Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yaşamın İzleri (34): Prof. Dr. Çiler Dursun ile “Akademiden sahaya iletişim ve gazetecilik”

Yaşamın İzleri’nin 34. bölümünde İrem Afşin, akademisyen konuğu Prof. Dr. Çiler Dursun ile hayat hikayesinin ışığında, iletişimin püf noktalarını ve gerçek gazeteciliğe akademik bakış açısını konuşuyor.

1971 Akşehir doğumlu olan Prof. Dr. Çiler Dursun’un çocukluğu ağırlıkla Ankara’da geçse de bir dönemi de babaannesi ile köyde geçiyor. “Ankara’da apartman çocuğuyduk ama hayatımız yine de sokakta, yeşillikler içinde geçti” diyen Dursun için gazetecilik okumak bilinçli bir tercih. 1989’da Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü kazanan Dursun, o günleri anlatırken “Gazetecilik okumak çok bilinçli bir tercihti, kendimi bildim bileli çocukluğumdan beri yazmayı severim. Gazeteciliğin dünyayı değiştirebilecek mesleklerden biri olduğuna inanırdım. Babam hukuk istedi aslında, tercihlerim arasında da vardı, ama benim istediğim oldu, üçüncü tercihim olan iletişim bölümünü kazandım” diye anımsıyor. 

Aktif gazetecilik yerine akademide kalmayı seçiyor

2002’de doktorasını veren, 2005’te doçent olan Dursun, 2010 yılında profesör olarak atanıyor, 2016’da Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı olarak da görev yapıyor. Prof. Dr. Çiler Dursun aktif gazetecilik yerine mesleğin akademisyenlik tarafında kalmayı tercih etmesiyle bilinen bir isim. Bu tercihi, üniversitede okurken staj sürecinde yaşayıp gözlemlediklerine bağlıyor:

“Hürriyet gazetesinde staj yaptık. Haberi ben yazıyorum, ama başkasının adıyla çıkıyor, tabii stajyerlik işte. O zamanın farklı isimli gazetecilerinin, köşe yazarlarının hali, burnu büyüklükleri, o ego, değişik hırslar rahatsız etti beni o yaşta. Hatta yaptığımız bir haberle ödül aldık Aydın Doğan Ödülleri’nde, gidip çalışmamı istediler ama o ara akademi de kesinleşti, ben de tercihimi akademiden yana yaptım. Eleştirel açıdan akademi tarafında kaldım, bir süre başkanlık da yaptım bölümde, şimdi sadece öğretim görevlisiyim.” 

“Gazeteci hakikatin peşinde olmalı”

Gazetecilik alanından sosyal teori, siyasal teori, felsefe ağırlıklı çalışmaları iletişim ile disiplinlerarası bir biçimde birleştiren dersler veren Prof. Dr. Çiler Dursun için gerçek gazeteci hakikatin peşinde olmalı: “Gazeteci kendi kişisel çıkarını bir kenara bırakarak hakikate bakmalıdır. Bağımsız kalmak önemli, fakat hele de son dönemde ülkemizde gazeteciler üzerindeki siyasal ve toplumsal baskı o kadar çok ki, hakikatle bağ kopabiliyor.”

Üniversitelerin gazetecilik bölümlerinin eğitim kalitesini değerlendiren Dursun, “Akademi hâlâ doğru gazetecilik eğitimi veriyor, özellikle geleneği olan belirli üniversiteler. Ama kişi içinde yaşadığı toplumu, dünyayı iyi tanımalı, o bilgiyi üniversitede alırsınız belki ama mesleğe girince unutulmamalı” diyor. 

“Medyanın devletten bağımsız olması gerekiyor”

“Türkiye’de geçmişle karşılaştırdığımız zaman medyanın en kötü dönemini yaşıyoruz” tespitinde bulunan Dursun’a göre, Türkiye’de ana akım medyanın tamamen “bittiğini” kabul etmek gerekiyor: “Medyanın karşılaştığı bu kötü şartların oluşmasının nedenlerinden biri de medyanın kendisi. Medyayı, toplumsal sorumluluk ilkesinden feragat ederek, ayrıcalıklı bir konumda gazetecilik kimliğini erozyona uğratarak bu hale getirdiler, kör bir biçimde bu kırılgan yapıya gelindi.”

Çiler Dursun, bağımsız medyanın öneminden bahsederken “Medyanın devletten bağımsız olması gerekiyor. Bu bir ilke, prensip olmalı, hiçbir gazeteci iktidar savunucusu olmamalı” diyor. Gerçek gazetecinin farklı sorumlulukları olduğunun altını çizerek, sosyal medyada bilgi paylaşan herkese gazeteci yakıştırması yapılmaması gerektiğini vurguluyor: “Yeni dijital dünyada herkesin gördüğünü yayınlaması sanki gazetecilik gibi yansıtılıyor, ama bu sadece bilgi aktarmak. Gazetecinin hakikatle ilgili sorumluluk duygusu vardır, uzun vadeli bir kimliktir.”

Prof. Çiler Dursun, içinden geçtiğimiz süreçte gazetecilere büyük görevler düştüğünü de belirtiyor: “Gazetecilerin kol kırılır yen içinde kalır tarzından biraz daha uzak olmasını, birbirlerini de eleştirmelerini önemli buluyorum. Bilmediğimiz, anlatmadıkları çok şey olduğunu düşünüyorum, ama toplum için paylaşmaları lazım.”

“Hayatın dönüştürülebilirliği üzerine bir gazeteci tarafgirliği gerekiyor”

“Ben gazetecinin tarafsız olmaması gerektiğini düşünüyorum. Haklının ve gerçeğin yanında dururken haksız olana da nasıl söz vereceğini bilmeli” diyerek tarafsız gazeteci kavramına açıklık getiren Dursun, “Hayatın dönüştürülebilirliği üzerine bir gazeteci tarafgirliği düşünüyorum. Bu anlamda sendikaların da değişmesi ve gelişmesi gerekiyor” diye ekliyor. 

Gerek Türkiye toplumumun gerek dünyada yaşayan insanların çağın gereği olarak iletişim sorunu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çiler Dursun, bu durumu yine de ümitsizlik olarak görmüyor: “Kişilerin de toplumun da iletişim sorunu var. Her yerde kendimizden bahsetme hırsımız kötü; kişinin eğer kendi iç tutarlılığı yoksa bu topluma da yansıyor. Çağın insanı, kelimenin tam anlamıyla arızalı bir insan.”

Kamera: Özgür Özdemir & Nâzım Özgün İpek 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.