ZFA araştırdı: Kadın seçmene göre Türkiye’de adalet yok

ZFA Araştırma olarak 2024 yılının Kasım ve Aralık aylarında İstanbul, Ankara, Eskişehir, Konya, Samsun ve Diyarbakır olmak üzere 6 şehirde farklı siyasi aidiyet, yaş grupları ve sosyo-ekonomik sınıflardan 79 kadınla bir Türkiye’de Kadın Seçmen saha araştırması gerçekleştirdik. Kadınların seçmen davranışını etkileyen konuları geniş bir çerçevede ele aldığımız araştırmada, kadınların siyasetle ilişkisi ve ilişkisizliği, günümüzdeki siyasi parti ve aktörlere yaklaşımı ile kendilerine özgü siyasi gündemlerini inceledik.

Araştırma: Kadın seçmene göre Türkiye'de adalet yok
Araştırma: Kadın seçmene göre Türkiye’de adalet yok

Pelin Akkaya- ZFA Araştırma

Boş bir duvar. Gerçekten boş bir duvar.” (Alıntı)

31 Mart yerel seçimlerinin ardından 2024’e veda ederken gerçekleştirdiğimiz niteliksel saha araştırmasında farklı şehirlerden, yaşlardan, parti aidiyetlerinden ve sosyo-ekonomik arka plandan 79 kadına adaleti nasıl tanımladıklarını sorduk. Görüşmecilerin bu soruya ilk tepkisi ya Türkiye’de adaletin olmadığına yönelik bir sitem ya da düşünmek için biraz süre istemek oldu. Hal böyleyken, kadın seçmenler adaleti tanımlamaktansa adaletsizliği anlatmayı tercih ettiler.

Adaletsizliği… şöyle Türkiye’de ne kadar güçlüysen o kadar kayırılıyorsun. Bu da o güven, o adalet duygusunu inanılmaz sarsıyor gerçekten. Her yerde referans sisteminin olması, tanıdıkla işlerin halledilmesi, artık hiç kimsenin ben adalet duygusunun olduğuna inanmıyorum. Öyle bir duygu yok bence, kalmadı.”

Kadınlar adaleti, ya da adaletsizliği, tanımlarken günlük yaşamlarından örnekler verdiler. Kadın olmanın bir sonucu olarak deneyimledikleri eşitsizlikten, çocuklarına aşılamaya gayret ettikleri adalet duygusunun toplumsal hayatta karşılık bulmadığından, mahallelerinde işlenen suçların cezasız kalışından, gelir eşitsizliğinin giderek ağırlaşan sonuçlarından, atanamamaktan söz ettiler ve bütün bu yaşananların ruhlarında bıraktığı izlerden bahsettiler. Adaletin yokluğunda toplumun yozlaştığını, derinleşen fırsat eşitsizliğinin gençleri alternatif yollara ittiğini ve bu gidişe bir çözüm bulunmadığını anlattılar. Varlıklı olanın güçlü, güçlü olanın haklı bulunduğu bir düzeni tarif ettiler.

Her yerde adaletsizliğe uğrayabiliyorsun yani. Nasıl anlatayım bilmiyorum ki. Yani ekonomik bakımdan bir adaletsizliğe uğruyoruz, trafikte adaletsizliğe uğruyoruz, bir kadın olarak onlar kadar yapamıyormuşuz gibi bir bilinçle zaten o adaletsizliğe uğrayabiliyoruz. Biz yapamayız, biz kullanamayız, biz bilemeyiz, biz para harcayamayız, hesap yapamayız. Yani genel olarak böyle bir adaletsiz sistemin içindeyiz maalesef.”

Kadınlar genellikle, hem evde hem de toplumsal alanda “ikinci sınıf” sayılma duygusunu, adalet kavramıyla iç içe anlattılar. Bir türlü hafifletilemeyen bakım yükü, iş hayatında ya da evde yeterli gelire ulaşmada yaşadıkları zorluklar, sonu gelmeyen ekonomik krizde mutfağı dengede tutma sorumluluğu, trafikte karşılaştıkları şiddet derken, kadınlar bir de beceriksiz olarak anılmaktan bıkmış haldeler. Bu bağlamda adalet kavramı yalnızca yargıyı ya da devlet kurumlarını ilgilendiren bir meseleye değil, kadınların hayatlarına eşlik eden bir eksikliğe işaret ediyor.

Çocukların maruz kaldığı adaletsiz durumlar, kadınları en çok yaralayan konuların başında geliyor. Giderek belirginleşen fırsat eşitsizliği çocukların ve ülkenin geleceği açısından kritik görülürken, özellikle eğitim sistemine olan güvensizlik, adaletsizliği anlatırken sıkça değinilen başlıklar arasında yer alıyor. Kadınlar fırsat eşitsizliğini kendi geçmişlerinde de deneyimlemiş oldukları için, yeni nesiller için daha iyi bir gelecek görememek konusundaki kaygıları çok yüksek. Anaokulu çağından itibaren kendini belli eden eşitsizlik; çocukların nitelikli bilgiye, dil eğitimine, yeni nesil eğitim yaklaşımlarına erişimi gibi başlıklar çerçevesinde konuşuluyor ve kadınların bu fırsatlara sahip olamayan çocukların geleceği için endişelenmesine sebep oluyor.

