Descartes’ı bugün yeniden okumak niçin önemli? Düşünüyoruz diye mi varız gerçekten?Descartes’ın bilimsel çalışmaları ile felsefesi arasında nasıl bir ilişki var? Felsefe ve Kritik’in bu bölümünde Kaan Özkan’ın konuğu Prof. Dr. Aliye Kovanlıkaya.
Özkan ve Kovanlıkaya, modern düşüncenin kurucusu sayılan René Descartes’ın geleneksel ve modern yanını, yöntemsel şüphesini, evren tasarımını, savunduğu ruh-beden ayrımını ve Türkiye’de Descartes’a olan ilginin temellerini konuştu.
- Felsefe ve Kritik’in diğer bölümlerini buradan izleyebilirsiniz.
- Bedenden ayrı bir zihin var mı? | Yapay zekâ imkân mı, yoksa tehdit mi? bölümünü buradan izleyebilirsiniz.
“Descartes’ı okumak, tanımak, bilmek lazım”
Kovanlıkaya, Descartes’ın düşünsel etkisini şu sözlerle vurguladı: “Descartes sonrası felsefe hep Descartes’e bağlıdır. Yani sonrasını anlamak için… Descartes’ı tanımak lazım. Descartes felsefesini bence bilmek lazım ki sonrasını anlayabilelim çünkü felsefede hiçbir şey öyle yepyeni değil. Hatta felsefenin temel soruları çok eski. Bunlar farklı biçimlerde dile
getirilebilir. Descartes’ı okumak, tanımak, bilmek lazım”
Kovanlıkaya, Descartes’tan öğrendiği en iyi şeyi anlattı. Kovanlıkaya “Ön yargılardan
peşin hükümlerden kaçının. Yani eğer hüküm vermek için yeterli şeyiniz yoksa, kanıtınız,
deliliniz vesaireniz yoksa hüküm vermekten kaçının. Nerede? İşte bu bilmeyle ilgili
konularda. Tabii ki ahlak meseleleri. Nasıl yaşayacağız? Yaşamı sürdürmemiz lazım. Hayat
bizi karar almaya zorluyor. Bunlarla ilgili Descartes’ın bir takım önerileri var.” dedi.
Modernlik ile gelenek arasındaki geçiş figürü olarak Descartes’ın konumunu da değerlendiren Kovanlıkaya, dönemlendirme tartışmalarına dair şöyle dedi: “Descartes’ı bir dönemin sonuna da yerleştirmek mümkün. Descartes gibiler eğer yepyeni bir şey söylemeyecekse hiçbir şey söylemez. Oradaki samimiyete güvenmek lazım”
Kovanlıkaya, “Descartes’ın, başka yazar ve düşünürlerle karşılaştırıldığında çok güzel ve sade bir dili var. İnsanı hiç zorlamayan, adeta alıp götüren bir dili… Hatta öyle ki, bazen çok sıradan şeylerden bahsediyormuş gibi geliyor. Zaman zaman kendi kendime, ‘Bu metinlere bu kadar ince eleyip sık dokuyarak mı yaklaşmalıyım gerçekten? Descartes bunları böyle mi yazdı?’ diye düşünüyorum.” dedi.