CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile söyleşi: “Parti olarak kendimizden eminiz”

Ruşen Çakır’ın konuğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarını değerlenirdi. Tanrıkulu videoda CHP olarak kendilerinden emin olduğunu vurguladı.

Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 12 Ağustos’ta üçüncü toplantısı için bir araya geldi. AKP, CHP ve DEM Parti’nin birer üye daha verdiği komisyonun toplantısına 51 üye de katıldı. Çözüm süreci komisyonunun üçüncü toplantısı yedi saat sürdü.

Sonraki toplantıya şehit aileleri ve gaziler ile Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş davet edilecek. 

Komisyon önümüzdeki hafta 19 Ağustos Salı ve 20 Ağustos Çarşamba günleri çalışacak. 

“Ben iyimserim”

Partisinin komisyon üyesi olan Tanrıkulu, ilk günden itibaren heyecanlı olduğunu belirterek, “Parlamentoda bu sorun çerçevesinde siyasi partiler kendi iradeleriyle, bir anayasa zorlaması olmadan, iç tüzükte tarif edilmemiş bir komisyon çerçevesinde bir araya geldi. Meclis Başkanı da inisiyatif aldı. Bu çok değerli. Türkiye’ye ve dünyaya mesaj veriliyor” dedi. Tanrıkulu, “Ben iyimserim. Bu komisyonun iyi niyetle çalıştığı konusunda düşüncem var” ifadelerini kullandı.

Sezgin Tanrıkulu
Sezgin Tanrıkulu komisyon çalışmalarını Ruşen Çakır’a anlattı

“Biz kendimize güveniyoruz. Ne yaptığımızın da farkındayız”

Tanrıkulu, Çakır’ın “CHP’nin komisyon konusunda herhangi bir endişesi kaldı mı?” sorusunu yanıtladı. Tanrıkulu, “Biz kendimize güveniyoruz. Ne yaptığımızın da farkındayız. Dolayısıyla yurttaşlarımızın endişesini, kaygısını da anlıyoruz. Bu kadar çok baskının yapıldığı, CHP’nin hukuk dışı bir kuşatmayla karşı karşıya kaldığı bir ortamda ve iktidardan gelen bu kuşatmayı da bildiğimiz halde masadayız ama kendimizden eminiz” dedi.

Tanrıkulu siyasetin aynı zamanda bir masa etrafında konuşabilmek olduğunu vurguladı. Sezgin Tanrıkulu, “CHP gibi cumhuriyeti kuran bir siyasi partinin, Türkiye’yi yönetme iddiası ve Türkiye’nin birinci partisi olan bir partinin ‘bu mesele konusunda ben konuşmuyorum, masada olmam’ deme durumu yok.” dedi.

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile söyleşi: "Parti olarak kendimizden eminiz"
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile söyleşi: “Parti olarak kendimizden eminiz” | Sezgin Tanrıkulu komisyon çalışmalarını anlattı

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu dün 3. toplantısını yaptı. Haftaya salı ve çarşamba peş peşe yine toplanacak. İşler nasıl gidiyor? Komisyon neler yaptı? Bundan sonra neler yapacak? Bunu komisyonda yer alan milletvekilleriyle konuşmaya çalışıyoruz. Öncelikle bugün Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile değerlendireceğiz komisyonu. Sezgin, merhaba.

Sezgin Tanrıkulu: Selamlar, sevgiler bizi takip edenlere, izleyenlere.

Ruşen Çakır: Şimdi dün 3. toplantıyı yaptınız. Bayağı 6 saati aşkın sürdü yanlış hesaplamadıysam. Haftaya salı ve çarşamba yeniden toplanacaksınız. Normalde haftada bir gün diye konuşulmuştu ama haftaya istisnai bir durum olacak. Önce genel bir girizgâh yapalım. Nasıl gidiyor?