Araştırma: Kadın seçmene göre Türkiye’de adalet yok

Kadınlar için eğitim almak, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini aşabilmelerinin ve kendi ayakları üzerinde durabilmelerinin ön koşulu olarak görülüyor. Ancak hem eğitime erişimdeki hem de eğitimin niteliği bakımından yaşanan fırsat eşitsizliği buna imkan vermiyor. Yüksek eğitimli bile olsa kadınların sistemin içinde yer edinebilmelerinin yolu, yine adaletin sağlanmasından geçiyor. Birçok görüşmeci mülakat sisteminden, kayırmadan, referansların öneminden bahsederken, adaletsizliği sistemde “tutunamamalarının” önemli bir sebebi olarak gösterdi. Kadınlar hem akıntıya karşı kürek çekiyor hem de varmak istedikleri hedefin sistematik olarak kendilerinden uzaklaştırıldığını hissediyorlar.

(Adalet) Yani yine ülkemizde olmayan şeylerden. Maalesef adalet, eğitim ve kadın politikalarını beğenmiyorum. Ekonomiyi de beğenmiyorum. Zaten geriye ne kalıyor soracaksın. Adalet de yani. (…) Yani adaletsizlik… Mesela ben okudum, yüksek lisans yapıyorum ama halen bir kadrom yok. Bakıyorum hani kadrolu olan arkadaşlarıma, benim neyim eksik? Hani çoğu emekli olup gitti. Kendimi sorgulamaya başlıyorum yani, adaletsizlik bu anlamda hani bir şeye tutunamamak.”

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Kadın seçmenin süregelen adaletsizlik duygusunun, kişilere ve kurumlara olan güvenini de sarsmış olduğu görülüyor. Saha araştırmasının yapıldığı tarihlerde de gündemin en üst sıralarında yer alan kadın cinayetlerinin bir sonucu olarak, kadınların “cezasızlık” olarak tanımladığı, suç işlemeyi caydıracak mekanizmaların eksikliği, adalet duygusunu zedeleyen faktörlerin başında geliyor. Kadınlara göre, suçlular ya yakalanamıyor ya da işledikleri suçun niteliğine uygun şekilde cezalandırılmıyor. Hapis cezası alsalar bile salıveriliyorlar veya aynı suçu işleyen iki kişi birbirine denk ve adil bir şekilde cezalandırılmıyor. Görüşmelerde bu durumun kadınların kurumların yanı sıra toplumsal hayatta karşılaştıkları kişilere olan güven duygusuna da zarar verdiği çeşitli örneklerle dile getirildi. Birçok kadın toplu taşımada yanlarında oturan kişinin bir katil olabileceğinden şüphelendiğini, mümkün olduğunca evden çıkmamak, hava kararmadan evine dönmek gibi önlemler alarak kendi güvenliğini sağlamaya çalıştığını anlattı. Kadınlar adalet sistemini can güvenliklerini koruyan bir yapı değil, onu bile isteye tehlikeye atan bir sistem olarak tarif ettiler.

Güvendiğim kurumsal bir yapı açıkçası yok. Ama en güvenmediğin yapı ne dersen kesinlikle yargıdır yani.”

Görüşmelerimizde kadınlar aslında, adaletin olması gereken yerde büyük bir boşluk tanımladılar. Adaletsizliğin yarattığı çaresizlikten, seçeneksizlikten, geleceksizlikten, güven duygusunu yitirmekten yakınırken, çözümü siyasetten beklediklerini ifade ettiler ve adalet kadar temel bir başka kavrama işaret ettiler. Vicdan, kadınlar için, hukukun işlemediği durumda adaleti yeniden tesis edebilecek bir güç ve buna paralel olarak, bir liderde aradıkları en temel değer olarak öne çıktı.

Adalet biraz kişinin vicdanı, aklı ve kalbi. Üçünün bence birleşmesidir adalet.”

Başta vicdan olmak üzere kaybedildiği hissedilen tüm insani değerler, kadınların siyasetten beklentilerinin ve derin bir ihtiyaç duydukları adalet duygusunun yeniden sağlanabilmesine giden yolun ana hatlarını çiziyor. Tanık oldukları adaletsizliğin boyutları karşısında yüreği burkulan farklı yaş, kimlik ve deneyimlerden kadınlar liderlerden beklentilerini dile getirirken, tıpkı çocuklarına yaptıkları gibi, temel insani değerlere odaklanmalarını öğütlediler.

İnsan olmasını beklerim. Yani gerçekten, bakıp belki hep aynı şey, aynı cümle gibi geliyor ama gerçekten insan olmalı. Aslında bir insanın ufacık da olsa bir vicdanı varsa, insanlığı varsa çok başka… Şu anki de ufacık bir insanlık olsaydı belki diğer insanlar için, belki böyle olmayacaktı.”

Seçilenlerden tek beklentim bize insanca bir yaşamın sağlanması.”

Adalet yok bir kere. Adalet yok. Şu an adalet yok. Adalet olması için insanların vicdanlı olması lazım. Vicdanlı olursa, adalet de olur. Adalet yok. Devlette adalet yok, vicdan da yok. Gerçekten yok.”