Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (13): Serbest piyasa bağlı demokrasi

Sedat Pişirici, Ekonomi Tıkırında’nın 13. bölümünde 31 Mart yerel seçimleri sonrası ekonomi ve borsadaki değişimleri değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

İyi, günler!

Yerel seçimi geride bıraktık, yeni bir haftanın ilk işlem gününü de bitirdik. Yerel seçimden önce piyasalarda, faizde, dövizde, swapta ilginç gelişmeler olmuştu. Yerel seçimin ardından sıkıntılı veriler göreceğimizi söyleyenler vardı. 

Şöyle bir bakıyorum, 25-29 Mart işlem haftasını borsa 93 bin 784 puandan kapamış, haftada yüzde 6’lık bir azalış vardı, bugünkü kapanış 93 bin 489, üç aşağı beş yukarı geçen haftanın kapanışıyla aynı. Geçen hafta kapanırken dolar 5 lira 64 kuruş civarındaydı, 31 Mart gecesi 5 lira 60 kuruş civarındaydı. Bu sabaha 5 lira 57 kuruştan başladı dolar, bir ara 5 lira 70 kuruşa yaklaştı şu sıralarda 5,53-5,54 civarında dolar kuru. 

İstanbul Sanayi Odası (İSO) imalat sektörü satın alma yöneticileri endeksinin Mart 2019 verilerini açıkladı bugün. Nedir, bu imalat PMI’ı, imalat sanayi sektörü satın alma yöneticileri endeksi? Yani imalat sanayinin firmalarında satın almacı olarak çalışanlar siparişlere göre fabrikanın, şirketin üretim planına göre hammadde satın alıyorlar. Bu satın almalar şirketin, önümüzdeki döneme ilişkin, performansına ilişkin bize bilgi veriyor. Bu anket sırasında satın alma yöneticilerine başka sorular da soruluyor, işsizlikle ilgili sorular da soruluyor, geleceğe ilişkin sorular da soru soruluyor. Bütün bu sorulardan oluşan endeks, bir eşik değere sahip, bu eşik değer 50. 50’nin üzerinde ölçülen tüm veriler imalat sanayi sektöründe iyileşmeye işaret ediyor. Mart ayı verisine göre bu endeks 47,2. Şubatta 46,4’tü, sanki bir miktar iyileşme varmış gibi görünüyor. Ama sonuç itibariyle endeks 50’nin altında. 

Sonuçları duyuran İSO açıklamasında deniyor ki, “Zorlu piyasa koşulları devam etti. Bu da yeni siparişlerin yavaşlamasına yol açtı.” Yeni ihracat siparişlerinde de yavaşlama görülürken firmalar özellikle Avrupa pazarında zayıflık yaşandığını belirtmişler. Üretime benzer bir şekilde istihdam düzeyi de son 8 ayın en düşük hızında azalmış ama azalmış. Birikmiş işlerde Şubat 2018’den beri en ılımlı azalma gerçekleşirken -ki azalmış- bu durum sektörde kapasite baskısının yeniden başladığı yönünde sinyaller vermiş. Girdi maliyetleri enflasyonu çeyreğin sonunda artmış, anket katılımcıları bu durumun büyük ölçüde Türk Lirası’nda son zamanlarda yaşanan zayıflamadan kaynaklandığını belirtmişler. 

Şimdi dün gece sandıklar kapandıktan ve bir yol alındıktan, bazı sonuçlar ortaya çıktıktan sonra, seçimleri İstanbul’da Huber Köşkü’nde, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde izleyen Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, oradan ayrılıp Ankara’ya gitmeden önce bir değerlendirme yaptı. O değerlendirme sırasında AKP’nin yine birinci parti olduğunu, ittifaklar bazında Cumhur İttifakı’nın -MHP ile yaptıkları ittifakın- birinci çıktığını söyledi. “Kazandığımız yerlerde milletimizin gönlüne girdiğimizi, kaybettiğimiz yerlerde de bu konuda yeteri kadar başarılı olamadığımızı kabul edecek, buna göre hareket tarzımızı belirleyeceğiz” dedi Erdoğan’dan hiç beklenmedik bir sakinlikte, sükunete ilk değerlendirme oldu bu. Devam etti Huber Köşkü’ndeki değerlendirmesine Erdoğan, bir sonraki seçimin Haziran 2023’te yapılacağını hatırlattı ve şöyle dedi:  

“Gündemimizde çok önemli bir reform programı var. Serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden -Hazine ve Maliye Bakanı gibi söyleyelim, burası önemli- güçlü ekonomi programını dikkatli hayata geçireceğiz. Artık ekonomide reformların hayata geçirileceği büyük Türkiye hedefine odaklanacağımız uzun bir dönem var.”

Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Erdoğan bu konuşmayla yerel seçimi arkasında bırakıverdi. 

Şimdi bu bana bir şey hatırlattı, Erdoğan’ın 10 Temmuz 2018’de Bayburt’ta yaptığı konuşmayı. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi’nde Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına yurt sathında en çok teveccüh gösteren il Bayburt olmuştu. Bayburt’ta Erdoğan’a yüzde 82,1 oranında oy çıkmıştı. Bunun üzerine Erdoğan da teşekkür konuşması turuna Bayburt’ta başlamıştı. 10 Temmuz 2018’de Bayburt’a giderek kendisine gösterdikleri teveccühe teşekkür etmişti. Hemen hatırlatayım, Bayburt o zaman Erdoğan’a büyük teveccüh göstermiş ve kendisinden teşekkür almıştı ama bu yerel seçimde Bayburt AKP’nin değil MHP’nin adayına oy verdi, MHP’nin adayı belediye başkanı seçti. 

Erdoğan’ın dokuz ay önceki Bayburt konuşması da ekonomik kriz üzerineydi, o sırada yavaş yavaş kendisini hissettiren, sıkıntıyı arttıran ekonomik kriz üzerineydi. O gün orada diyordu ki Erdoğan, “Dolar molar bizim yollarımızı kesemez, hiç endişe etmeyin”. O gün dolar kuru 4 lira 75 kuruştu, bugün -biraz önce söyledim- 5 lira 53 kuruş. Arada ağustos ayında 7 lirayı bile gördü dolar. 

Sonra demiş ki: “Buradan tekrar söylüyorum, yastığının altında dövizi, altını olan varsa Türk lirasıyla bozdursun, bu yerli ve millî mücadeledir.” Ama zannediyorum halkımız bu talebe kulak asmamış. Çünkü bankalardaki mevduatımızın yarısı bugün itibariyle döviz. 

Yine orada demiş ki Erdoğan, “Türkiye’nin ne makroekonomik verilerinde ne bankacılık sisteminde ne üretimde ve ne de istihdamda bir sıkıntısı olmadığı halde…” Bakıyoruz işsizlik yüzde 11, işte biraz önce söyledim İSO’nun açıkladığı Türkiye’nin imalat PMI’ı 50 eşik değerinin altında. 

“Finansal saldırılara maruz kalıyoruz. Bu saldırıların sebeplerinin çok başka olduğu ortada, bizim kimseye eyvallahımız olmaz olamaz. Tanktan korkmayan millet böyle şeylerden mi korkacak” demiş Erdoğan. Sakarya’daki tank palet fabrikasını 50 milyon dolar bulunamadığı için BMC’ye devretti hükümet. BMC Ethem Sancak ile Katarlılar’ın ortak olduğu, daha önceden bir tür kamulaştırılmış bir şirket.

“Döviz kuruna bakıp, faizlere bakıp, tehditlere bakıp, el ovuşturanlar hiç boşuna sevinmesinler. Faiz lobilerine sesleniyorum, boşuna heveslenmeyin, bu milletin sırtından kazanamayacaksınız” demiş o gün orada AKP lideri. Faiz bugün itibariyle yüzde 21,69. 

Devam etmiş, “Şimdiden İran’dan, Rusya’ya Çin’den kimi Avrupa ülkelerine kadar pek çok yerli farklı alternatif konusunda önemli mesafeler kat etmiş durumdayız. Türkiye’yi kaybetme pahasına küçük hesapların peşine düşenler emin olun yarın pişman olacaklar. Çıplak ellerimizle tankların -15 Temmuz’u hatırlatarak, darbe girişimini hatırlatarak- karşısına dikildiğimiz gibi ekonomik tetikçilerine teslim olmayacağız. Bu haramzadelere vereceğimiz en büyük cevap daha çok çalışarak dış üretimi arttırmak, ihracatı arttırmak, istihdamı arttırmak olacaktır” demiş. Lakin iş yok, TÜİK’in açıkladığı ve resmî işsiz verisi -aralık ayına ait veri hem de- 4 milyon kişi. 

