Rembetiko: Kadın seslerden bir kültürün hikâyesi

Bir müzik düşünün ki bir yandan yas tutuyor, diğer yandan hayata direnenleri anlatıyor. Ne tam anlamıyla yeraltına ait, ne de tümüyle sahnede parlıyor. İşte bu çelişkiler içinde doğan Rembetiko, 20. yüzyıl başlarında Ege’nin iki yakasından koparılmış insanların sesi oldu. İşte Rembetiko’nun hikâyesi.

Rembetiko'nun hikâyesi
Rembetiko’nun hikâyesi: Pire’deki Karaiskaki Meydanı’ndaki Rembetiko İcracıları (1933)

Rembetiko’nun hikâyesi

Mübadeleyle birlikte Anadolu’dan Yunanistan’a göç eden Rumlar, yanlarında yalnızca eşyalarını değil, melodilerini, ağıtlarını, danslarını ve çok kültürlü bir yaşam hafızasını da götürdüler. Bu müzikal miras, özellikle İzmir ve İstanbul’dan taşınan Café Aman geleneğiyle birleşerek yeni bir forma büründü.

Café Aman’lar, 19. yüzyıl sonlarından itibaren İzmir, İstanbul, Selanik gibi Osmanlı kentlerinde görülen, canlı müzik yapılan kahvelerdi.

İsmini, doğaçlama şarkılar sırasında sıkça duyulan “aman aman” nidalarından alır. Santur, ud, keman, kanun gibi çalgılarla bezenen bu sahnelerde kadınlar çokça yer alırdı. Bir kadın şarkı söylerken, bir diğeri dans eder; kimi zaman tef çalar, kimi zaman zillerle ritmi taşırdı. Café Aman, yalnızca müzik dinlenen bir mekân değil, farklı toplulukların bir araya gelip kültürlerini buluşturduğu, kadın seslerinin duyulabildiği nadir kamusal alanlardan biriydi.

Makridakis, Papaioannou, Rena Dallia, Potosidis, Lazarou (1952)

Kısa süren özgürlük

Ancak bu özgürlük kısa sürdü. Göçle birlikte bu kültür de koparıldı. Yeni kurulan Yunan devletinde, mülteciler yoksulluğun ve dışlanmanın kıyısında yaşarken, müzik bir hayatta kalma biçimine dönüştü. Café Aman’larda doğan bu melodiler, Pire’nin limanlarına taşındığında başka bir karakter kazandı. Buzuki ve bağlama öne çıktı, zeibekiko (zeybekiko) gibi danslar sahneye taşındı. Sertleşen sosyal gerçeklik, şarkı sözlerine de yansıdı. Artık rembetiko, yalnızca aşkı ve hüznü değil; esrarı, hapishaneyi, göçmenliği ve sokak yaşamını da anlatıyordu.

İşte bu geçiş sürecinde kadın seslerinin etkisi yadsınamaz. Café Aman geleneğinin devamı niteliğindeki Smyrna (İzmir) stilinin taşıyıcıları, Rosa Eskenazi, Rita Abatzi ve Marika Papagika gibi kadın yorumcular oldu. Bu kadınlar yalnızca sahnede şarkı söylemekle kalmadılar; aynı zamanda kültürel aktarımın temel taşı haline geldiler.

Rita Abatzi

Rita Abatzi’nin önemi

Özellikle Rita Abatzi, sesiyle Rembetiko’nun dramatik dokusunu belirleyen isimlerden biridir.

1930’larda yaptığı kayıtlarla Smyrna geleneğini ölümsüzleştiren Abatzi’nin yorumları, göçün, kaybın ve direnmenin ifadesidir. Söylediği her ezgide, uzaklaşılan bir evin gölgesi, ardında bırakılan bir limanın kokusu vardır. Sesi, hem zarif hem yırtıcıdır; hem kırılgan hem dik başlı. O, şarkı söyleyen bir kadın değil, tarihi sırtında taşıyan bir tanıktır adeta.

Rembetiko, zamanla form değiştirdi. 1936’daki Metaksas rejimiyle birlikte uyuşturucuya, suça ve argo dile dair şarkılar sansürlendi. Bu dönemde kadın yorumcular sahnede daha görünür hale geldi. Sadece sanatsal değil, sosyolojik bir neden de vardı: Kadınların varlığı, polis baskısını azaltıyor, mekânlara saygınlık kazandırıyordu. Böylece Rembetiko, yavaş yavaş orta sınıfa açıldı ve kentsel popüler müziğe dönüştü. Bu geçişte Sotiria Bellou, Marika Ninou ve Kaiti Grey gibi kadınlar da önemli roller üstlendi.

Bugün İstanbul’un Beyoğlu semtinde faaliyet gösteren Tatavla Keyfi gibi müzik toplulukları, Rembetiko’nun bu çok katmanlı geçmişini yeniden sahnelere taşıyor.

Güneş Demir ve Charalampos Rigas gibi müzisyenler, Rembetiko’yu sadece bir müzik türü olarak değil, bir kültürel anlatı olarak yaşatıyor. Repertuvarlarında hem Smyrna usulü Café Aman şarkılarına hem de Pire tavrına yer veriyorlar.

Bu müzik, Beyoğlu’nun çok kültürlü sahnesinde yeni anlamlar kazanıyor. Tatavla Keyfi örneği, Rembetiko’nun hâlâ bir savunma mekanizması, bir kimlik ifadesi ve bir hafıza alanı olduğunu gösteriyor.

Rembetiko, artık sadece geçmişin değil, bugünün de sesi. Ve bu sesi anlamanın yolu, o ilk Café Aman gecelerindeki kadın seslerini duymaktan geçiyor.

Kaynaklar

Holst-Warhaft, G. (1993). Road to rembetika: Music of a Greek sub-culture—Songs of love, sorrow, and hashish (3rd ed.). Denise Harvey.

Batalogianni, A., & Ersoy Çak, Ş. (2024). Tatavla Keyfi as a rebetiko musical representation in today’s Beyoğlu local setting. Etnomüzikoloji Dergisi, 7(2).

Mueller, D. (1992). Aman Aman. Middle East Report.

Petropoulos, E. (2000). Songs of the Greek underworld: The rebetika tradition. Saqi Books.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.