Medyascope eğitim dosyasını açıyor (7): MESEM’in hayattan kopardığı çocuklar

“Medyascope eğitim dosyasını açıyor” haber serisinin yedinci bölümünde, Mesleki Eğitim Merkezleri’ni (MESEM) kapsamlı bir şekilde inceledik. Dört gün çalışıp bir gün okulda olan çocukların yaşamlarını kaybetmelerine yol açan süreci derinlemesine araştırdık. MESEM uygulamasını ailelerin, öğretmenlerin ve uzmanların bakış açılarıyla detaylı bir şekilde ele alırken sistemin getirdiği sorunları, zorlukları ve riskleri ortaya koyarak bu uygulamanın gerçek etkilerini gözler önüne serdik.

Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programı kapsamında çalışırken iş kazalarında hayatını kaybeden çocukların sayısı artıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi ( İSİG) verilerine göre 2023-2024 eğitim ve öğretim döneminde dokuz çocuk MESEM kapsamında çalıştırılırken yaşamını yitirdi.

İSİG verilerine göre 2023-2024 eğitim ve öğretim döneminde dokuz çocuk MESEM kapsamında çalıştırılırken yaşamını yitirdi

Eğitimciler, MESEM’e yönelik eleştirilerde bulunuyor ve sistemin bazı sorunlarını işaret ediyor. Eğitimcilerin belirttiğine göre dört gün işyerinde çalışıp bir gün okula gitmek üzerine kurulu olan bu sistem, çocukların eğitim almadan diploma peşinde koşmalarına neden oluyor. Bir MESEM öğretmeni, “Bu çocuklar, ‘biz nasıl olsa okumadan, ders görmeden mezun olacağız’ düşüncesiyle geliyorlar” dedi. Ayrıca, eğitimciler verilen ücretlerin çocukları tehlikeli işlerde çalışmaya teşvik ettiğini ifade etti.

Eğitimciler, denetimlerin yetersiz, öğretmen sayısının az olduğunu ve idarecilerin çocukları MESEM’e yönlendirmek için gezilere çıktıklarını dile getiriyor. Ayrıca, bu merkezlerde devamsızlığın yaşandığını da vurgulayan eğitimciler, yoksulluğun çocukları bu tür eğitimlere yönlendirdiğini aktardı.

Hayatını kaybeden çocukların ailelerin tek talebi, sorumluların gereken cezaları alması. Çocuklarının hayallerinden ve yaşamlarından kopmuş olmalarından dolayı büyük acı çektiklerini belirten aileler, mevcut denetimlerin yetersiz olduğunu, başka çocukların da ölmesini istemediklerini söyledi.

Uzmanlar uyarılarda bulunurken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri de çocuk işçiliğinin arttığını gösteriyor. 15-17 yaş arasındaki çocukların işgücüne katılma oranı, 2020’de yüzde 16,2 iken, 2023 yılına gelindiğinde yüzde 22,1 ile son 10 yılın zirvesine çıktı. İşgücüne katılma oranı erkek çocuklar için yüzde 32,2, kız çocuklar için ise yüzde 11,5 olarak kaydedildi.

MESEM’in içeriğinde var?

Çocuk işçiliği ve artan rakamlar tartışılırken, uzmanlar ve eğitimciler MESEM’e yönelik eleştirilerde bulunuyor. Peki, MESEM nasıl çalışıyor?

Bu program, 25 Aralık 2021’de 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle meslek sahibi insan ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak düzenlendi. Daha önce belge verilirken, şu an öğrenciler lise diploması alıyor. MEB’in Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi’ne göre, MESEM’e en az ortaokul mezunu öğrenciler kayıt oluyor.

İşyeri tabanlı bir mesleki eğitim programı olan MESEM’e 14 yaş ve üzeri kişiler kayıt yaptırarak çıraklık eğitimine başlayabiliyor. Dört yıllık eğitim boyunca meslek alanlarında bir işletme ile yapılan sözleşme sonucu öğrenciler haftada dört gün işletmede mesleki eğitim alıyor. Haftada bir gün ise okulda genel bilgi dersleri ile teorik eğitim görüyor. Bu programda beceri sınavlarını geçenler 11. sınıf sonunda kalfalık, 12. sınıf sonunda ustalık belgesini alıyor. 9, 10 ve 11. sınıf öğrencileri asgari ücretin en az yüzde 30’u kadar ücret alıyor. Yani yaklaşık 5 bin 100 TL kazanıyor. 12. sınıftaki kalfalara ise asgari ücretin en az yüzde 50’si kadar maaş veriliyor, bu ücret ise, 8 bin 500 TL’ye tekabül ediyor.