Sezgin Tanrıkulu: Şöyle ifade edeyim, ben ilk günkü toplantıda da ifade etmiştim heyecanlı olduğumu. Zira ilk defa yani parlamentoda bu sorun çerçevesinde siyasi partiler kendi iradeleriyle yani bir anayasa zorlaması olmadan, iç tüzükte tarif edilmemiş bir komisyon çerçevesinde kendi kararlarıyla bir araya geldiler, işte Meclis Başkanının da inisiyatif almasıyla. Bu çok değerli bir şey gerçekten. Yani komisyonun kendisinin bu sorun çerçevesinde toplanmış olması, bu kadar siyasi partinin bir araya gelmiş olması ve parlamentodan Türkiye’ye ve dünyaya mesaj vermeleri önemli bir şey. Tabii ki 3. toplantıda da mesafe alınıyor bu sorun çerçevesinde. Ben iyimserim ve sonuçta bu sorunun en azından ilerlemesi ve bir noktaya bağlanması konusunda bu komisyonun iyi niyetle çalıştığı konusunda bir düşüncem var benim.

Ruşen Çakır: Peki, şu anda orada Meclis’te var olan partilerden, grubu olan partilerden sadece İYİ Parti katılmadı. Onun dışında tek milletvekili olan partiler bile temsilci yolluyor. Yani İYİ Parti dışında bir eksik yok. İYİ Parti’nin olmamasını nasıl değerlendiriyorsun?

Sezgin Tanrıkulu: Bence olması lazımdı. Yani sonuçta burası böyle her siyasi partinin kendi hukuku bakımından kendisini bağlayıcı kararların alınacağı bir mecra değil. Dolayısıyla İYİ Parti de bulunurdu, sonuçta bu komisyonun neden olmaması gerektiğini komisyonda anlatırdı veya işte mesela önümüzdeki hafta itibarıyla şehit ve gazi yakınlarına ilişkin dernekler, federasyonlar ve kurumlar gelecekler. Yani onlara mesela kendi görüşlerini direkt anlatırlardı. Niye bu komisyon gereksizdir? Niye siz buraya geldiniz? Bunu anlatırlardı. Fakat olmamaları… Yani parlamentoda her kurumda olacaksınız, her yerde olacaksınız ama bu komisyonda olmayacaksınız. Bence bunun bir izahı yok. Tabii kendileri izah ediyorlar bunu da ama bence makul bir şey değil. Türkiye’nin bu meselesi, biz öteden beri yani sen de iyi takip eden en azından bizi takip eden birisi olarak ve yakından takip eden birisi olarak biliyorsun, öteden beri şunu söyledik; ‘‘Bu mesele, siyasi partiler arasındaki bir rekabet, birbirini yenme, haksız çıkarma meselesi olmaktan çıkmalı’’ demiştik öteden beri ve ‘‘Bunun yeri de parlamentodur. Şeffaf, açık bir biçimde, mümkün olduğu kadar açık, mümkün olduğu kadar şeffaf bir biçimde konuşulmasıdır’’ dedik. Vallahi ilk defa bu yapılıyor yani. Sonuçta dün 36 milletvekili konuştuk. 36 milletvekili… Bu önemli bir şey ve herkes de kendi özgün görüşlerini yapıcı bir şekilde anlattılar sonuçta. Görüşler arasında farklılıklar var ama oradan bir oy birliğiyle de sonuçta yine bir sonuç çıktı. Yani Meclis Başkanı dinledi hepsini. Ondan sonra siyasi parti temsilcileri bir araya geldi ve bir sonuç çıkardı ortaya. Budur zaten mesele. Eğer konuşmazsak bu meseleyi, kendi önceliklerimizden vazgeçmezsek nasıl çözeceğiz? Bakın, dünyanın devam eden en uzun süreli, maliyeti en ağır, travması en büyük, sadece bir coğrafyada, bir ülkenin sınırlarında değil, bir bölgede devam eden bir sorundan bahsediyoruz biz aynı zamanda. Yani bizim ne yaptığımızın Türkiye’nin farkında olması lazım. Buna karşı çıkanların da farkında olması lazım. Ben şöyle düşünüyorum; vallahi en fazla gürültü çıkartanlar ve ses çıkartanlar canı yanmamış olanlar. Bu meselede hiç canı yanmamış olanlar en fazla karşı çıkanlar. Burada ne yaptık biz, üç günde yani üç toplantıda ne yaptık? Konuştuk sadece, bir araya geldik. Nasıl bir araya gelirsiniz? Nasıl gizli toplanırsınız? MİT Müsteşarı gelmiş. MİT Müsteşarı, yani sonuçta bir MİT mensubuyla tanıştığında ya da görüştüğünde bir cumhuriyetin yurttaşları, adam sana diyor mu ‘‘Ben MİT mensubuyum, istihbaratçıyım’’ falan? Sosyal ilişkinde bile söylemiyor. Herkes diyor ki, ‘‘Ne konuştunuz?’’ Tamam da kardeşim yani sonuçta bir kan davasında bile, kan davasında iki aşiret arasında, iki aile arasında bir mesele çözülmeye başlandığı zaman onun mahrem tarafı var. Aracılar gider, gelir, konuşur, bilmem ne olur. Ne istiyorlar, ne veriyorlar, ne yapıyorlar falan. Burada bir şey istendiği yok, bir şey verildiği yok. Müsteşar gelmiş, MİT Başkanı gelmiş, Ortadoğu’daki gelişmeleri anlatmış, örgütün bugünkü durumunu anlatmış, Türkiye’nin güvenlik güçlerinin bugünkü durumunu anlatmış. “Ben bir devletin memuru olarak sizlere bunu anlatıyorum. Siyasi kararlar size ait.” demiş.

