Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Brezilya’da aşırı sağcı Bolsonaro, Trumpçı formülün işlediğini gördü ve gösterdi

Brian Winter’ın Americas Quarterly’de yayınlanan yazısından alıntıdır.

Geçen pazar günü yapılan birinci turda sandıktan yüzde 46 ile çıkmasından sonra, Jair Bolsonaro Brezilya’nın yeni başkanı olacak gibi görünüyor. 28 Ekim’de gerçekleştirilecek seçimlerin ikinci turunda İşçi Partisi adayı Fernando Haddad ile yarışacak olsa da, uluslararası gözlemciler, yatırımcılar ve Brezilya halkı şimdiden aşırı sağcı eski subayın seçilirse nasıl bir yönetim sergileyeceğini düşünmeye başladı.

İki yıldır Bolsonaro’yu yakından takip ediyorum, kendisiyle ve (aynı zamanda önemli siyasetçiler olan) oğullarıyla röportajlar gerçekleştirdim ve adaylığını destekleyen kişilerle temas halinde bulundum. Bolsonaro’nun yükselişi üzerine köşe yazıları yazdım ve geçen hafta, Bolsonaro karşıtları ve destekçileri ile iş dünyası, medya ve sivil toplumla görüşmeler gerçekleştirmek için Brezilya’daydım. Bu makalede, olabildiğince olgulara dayanarak Bolsonaro’nun Brezilya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ekonomik kriziyle ve 2017’de 63,880 kişinin hayatına mal olan artan cinayet vakaları karşısında neler yapabileceği üzerine şahsi düşüncelerimi aktaracağım.

Bolsonaro’nun başkan olması durumunda muhtemel dört ayrı eğilimden bahsedilebilir:

1. Kan gölü

Bolsonaro’nun destekçileri ve karşıtlarının uzlaştığı bir nokta varsa o da, Brezilya şehirlerinin önümüzdeki aylarda katliamlara sahne olacağı.

Bu sonuçta Bolsonaro’nun birinci önceliği: güvenlik güçleri için yasaları gevşetmek, -polisin zaten yılda 5 bin kişiyi öldürdüğü bir ülkede- polislerin önce ateş edip soruları sonra sormalarına müsaade etmek. Amaç, uyuşturucu satıcılarını, hırsızları ve diğer suçluları sindirerek 1985’te Brezilya’nın demokrasiye dönüşünden itibaren hızla artan suç oranlarını düşürmek.

Yabancı birine bu histerik görünebilir. Fakat Bolsonaro geçten ağustosta suçluların “normal insanlar olmadığını” ve “10, 15 ya da 20” suçluyu öldüren polislerin ödüllendirilmesi gerektiğini söyledi. Bolsonaro destekçileri insan haklarının suçlulara koruma sağladığını iddia ediyor ve 1964-1985 arasındaki askeri diktatörlük yöntemlerine geri dönülmesini istiyor. Mart ayında yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, Brezilyalıların yarısı “iyi hırsız ölü hırsızdır” ifadesine katıldığını söyledi. Eyalet valileri dâhil olmak üzere pek çok siyasetçi, Bolsonaro’nun şiddet yanlısı söylemine destek veriyor. Bu senaryo hayata geçerse operasyonlarda pek çok masum insanın hayatını kaybedeceği ve işkenceye uğrayacağı, yasadışı muamelelerin artacağı ve polisle bağlantılı suç örgütlerinin güçleneceği tahmin ediliyor.

2. Sermaye yanlısı ekonomik politikalar

Brezilya iş dünyası, seçimleri kazanması halinde alt mecliste 25 yıl boyunca devletçi politikaları savunan Bolsonaro’nun mu, yoksa geçen yıl ağız değiştirip kemer sıkma ve özelleştirme yanlısı bir söylem takınan Bolsonaro’nun mu karşılarına çıkacağını merak ediyor.

Bahse girerim ikincisi. Çok yüksek ihtimalle.

Aslında ekonomi Bolsonaro’nun çok da umurunda değil, onun en büyük tutkusu her zaman -yolsuzluk karşıtı önlemleri de içeren-  “yasa ve düzen” oldu. Fakat geçen yıl, eğer başkan olmak istiyorsa iş dünyasının desteği alması gerektiğini anladı. Sonrasında da Chicago Üniversitesi mezunu gayet ortodoks bir ekonomist olan Paulo Guedes’i bir tür “üst finans bakanı” olarak seçti ve ekonomiye dair her şeyden sorumlu hale getireceğini açıkladı.

Fakat pek çok kişi, Bolsonaro’nun asıl ekonomik “guru”sunun Guedes değil, Donald Trump olduğunu göremiyor.

İsterseniz gülebilirsiniz. Fakat bugün Brezilya sağı ABD örneğinde, suçla mücadele, tükürdüğünü yalamayan milliyetçilik ve ekonomik özgürlük söyleminden oluşan Trumpçı formülün işlediğini görmüş durumda.