Milletvekillerinin Meclis’te verdiği soru önergelerine şubat ayında yanıt veren Bakanlık, bazı verileri paylaştı. 8 Şubat 2024 tarihli bilgilere göre, MESEM’e kayıtlı toplam öğrenci sayısı 421 bin 633 olarak belirlendi. Bu öğrencilerin 82 bin 618’i kadın, 339 bin 15’i ise erkek. Ayrıca, kaza geçiren öğrenci sayısının 336 olduğu bildirildi.

Öğrencilerin ana ölüm nedeni: Makineye sıkışma, inşaatta yüksekten düşme

İSİG verilerine göre MESEM kapsamında çalışan çocukların ölüm nedenleri arasında makineye sıkışma, patlama ve yanma öne çıkıyor. Bu çocuklar, metal, gıda, tekstil, ağaç, enerji ve taşımacılık gibi çeşitli iş kollarında çalışıyor. Ayrıca, MESEM uygulamasının bir sonucu olarak, inşaatlarda çalışan çocukların sayısında artış gözleniyor; geçen yıl ölen çocukların yüzde 20’si inşaat sektöründe çalışıyordu. İnşaatlardaki ölümler genellikle yüksekten düşme nedeniyle gerçekleşiyor. Uzun yol taşımacılığı veya moto-kuryelik yapan çocukların sayısındaki artış, trafik kazası nedeniyle ölümlerde de bir artışa yol açtı.

Çocuklar ağır işlerde çalıştırılırken hayatını kaybetti

MESEM’e yönelik eleştiriler gündeme gelirken, İSİG’in hazırladığı bilgi notuna göre 2023-2024 eğitim ve öğretim döneminde MESEM kapsamında hayatını kaybeden çocukların ölüm nedenleri şu şekilde sıralanıyor:

  • 17 yaşındaki Alperen Enes Ural, Manisa’nın Soma ilçesinde stajyer olarak çalıştığı inşaatta doğalgaz borusu döşerken yüksekten düştü.
  • 17 yaşındaki Murat Can Eryılmaz, Kilis’te 13 katlı bir inşaatta çalışırken yüksekten düştü.
  • 15 yaşındaki 9. sınıf öğrencisi Erol Can Yavuz, Kütahya’da Yeni Sanayi Sitesi’nde staj yaptığı mobilya atölyesinde üzerine sunta blokların devrilmesi sonucu hayatını kaybetti.
  • 14 yaşındaki Arda Tonbul, İstanbul’da staj yaptığı işyerinde kafasının sac büküm makinasına sıkışması sonucu hayatını kaybetti.
  • 17 yaşındaki Ömer Çakar, Diyarbakır’da 10. sınıf öğrencisiydi. MESEM kapsamında klimacıda staj yapıyordu. Klima takarken ikinci kattan düştü.
  • 16 yaşındaki Zekai Dikici, Manisa’da elektrik tesisat bölümünde okuyan 11. sınıf öğrencisiydi. Bir inşaatta elektrik tesisatı döşeme işi yaparken beşinci kattan düşerek hayatını kaybetti.
  • 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, Konya Ereğli’de lise son sınıfta stajyer olarak çalıştığı elektrik firmasıyla şeker fabrikasına gitti. Burada arıza gidermek için çıktığı elektrik direğinden arıtma havuzuna düşerek hayatını kaybetti.
  • 15 yaşındaki Alperen Kocayavuz, Ankara’da stajyer olarak çalıştığı inşaatın altıncı katından asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti.
  • 16 yaşındaki Eren Dağ, Konya’da saat 20:00 sularında, MESEM kapsamında çalıştığı sondaj firmasıyla gittiği bir tarlada kuyu açmak için sondaj çalışması yapılırken elektrik akımına kapılıp yaşamını yitirdi.

Aileler çocuklarını anlattı

Arda Tonbul’un kafası sac büküm makinasına 16 dakika boyunca sıkıştı. Tonbul, altı gün hastaneden tedavi görmesine rağmen kurtarılamadı. Baba Rıfat Tonbul, gözleri dolu dolu oğlunu şu sözlerle anlattı: “Arda çok afacan, hiperaktif, uyanık bir çocuktu. Hayatı dolu dolu yaşamak isteyen bir çocuktu. Evde durmayı fazla sevmeyen, devamlı arkadaş ortamında olan, meraklı da bir çocuktu…”

Arda Tonbul

Eşi ev hanımı olan ve kendisi bir yemek şirketinde çalışan Baba Tonbul, Arda’nın öz annesinin kalp krizi nedeniyle oğlu yedi aylıkken hayatını kaybetti belirtti.

