Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Polis barınamayan öğrencilerin kekini yedi – Barınamıyoruz Hareketi’nden Arda Yüksel: “Yolculuk için sandviç ve kek getirmiştik, çevik kuvvet yolculuk için hazırladığımız kekleri yemiş”

Barınamıyoruz Hareketi’nden Arda Yüksel, Ankara’daki miting için İstanbul’dan geldikleri otobüsün polis tarafından gözaltı otobüsü olarak kullanıldığını belirterek, “Yolculuk için sandviç ve kek getirmiştik. Çevik kuvvet ekibi yolculuk için hazırladığımız kekleri yemiş” dedi. Polisin bu yaklaşımını “Burada işletilen hukuk bir yurttaş hukuku değil. Bize karşı düşman hukuku işletildi ” sözleriyle değerlendiren Yüksel, pazar günü (12 Aralık) yaşananları Medyascope’a anlattı.

Artan ev kiraları ve yurtların yetersiz olması sebebiyle bir araya gelen üniversite öğrencileri barınma taleplerini duyurmak için 12 Aralık’ta Ankara’ya, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelmek için yola çıktı. Polis, kamuoyunda “Barınamıyoruz Hareketi” olarak bilinen öğrencilerin yolunu başkent girişinde kesti ve öğrencileri darp ederek gözaltına aldı. Polisin gözaltına aldığı 90’a yakın öğrenci, gün içinde gruplar halinde serbest bırakıldı. Medyascope, polisin darp ederek gözaltına aldığı öğrencilerden Arda Yüksel’e kameralara yansımayan süreçte neler olduğunu sordu. Gözaltı sürecini anlatan Yüksel “Çevik kuvvet ekibi otobüsümüzü gözaltı otobüsü olarak kullandı. Bizim kiraladığımız aracı da, şoförü de alıkoydular. Yolculuk için yanımıza sandviç ve kek getirmiştik. Araçta, getirdiğimiz erzakı yemişler. Kekleri yemişler. Bu denli bir taraflaşma var aslında. Kimin ne yapmak istediği bu örnekte çok keskinleşiyor. Burada işletilen hukuk bir yurttaş hukuku değil. Bir düşman hukuku işletildi bize karşı” diye konuştu.

“İstanbul polisi, otobüsün plakasını almış ve Ankara’ya iletmiş”

Sabah saatlerinde Ankara sınırındaki gişeyi geçtikten sonra otobüslerinin trafik polisi tarafından durdurulduğunu söyleyen Yüksel, şoförlerin ehliyet ve ruhsatlarının kontrol edildiğini dile getirdi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü İstanbul’dan çıkarken İstanbul polisi otobüsün plakasını almış ve Ankara’ya iletmiş. Polis eskortluğunda daha kalabalık bir sivil polis ekibinin, çevik kuvvet ekibinin olduğu bir polis noktasına götürdüler. Zaten cevabını bildikleri bir soru sordular: ‘Siz kimsiniz?’ Biz de ‘Barınamıyoruz hareketiyiz, gençleriz, Ankara’ya gidiyoruz’ dedik. ‘Gidemezsiniz’ dediler, sebebini sorduk valiliğin yaptığı açıklamayı öne sürdüler.”

“Valilik açıklamasında ‘eylem yasaktır’ yazmıyor çünkü böyle bir hukuki seçeneği yok”

Valiliğin açıklamasında herhangi bir yasaklama ibaresi olmadığına dikkat çeken Yüksel, “Valinin açıklamasını biz de okuduk, hiçbir yasaklama ibaresi geçmiyor ‘Eylem uygun değildir’ diyor ‘Şuna yol açar’ diyor ‘Eylem yasaktır’ diyemiyor çünkü böyle bir hukuki seçeneği yok. Valilik, en fazla şunu yapabilir: ‘Burada, bu noktada eylem yapmanız yasaktır şurada yapabilirsiniz’ diyebilir” diye konuştu. Polis tarafından gerekçe olarak gösterilen valilik açıklamasının geçerli olmadığını söyleyerek yazılı bir belge istediklerini anlatan Yüksel, kendilerine yönelik müdahalenin seyahat özgürlüğünü kısıtlama olduğunu da hatırlattıklarını ancak polisin yeni bir şey söylemediğini dile getirdi.

“Avukatların gelmesini beklemediler”

Polisin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu hatırlattığını söyleyen Yüksel, şöyle devam etti: “’2911’in işlemesi için öncelikle bir eylemin olması gerekir. ‘O zaman bu yolu açın biz eylem alanına gidelim. Madem kanun diyorsunuz kanuna uygun olan şekil budur’ dedik. Yine kabul edilmedi ve ısrarla bizi Ankara’ya sokmayacaklarını söylediler. ‘Ne olursa olsun almayacaksınız’ denilmiş.”

