Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ebu Hanzala’nın (Halis Bayancuk) başını çektiği Tevhid Dergisi çalışanlarıyla söyleşi (2): “Devletle hiçbir bağımız yok. Yapılabilecek en ufak bir anlaşma, akabinde tavizleri getiriyor”

Kendilerini “Tevhid ve Sünnet Cemaati” olarak tanımlayan grupla yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde, Halil Y. ve Kemal K. amaçlarını, Türkiye’de cemaatlerin yarattığı etkiyi, demokrasi, laiklik gibi kavramlara yaklaşımlarını paylaştı. “Olumsuz cemaat algısı insanları cemaatlerden soğuttu” diyen grup mensupları, ısrarla dini toplulukların sistemle herhangi bir ilişkisinin olmaması gerektiğini savunuyor.

Tevhid ve Sünnet Cemaati’nin asıl amacı nedir?

Halil Y.: Asıl hedefimiz insanlara Kur’an ve sünnetin hakikatini ulaştırmak. Günümüz şartlarında İslam dini gerçek manasıyla yaşanmıyor veya bilinmiyor. İnsanların bildiği din kulaktan dolma bilgileri içeriyor. Oluşturulan din algısı, insanları kurtaracak bir din değil. Günümüz şartlarında birçok insan dini bilse de yaşama aktarmakta zorluk yaşıyor. Tevhid’in amacı da bunları düzeltmek ve yaymak. Hafta sonu Türkiye genelinde yaptığımız sohbetlere 4-5 bin kişi katılıyor, hedeflerimize de ulaşıyoruz. 

Anlattıklarımız içerisinde en fazla üzerinde durduğumuz nokta Allah’ın hâkimiyeti ile alakalı husustur. Biz beşeri sistemlerden herhangi birisinin insanlığın sorunlarına çözüm üretemediğine ve Allah’ın şeriatının yeryüzünde hâkim olmasının tüm sorunların çözümü için elzem olduğuna inanıyoruz. O yüzden, ister demokrasi ister sosyalizm isterse de başka bir sistem veya ideolojinin insanlığı daha da bataklığa çektiğini düşünüyor ve bundan insanları sakındırıyoruz.

“Dünya genelinde Tevhid’in önünü tıkadılar”

Demokrasi, laiklik gibi evrensel kavramlarla şer’i kavramlar çelişiyor. Nasıl aşılabilir?

H.Y.: Sistemler sürekli kendi evrensel kanunlarını yaratır ve bu evrensel kanunlar hep de İslam ile çatışmıştır. Bu yüzden İslam ile diğer ideolojiler bir araya gelmiyor, gelemez. Hak ile batılın mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Bu çatışma sürekli devam etmiş zaten. Dünya genelinde Tevhid’in önünü tıkadılar. Suriye’de Tevhid ehli birçok Müslüman yok edildi, birçoğu belki zindanlarda. Biz şuna inanıyoruz; Müslümanlar kendi sorumluluk ve görevlerini yerine getirdiği takdirde, Allah onlara vaat ettiği şeyleri verecektir. Öte taraftan, Allah bir Müslümana hiçbir zaman devlet kuracaksın diye bir sorumluluk yüklememiştir. 

Kadınlar, topluluğunuzda nasıl yer buluyor? 

H.Y.: Çalışmalarımızda erkek bireylerin sorumlulukları neyse, bayanların da sorumluluğu odur. Davet çalışmalarında da en çok katkıyı sunan bayanlar. Kadınların olmadığı bir çalışma eksiktir. Tevhid daveti üç ayaklı bir masaysa bir ayağını oluşturan da kadınlardır. İslam’ın kadına verdiği değeri konuşmaya bile gerek yok. İslam, kadına çok ayrı bir yer vermiştir. Yaşadığımız çağda kadınlara bakış açısı ile ilgili iki uç nokta vardır. Bir kesim onu bir meta olarak görür ve değer verdiğini iddia ederken aslında sadece güzelliğini ön plana çıkartır. Buna muhalif olan bir kesim ise İslam ile alakası olmayacak şekilde kadının sınırlarını daraltır. Kadın, İslam nazarında bedeni ile değil imanı ile değer kazanır. Bugün başta aile içi şiddet olmak üzere kadınla alakalı olan tüm sıkıntılar, çözümün İslam dışı mercilerde aranmasından kaynaklanmaktadır. Bizler İslam’ın kadına verdiği değeri iyice anlayan ve çalışmalarımızın her aşamasında onlara da yer veren bir cemaatiz. Özetle, davet, ilim ve yapılanma yönündeki tüm çalışmalarımız, ümmetin bir diğer yarısı ve İslam mücadelesinin onlarsız olmayacağı Müslüman bayanlar için de geçerlidir.

