Ruşen Çakır yorumladı: Muhalefetin muhalefete muhalefeti

muhalefet

Ruşen Çakır, “Muhalefetin muhalefete muhalefeti” başlıklı yayınında Meclis açılışında çekilen fotoğraflar üzerinden alevlenen muhalefet içi tartışmayı değerlendirdi. Çakır, DEVA ve Gelecek Partisi’ne yönelen tepkilerin, 2023 seçim yenilgisinin öfkesinden beslendiğini ve Özgür Özel’in bu gerilimi yatıştırmaya çalıştığını söyledi.

Ruşen Çakır, Meclis açılışında servis edilen fotoğraflar üzerinden muhalefet içinde yaşanan tartışmaları ele aldı. Çakır’a göre bu kareler, “Cumhurbaşkanlığı tarafından özenle servis edildi” ve özellikle CHP’ye yakın çevrelerde büyük bir rahatsızlık yarattı. Çakır, Özgür Özel’in “muhalefetin muhalefete muhalefeti dönemini kapattık” açıklamasını da bu atmosferin sonucu olarak değerlendirdi.

DEVA ve Gelecek’e öfke: 2023’ün gölgesi

Çakır, fotoğrafların muhalefet içindeki ayrışmaları yeniden görünür kıldığını belirtti:

“Fotoğraflarda Erdoğan’ın yanında Davutoğlu ve Babacan’ı gören muhalefet çevreleri, 2023 seçimlerinin kaybedilmesini hatırladı. Bu partilerin beklenen katkıyı vermediği ve CHP listelerinden milletvekili aldığı hafızalarda tazelendi.”

Çakır, DEVA Partisi’nin konuyu “fazlasıyla ciddiye aldığını”, Ali Babacan’ın muhalif medya ve sosyal medyayı suçladığını aktarırken; Gelecek Partisi’nin “daha yumuşak bir açıklama”yla geçiştirdiğini belirtti. İYİ Parti’nin ise “fotoğrafın içinde gündüz yer alıp akşam uzaklaşarak” tartışmayı ucuz atlattığını söyledi.

DEM Parti’ye yönelen eleştirilerin de abartılı olduğunu vurgulayan Çakır, “DEM yetkilileri yüksek sesli açıklamalardan kaçındı ama tabanlarında bu fotoğraflar rahatsızlık yarattı” dedi.

Özgür Özel gerilimi yatıştırmak istiyor

CHP lideri Özgür Özel’in, bu tablo karşısında muhalefet partileriyle iletişim kurarak tansiyonu düşürmeye çalıştığını belirten Çakır, şu yorumu yaptı:

“Özel, hem fotoğrafların yarattığı öfkenin farkında hem de muhalefet içi çatışmanın 19 Mart direnişiyle kurulan moral üstünlüğü zedeleyeceğini biliyor. Bu yüzden ‘muhalefetin muhalefete muhalefetini durduralım’ çağrısı yaptı.”

Ruşen Çakır, muhalefetin yaşadığı bu iç gerilimin Erdoğan’ın stratejisinin bir sonucu olduğuna dikkat çekerek şu tespiti yaptı:

“Bazı partiler artık sadece Cumhur İttifakı içinde yer almamalarıyla ‘muhalif’ sayılıyor. Buna karşın 19 Mart’tan beri güçlü bir toplumsal muhalefet tabanı var ve bu taban, kurumsal siyasetten daha kararlı bir şekilde inisiyatif alıyor.”

Çakır, son olarak “fotoğraflar unutulmayacak” diyerek, bu tartışmaların muhalefetin geleceğini şekillendirecek bir döneme işaret ettiğini söyledi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Videonun tam metni:

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Çarşamba günü Meclis’in açılışında yaşananlar, daha doğrusu fotoğraflar, özellikle muhalefetin gündemini çok ciddi bir şekilde meşgul ediyor. İktidar da bundan herhâlde keyif alıyor. Zaten şu ortaya çıktı: Akşamki resepsiyonda fotoğraflar Cumhurbaşkanlığı tarafından seçilmiş ve servis edilmiş. Onu Özgür Özel dün açıkladı. Ben açıkçası orada gazetecilerin çektikleri fotoğraflar olduğunu düşünüyordum ama bunlar Cumhurbaşkanlığının fotoğrafçıları tarafından çekilmiş ve Cumhurbaşkanlığı tarafından servis edilmiş. Hatta Özgür Özel diyor ki: ‘‘Herkesin normal bir şekilde yapabileceği şeyler, görüntülerden hareketle bunu durdurmak lazım. İçeride bulundurulan tek kamera ve tek fotoğraf makinesi varken özenle seçilmiş en insani gülüşlerin, duruşların, hepimizin başına gelebilecek birtakım talihsiz bakışların özellikle kimler tarafından çekildiğini, Cumhurbaşkanlığı fotoğraf servisinin ne özenle yaptığını hep birlikte gördük.’’ Bu, tartışmayı başka bir yere taşıdı.

