Felsefe ve Kritik’in bu bölümünde Kaan Özkan ile Prof. Dr. Türker Kılıç, düşüncenin dili aşan yönünden yapay zekânın bilinçlilik potansiyeline, bağlantısallık ve yaşamdaşlık kavramlarından modern bilimin yöntemine dek uzanan derin bir sohbet gerçekleştirdi. Zihin ile kültürün matematiksel benzerliğini, özgür iradenin yeniden tanımını ve yeni bir hukuk anlayışının gerekliliğini tartıştık. “Henüz matematikselleşmemiş hayat bilgisi” olarak felsefenin bu alandaki rolü nedir?
Prof. Dr. Türker Kılıç, Felsefe ve Kritik programında beyin cerrahisi ve nörobilimin verilerinden yola çıkarak bilim, yaşam ve toplum anlayışımızı sorguladı. Kılıç, modern bilimin parçalara odaklanan yaklaşımını eleştirirken, bütünün parçalarının toplamından fazlası olduğunu vurgulayan bağlantısallık bilimine dikkat çekti.
Kılıç, büyük bir özgüvenle ortaya koyduğu en çarpıcı tezini şöyle ifade etti:
“Beyin nasıl düşünce üretiyorsa, yaşam da aynı şekilde gerçeklik üretiyor. Beynin düşünce üretme matematiği ile yaşamın gerçeklik üretme matematiği birbiriyle benzeşiyor.”
Bağlantısallık biliminin yükselişi
Beyin araştırmalarının son on yılda kat ettiği mesafeye değinen Kılıç, 2012’de başlayan İnsan Beyni Projesi’nin önemli sonuçlar doğurduğunu belirtti. “Düşünce beynin içinde elektrokimyasal ırmaklar olarak akıyor. Bu ırmaklar nöronal örüntüler, ağlar, desenler oluşturuyorlar. Düşünce dediğimiz şey işte bu örüntüler” diyen Kılıç, bilim insanlarının artık düşüncenin görüntülerini çekebildiğini ve matematiksel modellemesini yapabildiğini anlattı.
“Dil düşüncenin sadece bir iletişim aracı”
Programda düşünce-dil ilişkisi üzerine çarpıcı tespitlerde bulunan Kılıç, “Beyin dille düşünmüyor” diyerek zihin felsefesinin klasik kabullerine meydan okudu. Bunu kanıtlamak için “ayrık beyin” ameliyatlarından örnekler veren Kılıç, bu hastalarda beynin iki yarıküresini birbirinden ayırdıklarında, konuşma merkezi olmayan yarıkürenin bile karar verebildiğini anlattı.
Kılıç, “Dil iletişimin bir yolu, düşüncenin bir yolu değil. Ama iletişim bir süre sonra düşünceyi çok etkileyen bir araç haline geldiği için biz düşüncenin nerede başlayıp dilin nerede bittiğini şaşırıyoruz” dedi.
Bilinç ve canlılığın yeniden tanımı
Kılıç, bilincin ne olduğu konusunda henüz ortak bir tanım bulunmadığını belirterek, “İnsan Bilinç Projesi Ekim 2024’te sona erdi ve bilim insanları bilinç konusunda dört farklı teorinin birbirini yalanlayamayacağı kanaatine vardı” dedi.
Canlılık kavramının da yeniden düşünülmesi gerektiğini savunan Kılıç, “En azından canlılık, enformasyon işleyebilme yeteneğidir. Bilinci de yaşam ağı içerisinde seçim yapabilme eğilimi olarak tanımlıyorum” dedi.
“Özgür irade yok, yaşam ağımız kadar özgürüz”
Kılıç, özgür irade kavramına da köklü bir eleştiri getirdi:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Özgür irade yok. Hepimiz bu varoluş kodlamaları ağının içindeyiz. Spinoza’nın dediği gibi, havaya atılan taş yere düşmenin kendi seçimi olduğunu zannederdi. Bu paternin bize el verdiği kadar özgür irademiz var. Buna özgür denemez.”
Daha iyi bir yaşam kurma sorusuna yanıt olarak Kılıç, insan merkezli dünya görüşünün aşılması gerektiğini vurguladı:
“Bugünkü kültürümüzün sıkıştığı yer burası: İnsan merkezli bir kültür. Sanki yaşam insan içindir. Orman-yaprak analojisiyle, orman yaprak içindir sanmak gibi.”