Bu görüntüler bu ülkenin hafızasına kazındı | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi operasyonunun beşinci dalgasında 38 kişinin teşhir edildiği görüntüleri değerlendirdi. Çakır, bu görüntülerin güç gösterisi değil güçsüzlüğün işareti olduğunu söyledi.

Ruşen Çakır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonların beşinci dalgasında yaşananları yorumladı. Çakır, 38 kişinin emniyetten İstanbul Adliyesi’ne sevk edilirken çekilen görüntülerin tartışma yarattığını belirtti.

Çakır, bu görüntülerin kasıtlı olarak servis edildiğini söyledi, “Çok çarpıcı görüntüler yayınlandı, servis edildi. Kim tarafından servis edildi? Herhalde soruşturmayı yürütenler tarafından servis edildi” diye konuştu.

“Güç gösterisi değil güçsüzlük işareti”

Çakır, bu görüntülerin güç gösterisi olmadığını savundu. Çakır şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bunu servis edenler ne yapmak istiyor? Güç gösterisi mi? Yani devletin gücünü görün mü diyor. Herhalde bunu diyorlar ama bu aslında bence bir güç gösterisi değil, tam tersine güçsüzlüğün gösterisi.”

Çakır, benzer görüntülerin geçmişte de yaşandığını hatırlattı. 25 Aralık 2009’da Diyarbakır’daki KCK operasyonunu örnek gösterdi. O dönem kadın ve erkek kişilerin plastik kelepçelerle teşhir edildiğini söyledi.

Bu görüntüler bu ülkenin hafızasına kazındı | Ruşen Çakır yorumluyor
Bu görüntüler bu ülkenin hafızasına kazındı | Ruşen Çakır yorumluyor

KCK operasyonu ile karşılaştırma yapıldı

Çakır, KCK operasyonundaki görüntülerin Fethullahçıların Erdoğan’a yönelik güç gösterisi olduğunu iddia etti, “Devletin kendi güç gösterisi miydi? Değildi. Başka bir şeydi. Devletin içerisinde bir odak olan Fethullahçıların Erdoğan’a yönelik bir güç gösterisiydi” dedi.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası çekilen fotoğrafları da değerlendiren Çakır, bunların gerçek anlamda devletin güç gösterisi olduğunu söyledi. Darbe girişimcilerine nasıl muamele edildiğini göstermek için bu görüntülerin servis edildiğini belirtti.

Organize suç örgütü iddiası sorgulandı

Çakır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütü” ifadesini eleştirdi, “Buna kim inanıyor bilmiyoruz. Ama bunu söylüyor. Ama şu ana kadar bunu perçinleyecek hiçbir şey gösteremedi soruşturmayı yürütenler” diye konuştu.

Soruşturmada kapatılan kamera ve çanta dışında somut delil bulunmadığını savunan Çakır, etkin pişmanlık beyanları ve itirafçı ifadelerinin de yeterli olmadığını söyledi.

“Anayasa’ya aykırı uygulama yapıldı”

Çakır, yapılan uygulamanın Anayasa’ya aykırı olduğunu savundu. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in “Sanki Nazi toplama kamplarına götürüyorlar gibi” sözlerini aktardı.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Bu görüntülerin neden beşinci dalgada yapıldığını sorgulayan Çakır, 19 Mart operasyonunun kurtarma hamlesi olduğunu düşündüğünü söyledi. İlk dalgalarda Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu operasyonlarda böyle görüntülerin servis edilmediğini hatırlattı.

Ekrem İmamoğlu
Bu görüntüler bu ülkenin hafızasına kazındı | Ruşen Çakır yorumluyor

Türkiye hafızasına kazınan görüntüler

Çakır, bu görüntülerin Türkiye’nin hafızasına ciddi şekilde kazındığını söyledi, “Bunu silmek mümkün olamayacak. Demokratik ülkelerde, hukuk devletlerinde böyle bir görüntüyle karşılaşamazsınız” diye konuştu.

Çakır, demokratik ülkelerde böyle görüntülerin tazminat davalarına yol açacağını belirtti. KCK fotoğraflarının da hafızalardan silinmediğini hatırlatan Çakır, 12 Eylül döneminden de benzer örnekler olduğunu söyledi.