Arda’nın meslek sahibi olmak için meslek lisesine gittiğini ifade eden baba, oğlunun kendisine, “Baba ben meslek öğreneceğim. Hayata erken başlayacağım. Şimdi okuyanlar çok atama bekliyor. Garantisi yok” dediğini aktardı. Oğlunu üç defa okuldan almak isteğini anlatan baba, “Havalar da soğumuştu. Kıyamıyordum… Metal sektöründe çalıştığı için eli avucu hasat içinde geliyordu. Israr ettim. Oğlum da yalvardı, işimi sevdiğini söyledi” dedi.

“Hayali iş sahibi olmaktı, ihmal sonucu öldü”

Küçük yaşına rağmen büyük hayalleri olan oğlunun hayallerini paylaşan baba Tonbul, Arda’nın kendisine, “Lise diplomasıyla beraber ustalık belgesini de alacağım. Askerden sonra kendi iş yerimi kuracağım ve sanayici olacağım” dediğini anlattı.

Yaşanan olayda Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve işyerinin büyük ihmali olduğunu vurgulayan baba Tonbul, sistemin kötü işlediğini ifade etti. Tonbul, “Çocuğun kafasında baret yok. Çocuğumun orada makinenin yanında çalışmaması gerekiyordu ama daha önce de defalarca çalıştırmışlar. Okul, işyerinin kötü olduğunu biliyordu. Çocuklar bunun bilincinde değiller. Öğrenme arzuları var ve yaşlarından dolayı cesaretleri çok yüksek” dedi.

Marketten alışveriş yaptıktan sonra eve döndüğünü ve o sırada telefonunun çaldığını belirten baba Tonbul, “Patronu aradı. Çocuğumun kaza yaptığını, durumunun ciddi olduğunu ve ambulansın yolda olduğunu söyledi” dedi.

“Çocuğum karşımdan hiç gitmiyor”

Baba Tonbul, 16 dakika boyunca kimsenin çocuğunu fark etmediğini belirterek, “Yağmurlu bir gündü, hastaneye nasıl gittiğimi bile bilmiyorum. Doktorlar umut verdi ama beyin kanaması hiç durmadı ve hayatını kaybetti” dedi. Hukuki sürecin başlatıldığını ve ekimde duruşmanın olacağını ekleyen baba Tonbul, yaşanan olayın ardından Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in istifa etmesi gerektiğini vurguladı. Oğlunun çalışırken aylık 7 bin TL aldığını belirten baba, duygularını şu şekilde özetledi:

Baba Tonbul, “Çocuğum gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Aylardır böyle, hep karşımda yürüyorum. Ben acı, ıstırap çekiyorum. Eğer çocuğu oradan alsaydım, onun sözünü dinlemeyip orada çalıştırmasaydım başına böyle bir iş gelmeyecekti. Kendime de kızıyorum. Niye böyle bir şeye müsaade ettim? Çocuğu neden dinledim? Baştan niye gönderdim?” diyerek duygularını ifade etti.

Tek isteğinin sorumluların cezalandırılması ve başka çocukların böyle bir facianın yaşanmaması olduğunu vurgulayan baba Tonbul, “Bu iş yerlerine çocuklar veriliyorsa, çok güvenli ortamlarda ve ustalarının denetiminde, kontrolünde işi öğrenmeleri gerekiyor” dedi.

“Cumartesi günü staja gitti”

17 yaşındaki Alperen Enes Ural, Manisa’nın Soma ilçesinde stajyer olarak çalıştığı inşaatta doğalgaz borusu döşerken yüksekten düştü. İki çocuk babası ve Soma’da maden işçisi olan Faruk Ural, oğlunu anlattı.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Alperen Enes Ural

Çocuğunun imam hatip lisesinde eğitime başladığını, ancak yarım dönem okuduğu bu okulu benimsemeyince meslek lisesine gitmeye karar verdiğini belirten baba Ural, öğrenci sayısının az olması nedeniyle MESEM’le birleştirilen sınıfta eğitim gören Alperen’in staja gittiğini söyledi. Baba Ural, konuyla ilgili olarak şunları ekledi:

“Alperen yapı itibarıyla sakin, zararsız, kimseyi kırmak, üzmek istemeyen bir çocuktu. Aşırı sosyal değildi. YouTuber olma niyeti vardı. Okuldan aldığı küçük miktarı ve verdiğim harçlıklarla birlikte yayın için ekipmanlara harcamıştı. Bilgisayar, mikrofon, yayını koltuğu gibi… İnternette de birçok yerde hesap açmıştı. Oyunları paylaşıyordu.”