Zaten bu yayının başlığını da Özgür Özel’den apardım: ‘‘Rahatsız oldu. Muhalefetin muhalefete muhalefeti dönemini kapattık biz,’’ dedi. Çünkü o fotoğrafların çıkmasıyla beraber özellikle CHP’ye yakın kesimlerin içerisinden fotoğraf karesine giren partilere, parti liderlerine yönelik çok yoğun bir eleştiri geldi. DEM Partililere ayrı geldi, Gelecek ve DEVA Partisi’ne ayrı geldi. Gündüzkü fotoğraf karesine girip akşam girmeyen İYİ Parti biraz ucuz kurtardı, diyelim. Saadet Partisi de vardı uçta bir yerde, DEM Partililerin yanında. Ona çok fazla bir şey söylenmedi anladığım kadarıyla, benim gözlemlerime göre. Ve bunun ardından Gelecek Partisi yazılı bir açıklama yaptı ama DEVA Partisi bu olayı çok ciddiye aldı. Ali Babacan katıldığı bir canlı yayında bu konuda muhalefeti, muhalif medyayı ve muhalefet trollerini suçladı. DEVA Partisi milletvekillerinden bazıları sosyal medyada benzer sert çıkışlar yaptılar. Hatta gördüğüm bir gençlik kollarından sorumlu kişi de DEVA Partisi’nin gençleri bunun hesabını soracak gibi bir paylaşımda bulundu. DEVA bunu çok daha fazla
ciddiye almış, bunu görüyoruz.

Bir diğer ciddiye alan da tabii ki Özgür Özel. Biz, birçok kişi, CHP’nin oraya gitmeyip o fotoğraf karesinde olmamakla çok fazla kazanç elde edebileceğini söyledik. Özgür Özel de herhâlde bunun farkında ama bir diğer yandan muhalefet partilerini karşısına almak da istemiyor. Çünkü daha çok şey yaşanacak. Mesela bir yeni anayasa iddiası var. Bu yeni anayasa iddiasında zaten muhalefet içerisinden fotoğrafı görenlerin büyük bir kısmı da bunu Erdoğan’ın yeni anayasa için kendisine ‘‘destekçi devşirme gayreti’’ olarak yorumladılar. Dolayısıyla Özgür Özel dedi ki: ‘‘Muhalefetin muhalefete muhalefetini durduralım, bunları kapatalım. İnsanlık hâli, olur böyle şeyler,’’ dedi ve yaptığı açıklamada şunu da gördük ki hepsini, muhalefet parti liderlerini arayıp konuşmuş. Belli ki bu konuda konuşmuş. Şimdi Özgür Özel’in bu yaptıklarını anlamak çok mümkün, anlaşılır. Durup dururken muhalefet partilerini ya da aslında bunlara ‘‘muhalefet partisi’’ demek yerine ‘‘iktidarda olmayan,’’ ‘‘Cumhur İttifakı dışı partiler’’ diyelim. Çünkü kimin neye muhalif olduğu biraz karıştı. Örneğin 19 Mart’tan bu yana yaşanan süreçte CHP’nin yanında açıkça baştan sona duran kimler vardı sorusunun cevabı biraz karışık. Dönem dönem destekler oldu ama çok aktif bir şekilde başından sonuna CHP’ye destek veren muhalefet partisi ben bilmiyorum. Hatta hiç vermeyen, mesela Gelecek Partisi’nin hiç verdiğini görmedim, herhangi bir şekilde verdiğini görmedim. Onlar kendilerini özel olarak bu olayın dışında tutmaya çalışıyorlar. Bunu da bir yere koymak lazım.