Ruşen Çakır: Peki, burada şunu sorabilir miyim? Şimdi kapalı oturum meselesi orada da dile getirildi. Şunu sormak istiyorum. Olayın bütün yönlerine yıllardır vakıf birisi olarak Sezgin Tanrıkulu, o oturum mesela açık olsaydı, kamuya açık olsaydı çok böyle milletin ağzını açacağı şeyler konuşuldu mu? Yani ne konuşuldu diye sormayacağım, orada bir protokol gereği kapalı oldu ama anladığım kadarıyla çok da böyle size, oradaki üyelere yani komisyon üyelerine çok derin devlet sırları falan da verilmemiştir diye tahmin ediyorum.

Sezgin Tanrıkulu: Şöyle, 84 Ağustos’ta bu Şemdinli ve Eruh baskınlarıyla bu meselenin silahlı yönü başlamıştır. Ben de 84 Ağustos’ta Diyarbakır Barosu’nda avukatlık stajına başladım. O zamandan bu zamana takip eden, bilen birisiyim. Ben tatmin oldum. Yani verilen bilgiler benim açımdan önemliydi. Bu işi medyadan takip eden, açık kaynaklardan takip eden birisi olarak söylüyorum ben. Ben şimdi milletvekiliyim. Ben çizilen tablodan, Türkiye, Ortadoğu, dünya, Türkiye’nin bulunduğu durum tablosundan kendi adıma tatmin oldum ve parlamentonun bir tutum almasının gerekli olduğuna inandım.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi şunu bir sorayım genel olarak. Şu ana kadarki ikinci toplantıda esas olarak siz bakanları ve MİT Başkanı’nı dinlediniz ama 1. ve 3. toplantıda üyeler konuştu. Ben oralardaki tutanaklara falan da baktım. Herkes sırayla söz alıyor vesaire. Şu ana kadar pek bir tartışma görmedim. Ben mi atlıyorum, yoksa genellikle herkes içini döküyor gibi bir hâl mi var şu ana kadar?

