Ruşen Çakır yorumladı | Abdullah Öcalan: “Kurucu önder”likten “oyun kurucu”luğa

Abdullah Öcalan

Ruşen Çakır, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın son dönemdeki siyasi konumuna ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Çakır, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “kurucu önder” ifadesiyle yeniden alevlenen tartışmanın, Öcalan’ın Türkiye siyasetinde yeni bir rol arayışında olduğuna işaret ettiğini söyledi. Çakır’a göre Öcalan, yalnızca Kürt hareketinin kurucusu olarak değil, Türkiye siyasetinde “oyun kurucu” konumuna geçmek istiyor.

Çözüm sürecinin fiilen duraklamış göründüğü bir dönemde, Ruşen Çakır hem Kandil hem de iktidarın zaman kazanmaya çalıştığını, buna karşın Abdullah Öcalan’ın ve DEM Parti’nin süreci hızlandırma eğiliminde olduğunu ifade etti. “Öcalan’ın kafasında bambaşka bir şey var” diyen Çakır, DEM Parti üzerinden İmralı’ya geniş bir heyetin gitmesi için yapılan açıklamaları hatırlattı. Öcalan’ın yalnızca DEM Parti temsilcileriyle değil, Barzani ve Talabani ailelerinden isimlerle ve Suriye’deki Mazlum Abdi gibi aktörlerle de görüşmek istediği kamuoyuna duyurulmuş durumda.

“İmralı, Kürt hareketinin fiili karargâhı olabilir”

Çakır, devletin Öcalan’ı tamamen serbest bırakma veya ev hapsine alma niyetinde olmadığını; ancak İmralı’nın fiilen bir siyasi merkez haline getirilebileceğini söyledi. Bu durumda, Öcalan’ın yasal siyasette doğrudan liderlik yapmasa da fiili bir aktör olarak konumlanabileceğini ifade etti. “Bunlar çok olağanüstü gelişmeler” diyen Çakır, yıllarca “bebek katili” olarak anılan bir figürün resmi olmasa da meşru bir siyasi oyun kurucuya dönüşmesinin Türkiye siyasi tarihi açısından büyük bir kırılma anlamına geleceğini belirtti.

Toplumsal destek artıyor mu?

Panorama TR’nin son anketine atıfta bulunan Çakır, kamuoyunda çözüm sürecine verilen desteğin mayıs ayı itibarıyla ciddi oranda yükseldiğini vurguladı. Öcalan’ın “teslim çağrısı”nın ve PKK’nın buna uyacağını açıklamasının bu desteğin artmasında etkili olduğunu savundu. “Bekleyip göreceğiz” diyen Çakır, hem devletin hem de kamuoyunun Öcalan’ın yeni rolünü nasıl karşılayacağının henüz belirsiz olduğunu söyledi.

