Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Le Monde’un başyazısı: Çin, Hindistan, Myanmar’da zulme uğrayan Müslümanlar hakkındaki sessizlik

Fransız Le Monde Gazetesi’nin 17 Ocak 2020 tarihli başyazısını Haldun Bayrı çevirdi.

Bazı alçaklıklar haklı olarak çığ gibi bir protesto dalgasına yol açar, bazı başkaları ise açıkça daha azına. Çin’deki Uygurlar için hakikaten kaygı duyan kim var? Ya Hindistan’daki Müslümanlar için? Myanmar’daki Rohingyalar için? Asya ülkelerindeki bu üç azınlık halkının ortak noktası, Müslüman, mazlum ve neredeyse unutulmuş olmaları.

Çin’in kuzeybatısındaki Xinjiang/Sincan’da, Şi Jinping rejimi Müslüman Uygur azınlığa mensup 1 milyon kişinin tutulduğu geniş bir gizli tutukevi ağını idare ediyor. Terörizmle mücadele bahanesiyle kitlesel bir gözaltı politikası yürürlüğe sokuldu.

Hindu çoğunluğun bulunduğu Hindistan’da, Narendra Modi’nin milliyetçi hükümeti 11 Aralık 2019’da, sadece Müslüman mültecilerin vatandaşlık hakkına erişimini engelleyen bir yasayı oylayarak kabul etti.

Kuşaklardan beri Budist çoğunluklu Myanmar’a yerleşmiş olan Rohingyalar’a gelince; on yıllardır vatandaşlık hakkından mahrumlar ve içlerinden 750 bin kişi, 2016 ve 2017’de benzeri görülmemiş bir şiddet uygulayan; cinayet, tecavüz ve ev yıkımlarıyla kitlesel olarak suçlanan “güvenlik güçleri” tarafından Bangladeş’e sürüldüler.

Vaşington, Uygurlar’a karşı yürütülen “sistemli ve haşin kampanya”yı kınadı ve Avrupa Parlamentosu 19 Aralık’ta yaptırım çağrısında bulunan bir karar aldı elbette. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Aralık sonunda Myanmar’daki insan hakları ihlâllerini kınadı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Myanmar ordusundaki “soykırım niyeti”ni hedef alan bir dava başvurusunda bulunuldu elbette. Fakat git gide daha fazla Çin tarafından finanse edilen Birleşmiş Milletler Örgütü’nün Genel Sekreteri, Uygurlar hakkında fazla konuşmamayı tercih ediyor.

Ekonomik hesap

Küresel bakımdan Batılı güçler, özellikle suçlanan, gezegendeki en kalabalık nüfuslu iki ülkeye, yani Hindistan ve Çin’e karşı sağır edici bir sessizlik sergiliyorlar. Avrupalılar için bilhassa Pekin’den ve Çin pazarından uzak tutulma riski söz konusu olamıyor. Büyük bir güce dönüşmekte olan Hindistan’la takışmaya girmek de söz konusu olamıyor.

Bu facialar karşısında Müslüman ülkelerin ilgisizliği ise daha da sorunlu. Uygurlar’ın, Hindistan Müslümanları’nın ya da Rohingyalar’ın başlarına gelenler, Suudi Arabistan’da da, BAE ve Mısır’da da, Mağrib ülkelerinde de bir acıma uyandırmıyor gibi — oysa bu ülkeler de onlar gibi Sünni İslam’ın birer parçası. Bu dayanışma noksanlığı ekonomik bir hesabın sonucu olabilir: Suudi Arabistan Çin’in en büyük petrol tedarikçisi ve Çin’in “yeni ipek yolları”ndaki muazzam altyapı projelerinin çekiciliği Arap Yarımadası’nın bütününde hayli güçlü. Suudi Arabistan ya da BAE gibi, “aşırılıkçılığa” ve terörizme karşı mücadele ettiklerini söyleyen ülkeler, aynı belâgate başvuran Çin’i ve Hindistan’ı pek eleştirebilecek bir konumda değiller. Bu ülkelerde zulme uğrayan Müslümanlar’la dayanışmaya girseler, o Arap ülkeleri kendi azınlıklarına reva gördükleri muamele yüzünden eleştirilere açık duruma düşecekler.

Batılılar’ın seçmece infialleri de Arap ülkelerinin ilgisizliği de meşrulaştırılamaz. İnsan hakları bölünmezdir ve Müslüman azınlıklar sadece dindaşlarının himayesine değil, bu değerleri savunduklarını iddia eden bütün devletlere ve bu değerlere saygı gösterildiğinin kefili olma iddiasındaki uluslararası kuruluşlara güvenebilmelidir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.