Son olarak Çakır, gazeteci Furkan Karabay’a değindi. Üçüncü kez tutuklanmasına rağmen dik duruş sergilediğini söylediği Karabay’ın en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşacağını umduğunu belirtti.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Dün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonların 5. dalgasında gözaltına alınan 38 kişi, emniyetten İstanbul Adliyesi’ne sevk edildiler, savcılık ve yargıç karşısına çıkmak için. Çok çarpıcı görüntüler yayınlandı, servis edildi. Kim tarafından servis edildi? Herhalde soruşturmayı yürütenler tarafından servis edildi. 38 kişi, polislerin arasında gidiyorlar, bunun videoları da var ve sanki çok büyük bir suç örgütünü teşhir ediyormuş gibi bir görüntü. Burada tabii şöyle bir soru var: Bunu servis edenler ne yapmak istiyor? Güç gösterisi mi, yani ‘‘devletin gücünü görün’’ mü diyor? Herhalde bunu diyorlar ama bu aslında bence bir güç gösterisi değil, tam tersine güçsüzlüğün gösterisi. Neden böyle düşündüğümü birazdan anlatacağım ama arada bir hafıza tazeleyelim: 25 Aralık 2009’da Diyarbakır’da çekilmiş bir fotoğraf var. KCK operasyonu, PKK’ya yönelik olduğu söylenen bir operasyon. O sırada Türkiye’de çözüm süreci vardı ve Diyarbakır’da bu operasyon yapıldı ve burada kadınlı erkekli insanlar plastik kelepçelerle teşhir edildiler. Kim yaptı bunu? Devletin kendi güç gösterisi miydi? Değildi, başka bir şeydi. Devletin içerisinde bir odak olan Fethullahçıların Erdoğan’a yönelik bir güç gösterisiydi. Fethullahçıların o tarihlerde çözüm sürecine çok da sıcak bakmadığı iddia ediliyordu ve bu görüntü de o iddiayı pekiştirdi ve aklımızdan hiçbir zaman çıkmayacak bir görüntü olarak hafızalarımızda yer etti. Nitekim bugünkü fotoğrafı görünce benim aklıma ilk KCK fotoğrafları geldi. Başka birçok kişinin de geldi, gördük sosyal medyada, dijital medyada hep yan yana konuldu bu fotoğraflar. Birisi devletin bir güç gösterisi gibi — ama bence güçsüzlük — bir diğeri devlet içerisindeki çatışan tarafların birinin diğerine güç gösterisi. Sonra bir fotoğraf daha var, nedense bu görülmüyor ama bence önemli, benzer bir fotoğraf. Bu da galiba Ağustos ayında ya da Eylül ayında çekilmiş olan 2016’da, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çekilmiş bir fotoğraf, mahkeme fotoğrafı. Daha geç olması lazım. Darbeciler gösteriliyor. Bu işte gerçek anlamda devletin bir güç gösterisiydi, devlete darbe yapmak isteyenlere nasıl muamele ettiğini göstermek için ve bu fotoğraflardan bol miktarda servis edildi. Daha sonra yapılan birtakım — ben kullanmıyorum ama — devletin tabiriyle FETÖ operasyonlarında da benzer fotoğraflar hep servis edildi. En acısı, kadınlar götürülürken böyle fotoğraflar gördük, çocuklarıyla beraber kadınlar vesaire. Şimdi birisi devlet içerisinde tarafların güç gösterisi, bir diğeri devletin eski ortağı, sonraki düşmanına karşı öfkesinin, nefretinin dışa vurumu ve “siz değil, biz kazandık” gösterisi, 15 Temmuz darbe girişiminden suçlananlara. Peki, dünkü ne? Dünkü ne? Erdoğan şunu söylüyor ya, “Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütü” diyor. Buna kim inanıyor bilmiyoruz ama bunu söylüyor. Ama şu ana kadar bunu pekiştirecek hiçbir şey gösteremedi soruşturmayı yürütenler: Bir kapatılan kamera, bir de çanta. Onların da ne olduğu konusunda CHP’lilerin yaptığı açıklamalar var. Bir de etkin pişmanlıktan yararlananların verdiği birtakım ifadeler var. O ifadelerde de öyle elle tutulur çok fazla bir şey yok. Tabii ilk başta da birtakım itirafçılar var. İtirafçıların suçlamaları da genellikle “duymuştum”, “etmiştim” şeklinde. Organize bir suç örgütünü gösteremedi. Onu gösteremiyorsa işte bu görüntülerle, tekrar bakalım, bununla gösteriyor devlet. Diyor ki: “Bakın bunlar organize.” Kim burada organize olan? Devlet organize. Devlet bu insanları, içlerinde halkın oylarıyla seçilmiş 5 tane belediye başkanı var, 5 belediye başkanı var. Haklarında birtakım iddialar var, doğru, yanlış; ama şu haliyle bakıldığı zaman bunların hepsi masum. Tüm dünyada bu