu kanunun bir halk sağlığı önlemi olarak takdim edilmesi kabul edilemez.
Sahipsiz sokak hayvanlarından geçen kuduz başta olmak üzere zoonotik hastalıkları, halk sağlığı ile gerekçelendirerek sokaktaki hayvanların ötenazisine yasal bir zemin hazırlamak bilimsellikten uzak, çarpıtılmış bir yaklaşımdır.
Diğer taraftan ülkemizde hayvan hastalıkları ve hayvanlardan geçen hastalıkların önlenmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler, hayvanların itlafı ile değil, Türkiye’de Tek Sağlık sisteminin kurumsal olarak oluşturulabilmesi ile mümkündür. Tek Sağlık; insanıyla, hayvanıyla yaşadığımız ekosistem bütününün sağlığı demektir. Ülkemizde Tek Sağlık konusunda Veteriner Hizmetleri ile ilgili düzenleme gerektiren eksiklikler söz konusudur. Asıl üzerinde durulması gereken, buradaki eksikliklerin bir an önce tamamlanması olmalıdır.
Şunu da hatırlatmak isteriz: Hayvan haklarını ve yaşamını yok sayan hükümetler, belediyeler, partiler, bakanlıklar, resmi kurumlar ile sokaklar ve kentler güvenli hale getirilemez. Ülkemizde sokakların güvenli olmamasının temel nedeni sokak hayvanları değildir. Geçtiğimiz günlerde biri tıp fakültesi öğrencisi iki genç yurttaşımız İzmir’de yağmur yağarken yolda yürüdükleri için yaşamlarını yitirdiler. Hiçbir canlı, sorumluluk sahibi olmayan, vicdanı ve merhameti olmayan yönetimler-yöneticiler kadar tehlikeli değildir. Sokakları sokak hayvanlarından arındırma değil, sokakları ve içinde yaşadığımız kentleri bir bütün olarak dönüştürmenin öncelikli olduğunu hatırlatıyoruz.
Bizler meslek örgütü olarak akıl ve bilimin ışığında her canlının yaşam hakkını koruyacak her türlü çözümün bir parçası olacağımızı buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde görerek yaşamı savunmak mümkün değildir. Tüm canlıların ortak, bir arada, birlikte yaşayabilmelerinin mümkün olduğunu biliyoruz. Yaşamı ve yaşatmayı savunmaya devam edeceğiz.
Bu ölüm kalım kararı öncesinde; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm milletvekillerimizin akıl ve vicdanına sesleniyor, geri dönüşü olmayan, hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak, sokak hayvanlarının ölüm fermanı olan bu kanun teklifinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi