“Medyascope eğitim dosyasını açıyor” haber serisinin sekizinci ve son bölümünde eğitimden kopan çocukları ele aldık. Uzmanların açıkladığı verilere göre Türkiye’de en az 442 bin çocuk okula gitmiyor… Bitlis’te ailesine bakmak için kaçak işçi çalıştıran imalathanelere gitmek zorunda kalan Müslüm bunlardan yalnızca biri… Başta yoksulluk gibi nedenlerle eğitim dışına itilen çocukları mercek altına aldık…

Yeni eğitim öğretim döneminde 20 milyonu aşkın öğrenci ders başı yaptı. Ancak aynı yaş grubundaki çocukların tamamı onlar kadar şanslı değil. 12 yıllık zorunlu eğitime rağmen 442 bin çocuk eğitim çarkının dışında kaldı. Uzmanlara göre bu çocukların büyük bölümü yoksul aile çocukları…
Rutubet içindeki imalathanede aylık 5 bin lira çocuk işçiliği
Bitlis’te yaşayan 15 yaşındaki Müslüm A., babasının annesine uyguladığı şiddete 11 yıl boyunca tanık oldu. Müslüm, kardeşlerine bakabilmek için okulu bıraktı. Kazandığı parayla annesi ve üç kardeşine destek oldu. Yıllarca güvencesiz işlerde çalışan Müslüm, bu yaz domates tarlalarında çalıştı ve hasat bittikten sonra iş aramaya başladı.
Buzdolabında hâlâ Kurban Bayramı’nda komşularının getirdiği et bulunan Müslüm, yeniden iş bulmak için sokaklarda geziyor. Bodrum katında rutubetli ve küflü bir imalathanede cüzdan üretiminde çalışmaya başladı, ancak sadece bir hafta dayanabildi. Ayda 5 bin lira karşılığında, sigortasız şekilde çalışırken kötü muamele gördü ve hastalanarak işi bırakmak zorunda kaldı.
Annesi ve kardeşlerinin geçimini sağlamak zorunda olan Müslüm, okula gitmek yerine iş arıyor. “Hayattan bir beklentim yok, hedefim yok. Ortaokulda eğitimi bıraktım. Aileme bakıyorum, çalışmak zor” diyerek durumunu özetliyor.
En az 442 bin çocuk eğitim dışında
Türkiye’de eğitim alanında çalışan sivil toplum örgütleri, sendikalar ve akademisyenler, Müslüm gibi binlerce çocuğun olduğunu belirtiyor. Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) Eğitim İzleme Raporu’na göre, zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitim dışında kalıyor. Bu çocukların yüzde 49,9’u erkek, yüzde 50,1’i kız.
Yaş gruplarına bakıldığında, 6-9 yaş aralığında yaklaşık 75 bin 174 çocuk eğitim dışı kalıyor. Ortaokul yaş grubundaki 10-13 yaş aralığında bu sayı 83 bin 401’e yükseliyor. Ortaöğretim yaş grubu olan 14-17 yaş aralığında ise yaklaşık 284 bin 68 çocuk eğitimde yer almıyor.
Bu veriler, zorunlu eğitim çağında olmalarına rağmen 13 yaşından sonra çocukların artan oranda eğitim dışına çıktığını gösteriyor. 14 yaşındaki çocukların yüzde 3,1’i okula kayıtlı değilken, bu oran 17 yaşında yüzde 8,2’ye yükseliyor.
Bölgeler arasında da fark var
Bu sayılara yaklaşık 454 bin 872 yabancı uyruklu çocuk da eklendiğinde, toplam rakam 1 milyona yaklaşıyor. Yabancı uyruklu öğrenciler dahil edilmediğinde bile, zorunlu eğitime rağmen her çocuk okula gidemiyor. Son yıllarda eğitime erişim artsa da bölgeler arasındaki fark büyüyor. Batı Marmara’da 5 yaşındaki çocukların yüzde 94,5’i okula giderken, Güneydoğu Anadolu’da bu oran yüzde 78’e kadar düşüyor.
TEDMEM, Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu. TEDMEM’in eğitim değerlendirme raporu, eğitim dışında kalmış çocuklara yönelik önemli veriler sunuyor. Rapora göre, 2021-2022 eğitim öğretim yılına ait resmi verilerle karşılaştırıldığında, zorunlu eğitim çağındaki 570 bin 293 çocuk okula gitmiyor.
TEDMEM, 2021-2022 eğitim öğretim yılında 5 yaş grubundaki yaklaşık 219 bin çocuğun ne okul öncesi ne de ilkokul eğitimine dahil olmadığını belirtiyor.