Avukatlarını çağırdıklarını fakat polislerin, avukatlar geldiğinde sorun yaşayacaklarını bildikleri için avukatların gelmesini beklemediğini söyleyen Yüksel, “Uyarı dediğimiz şey de ‘Dağılın’ uyarısı değil, zaten dağılamayız çünkü dört tarafımızı kapatmışlar. ‘Otobüslere binip geri dönün’ diyorlar.  Ankara’ya giremiyor muyuz yani? ‘Ankara’ya şu otobüs şu kişi giremez’ diye bir yasak yok” diye konuştu.

“Bir arkadaşımızın kolunu ezdiler, kafama polis kaskıyla vurdular, bir arkadaşımızın üstünde üç dört polis vardı”

Durduruldukları bölgede kimsenin olmamasının, polisin hukuksuz yaklaşımına zemin sağladığını dile getiren Yüksel, gözaltı sürecini şu sözlerle anlattı:  

“Sivil polis ve çevik kuvvet polisleri doğrudan fiziki şiddetle, işkenceyle gözaltına aldı. Gözaltına aldıkları kimseyi bırakmadılar. Çoğu arkadaşımız darp edildi. Bir arkadaşımızın kolunu ezdiler, benim kafama polis kaskı ile vurdular, bir arkadaşımız yere yatırdılar ve üstünde üç dört polis biri boynuna biri beline diziyle bastırdı. Bu şekilde bir gözaltı oldu. Sınır noktasında olduğumuz için etrafımızda kimse yoktu ve rahatlıkla işkencelerine devam ettiler. Durumumuzu takip etmeye gelen basın mensubu arkadaşları da gözaltına aldılar.”

“Bir araya gelmeyelim diye gözaltı sürecini uzattılar”

Kahramankazan İlçe Kaymakamlığı Karakolu’na götürüldüklerini söyleyen Yüksel, ifade alma ve üst arama süreçlerinin özellikle uzatıldığını öne sürdü:  

“Bütün dertleri bizim bir şekilde gözaltından çıkıp eyleme devam etmememizdi. Biz karakoldayken Konur Sokak’ta arkadaşlarımız eylem yapmaya çalıştılar. Eylem alanında buluşmadan önce yine bir hukuksuzluk gerçekleşti ve eylem yapmaya giderken takip eden polisler tarafından gözaltına alındılar. Oturdukları yerde eylem yapmayı beklerken aynı arkadaşımızın yanına üç dört defa gelerek GBT yapıyor, kimliğe bakıyor, aynı işlemi yapmayı zorlayarak taciz ediyorlar.”

“Polis konvoyu Ankara’nın dışına kadar takip etti”

Serbest bırakıldıktan sonra da sürecin devam ettiğini söyleyen Yüksel, bazı arkadaşlarının sabah saatlerinde bırakıldığını dile getirdi. Gözaltından çıkıp hastane kontrolü bittikten sonra otobüse bindirildikleri bilgisini paylaşan Yüksel, “Gözaltı işlemi bittikten sonra istediğiniz şeyi yapmakta özgürsünüzdür. Bizi bıraktıktan sonra da geldiğimiz otobüse bindirdiler, iki tane sivil polis aracı bir tane çevik kuvvet aracı ile konvoy halinde Ankara’nın dışına kadar takip ettiler ve Ankara’nın dışında kadar çıkardılar” diye konuştu.

“Toplumsal hareketliliğin kazanımı olması istenmiyor çünkü devamı gelir diye düşünüyorlar ve haklılar: Gelir”

Öğrenciler “Gençlerin önünü açın“ çağrısıyla eylem yapmıştı. Arda Yüksel, “Gençlerin önünü neden açmıyorlar” sorusu üzerine şunları söyledi: 

Çünkü talep ettiğimiz barınma sorunu sadece bizim barınma sorunumuz değil, milyonların barınma sorunu. Ne şartlarda ve nasıl bir yerde yaşadığımız da barınma sorununa dahildir ve bu bir yoksulluk problemi. Bu sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasal bir sorun ve bu soruna maruz bırakılan insanların birleşmesi demek. Karşı taraf bunu gördüğü için en ufak bir eyleme izin vermiyor. Bu problemi öğrenciler için çok rahat çözebilir aslında ama yapmıyor. Gençler kazanmış olacak, bunu kabul etmiyor. Bu toplumsal hareketliliğin bir kazanımının olmasını istemiyor çünkü devamı gelir diye düşünüyorlar ve haklılar: Gelir.”

Yüksel’e gençlerin taleplerini sorduğumuzda ise “Barınmak, insanca yaşamak, insanca bir geleceği kurmak, adil yaşamak, adalet istiyor bu gençler, bunu herkes için istiyoruz. Gelin gençlerle yürüyün, bütün gençleri bütün yoksulları, hesaplaşması olan herkesi yolu açmaya ve destek olmaya çağırıyorum” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.