Olayın yaşandığı gün patronun kendisini aradığını ve hastaneye çağırdığını belirten baba Ural, hastaneye gittiğinde yaşadığı anı hiç unutamadığını söyledi. Baba Ural, “Doktorlar ve hemşireler müdahalede bulunuyordu. Görmemi istemediler. Bir oksijen tüpü eksikliği nedeniyle odanın kapısını açıp oksijen tüpünü içeri koyarken, çocuğumun o halini gördüğümde yıkıldım, beynimden vurulmuşa döndüm” dedi.

Durumun kötü olduğunu o an anlayan baba Ural, oğlunun başka bir hastaneye nakledildiğini ancak Alperen’in tüm müdahalelere rağmen hayata tutunamadığını anlattı.

“İhmal var, hiçbir bakan aramadı”

Cumartesi günü olmasına rağmen oğlunun çalıştırıldığını belirten baba, yetkililerin denetim yapmadığını söyledi. Çocuğunun mobbingden kaçınmak için hafta sonları çalışmaya gittiğini ifade eden baba, “Çocuk, ‘Diplomamı, belgemi alacağım, kurtulacağım. Bu işletmede çalışmayacağım’ psikolojisiyle oraya gidiyordu. Kombi bakımına giderim, arızalara bakarım, parça değiştiririm gibi düşünceleri vardı. Meslek sahibi olmak ve öğrenmek istiyordu” dedi.

Alperen Enes Ural, kombinin olduğu kattan düşerek hayatını kaybetti

İhmal olduğunu savunan baba, herhangi bir bakanın kendisini aramadığını belirtti ve dava açıldığını hatırlattı. Baba, “Balkon demirinin çürük olduğunu öngördüğümüz halde orada çalışmayı durdurmadılar” dedi. Yetkililerin ceza almayacağını düşündüğünü ifade eden baba, yaşadığı duyguyu şu şekilde özetledi:

“Bunu tarif etmem mümkün değil. Kafa kafaya verip ağlayarak saatlerce konuşmamız lazım. O kadar zor ki. Çok çok zor bir psikoloji, çok ağır bir travma…”

“Okuma yazma bilmeden diploma almak için gelen çocuklar var”

Aileler hukuk mücadelesi verirken, Aydın MESEM’de çalışan bir öğretmenin anlattıkları dikkat çekici. Öğretmen, MESEM’lerin okul kontrolünde olmadığını ve çocukların zamanlarının çoğunu inşaatlarda ve sanayide geçirdiğini vurguladı. Verilen ücretlerin uygulamayı teşvik anlamına geldiğini belirtti. Öğrencilerin başındaki ustaların da öngörülmeyen durumlarla karşılaştığını ifade eden öğretmen, “Çocukların büyük bir kısmı diploma almak için geliyor. Eskiden belge verilirdi, şimdi ise askere gidip çalışmak istiyorlar” dedi. Doğru düzgün okuma yazma bilmeyen öğrencilerin bulunduğunu belirten öğretmen, “Bu çocuklar, ‘Biz nasıl olsa okumadan, ders görmeden mezun olacağız’ fikriyle geliyorlar” diye konuştu.

Küçük işletmelerin kuralsız olduğunu savunan öğretmen, çocukların geri döndüklerinde gece saatlerine kadar çalıştığını dile getirdi. Tarlalarda çalışırken öğrencilerin sabahladığını ve okulda uyuyakaldıklarını belirtti. MESEM’lerin okul kısmının amacının öğrencilere gerçek eğitim vermek olmadığını vurguladı. Eğitimci yetersizliği nedeniyle çocukların çoğu zaman yalnızca kültür derslerini aldığını ifade etti.

İSİG verilerine göre MESEM kapsamında çalışan çocukların ölüm nedenleri arasında makineye sıkışma, patlama ve yanma öne çıkıyor

“Yedi öğrencim MESEM’e gitti bir ay dayanamadı”

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde öğretmen olan ve Eğitim-İş İstanbul 1. No’lu Şube Başkanı Gül İnce, bir gün okulda olması gereken öğrencilerin bile düzenli olarak okula gelmediğini dile getirdi. İnce, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Çocuklar okula düzenli olarak gelmiyor. Sistem öyle bir işliyor ki, ders var ama yok gibi; bazen online yapılıyor, sınavlar var gibi ama gerçek anlamda yapılamıyor. Aslında çocuklar tamamen örgün eğitimin dışına itilmiş oluyor. Örneğin, benim sınıfımdan yedi öğrenci MESEM’e gitti. Bir ay dayanamadılar, ayakları şişti. 15 yaşındaki bir çocuk dört gün nasıl dayanabilir ki işletme koşullarına? Büyüklerin zorbalıklarına maruz kalıyorlar.”