Sezgin Tanrıkulu: Yok. Yani herkes bulunduğu yerden, gerçekten bulunduğu yerden… Yani siyasi partiler özenle seçmişler orada temsil edecek siyasi aktörlerini. Bu, bütün siyasi partiler bakımından böyle. Yani bu meseleye vakıf ve sonuçta kendi bulundukları bölgelerde, yerlerde temsil ve anlatma gücü olan siyasi aktörleri seçmişler. Dolayısıyla böyle konudan habersiz insanlar orada yok. Milletvekilleri bakımından söylüyorum. Ve bu işin vahametini bilen ve çözülmesi gerektiği konusunda karar sahibi olan insanlar orada. Dolayısıyla sonuçta orada bulunan milletvekilleri etkili oldukları çevrelerin önceliklerine önem vererek görüşlerini ortaya koyuyorlar. Önceliklerini sıralıyorlar. Dolayısıyla bunların bir takvim dâhilinde ele alınıp bir şeye bağlanması lazım. Dün yapılan da oydu zaten. Yani sonuçta siyasi partiler, işte AK Parti veya Cumhuriyet Halk Partisi, “Bizim görüşlerimiz budur.” falan dediler ama sonuçta AK Parti’den en az 15 milletvekili konuştu ayrıca. Yani sonuçta Grup Başkanvekili konuştu en önde ama 15 milletvekili konuştu. CHP’den de 10 milletvekili konuştu. Yani partinin ortaklaştığı görüşün dışında neye önem verilmesi gerektiği, nasıl olması gerektiği konusunda herkes kendi özgün görüşünü söyledi. Bunlar çok değerli gerçekten, bana göre çok değerli. Yani biz orada sivil toplum temsilcileri değiliz sonuçta. Birbirimizi bağlayan ve birbirimizin ahlakını ve vicdanını temsil ettiğimiz, teslim ettiğimiz hukukumuz var. Demişiz ki, bu komisyonun alacağı kararlar sonuçta genel kurulda, parlamentoda değiştirilmeden kabul edilecek demişiz. Yani siyasi partilere bu yükümlülüğü vermişiz aynı zamanda.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Ruşen Çakır: O, öyle mi gerçekten? Yani bu çok önemli bir husus. Şimdi sizin orada çıkaracağınız, karara bağlayacağınız, nitelikli çoğunlukla mutabık olduğunuz metinler, diyelim ki yasa tasarıları komisyonlardan falan değiştirilmeden mi geçecek? Yoksa orada…

Sezgin Tanrıkulu: Evet. Yani sonuçta bu komisyon parlamentonun bir iç tüzük uyarınca kurulan komisyonu değil. Bir araştırma komisyonu değil. Sonuçta Meclis Başkanı’nın inisiyatifiyle kurulan, Meclis teamüllerine göre siyasi partilerin kendi hukuklarına teslim ettiği bir komisyon. Yani herkesin bir ahlakı var sonuçta. Hani ikimiz dostuz. Ben senden borç para aldım. Yani inkâr edebilir miyim senden borç para aldığımı? Yani sonuçta insan değilimdir senden aldığım parayı inkâr edersem. Bu komisyon da öyle bir şey yani. Kişisel ilişkilerden hareketle söylüyorum. Yani sonuçta orada bir ahlâk çerçevesinde bir araya gelmişiz. ‘‘Bu meseleyi konuşacağız, ortaklaşacağız. Ortaklaştığımız konu genel kurula geldiği zaman da siyasi partiler bu mutabakatın dışına çıkmayacak’’ demişiz.

Ruşen Çakır: Ama Sezgin şöyle bir şey var.

Sezgin Tanrıkulu: ‘‘Çıkılırsa eğer Meclis Başkanı müdahale edecek, onu geri çekecek’’ demişiz.

Ruşen Çakır: Şimdi, Türkiye’de başkanlık sistemi var. Siz orada çalıştınız, ettiniz, bir şeye vardınız ve diyelim ki Beştepe oradaki bir hususu beğenmedi ve AK Parti grup başkanına ‘‘bunu değiştirin’’ diye talimat verdi. Olmayacak mı yani? Değişmeyecek mi?

