Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ahmet Şık: “Şu anda sahnelenen senaryoyu beş yıl önce de yaşadım”

Attığı tweetler gerekçe gösterilerek dün gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, verdiği yazılı ifadesinde “5 yıl önce Ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu, Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur” dedi.

Savcı, Ahmet Şık’a sorgusunda, Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinde @sahmetsahmet kullanıcı adlı hesaptan yapılan, “Tahir Elçi’yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler. Katil sürüsü bir mafyasınız”, “Devlet mafyalaştıran suçlarının soruşturulmasını engellemek için savaş çıkardığına inananlar bomba patlatacağına neden inanmaz”, “Geçmişte Kürt meselesindeki en şahin şiddet uygulamalarının bir aktörü olan Ağar o dönemde soruna siyasi çözüm söylemiyle sahne almıştı”,  “Katil devlettir deyince bozuluyorsunuz”, “Suikastçinin Nusra’cı değil FETÖ’cü olduğunu kanıtlama gayretindeki iktidar ve yancıları katilin polis olduğu gerçeğini ne yapacaksınız” şeklindeki twitlerini sordu.

Söz konusu twitlerinin, “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 301 maddesindeki düzenlemeye göre “Türkiye Cumhuriyetini, Yargı Organlarını, Askeri ve Emniyet Teşkilatını Alenen Aşağılama” suçu kapsamında değerlendirildiğini belirten Savcı, konuyla ilgili ifadesini sordu.  Şık ise, “Ben bütün soruları ve paylaşımları görüp öğrendikten sonra beyanda bulunup bulunmayacağıma karar vereceğim, şimdilik bu soruya cevap vermek istemiyorum” şeklinde yanıt verdi.

Sabah muhabirinin haberinden hareketle suçlama

Savcı, Sabah Gazetesi muhabiri Nazif Kahraman’ın internet sitesinde çıkan “MİT Tırları kumpasının başrolündeki FETÖ’den tutuklu Savcı Özcan Şişman’ın mektubunu Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan Ahmet Şık bu şekilde saldırıyı MİT’in üzerine yıkmak ve olaydaki FETÖ etkinliğini karartmaya çalışmakla suçlanıyor” şeklindeki haberinden hareketle Şık’a sorular yöneltti.

Ahmet Şık tüm soruları kapsayarak şu yazılı ifadeyi verdi:

“Ben yukarıdaki soruların hepsine genel olarak cevap vermek istiyorum, 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, su an yaşadığımızı yaşamış olacaktık, yani darbenin engellenmiş olması bir cuntanın iktidarda olduğunu değiştirmiyor ve böyle bir dönemde zaten geçmişten beri sorunlu olan yargının kendisinin hukukla bağının bu kadar zayıf olduğu bir süreçte mesleki faaliyetlerimin soruşturma konusu edilmesini meslek ahlakıma hakaret sayarım, kimsenin de haddine değildir.

Dolayısıyla bu sorulara yanıt vermek istemiyorum, yargı bağımsız tarafsız ve adil olabilseydi o zaman ifade vermek isterdim, zaten böyle bir soruşturma olmazdı. Savcılık makamının yönelttiği sorulardan birisi Sabah Gazetesi’nde Nazif Karaman’ın imzasıyla yayınlanan bir haberden yola çıkılarak yöneltilmiştir, haber metninde savcılık makamı kastedilerek şahsımın suçlandığına ilişkin bazı konular dile getirilmektedir, ancak soru bizzat haber metninde yazan konu ile ilgilidir. Haberi yazan kişinin iddiasına ne diyorsunuz şeklindedir.

Soruşturmayı Adalet Bakanlığı’na bağlı savcılık makamımı yürütmektedir, yoksa bir medya çalışanı mı yürütmektedir. Şuanda sahnelenen senaryoyu daha önce ben yaşadım, 2011 yılında AKP ve Gülen cemaatini taht kavgasına tutuşunca şuanda yaşanan savaş günlerine gelindi, günümüzün kullanışlı sözcüğü de daha önce adlandırılan bahsetmekten bile korkulan Gülen Cemaatini kasteden FETÖ olarak karşımıza çıktı. Ergenekon sürecinde poliste yargıda örgütlenmiş bir suç örgüt olarak çalışan Gülen cemaati kadroları ve bu çetenin siyasi onay makamı AKP hükümeti hedef aldıkları her kim ise öncelikle kendilerine yakın medya organlarında asılsız suçlamalarla itibar suikastine uğratıldı, daha sonra bu suç örgütüne mensup polisler hedef alınan kişiyi gözaltına alır, gözaltının süresinin sonunda suç örgütünün başka bir uzantısı olan savcılık makamının karşısına çıkartılırdı, Orada karşınıza çıkacak sonuç belliydi, tutuklama istemiyle sevk olma, hakimler zaten bu suç örgütü zincirinin diğer halkasıydı, yani suçlama sorgulama, hüküm ve her şey önceden belirlenmiş bir senaryonun parçasıydı, iki eski iktidar ortağının birbirleriyle savaşa tutuşmaları neticesinde Gülen cemaati kadroları büyük oranda polis teşkilatı ve yargıdan tasfiye ediliyormuş gibi görünüyor. Ancak o dönemde karşımıza çıkan hukukun paspas edilmesi süreci yeni figüranlarıyla ve daha pespaye bir biçimde sergilenmeye devam ediyor. 5 yıl önceki Ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu, Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.