Kemal K.: İnsanlar faiz batağına, kumar batağına düşüyor. Bunu aşamadıkları zaman da aile içinde şiddet uygulayarak, eşini çocuğunu öldürerek bir patlama gerçekleşiyor. Ahiret inancının zayıflaması da insanları buna itiyor. 

“Devlet, Diyanet eliyle tek tip din anlayışını dayatıyor”

Son dönemde gündeme gelen; gençlerin dinden uzaklaşması, deizm gibi tartışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

K.K.: Diyanet’in kurulması ile beraber ülkemizde tek tip bir din anlayışı oluşturulmaya çalışıldı. Laik olan bir sistemde devlet kendi eliyle insanların neye inanmaları gerektiğini belirlemek istedi. Bunda muvaffak olamadığı yerlerde tarikatlar aracılığıyla İslam’ın hakikatlerini insanların anlamalarının önüne set çekti. Devlet kademeleri her dönem başka bir tarikata mensup veya yakın kişilerce dolduruldu. O dönemlerde devlet bu tarikatların önünü açtı. İnsanlar sadece devletin izin verdiği kadar dinden haberdar olabiliyorlardı. Ancak zaman içerisinde tarikatların devletle olan ilişkileri, anlattıkları dini, Kur’an ve sünnete dayandıramamaları insanlarda onlara karşı güvensizliğe yol açtı ve insanlar dinden uzaklaştılar. Son olarak da FETÖ gibi bir yapının emelleri için silaha başvurması cemaatlere olan güveni iyice sarstı.

Deizm de bu sürecin neticelerinden birisidir. Ancak Türkiye’de var olan problem, dindarların deistleşen çocukları değildir. Deist olduğunu bilmeyen yetişkinlerin deist olduğunun bilincinde olan evlatları problemdir.

H.Y.: İnsanlar neden bu yönelime ihtiyaç duyuyorlar? Çünkü hep bir kutuplaşma, kumpas, kızağa çekme anlayışı hâkim. Herkes mağduriyet yaşadı. Hem FETÖ’nün hem de siyasal İslamcıların oluşturduğu bir kara delik aslında. Onların yaptığı her yanlış İslam’ın hanesine yazıldı. Ülkeyi FETÖ’ye teslim ettiler ve farklı fikirlerin gelişmesine asla müsaade etmediler. Diğer taraftan Tevhid’e en çok destek verenler de çok şükür ki gençler. Esenyurt’ta çocuklarını bize gönderen aileler var. 

“Cemaatlerin hepsi siyasi partinin arka bahçesi gibi”

İslamcı kimliğiyle öne çıkan bir partinin 17 yıl iktidar olması nasıl bir etki yapıyor?

K.K.: Tevhid ve Sünnet davetini insanlara ulaştıran cemaatler açısından iktidarda İslamcı bir partinin olup olmaması çok bir şey değiştirmiyor. Çünkü sorunumuz partilerle değil sistemledir. Sistem değişmediği müddetçe a veya b partisinin iktidarda olması çok da önemli değildir.

Cemaat ve tarikatların siyasetle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

H.Y.: İslami bir sistemde cemaat ve tarikatlar olmaz. Çünkü sistemin kendisi zaten İslam’dır. Beşeri ideolojilerin hâkim olduğu sistemlerde tarikatlar İslam’a fayda sağlayacağını düşünerek sistemle bir şekilde içli dışlı oluyorlar. Neticede farkında olsalar da olmasalar da herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi haline geliyorlar. Olması gereken ise bu cemaatlerin hak olan doğruları iktidardan çekinmeden insanlara ulaştırmaları ve bu hususta asla taviz vermemeleridir. Biz zaten her türlüsüne karşıyız. Cemaatlerin sistemle iç içe olması zaten yanlış. Devletle hiçbir bağımızın olmadığını söylüyoruz. Yapılabilecek en ufak bir anlaşma, akabinde tavizleri getiriyor.

Söyleşinin ilk bölümü için tıklayınız.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.