Operasyonlardan, direnişlerden, bölgemizdeki gelişmelerden eninde sonunda bir sonuç hasıl olacak. Çok şey değişecek. Sahne toz-duman. Ortalık durulunca kimin ayakta kalacağını, o toz bulutunun arasında bugünden görmek pek mümkün değil. Ancak kritik yol ayırımına hızla yaklaşıyoruz. Herkes uzatmaları oynuyor.
Saray oyunu “ya hep ya hiç” mantığı ile götürüyor. CHP sadece direniyor. Asıl can yakıcı sorunlar ise bu ölümüne savaşın dışında heyula gibi büyüyor.
Karşılıklı etkileşim içinde sonuç doğuracak ve gideceğimiz istikameti belirleyecek üç ana aks var. Birincisi Suriye gölgesinde Çözüm Süreci, ikincisi Saray’ın CHP’ye karşı açtığı savaş; üçüncüsü ise Can Holding olayı ile patlayan Saray iktidarının çelik çekirdeği içinde ölümüne tırmanan Erdoğan Sonrası güç mücadelesi.
Bu üç ana aksın dönüş ivmesi ile Türkiye meçhul bir yöne doğru gidiyor.
Çözüm olmazsa OHAL
Uluslararası aktörlerin devrede olduğu en temel sorun alanı Çözüm Süreci. Bu aksı, iç politikadaki iktidar muhalefet rekabetini kollayarak yöneten MHP. Şayet Suriye’de Şam Hükümeti ile SDG arasındaki gerilim tırmanır, Türkiye fiilen çatışmaya dahil olursa, o zaman güç tamamen Saray’a geçecek. Çözüm Süreci yeniden rafa kaldırılacak. Kürt siyaseti kontrolü kaybederse içerde şiddet yüklü toplumsal protestolar yükselecek. Provokasyonlara açık bu hengamede, OHAL’e geçişin şartları olgunlaşacak. OHAL ilan edilirse, CHP’ye yönelik yargı operasyonlarına gerek kalmadan demokrasi ve hukuk düzeni belirsiz bir tarihe kadar askıya alınacak.
Suriye’den gelen SDG ile SMO arasında çatışma haberleri hayra alamet değil. Türkiye bütün ağırlığını Şara’dan yana koyarak, SDG’yi etkisiz hale getirmeye çalışıyor. İsrail ve ABD dururken, Türkiye Şam’ı Suriye’nin tek patronu haline getiremez. Şam’ın gücü, çatışmaları önleyemiyor. İsrail gerilimi kaşıyor. Ankara’nın hesabında, Türkiye’nin çıkarlarını koruma adına açık bir hata var. Suriye Kürtleri, bugüne kadar Türkiye’nin sahadaki doğal ortağı haline gelmeliydi. İçerde Çözüm Süreci’nin yürümesi bu ilişkiye bağlıydı. PYD’nin karşısında yer alan ENKS’nin, yani Barzani’ye yakın duran Kürtlerin Türkiye himayesinde Şam’la görüşmeler yapmaları kafaları karıştırıyor.
NATO’nun mutemet temsilcisi Hikmet Çetin’in Bahçeli ile görüşmesinin, sonrasında Feti Yıldız’ın mukabelede bulunmasının konusu kesinlikle Suriye olmalı. Saray’dan TSK’ya silahlı müdahale baskısı var. Türkiye Suriye’de Kürtlerle, Şam adına savaşa girerse, bölgede ele geçirdiği bütün fırsatları kaybeder. Devlet Bahçeli’de tecessüm eden Devlet Aklı, bu çılgınlığı engellemeye, hiç olmazsa dengelemeye çalışıyor.
Sinir uçları kaşınan Kürtler, vaziyetin farkındalar. Bu yüzden sakin ve sabırlı davranıyorlar.
Yargı sopası kırıldı
Kayyım operasyonlarında Saray’ın yargı sopası kırıldı; kırık sopayı kullanmakta ısrar ederlerse saçmalığın dozu dışında hiçbir şey tırmanmayacak.
YSK kararı üzerine binen Ankara Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davayı reddetmesi, sadece yargının bir iktidar sopası olarak sınırlarına dayandığını ve artık işe yaramadığını gösterdi.
Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, sadece Kent Uzlaşısı yüzünden cezaevinde idi, hakkında yolsuzluk iddiasıyla soruşturma açılmamıştı. Esenyurt Başkanı Ahmet Özer, Kent Uzlaşısı suçlamasından tahliye edilince, Şahan’ın da tahliyesinin önü açılmıştı Savcılık hemen harekete geçip, Şahan’ı diğer belediye soruşturmalarına dahil etti ve tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk etti. Hatırlarsanız Osman Kavala da beraat etmişken yeni bir soruşturma ile yeniden tutuklanmıştı. Savcılığın ana saikinin hukuka uygun bir soruşturma yürütmek değil, Şahan’ı içerde tutmak olduğu ayan-beyan ortada. Bu yargı entrikaları ile Türkiye’de hukuk devletinin var olduğunu nasıl ileri sürebilirsiniz.
Adalet dediğimiz hassas terazi çok zorlanıyor, Adalet mabudesi Themis’in kılıcı bile kırılmış durumda.
Saray’ın içindeki savaş
Tarih’te bütün monarşilerde, iktidar savaşı, kral ölmeden başlar. Bizde Yavuz gibi cevval adamlar, tahttaki daha ölmeden iktidarı ele geçirmek için harekete geçer.
Bizans’ta saray içi hizipler arasında savaş kızıştı. 2019’da İstanbul’da seçimi tekrarlatanlar, Rezzan Epözdemir’i ve Can Holdin’i hedef alanlar savaşı tırmandırmaya geçmiş görünüyor. Siyaseti çekiçle, baltayla, gerektiğinde buldozerle yapan bu şımarık ekibin, Saray’ın itibarını ve gücünü zaafa uğratmaları hiç umurlarında değil. O yüzden eteklerinde biriktirdikleri bir yığın taşı, siyasetin tam göbeğine atmalarını bekleyebilirsiniz.
Karşı tarafta, oyundan düşürmeye ve yok etmeye çalıştıkları rakipleri ise ellerinde fiili iktidar gücü ile tetikte bekliyor. “Bizi ilgilendirmez” demeyin. Bu savaşta henüz asıl bombalar atılmadı. Bu rekabetin Saray’ın CHP’ye açtığı ölümüne savaş kadar yıpratıcı ve iktidar denklemini değiştirici etkileri olabilir.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Kayyım atamaları hem CHP’ye hem de Saray içindeki bu karşı hizbin arkasındaki sermayeye yapılıyor. Her ikisinde de sopa olarak yargı kullanılıyor. Küçük Çekmece savcılığının öne çıkmasına ve İstanbul’un göbeğinde polisin değil jandarmanın baskın yapmasına dikkat etmelisiniz.
Çekiç ve çivi hikâyesini hatırlayın.
Sokağın gücü
Özgür Özel, sivil itaatsizlik eylemleri tehdidini tekrarladığına göre, CHP’nin pasif direniş yöntemleri ile sokağa hazırlandığını düşünebilirsiniz.
Nepal’de iktidarı terbiyeli maymuna çeviren, Fransa’nın altını üstüne getiren sokak eylemlerini dikkate alınca, sanki sonuç alıcı bir yol gibi görünüyor; ama hiç de öyle değil.
OHAL şartları oluşturmak için iki yol var. Birincisi, Suriye’de TSK ile SDG arasında sıcak çatışmaların yaşanması üzerine, Kobani olayları gibi Kürtlerin sokağa dökülmesi. İkincisi, Gezi olaylarındaki gibi Türkiye’ye yayılan yaygın protesto eylemlerinin kontrolden çıkması. Her ikisi de küçük provokasyonlarla, OHAL’in gerekçesi olarak kullanılabilir.
Ama, hiç de düşünüldüğü gibi olmaz.
Halk çok sıkışmış vaziyette. Ekonomi bürokratları sıkılaştırmanın süreceğini vurguluyor. “Sıkılaştırma”, “kemer sıkma”nın teknik ifadesi. “Kemer sıkma”, açlıktan kilo kaybedenlerin, midelerindeki boşluğu bastırmak için kemerlerin daraltılması anlamına geliyor.
Toplumda biriken basınç çok yüksek.
Eğer sokak protestoları başlarsa, iktidar bu eylemleri durduramaz, CHP veya DEM kontrol edemez. İktidarın Gezi’nin başlarında yaşadığı paniğin benzeri, sonunu getirebilir. Çok kan dökülür, çok acı yaşanır. Hiç kimseye faydası olmaz; astarı yüzünden çok pahalıya patlar. Herkes kaybeder.
Benim yaptığı en kötü ihtimali nazara vermek.
İktidar değişimine doğru giden nehir yatağında, alan daraldı ve akış hızlandı. Güz başladı. Meyveler olgunlaştı. Sabırla bekleyin, hepsi teker teker kucağınıza düşecektir.
Selim ve salim akla, sükunete ve bol bol sabra ihtiyacımız var.