Rapor, okullaşma çabalarına rağmen ortaokulda olması gereken 10-13 yaş aralığındaki çocukların okul dışında kalma sayısının son 5 yılda sürekli arttığını gösteriyor. 2018 yılında 68 bin 916 olan bu sayı, 2022’de 82 bin 929’a yükseldi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim-Sen) yeni eğitim öğretim dönemine yönelik raporunda dikkat çeken veriler bulunuyor. Raporda, lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavlarına hazırlanmak amacıyla örgün eğitimden ayrılıp açık liseye geçtiği belirtiliyor. 12. sınıfta okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 410 bin 594. 18 yaş altı açık liseyi tercih edenlerin sayısı ise 232 bin. Mesleki Eğitim Merkezleri’nde çalışan çocukların sayısı 1 milyon 346 bin 253. Bu çocuklar bir gün okula gidiyor olsa da örgün eğitimde sayılıyor. Açık öğretim ve Suriyeli çocuklar dahil toplamda 3 milyonu aşkın çocuk fiilen örgün eğitimin dışında kalıyor.
Çocuklar eğitim dışında kalıyor?
Peki, neden bu çocuklar eğitim dışında kalıyor? Neden eğitim sistemi içine dahil edilemiyorlar? Resmi veriler, bu sorunun temel nedenlerini gözler önüne seriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılı çocuk istatistiklerine göre, 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 22,1’e yükseldi. Geçen yıl bu oran yüzde 18,7’ydi.
Devletin kayıtları, okula erişebilen bazı çocukların bile nitelikli eğitim almadığını gösteriyor. TÜİK Hanehalkı Tüketim Harcaması 2023 raporu, ailelerin sosyo-ekonomik durumunun eğitim üzerindeki etkisini net bir şekilde ortaya koyuyor. TÜİK’e göre, hanehalkı eğitim harcamalarının yüzde 63,1’ini, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup yaptı. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grup ise sadece yüzde 1,5’ini karşıladı. Bu veriler, yoksul ailelerin çocuklarının eğitim giderlerini karşılayamadığını gösteriyor.
Uzmanlar, 14-17 yaş grubunda yaklaşık 284 bin 68 çocuğun eğitim dışında kalmasının nedenleri arasında ekonomik etkenler, engellilik ve erken yaşta zorla evlilikler gibi faktörleri sıralıyor. Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) tespitine göre, zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 221 bin kız çocuğu eğitimin dışında.
6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası yapılan Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketi de çocukların eğitime erişiminde yaşanan sorunları ortaya koydu. Anketi yanıtlayan ailelerin yüzde 21,8’i, çocuklarının deprem sonrası okula gitmediğini belirtiyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9. Eğitim dışında kalan çocukların nedenleri arasında ekonomik sorunlar, okulların uzaklığı ve çocukların kötüleşen psikolojik durumları gösteriliyor.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Veliye yönelik yaptırım sağlam değil”
Öte yandan, 12 yıllık zorunlu eğitim olmasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen ailelere yönelik yaptırımlar yetersiz kalıyor. Kanunlara göre, muhtarlık veya mülki amirler tarafından yapılan tebliğe rağmen çocuğunu okula göndermeyen veli veya vasilere, çocuğun okula devam etmediği her gün için 15 TL idari para cezası veriliyor. Bu cezaya rağmen çocuğunu okula göndermeyen veya göndermeme sebebini paylaşmayan ebeveynlere verilen ceza ise 500 TL’ye çıkıyor. Ancak okul müdürleri, bu yaptırımların genellikle uygulanmadığını belirtiyor ve cezayı hafif bulan velilerin olduğunu vurguluyor.
Aile okul göndermek istemiyor, çocuk çalışıyor
Güneydoğu’da göçebelerin yaşadığı bölgelerden Siirt’te, adının açıklanmasını istemeyen bir okul müdürü, karşılaştığı durumlarla ilgili bilgi verdi. Ailelerin yazın yaylalara çıkıp sonbaharın ortalarında şehre döndüklerini belirten müdür, bu durumun çocukları olumsuz etkilediğini söyledi.
Eğitimden uzak kalan çocukları dersle buluşturmaya çalıştıklarını dile getiren müdür, bazen başarılı olamadıklarını vurguladı. “Yoksulluk ve maddi imkansızlık nedeniyle çocuklar eğitimin dışında kalıyor” diyen müdür, bazı ailelerin eğitim konusunda bilinçli ve istekli olmadığını da sözlerine ekledi. Ulaşım sorununun da okula devamı etkilediğini belirten müdür, kız çocuklarının okula gönderilmesini istemeyen ailelerle karşılaştıklarını da ekledi.
“Cezalar uygulanmıyor”
Müdür, çocuklarını okula göndermeyen ailelere yönelik para ve idari cezaların hatırlatılmasına rağmen uygulanmadığını belirtti. Devamsızlık nedeniyle derse gelmeyen öğrencilerin sınıf tekrarına düştüğünü ve bu yüzden eğitimden uzaklaştığını anlattı.