böyledir, masumiyet karinesi. Ama siz onları böyle bir polis ordusunun arasında yürüttüğünüz zaman ne oluyor? Onları damgalıyorsunuz, bir suç örgütü diye damgalıyorsunuz. Kim bunlar? Tekrar söylüyorum: Belediye başkanları, belediye çalışanları ve birkaç tane de belediyeyle iş yapan kişiler. Ve siz bunlara diyorsunuz ki: “Alın size suç örgütü.” Nereden çıkıyor suç örgütü? Bu görüntüler tek başına onların suç örgütü olduğunu göstermiyor, tam tersine çok açık bir şekilde anayasaya aykırı bir uygulama yapılıyor. Zamanında KCK fotoğrafına bile insanlar tepki göstermişti. ‘‘Bile’’ diyorum çünkü Kürtlere yönelik olarak toplumun büyük bir çoğunluğunda bir ilgisizlik var, hatta “yapmışlardır bir şey” düşüncesi var. Fakat çok çarpıcı bir fotoğraftı KCK fotoğrafı, az da olsa insanlar “Bu kadarı da fazla” diyebilmişti. Şimdi burada ne dedi İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik: “Sanki Nazi toplama kamplarına götürülüyorlar gibi” dedi. Şimdi bu fotoğraf, bu görüntüler, sadece fotoğraf değil, videolar niçin yapılıyor? İşte başarılı olamayan, Erdoğan’ın siyasi hayatındaki en büyük stratejik yanlışlardan birisi olan 19 Mart operasyonunun kurtarma hamlesi. Bunu neden söylüyorum? Çünkü 5. dalga, niye diğer dalgalarda bu yapılmadı? Daha ilkinde mesela Ekrem İmamoğlu vardı. Ekrem İmamoğlu’nun olduğu operasyonda yapmadıklarını şimdi niye yapıyorlar? Arada başkaları da oldu, şimdi niye yapıyorlar? Çünkü benim düşündüğüm, benim düşünceme göre, ilk başta “Biz yaptık, oldu” deyip bunu toplumun tüm kesimlerine, hatta özellikle CHP seçmenine inandıracaklarını düşündüler. Değil CHP seçmenini inandırmak, kendi tabanlarını bile inandıramadılar. İşte şimdi bu tür görüntülerle bu insanları suçlu göstermek istiyorlar. Suçlu mudurlar, değil midirler, bunlara mahkemeler karar verecek diyorum ama Türkiye’de mahkemeleri ve bu davaların neden açıldığını, nasıl geliştiğini hepimiz biliyoruz. Ama her halükarda şu aşamada gözaltında olan bu kişileri — savcılar ya da yargıçlar haklarında ne karar verecek daha belli değil, yani mahkemeye yeni sevk ediliyorlar — siz damgalamaya kalkıyorsunuz. Ama aslında damgalanan Türkiye’deki hukuk sistemi oluyor ve iddia ediyorum ki bu görüntüler Türkiye’nin hafızasına çok ciddi bir şekilde kazındı. Bunu silmek mümkün olamayacak. Demokratik ülkelerde, hukuk devletlerinde böyle bir görüntüyle karşılaşamazsınız. Şöyle bir görüntünün tazminatını devlet öde öde bitiremez açılırsa dava. Ama bizde “Ben yaptım, oldu” yapılıyor. Fakat ilk günden itibaren insanlar “Bu kadarı da fazla” dediler. Bakalım nereye doğru evrilecek. Ama tekrar söylüyorum, nasıl KCK fotoğrafları hafızalardan silinmediyse bu fotoğraflar da silinmeyecek. Birçok kişi 12 Eylül döneminden de fotoğraflar paylaşıyorlar, oralarda da vardı. Özellikle büyük davalarda yapılan böyle birtakım fotoğraflar, çekilen, servis edilen fotoğraflar vardı; ama bu hakikaten bir gücün değil, güçsüzlüğün, zayıflığın göstergesi. Kanıtlayamadığınız bir suç örgütünü imajlarla bir suç örgütüymüş gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Yani o kadar çok söylenecek şey var ki ama bir yerlerde durmak lazım, en azından şimdilik durayım.

Bu yayını Furkan’a, Furkan Karabay’a ithaf ediyorum. Genç bir gazeteci, yine üçüncü kez içeri atıldı ve tutuklandı ve daha önce de bir yayında söylemiştim, “Kendimi savunmuyorum,” dedi, “nasıl olsa beni tutuklayacaksınız” dedi. Dik bir duruş sergiledi. Kendisiyle şu ana kadar tanışmadım, bir kere galiba telefonla konuşmuşluğum var. İlk günden itibaren poliste ve savcılıkta verdiği ifadeleri çok takdir ettim, duruşunu çok takdir ettim. En kısa zamanda çıkacağını düşünüyorum çünkü kendisine atfedilen şeylerin öyle tutuklama gerektirecek işler olmadığı da ortada. Ama şunu da özellikle vurgulamak lazım, Furkan gibilerin bu duruşu Türkiye’ye hala inanmak için bize bir fırsat sağlıyor. Umarım en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşur ve mesleğini yapmaya devam eder. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.