Bolsonaro özelleştirme vaat etse de bu, ülkenin tüm kaynaklarının satılacağı anlamına gelmiyor. Ama yine de Petrobras’ın tamamen özelleştirilmesi gibi vaatler Brezilyalıların pek de kabul edeceği cinsten görünmüyor. Cari açığın yüzde 8’i bulduğu ve dış borçların gittikçe tırmandığı Brezilya’nın içinde bulunduğu durumdan çıkması için ortodoks politikalar şartmış gibi görünüyor. Her ne kadar Bolsonaro’nun güvenlik politikalarının halkta rahatsızlığa sebep olabileceği düşünülse de Wall Street kısa vadede iyimser görünüyor.

3. Trump yönetimiyle çok yakın işbirliği

Yukarıda belirttiğimiz gibi, ABD’nin şu anki durumu, Bolsonaro için örnek mahiyetinde. O derece ki geçen ekim ayında Miami’deki bir mitinginde Bolsonaro, ABD bayrağını selamlayarak “ABD! ABD!” diye bağırmıştı.

Bu tarz hareketler geçtiğimiz 30 yıldaki başka bir Brezilyalı başkan adayı için politik intihar demek olurdu. Fakat bugün, ABD’yi desteklemek, 2003-2016 yılları arasında ülkeyi yöneten İşçi Partisi karşıtı gruplarda sıkça görülen bir tavır haline gelmiş durumda. Bolsonaro geçen aylarda ABD’li yetkililerle toplantılar gerçekleştirdi ve seçimleri kazanması durumunda sadık bir müttefik olacağının garantisini verdi. Görüşmelere katılanlardan biri, “Sanki ABD’liler Brezilya’dan taleplerini ileten bir liste hazırlamışlardı ve Brezilyalılar da aynı listeyi karşıya tekrar okuyorlardı.”

Pratikte bu ne anlama geliyor? Venezüela ve Küba karşısında daha sert bir hat, uyuşturucuyla savaşta daha yakın işbirliği, Brezilya’nın İsrail büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlarda ABD’ye yoğun destek.

Bu tür politikaların uygulanması durumunda Brezilya, merkez sağ hükümetlerce yönetilen Arjantin, Kolombiya, Şili -belki de- Peru ile aynı hizaya gelmiş olacak. Washington’a yaklaşmak aynı zamanda, Guetamala gibi demokratik normları ihlal eden ülkelere, özellikle Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un etkisiyle siyasi ve diplomatik koruma sağladı. Aynı şey Brezilya için de söz konusu olabilir.

Böylece nihai eğilime gelmiş oluyoruz:

4. Demokrasinin ve demokratik normların aşınması

Bolsonaro demokrasiden -bilhassa Brezilya’da son 30 yılda uygulandığı biçimiyle- nefret ediyor. Yıllardır Kongrenin (alt meclis) kapatılması çağrısında bulunuyor ve askeri hükümetin en büyük hatasının “öldürmek yerine işkence etmek” olduğunu söylüyor. Ayrıca seçilmesi durumunda “askeri diktatörlüğü yeniden başlatmayı” vaat ediyor. Sivil siyasetçilere güvensizliğinin, Bolsonaro’nun hükümetine çoğunlukla asker kökenli bakanlar atamasına sebep olabileceği iddia ediliyor. Bolsonaro’nun emekli bir general olan başkan yardımcısı adayı, askerin başkana daha büyük yetkiler verecek bir “self-coup” (seçilmiş bir hükümetin kendisine olağanüstü yetkiler vererek anayasal düzenin dışında hareket etmesi) ihtimalinden bahsetti.

Bolsonaro seçimler yaklaştıkça söylemini yumuşatarak önceki açıklamalarının “mecazi anlamda olduğunu” ve demokrasi ve ekonomiye dair fikirlerinin değiştiğini iddia etti. Geçen pazartesi ülkenin en ünlü haber programına katılan Bolsonaro, “1988 Anayasası’nın kölesi olacağını” ve otoriteyle, fakat otoriterleşmeden hükümet edeceğini söyledi. Fakat Bolsonaro’nun direnişle karşılaşması halinde demokratik normları çiğneyebileceğine dair yeterince kanıt var.

Ama yine de belki de bunlara mecbur kalamayabileceğini iddia etmek bahse değer görünüyor. Son seçimlerden sonra Bolsonaro’nun, özellikle ikinci turda farkla kazanması durumunda beklenenden daha uysal bir meclisle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz.

Fakat gerçek şu ki, Bolsonaro’nun elinde olağanüstü bir güç olacak. Son yıllardaki krizden sonra pek çok Brezilyalı demokrasiyi kargaşayla, yolsuzlukla ve suçlulara müsamahayla eş anlamlı olarak görüyor. 2017’de yapılan bir araştırmada, Brezilyalıların sadece yüzde 8’i temsili demokrasinin “gayet iyi” bir yönetim biçimi olduğu cevabını verdi (38 ülke arasında en düşük oran). Güney Amerika hakkında geniş bilgi sahibi deneyimli bir diplomat, Brezilya’yı Hugo Chavez’in yeni seçildiği zamanlardaki Venezüela ile karşılaştırarak şunları söylüyor: “Kurulu düzene nefret o kadar güçlüydü ki Chavez istediğini yapabildi. İnsanlar sadece umursamıyorlardı.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.