Tunay Şendal yazdı: Muhalefetin yeni bir konsensüs ihtiyacı

Türkiye’nin demokratik geleceği, muhalefetin demokrasi paydaşlığı ekseninde sergilediği performansla doğrudan bağlantılıdır. İdeolojik farklılıkların gölgesinde şekillenen siyasi mücadele, muhalefetin birleştirici bir demokrasi anlatısı oluşturma kapasitesini zorlamaktadır.

Türkiye’nin siyasi tarihi, demokrasi mücadelesinin inişli çıkışlı bir seyir izlediğini göstermektedir. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, demokratik kurumların erozyona uğraması, muhalefetin rolünü daha da kritik hale getirirken muhalefet, yalnızca iktidarın politikalarını eleştirmekle yetinmeden aynı zamanda demokratik değerleri savunma sorumluluğunu da üstlenmek mecburiyetinde kalmıştır. Ancak bu mücadele, ideolojik farklılıkların yarattığı parçalanmışlık nedeniyle sıklıkla sekteye uğramaktadır.

Muhalefetin heterojen yapısı: İdeolojik çeşitliliğin zenginliği ve engelleri

Türkiye’de muhalefet, tarihsel olarak farklı ideolojik akımlardan beslenmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) sosyal demokrat çizgisi, İYİ Parti’nin milliyetçi duruşu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM) etnik ve kültürel çoğulculuğu savunan yaklaşımı ve diğer küçük çaplı partilerin çeşitli ideolojik pozisyonları, muhalefetin heterojen yapısını oluşturmaktadır. Bu çeşitlilik, bir yandan demokratik tartışma kültürünü zenginleştirirken, diğer yandan ortak bir vizyon oluşturma çabalarını zorlaştırmaktadır.

Örneğin, 2023 genel seçimleri öncesinde Altılı Masa’nın oluşturduğu ittifak, farklı ideolojik grupları bir araya getirme çabası olarak dikkat çekse de bu ittifak, ideolojik farklılıkların gölgesinde ortak bir demokrasi anlatısı üretmekte ve seçmeni ikna etmek hedefinde yetersiz kalmıştır.

Türkiye’deki muhalefetin mevcut stratejisi, genellikle iktidarın politikalarına tepki üzerine inşa edilmektedir. Bu reaktif yaklaşım, muhalefetin proaktif bir vizyon sunma kapasitesini sınırlamaktadır. Toplumun farklı kesimlerini birleştiren bir demokrasi anlatısı oluşturmak yerine, muhalefet partileri, kendi seçmen tabanlarına yönelik söylemler geliştirmeye odaklanmıştır.

Bu durum, muhalefetin demokrasi mücadelesini yalnızca bir siyasi rekabet alanı olarak konumlandırmakta, toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak bir ortak paydanın oluşmasını engellemektedir.

Örneğin; CHP tarafından Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun 100. gününde Saraçhane’de düzenlenen mitinge, Zafer Partisi’nin katılmama kararı alması tepkiyle karşılanmıştır. Her ne kadar Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ‘’Leman’daki münasebetsiz karikatür üzerine çıkan provokasyon ve tepkilerin Saraçhane’ye taşınma ihtimali nedeniyle teşkilatın mitinge katılmamasını istedim’’ şeklinde bir açıklama yapmış olsa da bazı partililerin ‘’davet gelmedi’’ açıklaması, tepkilerin odak noktası olmuştur. Zira demokrasi mücadelesine katılım için bir davetiye gerekmemektedir. Bu mücadele, bireylerin ve toplulukların özgürlük, adalet ve eşitlik ideallerine olan inancıyla şekillenirken herhangi bir resmi çağrıya ihtiyaç duymamaktadır. Öte yandan, mitingin yarattığı toplumsal dalga, iktidarın politikalarına karşı geniş bir direnç potansiyelinin hâlâ var olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, muhalefetin önündeki en büyük sınav, bu enerjiyi kalıcı bir siyasi harekete dönüştürerek ortak bir hedef etrafında konsolide edebilmektir.

Yeni bir demokrasi anlatısının gerekliliği

Türkiye’nin demokratik geleceği, muhalefetin yalnızca iktidarı eleştirmekle yetinmeyen, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir vizyon sunma yeteneğine bağlıdır. Bu vizyon, yalnızca siyasi partilerin değil, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, medya mensuplarının ve yurttaşların aktif katılımını gerektirmektedir.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Demokrasi anlatısı, etnik, dini ve ideolojik farklılıkları aşan bir çerçeve sunmalı, tüm toplumun ortak çıkarlarını gözeten bir dil geliştirmelidir. Toplumun farklı kesimlerinin adalet talepleri, yeni anlatının merkezinde yer almalıdır. Ekonomik eşitsizlikler, sosyal adaletsizlikler ve hukukun üstünlüğü gibi konularda muhalefet, somut çözüm önerileri sunmalıdır.

Demokrasi, yalnızca seçim sandığından ibaret değildir. Muhalefet, yurttaşların karar alma süreçlerine aktif katılımını teşvik eden bir vizyon ortaya koymalıdır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, sivil toplumun desteklenmesi ve dijital demokrasi araçlarının kullanımı bu bağlamda önemli adımları oluşturmaktadır. Bu ilkeler ışığında muhalefet, ideolojik farklılıkları bir kenara bırakarak, demokrasi için ortak bir konsensüs oluşturma yolunda adımlar atmalıdır. Ancak bu süreç, yalnızca siyasi elitlerin değil, toplumun tüm kesimlerinin paydaşlığını gerektirmektedir.

Önce demokrasi istenci

Muhalefet, ideolojik farklılıkları aşan bir demokrasi platformu oluşturmalıdır. Bu platform, hukukun üstünlüğü, özgürlükler ve adalet gibi evrensel değerler üzerine inşa edilirken sivil toplum kuruluşları ve yurttaş inisiyatifleriyle daha yakın iş birlikleri sağlanmalıdır.

Türkiye’nin demokratik geleceği, muhalefetin yeni bir demokrasi anlatısı inşa etme kapasitesine bağlıdır. Keza ideolojik farklılıkların gölgesinde kalan bir muhalefet, demokrasi mücadelesinde başarılı olamayacaktır. Ancak; kapsayıcı, adil ve katılımcı bir vizyon etrafında birleşen bir muhalefet, Türkiye’nin demokratik dönüşümüne öncülük etme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, muhalefetin, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir demokrasi anlatısı oluşturması, yalnızca bir siyasi strateji değil, aynı zamanda bir siyasal/toplumsal ihtiyaç şeklinde değerlendirilmelidir.

Son söz Mahatma Gandhi’den atıfla; “Çeşitlilik içinde birliğe ulaşma yeteneğimiz, medeniyetimizin güzelliği ve sınavı olacaktır.”