Müdür, ailelerin yaklaşımı nedeniyle bazı çocukların okumak istemediğini ve bu durumun idarecileri zor durumda bıraktığını belirtti. Durumu özetleyen müdür, şunları söyledi:
“Temel sıkıntı şu; bir grup çocuk çalışan veya ailesiyle birlikte göçebe yaşam sürerken, bazı çocuklar ise okumak istemiyor. Ailelerin çocuklarını göndermemesi gibi sıkıntılar yaşanıyor.”
“Artan eğitim maliyetleri, işsiz üniversite mezunları velileri olumsuz etkiliyor”
Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı Uzmanı Nail Dertli, 1990’lı yıllardan sonra çocuk işçiliğinin sıkça gündeme geldiğini belirtti. 2010 yılına kadar çocuk işçiliğinde bir azalma eğilimi gözlemlendiğini, ancak pandemi sonrası belirgin bir artış yaşandığını dile getirdi. Türkiye’de güncel resmi verilerin henüz yayınlanmadığını vurgulayan Dertli, hükümet politikasının da bu artışta etkili olduğunu savundu. Dertli, “Türkiye’de devlet ve hükümetlerin çocuk işçiliğine yaklaşımları, sorunun tüm boyutlarını ve nitelikli yönlerini ortaya koymaktan ziyade, çocuk işçiliğini gizlemeye odaklanıyor” dedi.
Devletin çocuk işçiliğiyle ilgili yaptığı anket çalışmalarının sorunları belirlemek için yeterli olmadığını belirten Dertli, bu verilerin göçmen çocukları kapsamadığını anlattı. Çırak olarak çalışanların çocuk işçi olarak kabul edilmediğini hatırlatan Dertli, Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) çalışan çocuklara dikkat çekti. Devletin bu kurumlara yönelik yeterli denetim yapmadığını savundu.
Açıklanan verilerin bile yüksek olduğunu belirten Dertli, devletin çocukları eğitimin içine dahil etmek konusunda yeterli çaba göstermediğini söyledi. MESEM’ler aracılığıyla devletin çocuk işçiliğine teşvik yarattığını öne süren Dertli, “Çocukların eğitim, sağlık, barınma ve oyun haklarını gözeten bir devletten bahsedemeyiz” dedi. Hükümetin politikalarının çocukların eğitimde olup olmadığını önemsemediğini savunan Dertli, eğitimin aileler için maliyet anlamına geldiğini belirtti. Yoksul ailelerin eğitime harcama yapamadığını ve üniversite mezunları arasında artan işsizliğin de velileri olumsuz etkilediğini ekledi.
“Adil gelir dağılımı ile sorun çözülür”
Okul terklerinin sınıfsal bir sorun olduğunu vurgulayan Dertli, “Bu durum, gelir dağılımıyla doğrudan ilişkili bir sorunu işaret ediyor. Bu alanda atılması gereken en önemli adım, gelirin yeniden adil bir şekilde dağıtılmasına müdahale etmektir” dedi.
İstihdamın güvencesiz olduğu, ücretlerin baskılandığı ve tarım sektöründe çok uluslu şirketlerin etkin olduğu bir ortamda çocuk işçiliğini önlemenin zor olduğunu belirten Dertli, yaşadığı bir olayı paylaştı. Vakıf bünyesinde sahada çalışma yaparken, MESEM kapsamında çalışan çocukların iş güvenliği eğitimi almadığını fark ettiğini söyledi. Bu konuda girişimde bulunmak istediklerini anlatan Dertli, “Ankara ve Antalya’daki Milli Eğitim Müdürlüklerine ve okullara başvurduk. Ücret talep etmeden ve tüm masrafları vakfımız tarafından karşılanmak üzere iş güvenliği eğitimi vermek istedik. Ancak Bakanlık bu eğitimleri reddetti ve gerekli eğitimlerin verildiğini belirtti” diye konuştu.
Dertli, Türkiye’de çocuk iş cinayetlerinin artışına dikkat çekti ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda çalışan sivil toplum örgütleriyle ortak çalışma yapmadığını dile getirdi.
“Yoksul mahallelerdeki çocuklar ulaşmak gerekiyor”
Dertli, özellikle seçim dönemlerinde farklı siyasi partilerden çocuk politikaları için öneriler geldiğini ancak seçim sonrasında sürecin değiştiğini belirtti. Yerel yönetimlerin ve belediyelerin, yoksul mahallelerdeki insanların ihtiyaçlarına odaklanmaları gerektiğini vurguladı. Gecekondu bölgeleri için projeler, kreşler ve bakım evlerinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. Dertli, yoksul bölgelerdeki eğitim dışında kalan çocuklara ulaşılması gerektiğinin altını çizdi. İhtiyaçları karşılanmadığı için bu çocukların eğitimde bile olsa okuldan kopma riski taşıdığını anlattı.