Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sektörler İstanbul depremine ne kadar hazır? – “Yeterli önlem almamak travmatik tecrübelere yol açar”

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ortaklığı ile gerçekleştirilen, beklenen büyük İstanbul depremi için kritik öneme sahip sektörlerin incelendiği “Sektörler İstanbul Depremi’ne Ne Kadar Hazır?” raporunun lansmanı bugün (15 Mart) çevrimiçi olarak yapıldı. UPS Vakfı’nın desteği ile hazırlanan rapor kapsamında, enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, ulaştırma ve lojistik, tarım ve gıda, sigorta ve finans sektörleri incelendi.

Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu çevrimiçi lansmanda, beş sektörün büyük İstanbul depreminin kırılganlıklarına ve hazırlıklarına ilişkin raporunu açıkladı.

“Afetlerden ne kadar etkileneceğiniz, alacağınız önlemlere bağlı”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski açılış konuşmasında, dünyadaki kırılganlıkların arttığı bir dönem yaşandığını, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik kabul edilemez tutumunun hem insani bir drama hem de ekonomik risklerin artmasına sebep olduğunu söyledi.

Tüm bunların yanında da gerçekleşmesi muhtemel İstanbul depreminin Türkiye ekonomisini sarsıcı bir şekilde etkileyeceğini aktaran Kaslowski, “Kırılganlıklar her zaman var olacaktır. Bunlardan ne kadar etkileneceğiniz, alacağınız önlemlere bağlı” dedi.

Beklenen İstanbul depreminin jeolojik bir gerçeklik olduğunu hatırlatan Kaslowski, depremin engellemesinin mümkün olmadığını ancak alınacak önlemler ile hasarların azaltılabileceğini vurguladı.

Kaslowski, geçmişteki depremlerden ders çıkarılması gerektiğini ise şöyle anlattı: “Başta 1999 yılındaki Gölcük depremi olmak üzere, Van, Elazığ ve Ege Denizi depremleri, yeterli önlemlerin alınmaması halinde travmatik tecrübelerin olacağını bize gösterdi.”

Depremle ortaya çıkacak sonuçları en aza indirmek için güçlü bir ekonomik yapıya, iyi bir hazırlığa ve sağlam binalara ihtiyaç olduğunu belirten Kaslowski, “Bilimin yolundan giderek önlemler aldığımızda afetlerin yarattığı sorunlar azalacaktır” diye konuştu.

“İstanbul depremi bir memleket meselesi”

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, işletmeleri ve ekonomiyi afetlere önceden hazırlamak için çalıştıklarını, depremin “hayatın bir gerçeği olduğunu” söyledi. Turan, “Depremi sadece engellenemeyeceğine yönelik kadercilikle ele almak, yıkıcı sonuçları önleyebileceğimiz gerçeğini gölgeliyor” diye ekledi.

Turan, kentsel dönüşümde arzulanan noktanın çok gerisinde olunduğunu vurguladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre İstanbul’un Türkiye nüfusunun yüzde 19’unu barındırdığını ve gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 30’unu oluşturduğunu söyleyen Turan, İstanbul’da yaşanacak bir depremin bütün Türkiye’yi etkileyeceğini söyledi:

Marmara’da yaşanacak depremde yaşayacağımız insani ve sosyoekonomik kayıplarımız büyük endişe ve belirsizlik yaratıyor. Gerçekleşecek depremi bu nedenle bir memleket meselesi olarak görüyoruz.

Sektörler arasındaki işbirliği ve iletişimin çok önemli olduğunu vurgulayan Turan “Enerji sektöründe yaşanacak aksaklık, bilgi ve iletişim teknolojilerini, o sektördeki aksaklık ulaşım ve lojistiği, o da gıdayı etkiliyor. Depreme karşı dayanıklılık zincirimizi güçlendirmeliyiz. Kobilerin afet farkındalığı ve sigorta oranı çok düşük” dedi.

UPS Türkiye Genel Müdürü Burak Kılıç, KOBİ’lerin afete hazırlık oranlarının çok düşük olduğunu ve yüzde 83’ünün depremi bir risk olarak bile görmediğini aktardı.

“İş dünyası, toplulukların afetlere daha iyi hazırlanmasını sağlayabilir”

Özel sektörün afetlerde kilit rol üstlendiğini söyleyen OCHA-UNDP Connecting Business Initiative (CBI) Network Koordinasyon Uzmanı Florian Rhiza Nery, özel sektör ile kamunun ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğinin önemli olduğunu vurguladı:

“İş dünyası uzmanlığı, kaynakları ve ağları sayesinde toplulukların afetlere daha iyi hazırlanmasını, müdahale etmesini ve afetlerden sonra toparlanmasını sağlayabilir. Bu nedenle iş dünyasının hükümet, insani yardım ve kalkınma ortaklarıyla el ele çalışmaları çok önemlidir. Bu çerçevede özel sektörü afete hazırlık, müdahale ve iyileştirme konularına dahil eden bir platform olarak, afet ve iklim direncini teşvik etme çabalarında CBI Türkiye ağını desteklemekten gurur duyuyoruz.”

Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu ise dünyadaki küresel düzeydeki risklerin ağırlıklı olarak iklim temelli olduğunu söylerken, risk dağılımının Türkiye ve gelişmekte olan diğer ülkeleri de kapsadığını anlattı.

“Türkiye’nin kırılganlığı çok boyutlu olarak artıyor”

Tiryakioğlu, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı orman yangınları, yağışların düzensizleşmesi ve artan deprem riskiyle beraber kırılganlığının çok boyutlu şekilde arttığını belirtti.

Raporun beş sektör üzerine odakladığını belirten Tiryakioğlu, bu sektörleri “enerji”, “bilgi ve iletişim teknolojileri”, “ulaştırma ve lojistik”, “tarım ve gıda”, “sigorta ve finans” olarak sıraladı. Türkiye’nin bir tarım ülkesi olarak ülke içindeki payının son 20 yılda yüzde 6 ile 11 arasında seyrettiğini ve son yıllarda artan maliyetlerle beraber tarımın bir çıkmazın içine girdiğini, sanayinin payının yüzde 25’leri geçemediğini, hizmet sektörünün payının ise yüzde 70 olduğunu aktaran Tiryakioğlu, “Salgın ekonomisi bize çok net olarak sanayinin ve tarımının payının ne kadar önemli olduğunu gösterdi” dedi.

“Enerji sektörü, bilgi ve iletişimi ciddi şekilde etkiliyor”

Enerji sektörünün çok kritik önem taşıdığını söyleyen Tiryakioğlu, olası bir İstanbul depreminde büyük enerji kesintileri olabileceğini ve bunların yangınlara da sebep olabileceğini belirtti. Aynı zamanda enerji sektöründeki aksamanın bilgi ve iletişim sektörünü de ciddi şekilde etkileyeceğini vurguladı.

Açıklanan rapora göre, enerji sektörünün en kırılgan ve en önemli konusu elektrik iletim ve dağıtım hatları ile trafoların güçlendirilmesi gerekliliği. Bununla birlikte elektrik iletim ve dağıtım ağı ile ilgili bilgi ve veri eksikliği, iş sürekliliği ile afet ve acil durum planlarının olmaması, deprem anında yaşanabilecek olası kesintilere karşı işbirliğinin yetersizliği ve yüksek maliyetli yatırım nedeniyle altyapının güçlendirilmesi alanında eksikleri olması. Aynı şekilde bilgi ve iletişim sektörünün de en ciddi kırılganlığını depremde yaşanabilecek enerji kesintileri oluşturuyor.

Bilgi ve iletişim sektöründeki diğer kırılganlıklar ve önlemler ise, sabit baz istasyonlarının direncinin zayıflığı, mobil baz istasyonlarının etkinliğinin yetersiz oluşu, yolların zarar görmesi durumunda teknik personelin ulaşımının zorluğu, afete karşı sektörel işbirliği ağı olmaması, toplumsal acil durum bilincinin düşüklüğü, siber güvenlik riskleri ve kapasite artırma maliyetleri.

“Tarım sektörü gittikçe artan bir öneme sahip”

Lojistik sektörünün önemine değinen Tiryakioğlu, arama kurtarma ekip ve ekipmanlarının ayrıca hayati ihtiyaçların ulaştırılması konusunda lojistik sektörünün önemli bir noktada bulunduğunu, aynı zamanda bilgi ve iletişim sektörünün de çalışmaya devam edebilmesi için lojistiğin önemli olduğunu söyledi.

Bu sektör için en önemli riski İstanbul’un yollarının, viyadüklerinin çok önemli bir kısmının büyük bir deprem sonrası çökmesi ihtimali oluşturduğu vurgulayan Tiryakioğlu, sunumda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İstanbul Deprem Seferberlik Planı’na göre 7,5 büyüklüğündeki bir depremde yollarının yüzde 30’unun kapanacağı öngörüsünün de bunu desteklediğini aktardı.

Tiryakioğlu, tarım ve gıda sektörünün yağmalama riskleri ve tedarik zincirlerindeki aksamalar ve aynı zamanda iklim krizinin de ortaya çıkaracağı risklerle birlikte gittikçe artan bir öneme sahip olduğunu vurguladı.

Sigorta ve finans sektörünün de aslında tüm bu süreci kapsayan ve süreci çerçeveleyen bir öneme sahip olduğuna dikkat çeken Tiryakioğlu, afet sonrası normalleşme sürecini hızlandıracağını belirtti. Raporda, sigorta ve finans sektörünün kırılganlıkları ve güçlendirmesi gereken diğer alanlar ise şöyle sıralandı:

  • Yatırımcı ve toplum farkındalığının düşüklüğü,
  • Devletin üzerindeki malî yükün hafifletilmesi için sigorta bilinci ve sigortalılık oranının artırılması,
  • DASK’ın sadeleşmesi ve işlevselleştirilmesi,
  • Kamu ve yerel yönetim işbirliği yetersizliği ile değişen risk faktörleri. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.