Devam etmiş: “Milletimizin tüm fertlerine ellerindeki imkanları üretim yolunda ,ihracat yolunda, istihdam yolunda seferber etmeye davet ediyorum”. Yine biraz önce duyurduğum, bilgisini verdiğim İSO imalatı PMI’ı diyor ki “Bırakın iç siparişleri dış siparişler de azaldı”.

Ve gelinen nokta Erdoğan dün yerel seçime ilişkin ilk değerlendirmesinde, “Serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden güçlü ekonomik programını dikkatli hayata geçireceğiz. Artık ekonomide reformların hayata geçirileceği büyük Türkiye hedefine odaklanacağımız uzun bir dönem var” diyor. Şimdi Erdoğan’ın “reform” dediği ama iktisatçıların “yapısal reform” dediği şey ne? Hatırlarsınız Erdoğan’ın damadı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçen yıl ağustos ayında yeni ekonomi programını tanıtırken “Herkesin dilinden düşürmediği yapısal reformlar, yapısal reformlar neymiş bu yapısal reformlar” diye kendince bir espri yapmıştı da, kayınpederinin, cumhurbaşkanının da yerel seçimleri ardında bırakmaya çalışırken sözünü ettiği bu reformlar, bu yapısal reformlar acaba neler?

Genel olarak şöyle sıralanabilirler, pek çok iktisatçı bir tarafından işi ele alıyor ama şöyle sıralamak mümkün: 

-Başta düşünce ve ifade özgürlüğü dahil, kişi hak ve özgürlüklerini en geniş anlamıyla güvence altına alacak demokratik bir anayasa. 

-Kuvvetler ayrılığına dayalı bir yönetim sistemi. 

-Seçim barajının olmadığı, herhangi bir siyasi partinin diğeri tarafından ‘terörist’ ya da ‘vatan haini’ olarak tanımlanmadığı, lider egemenliğinden kurtulmuş bir siyaset ve siyasi parti düzeni. 

-Bağımsızlığı garanti altına alınmış bir yargı sistemi. 

-Her alanda hukukun üstünlüğü.

-Tamamen bilimin egemen olduğu, genç nesilleri ve topyekün ülkeyi geleceğe taşıyabilecek bir eğitim sistemi. 

-İthalata bağımlılıktan ve cari açık vermekten kurtulmuş, katma değer üreten, iç pazardan çok dış pazardan kazanan, tasarruf eğilimi güçlü ama tasarruf edebilecek kadar da kazandıran bir ekonomik düzen.

-Dışa bağımlılıktan arındırılmış bir enerji politikasının inşası.

-Yandaşa değil hak edene kârlılıktan ziyade istihdamı odaklanmış bir teşvik politikası.

-Adil bir vergi düzeni.

-Şeffaf bir kamusal harcama düzeni.

-Hesap veren bir yönetim.

-Özel sektöre düşük maliyetli kaynak sağlamak odaklı değil, vatandaşın sağlığını ve geleceğini garanti altına alma odaklı bir sağlık, emeklilik ve sosyal sigorta sistemi. 

-Gelir dağılımında adalet.

-İşgücüne katılımda, başta cinsiyet olmak üzere her alanda eşitlik.

-Adil ücret, adil çalışma saatleri odaklı, ücretli emeği sömürmeyen bir çalışma hayatı düzenlemesi.

-Her vatandaşın önemli ve değerli olduğu, her vatandaşın ülkenin ve zenginliklerinin aslî sahibi olduğu ön kabulüyle birbirine saygılı ve hoşgörülü bir toplumsal ilişki düzeni.

Bunların hepsi yapısal reform. Şimdi sormamız gereken soru şu: 

Bu yapısal reformların gerekliliğine inanıyor musunuz? Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yapısal reformları gerçekleştireceğine inanıyor musunuz?

Bu sizin cevap vereceğiniz sorular. Bana sorarsanız: Güçlü demokrasi olmazsa güçlü ekonomi olmaz. Piyasayı serbest bırakıp demokrasiyi bağlarsanız hiç olmaz! 

İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.