Çocukların bu duruma ses çıkaramadığını söyleyen İnce, öğrencilerin her türlü işi yapmak zorunda kaldığını belirtti. “Bu çocuklar o makinelerin altında ölmeye mahkum. 50 öğrencim gitmişti, sadece üçü kaldı” diyen İnce, diğer öğrencilerin sınıf tekrarı nedeniyle okuldan ayrıldığını ifade etti. Uygulamanın öğretmenlere de yük getirdiğini savunan İnce, bir öğretmene koordinatörlük adı altında 70 öğrencinin verildiğini vurguladı. İnce, “Böyle sağlıklı bir kontrol mümkün değil” dedi. Ayrıca, her hafta koordinatör öğretmene ihtiyaç duyulduğunu belirten İnce, “Çünkü çok fazla işyeri var. Öğretmenler çocuklara üzüldükleri ve iş yükü nedeniyle bu görevi almak istemiyor” diye konuştu.

Okul müdürünün 2021 yılında sınıfları gezerek MESEM için öğrenci topladığını iddia eden İnce, sözlerine şöyle devam etti:

“Sanki bir yere tur düzenliyormuş gibi. ‘Şöyle para kazanacaksınız, böyle para kazanacaksınız’ diyerek öğrencilere yönlendirdi. Yazı geldiğinde, ‘Devamsızlığı olanları buraya yönlendirin’ diye talimat verildi.”

“Öğrenciler ağır iş yaparak mesleği öğreniyor”

Eskiden büyük kampüslere sahip meslek liselerinin olduğunu anlatan İSİG Meclisi Koordinatörü Murat Çakır, günümüzde çocukların staj adı altında ağır işlerde çalıştırıldığı bir sistemle karşı karşıya olduklarını belirtti. Hayatını kaybeden beş çocuğun inşaat işçisi olduğunu, dördünün ise makinalarla çalıştırıldığına dikkat çeken Çakır, öğrencilerin ağır işlerde çalışarak meslek öğrendiğini belirtti. Bakanlığın aynı tür ortaokulların açılmasına yönelik açıklamasına tepki gösteren Çakır, bunun yasakları esnetmek anlamına geldiğini ifade etti.

Çakır, önerilerini şöyle dile getirdi:

“Önerimiz, 15 yaşını doldurana kadar çocukların mesleki öğrenime katılmaması gerektiği yönünde. Eğitim yeniden yapılandırılmalı ve eğitim pedagojik formasyona sahip öğretmenler tarafından verilmelidir. Yoksulluk nedeniyle insanlar çocuklarını çalıştırmak zorunda kalıyor. Çocuklarını meslek sahibi olmaları için bu okullara gönderiyorlar.”

MESEM’e en az ortaokul mezunu öğrenciler kayıt oluyor

“12 yıllık zorunlu eğitim ardından meslek eğitimi olmalı”

Makina Mühendisleri Odası yetkililerinden Bedir Tekin, “Bu mesleki eğitim değil, çocuk işçiliği” dedi. Tekin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çocukları işçi olarak görmediği için denetim yapmadığını belirtti. Çocukların kimyasalların bulunduğu her türlü tehlikeli ortamda çalıştırıldığını belirtti. Çocuklara ödenen para nedeniyle bu kadar tehlikeli işlerde çalıştıklarını ifade eden Tekin, “12 yıllık zorunlu eğitimden sonra çocuklar güvenli alanlarda meslek eğitimi almalı” dedi.

“Almanya örneği güvenli bir model”

Eğitim-Sen Genel Mali Sekreteri Ramazan Gürbüz, çocukların sermayeye ucuz iş gücü olarak kullanıldığını belirtti. Eğitim sürecinde çocukların sokağın tehlikelerinden korunduğunu ve sosyalleştiğini ifade eden Gürbüz, mesleki eğitime karşı olmadıklarını ancak Türkiye’de uygulanan sistemin tehlikeler barındırdığını savundu. Almanya’nın örnek gösterildiğini hatırlatan Gürbüz, “Orada okulların içinde büyük kampüsler ve atölyeler bulunuyor. Öğrenciler hem teorik hem pratik eğitim alıyorlar” diye konuştu.

Millî Eğitim Bakanlığı MESEM’lerle ilgili sorularımıza yanıt vermedi.