Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

DİTAM, “Barışı Iskalamadan Geleceği Kurmak” başlıklı toplantı düzenledi: “Bütün aksaklıklarına rağmen 2013’teki çözüm süreci son derece değerliydi, bugün de değerli, yarın da değerli olacak, etno-politik süreçleri silahla çözemezsiniz”

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) uzun zamandır sürdürdüğü “Toplumsal Barış Ağı” çalışması, Diyarbakır’da bugün (28 Temmuz) düzenlenen “Barışı Iskalamadan Geleceği Kurmak” başlıklı toplantı ile devam etti. Toplantıya sivil toplum kuruluşu üyeleri, gazeteciler, akademisyenler ve aktivistler katıldı.

DİTAM’ın “Barışı Iskalamadan Geleceği Kurmak” başlıklı toplantısı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, DİTAM Başkanı Mehmet Vural, Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği (DOGÜNKAD) Başkanı Rojda Yılmaz, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun ve Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Elif Turan‘ın katılımıyla yapıldı. 

DİTAM Genel Sekreteri ve Gazeteci Mahmut Bozarslan moderatörlüğünde düzenlenen toplantının açılış konuşmasında DİTAM Başkanı Mehmet Vural, 2013 yılında başlayan çözüm ve müzakere sürecinde, toplumda barışa dönük umudun olduğunu belirtti. Müzakerenin iki tarafının da ciddi bir niyet ve cesaretinin olmadığını söyleyen Vural, “Dün de çözüme ihtiyaç vardı, bugün daha da çok ihtiyaç var” dedi. 

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, barış süreçleri ile ilgili kapsamlı sunumu ile konuyu tartışmaya açtı. 

Teorik düzeyde ve deneyimlerden hareketle çatışma, süreç ve barış kavramlarından bahseden Coşkun, siyasal nitelikli çatışmaların başlıca nedeninin çoğunluğu ve gücü elinde bulunduran kesimlerin eşitliği kabul etmemesi, azınlıkların reddi ve inkâr politikalarına karşı zamanla oluşan direnç olduğunu belirtti.

“Çatışan taraflar arasında asgari bir mutabakat oluşursa ancak anlaşma zeminine doğru yola girilmiş olur”

Her çatışmanın kendine özgü, biricik özellikleri olduğunu belirten Coşkun, toplumsal bir tabana dayanan her çatışmaya ancak siyasi olarak çözüm bulunabileceğini sözlerine ekledi.

“Çözüme ve barışa bir inşa süreci olarak bakılmalıdır, barışın zaman içinde imal edilmesi gerekir”

Coşkun ayrıca, dünyadaki çatışma çözümü süreçlerine bakıldığında başarılı olan süreçlerin temel özelliklerinin sabırla sürdürülen yapılar, güçlü liderlik, barış sürecinin ardındaki irade olduğunu vurguladı. Yine dünyadaki deneyimlerden hareketle Coşkun, “Bir çözüme ulaşmak için birden fazla deneme yapmak gerekebilir. Çözüme ve barışa bir inşa süreci olarak bakılmalıdır, barışın zaman içinde imal edilmesi gerekir” dedi.

“Barışın inşası uzun soluklu bir mücadeleyi gerektirir”

Barış sürecinin aşamalarını temas, diyalog, müzakere, anlaşma ve çözüm olarak sıralayan Coşkun, “Bütün çatışmalar karmaşıktır, işin içinde çok sayıda aktör ve dinamik vardır” diye konuştu.

Devlet içi çatışmaların çözümünün, çatışmanın tarafları aynı topraklarda yaşamak durumunda olduğundan devletlerarası çatışmaya göre çok daha zor olduğunu belirten Coşkun, “Özellikle iç savaşlarda müzakere mutlaka başarıyla sonuçlanmayabilir” dedi.

Çatışma çözümü süreçleri açısından Türkiye siyasi tarihini değerlendiren Coşkun, ilk ateşkesin ilan edildiği 1993 yılının kritik önemine değindi. 1993’ten sonra dokuz defa tek taraflı ateşkes ilan edildiğini söyleyen Coşkun, bu ateşkeslerin bir kısmının yıllarca, bir kısmının da çok kısa sürdüğünü belirtti. Sağlıklı bir diyalog ve müzakerenin başladığı 1999 sonrası beş yıl ile 2009 Oslo sürecinden bahseden Coşkun, 14 Haziran 2011 Silvan saldırısı ile biten bu süreçten sonra, 2013’te tekrar başlayan müzakere sürecini hatırlattı.

2013’te başlayan müzakere sürecinin diğer müzakere süreçlerinden “kısmi açıklık” ve “iki taraflı ateşkes” olmak üzere farkını vurgulayan Coşkun, bu süreçte çözüme dönük hukuki bir zeminin oluşmaya başladığını da sözlerine ekledi. Coşkun bu müzakere sürecinde akil insanların 81 ilde yaptığı halka açık toplantılarla Kürt meselesinin ilk kez kamuoyuna bu kadar açık bir biçimde konuşulmaya başlandığını dile getirdi ve bu süreçte ortaya çıkan raporların çözüme yönelik kıymetli veriler sunduğunu söyledi.