Sezgin Tanrıkulu: Olmayacak. Bence olmayacak. Yani sonuçta Recep Tayyip Erdoğan da tabii ki siyasetçidir. Kendi siyasi öncelikleri var falan ama yani sonuçta orada da bir parlamento var. Elinin tersiyle iteceği bir pozisyon olmaz, olamaz yani. Ben öyle düşünüyorum. O zaman sürsün savaş yani. Sürsün çatışma, sürsün ölüm yani sonuçta. Bunun sabıkası siyasi partiler bakımından da ağır olur. Milletvekilleri bakımından da ağır olur. Yani sabıka kaydı sadece işte savcılıktan alınmaz. Bir mahkûmiyet kararı mahkemeden alınmaz. Buradan çıkacak sonuçlara uymama siyasi partiler bakımından onların siciline işlenecek en büyük sabıkadır.

Ruşen Çakır: Peki, nerede işler kritikleşecek? Olaylar somuta indiğinde, mesela yeni yasa çıkarılması söz konusu bildiğim kadarıyla. Var olanların değiştirilmesinden ziyade yepyeni bir durum olduğu için yepyeni yasaların çıkarılması söz konusu olacak. Herhâlde dananın kuyruğu buralarda kopacak. Öyle değil mi? Şöyle bekleniyor. Devlet bu süreci hazırlarken birtakım şeyleri taslak olarak herhâlde ilgili birimler hazırlamıştır ve muhtemelen onlar sizin önünüze gelecek ve siz onların üzerinden tartışacaksınız ve bir mutabakata varacaksınız gibi bir beklenti var.

Sezgin Tanrıkulu: Şöyle, her siyasi partinin kendi hazırlığı da var. Mutlaka bu işi başlatanların, sürdürenlerin, yani devletin de sonuçta çeşitli kurumlar aracılığıyla yaptığı çalışmalar var. Yani öyle ifade de edildi zaten ilgili bakanlar tarafından. Ama sonuçta her siyasi partinin de kendi çalışması var. Biz bu meseleye sadece bir silah bırakma, silahsızlanma, entegrasyon süreci olarak bakmıyoruz. Aynı zamanda bir demokratikleşme süreci olarak bakıyoruz. Kürt meselesinin Türkiye’nin demokrasi sorunundan bağımsız çözülemeyeceğine inanıyoruz. Dolayısıyla bizim aynı zamanda eş zamanlı yürüyecek bir demokratikleşme ile ilgili taleplerimiz var. Dün mesela işte infaz yasası, yani böyle âdil bir infaz yasası, ondan sonra işte gerçekten de bu çatışmadan büyük zarar görmüş şehit, gazilerin talepleri konusundaki yasalar konusunda neredeyse bir mutabakata varıldı bu konuşmalardan. Yani bu yasaların da silah bırakma yasasıyla birlikte öncelikle çıkması gerektiği noktasında bir mutabakata varıldı. Kayyum yasası bunlardan bir tanesi mesela. Dolayısıyla içerik ne olur? İşte infaz yasası, cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların durumu, onlar konusunda her siyasi partinin görüşleri var. Birbirine yakın ve uzak olan görüşleri var. Ben o konularda da bakın altını çizerek söylüyorum, siyasi partilerin kesinlikle asgari zeminde uzlaşacakları görüşündeyim. Yani öyle büyük bir tartışmanın… İnsanlar, yani örgüt “silah bırakacağım” diyor. Biz “bırakmayın” mı diyeceğiz, yani ne diyeceğiz? Sonuçta eylem yapanlar var, üst düzey yöneticiler var. Türkiye’ye gelmek isteyenler veya gelmek istemeyenler var. Tabii ki bunlarla ilgili olarak ne olup ne olmadığı falan konuşulacak ama bir mutabakata varılacak. Eğer örgütün kendisi silahsızlanma, kendisini feshetme, Türkiye’de silahlı faaliyet yürütmeme kararı almışsa buna uygun bir yasal zemin de oluşur parlamentoda. Buna yurttaşlarımızın neredeyse tümü, yani kahir çoğunluğu da destek verir zaten sonuçta.

Ruşen Çakır: Peki, son olarak şeyi sorayım. CHP’nin üzerinde bayağı bir baskı vardı komisyona girmesin diye ve şimdi biraz azalmakla beraber hâlâ CHP’ye yönelik eleştiriler dışarıdan çok var malum. CHP bu meseleyi artık hâlletti mi? Yani CHP’nin komisyon konusunda herhangi bir endişesi vesairesi kalmadı mı? Bitti mi o şey?