Peki bu muhalefet partileri ya da Cumhur İttifakı dışındaki partiler kızmakta, saldırıya uğradıklarını söylemekte haklılar mı? Burada şöyle bir ince bir husus var: Özellikle Erdoğan’ın yanı başında Davutoğlu ve onun yanında Babacan, öteki yanında da Tuncer Bakırhan vardı. Şimdi DEM Parti meselesini ayrı bir konu olarak şimdilik bir kenara koyalım. Davutoğlu ve Babacan’ı orada gören muhalefet çevreleri yıllar sonra Erdoğan’la onları yan yana ilk defa görüyorlar ve özellikle Davutoğlu’yla gayet samimi bir şekilde. Neyi hatırladılar? Bir, 2023 seçimlerinin kaybedilmesini hatırladılar. İki, bu partilerin hiç de beklendiği gibi çok büyük bir oy getirmediğini hatırladılar. Bir diğer husus da buna rağmen DEVA’nın 15, Gelecek’in 10 milletvekilini CHP kotasından almış olduğunu hatırladılar. Ve bütün bunların hepsi aslında muhalefet içerisinde özellikle 2023 seçimlerinden sonra güçlenen Kemal Kılıçdaroğlu karşıtlığıyla örtüştü. Bir anlamda bu partililer Kemal Kılıçdaroğlu konusundaki bu kişilerin bir tür günah keçisi gibi oldu. Kılıçdaroğlu ortada olmadığı için bu partilere saldırarak, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’na hatta bir şekilde artık hiç ortada gözükmeyen Meral Akşener’e öfkelerini dile getirdiler, öyle söyleyelim. Bu doğru bir şey mi, yanlış bir şey mi? Çok doğruluk, yanlışlık üzerinden tartışmak bizi bir yere götürmeyebilir ama çok anlaşılır bir şey: O öfke hâlâ dinmedi. Ve o günden bugüne yani 2023 seçimlerinin yenilgisinden bugüne bu partiler; Gelecek, DEVA ve hatta İYİ Parti, yani Altılı Masa’daki partileri kastediyoruz, Demokrat Parti üç milletvekilinden ikisi ayrıldı zaten ve Saadet Partisi Türkiye’nin gündeminde hiçbir şekilde, hiçbir anında etkili olamadılar. Mesela Gazze meselesinde diyelim ki Gelecek Partisi ve Ahmet Davutoğlu belki olurdu, onlar da olamadı. Sonuç olarak bu partiler bir anlamda muhalefet tarafından, muhalefet tabanı tarafından aslında yok hükmünde görülüyorlar ama birden karşılarına o fotoğrafta çıkınca büyük bir öfkenin dışa vurumu oldu. DEM Parti meselesi ayrı dedim, onu ayrı bir yayında ele almak istiyorum. O çok daha karışık bir mesele. Ama o konuda mesela Umur Talu’nun T24’te çıkan sert bir yazısı, birtakım sosyal medyada DEM Partililerin fotoğraflarıyla başka fotoğrafları mesela birtakım sanatçıların, daha önce Yavuz Bingöl’ün Erdoğan’la fotoğrafına ya da Şener Şen’in o meşhur filmdeki etrafında çocuklarla olan fotoğrafa benzeten karşılaştırmalar oldu. Ama gördüğüm kadarıyla DEM Parti yetkilileri bu konuda çok fazla yüksek sesten bir şey söylemediler. Fakat DEM Parti’ye yakın insanlar bunları aşırı buldu. Ama dediğim gibi bu konu apayrı bir öneme haiz. Muhtemelen yarın sabah bu konuyu ele alacağım.

Ama şu hâliyle baktığımız zaman ‘‘muhalefetin muhalefete muhalefeti’’ dediğimiz zaman şöyle bir realiteyle karşılaşıyoruz: Birtakım partiler var, muhalif biliniyorlar ama en temel özellikleri Cumhur İttifakı’nın içinde yer almamaları. Onun dışında pek bir özellikleri kalmadı. Buna karşılık muhalif bir toplumsal taban var. Bu taban özellikle 19 Mart’tan beri kendini çok güçlü bir şekilde dile getiriyor, inisiyatif alıyor. Dolayısıyla o tabanla o partilerin, o kurumsal siyasetin karşılaşmasına ve kapışmasına tanık olduk. Burada Özgür Özel’in yapmaya çalıştığı bu çatışmanın kendisine, partisine, 19 Mart direnişine bir hayrı olmayacağı düşüncesiyle bunu yatıştırmaya çalışıyor. Ama şunu söylemek lazım: O fotoğraflar kolay kolay unutulmayacak ve toplumdaki o öfke de kolay kolay dinmeyecek.

Bugün kime ithaf edelim? Bir kadın oyuncu: Jane Fonda. Hâlâ film çekiyor, dizilerde oynuyor. Kaç yaşında? Galiba 87 olması lazım, evet, 87 yaşında. Her dönem dikkat çeken birisi olmuş Jane Fonda. Bir kere çok meşhur bir ailede, Henry Fonda’nın kızı olarak (Amerikan sinemasının önde gelen yönetmenlerinden) ve kardeşi Peter Fonda da oyuncu. Zaten sinemanın içinde doğmuş, büyümüş ve 23 yaşından itibaren de sinema içinde olmuş. Ama hep birtakım duruşlarıyla kendinden konuşturmuş. Mesela Vietnam Savaşı’na karşı çıkması, mesela kadın hakları savunuculuğu, bazen özel hayatıyla, Roger Vadim’le evliliği ya da CNN’in sahibi ile yanılmıyorsam, onunla evliliği; Ted Turner ile evliliği gibi. Ve bir ara yıllar önce ‘‘aerobik’’ diye bir olay vardı, hâlâ var mı bilmiyorum, onun televizyonda sunmasıyla çok popüler olmuştu. Ve hâlâ kendisi var, hâlâ siyasi olarak tavır alıyor. Eleştirel tavırlarıyla, kadın hakları savunuculuğuyla dikkat çekiyor. En son daha yeni sinema sektöründe yapay zekânın kullanılması konusunda bir inisiyatif içerisinde yer almış birisi. Gerçekten çok takdire şayan bir kadın oyuncu olarak saygıyı ve hayranlığı hak eden birisi. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.