“’Kürt meselesi silah ve asayiş önlemleri ile çözülemez, çözülebilseydi bu zamana kadar çözülürdü’ görüşü hâkim”

Türkiye’nin yedi bölgesinde gerçekleştirilen bu çalışmalarda Kürt meselesinin çözümüne dair çeşitli asgari koşulların açığa çıktığını belirten Coşkun, bu koşulları şöyle özetledi: “Kürt meselesi silah ve asayişle çözülmez, süreç ilerledikçe halkın desteği artıyordu, süreç değer kazanıyordu, insanlar genel olarak bu huzur ortamını kaybetmek istemiyordu. Karadeniz’de yürütülen çalışmalarda bir yurttaş, ‘Bizi tanımlayan değil tanıyan bir anayasa istiyoruz’ demişti.”

Sürecin Kürt meselesi odaklı başlamakla birlikte akil insanların toplumun birçok farklı sorunuyla karşılaştığını belirten Coşkun ihtiyacın sivil, çoğulcu, halkın katılımıyla gerçekleştirilecek demokratik anayasa ve demokratik bir reform süreci olarak belirdiğini söyledi.

“Asla yan yana gelemeyecek gruplar aynı masa etrafında toplandı”

Müzakere sürecinde çalışan heyetlerin toplum ile siyasi iktidar arasında bir ara yüz olduğunu belirten Coşkun, heyetlerin ellerinde çözüme dair mekanizmaların olmamasını ve çözümün parametreleri hususunda bilgilendirilmemiş olmalarını sürecin heyetler açısından handikapları olarak tanımladı.

“Bundan sonraki olası bir müzakere ve barış sürecinde akil insanlar gibi bir heyetin bence tarihsel misyonu yok”

Müzakere sürecinin bozulmasına neden olan çeşitli faktörlerden de bahseden Coşkun, Suriye’deki iç savaş sürecini vurgulayarak, “Aslında süreci başlatan da bitiren de Suriye faktörüydü” dedi. Son müzakere sürecinin iyi bir mimarisi olmadığını ve sürecin nihai hedefinin ne olduğuna dair taraflar arasında bir anlaşmanın bulunmadığını vurgulayan Coşkun, çok fazla seçimlere odaklı bir süreç yürütüldüğü eleştirisinde bulundu:

“Müzakere sürecine ‘Kervan yolda düzülür’ diye başlandı ama kervan yolda dağıldı, taraflar arası sorunların çözümüne dair mekanizmalar yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretini yeni bir müzakere sürecinin başlangıcı olarak yorumlamıyorum.

2021 yılında çözüm sürecinin hangi aşamada olduğunu Prof. Dr. Mesut Yeğen’e referansla anlatan Coşkun, seçeneklerin “Kürt meselesi bitti”, “Çözüm süreci yok” ya da “Kürt meselesinde normalleşme” olmak üzere bir spektrumda incelenebileceğini söyledi.

“Kürt meselesi bitmedi ama Türkiye siyasetinin kerteriz noktası olma özelliğini kaybetti”

Coşkun yeniden bir müzakere sürecine girilmesini zorlaştıran unsurları da şöyle sıraladı: “MHP’nin de içinde bulunduğu ittifak yapısı ve devletin daha da milliyetçi bir forma bürünmesi, şiddet olayları olmadığında sorunun ortadan kalktığı imajı, başarısız sürecin yarattığı yük ve aşırı güvensizlik ve çözüm sürecini destekleyen siyasi elitlerin azlığı.”

“’Kürt meselesi şiddetle çözülemez’ anlayışının yaygınlığı ve Kürt gençlerinin radikalleşmeden uzaklaşması ve Kürt seçmenin kritik rolü çözüm sürecine dönük bir avantajdır. Zaten başarısız olmuş eski tarz bir çözüm sürecinin tekrarlanması anlamsız, bir daha iskeletsiz bir yapıya dönmemek gerekiyor diyen Coşkun, bundan sonraki olası bir müzakere ve barış sürecinin yeni bir biçime sahip olması gerektiğini, bunun için kapsamlı ve samimi bir muhasebe sürecine ihtiyaç olduğunu, bu sürecin kesinlikle yasal bir zemine oturtulmasını ve farklı toplumsal kesimlerin kurumsal olarak sürece dahil edilmesinin önemli olduğunu belirtti. Coşkun sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bütün aksaklıklarına rağmen 2013’teki çözüm süreci son derece değerliydi. Bugün de değerli yarın da değerli olacak çözüm süreci ihtiyacı var etno-politik süreçleri silahla çözemezsiniz.”

Coşkun sonuç olarak müzakere-çözüm ve barış süreçlerinde dikkat edilmesi gereken parametreleri şu şekilde özetledi: “Barış süreçleri asla iki tarafla olmaz, mümkün olduğunda çok aktör sürece dahil edilmelidir. Dünya örneklerine göre silahlı gruplar müzakereler başlar başlamadan ortadan kalkmaz, son garantilerini almadan silahlarını bırakmazlar. Barış süreçleri aynı anda birçok kanalda ve diyalogla yürütülmelidir. Barış masalarına aktörlerin çok büyük hedeflerle gelmemesi gerekir.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.