Bu yayını Leyla Zana’ya ithaf eden Çakır, Zana’nın yeni dönemde yeniden aktif siyaset sahnesine dönebileceğini, özellikle yasal alanda yürütülmesi muhtemel bir Kürt hareketi için önemli bir figür olabileceğini ifade etti.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Yeni çözüm sürecimiz bir duraklama devresine girdi. Ne PKK’nın silah bıraktığına dair haberler geliyor. Bırakacağı kararını aldı ama bıraktığına dair haberler gelmiyor. Öte yandan Kürt hareketinin beklediği adımları da siyasi iktidar pek atmıyor. Neden böyle oluyor? Gizli olarak birtakım şeyler sürüyor olsa gerek, birtakım hazırlıklar, faaliyetler yürüyor olsa gerek ama her iki tarafın da bir tür zamana oynamak istediklerini düşünüyorum. İki taraf derken Erdoğan’ı ve Kandil’i esas olarak kastediyorum. Buna karşılık acelesi olanlar var. Bunlardan birisi Devlet Bahçeli, diğeri Abdullah Öcalan ve DEM Parti, Abdullah Öcalan’la birlikte DEM Parti. Devlet Bahçeli’nin Öcalan’dan bahsederken söylediği “kurucu önder” lafı biliyorsunuz çok tepkiye yol açmıştı. Tabii “kurucu önder” denildiğinde daha çok Atatürk kastedildiği için bayağı farklı kesimlerden tepki gelmişti ama Devlet Bahçeli geri adım atmadı, bu kavramı tekrar Öcalan için kullandı. Evet biliyoruz, Öcalan bu hareketin kurucusu ve önderi. Onlar ‘‘önderlik’’ olarak tanımlıyorlar. Bu hareket onu ‘‘önderlik’’ olarak tanımlıyor. Öyle bir tabir var, “önderlik” diye ya da “reber” diyorlar, “Reber Apo” diyorlar. Bir kurucu önder olduğu kesin ama şimdiki dönemde kurduğu hareketi feshederek Öcalan başka bir şey yapmak istiyor ve ben buna ‘‘oyun kuruculuk’’ diyorum. Öcalan oyun kurucu. Türkiye siyasetinde bir oyun kurucu olarak ağırlığını adım adım hissettiriyor ve daha fazla hissettirmek isteyecek. Oyunun kuruluşunda bizzat yer almak istiyor ve bunun adımlarını atmak istiyor ve bu konuda özellikle DEM Parti üzerinden bir baskı uygulamak istiyor. Dün DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan açık açık söyledi, DEM Parti’den geniş bir heyetin İmralı’ya gideceğini söyledi, gitmek istediğini, gideceğini. Bir diğer taraftan Öcalan’ın diğer partilerden temsilcilerle görüşmek istediğini söyledi. Ve aynı zamanda Öcalan’ın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki öne çıkan Barzani ailesinden kişilerle ve Talabani ailesinden kişilerle ama aynı zamanda Suriye’deki YPG’nin — ya da SDG diyorlar onlar — fiili başındaki Mazlum Abdi ile görüşmek istediğini söylediler. Bunları herhalde devlete de iletmişlerdir ama bunu aynı şekilde kamuoyuna da duyurdular. Şöyle bir olay çıkıyor karşımıza: Öcalan’ın koşullarının iyileştirileceği zaten belliydi. İmralı’da kalmaya devam edeceği de belliydi. Ev hapsi ya da serbest bırakılma, bunlar çok söz konusu edilmiyor. Serbest bırakılma hiç edilmiyor, ev hapsi kısmen. Ama esas şöyle bir olay var: İmralı’da Öcalan yaşamaya devam edecek ama oradan Türkiye ile ve dünyayla ilişkisi olacak. Bir tür Kürt hareketinin, tamamen yasal alana taşınacak olan Kürt hareketinin ana karargahı İmralı olacak, genel merkez ve fiilen belki adı da değişir. Var olan siyasi partinin de fiili lideri olacak, resmi lideri olamayacak tabii ki ama fiili lideri olacak. Bu böyle bir… Bunları söyleyince insana çok normalmiş gibi geliyor ama bunlar çok olağanüstü gelişmeler, yaşanacaksa eğer. Bu yıllarca “terörist başı”, “bebek katili” diye yaftalanan bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından bizzat Türkiye siyasetinin önemli bir oyun kurucusu, önemli bir aktörü olarak kabul edilmesi anlamına gelecek. Tabii bu aynı zamanda şunu da beraberinde getirecek: Bu çözüm sürecine bazı kesimler tarafından atfedilen, sadece Erdoğan’ın yeniden seçilmesini sağlamaya yönelik birtakım ufak tefek tavizlerle Kürtleri kandırmaya yönelik bir süreç olmadığını da gösterecek. Burada başka bir şey var ya da en azından şöyle söyleyelim, Öcalan’ın kafasındaki anladığımız kadarıyla bambaşka bir şey: Yepyeni bir Türkiye’de yasal siyasetin öne çıkan bir figürü, oyun kurucusu olmak istiyor. Devleti yönetenler, siyasi iktidar buna ne kadar razı olurlar, ne kadar izin verirler? Buna bir sınır çizmeye illaki çalışacaklardır. Öcalan ve destekçileri de bu sınırı aşmaya çalışacaktır. Tabii toplum buna ne tepki verir, nasıl bir yankı uyandırır? En son gördüğüm PANORAMATR‘nin bir araştırmasında Mayıs ayı itibarıyla çözüm sürecine destek verenlerin oranının ciddi bir şekilde arttığı söyleniyor. Burada tabii ki Öcalan’ın fesih çağrısı ve PKK’nın da buna uyacağını ilan etmesi çok önemli oldu. İlk başta bunlar bir hayal gibi geliyordu. “Öcalan çağırsa bile, yapsa bile Kandil buna riayet etmez” yaklaşımı çok baskındı. Şimdi gidişattan kamuoyunda belli bir desteğin arttığını görüyoruz. Bu desteğin artmasını herhalde devleti yönetenler de bu konuda kamuoyunu kendileri de yokluyorlardır, birtakım araştırmalar yapıyorlardır. Fakat şunu da kabul etmek lazım: Türkiye’nin son 40 yılına damga basan bir beka sorununun bir numaralı zanlısı, suçlusu olarak ilan edilmiş, 40 yıllık bir anlatının en kötü adamı olarak tarif edilmiş bir kişinin şimdi böyle Türkiye siyasetinde resmî, meşru bir oyun kurucu olarak, siyasi aktör olarak, figüran değil, siyasi aktör olarak yer almasını ne derece kabul edecekler? Evet, bu çok sevdiğim bir laf değil ama öyle söyleyeyim, bekleyelim görelim. Ama Öcalan’ın kafasındaki, kendisi için ve hareketi için çizdiği perspektif, dünkü DEM Parti açıklamasında gösterdiği gibi – ki bu ilk beyanlar, ileride başka şeyler de herhalde dile getirilecektir – bayağı geniş bir ufku kapsıyor. Diyelim ki başka partilerden temsilcilerle buluşacak. Hangi partiden giderler, kimler gider, neler konuşurlar; bunların hepsi başlı başına ilginç gelişmeler olacak biz gazeteciler için özellikle. Umarım gazetecileri de kabul eder. Ve benim biliyorsunuz aylar önceden yaptığım, buradan yaptığım bir başvuru var, umarım ben de kendisiyle ilk kez bir röportaj yapma imkanı bulurum.

Bu yayını Leyla Zana’ya ithaf etmek istiyorum. Leyla Hanım gerçekten Kürt hareketi denince akla gelen ilk isimlerden birisi ama hareketin merkeziyle özellikle son yıllarda bayağı sorunlar da yaşadı. Kendini genellikle inzivaya çekti. Arada çıkıyor, sonra tekrar inzivasına çekiliyor. Şu haliyle eğer bu süreçte tamamen yasal alanda yürüyecek bir Kürt hareketi olayı yaşanacaksa Leyla Zana tam da bu sürecin önemli isimlerinden birisi olabilir. Çok ciddi bir birikimi var, deneyimi var ve kendisiyle tanışma, uzun uzun sohbet etme imkanım da olduğu için gerçekten çok yaratıcı perspektifleri de var. Umarım Leyla Zana da tekrar siyasete döner, kollarını sıyırır ve o da bir şekilde burada Türkiye’nin barışa ve demokrasiye kavuşmasına katkıda bulunur. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.