Sezgin Tanrıkulu: Biz kendimize güveniyoruz gerçekten, ne yaptığımızın da farkındayız. Dolayısıyla yurttaşlarımızın endişesini, kaygısını da anlıyoruz. Bu kadar çok baskının yapıldığı, CHP’nin hukuk dışı bir kuşatmayla karşı karşıya kaldığı bir ortamda ve iktidardan gelen bu kuşatmayı da bildiğimiz hâlde masadayız ama kendimizden eminiz. Dolayısıyla siyasette, aynı zamanda da bir masa etrafında konuşma becerisini göstermek de siyasettir aynı zamanda. Bir de içinden geçtiğimiz bu durum, yani CHP olarak içinden geçtiğimiz bu durum geçicidir. Sonlanacak yani, bu ilelebet devam edecek bir şey değil. Ama Türkiye’nin Kürt meselesi bugünün meselesi değil. Yani geçtiğimiz yüzyıldan devraldığımız, bugüne kadar taşınan bir meseledir. CHP gibi, yani cumhuriyeti kuran bir siyasi partinin ve Türkiye’yi yönetme iddiası olan ve Türkiye’nin birinci partisinin bu mesele konusunda “Ben konuşmuyorum, masada olmam.” deme durumu yok. Yani biz bu meseleyi nasıl çözme iddiasında olduğumuzu da masada gösteriyoruz zaten sonuçta. Bakın iddia ediyorum, en hazırlıklı parti de orada oturan siyasi partiler bakımından söylüyorum, mübalağasız, yani bu kimlikle söylemiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Ruşen Çakır: Peki, o zaman şöyle anlıyorum, son olarak; CHP şu ana kadarki gidişattan memnun ve komisyonun geleceğine de umutlu bakıyor diye görüyorum.

Sezgin Tanrıkulu: Şöyle, yani biz kendimizden eminiz. Ne yaptığımızı da biliyoruz. Sonuçta Türkiye’nin bu Kürt meselesini, Türkiye’nin demokrasi meselesi ile birlikte parlamentoda çözülme iddiasında olan bir siyasi parti olarak çözüme zorluyoruz gerçekten. Masadan kaçamayacakları, demokratikleşmeden kaçamayacakları açık ve şeffaf bir ortamda zorluyoruz. Bundan daha iyi bir şey olamaz yani bence bu siyasi ortam içerisinde. Şimdi yüz binlerce insan bizi izliyor, takip ediyor parlamentoda ve dün infaz yasasını konuştuk. Bakın infaz yasasını, tutuklamaların nasıl insanları mağdur ettiğini, yargı mağduriyetinin neye yol açtığını konuştuk. Sonuçta neredeyse mutabakata yakın bir görüş oluştu orada. Bu önemli bir şey. Her siyasi partinin görüşü var bu konuda ama mutabakata yakın bir görüş oluştu orada. Eğer olmasa bunlar konuşulamayacaktı. Yani sonuçta Milliyetçi Hareket Partisi görüşünü söyleyecekti, DEM görüşünü söyleyecekti, CHP görüşünü söyleyecekti; o görüşler her siyasi partinin kendisinde kalacaktı. Ama orada bir siyasal sürece, bir yasama sürecine dönüşecek bir çalışma yapıyoruz. Bu bakımdan önemli ve değerli.

Ruşen Çakır: Evet, Sezgin Tanrıkulu, çok teşekkürler yayınımıza katıldığın için. Çok sağ ol. Bakalım, umarız buradan ciddi, olumlu, Türkiye’nin hayrına bir sonuç çıkar diyelim. Kolay gelsin. İyi günler.

Sezgin Tanrıkulu: Çok teşekkürler. Selamlar, sevgiler.

Ruşen Çakır: Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Cumhuriyet Halk Partili üyelerinden Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu komisyonun çalışmalarını ve partisinin bu komisyon çalışmalarına ve geleceğe nasıl baktığını anlattı. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.