Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Altılı masayı beklerken

Ruşen Çakır, altı muhalefet partisinin pazar akşamı yapacağı görüşme öncesi muhalefetin durumunu değerlendirdi.

Spotify’dan dinleyebilirsiniz:

Yayına hazırlayan: Cenk Narin

Merhaba, iyi günler. Altı muhâlefet partisi lideri bu pazar akşamı iftar saatinde, Demokrat Parti Genel Merkezi’nde bir araya geliyor. Altılı masanın bu üçüncü buluşması — aslında, 28 Şubat’ta Bilkent Otel’de yapılan mutâbakat törenini de katarsak dördüncü. Ama baş başa kapalı bir ortamda konuşacakları üçüncü toplantı olacak bu. Mâlûm, alfabetik sırayla gidiyor. Önce CHP yaptı, bir ay sonra DEVA Partisi’nin genel merkezinde oldu. Şimdi Demokrat Parti’de, bir sonraki ay Gelecek Partisi, daha sonra İYİ Parti ve nihâyet Saadet Partisi diye sonlanacak. Geçen toplantıda birtakım komisyonlar kurulması kararlaştırılmıştı. O komisyonlar bugüne kadar ne yaptı ne etti pek bilmiyoruz; ama herhalde liderler o komisyonların çalışmalarını da değerlendirecek ve yoğun bir gündemle bir araya gelecekler, öyle anlaşılıyor. 

Ve gündemin en öne çıkan konularından birisi de: Mülteciler, sığınmacılar –artık ne derseniz– konu bu olacak. Bu masadan o konuda nasıl ortak bir şey çıkacak? Açıkçası çok emin değilim. Aslında bu tür kritik konularda, farklı görüşlerin olduğu konularda, şu anda seçim öncesinde mutâbık kalıp kalmama konusunda sorunlar yaşayabilirler. Zîra sığınmacılar konusunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir süredir dile getirdiği bir yaklaşım var; İYİ Parti’nin bu konuda çok fazla gündeme dâhil olmadığını görüyoruz. O biraz da, İYİ Parti’den kopma Ümit Özdağ’ın bu gündemi büyük ölçüde ele geçirmiş olmasıyla ilgili olabilir; ama sonuçta İYİ Parti’nin de CHP’yle Ümit Özdağ arasında bir yerde olduğunu varsayabiliriz. Fakat Gelecek Partisi’yle –ki Türkiye’de şu anda yaşanan sığınmacı politikasında ve bir dönem açık kapı politikasında Ahmet Davutoğlu’nun rolünün çok olduğunu biliyoruz; gerek dışişleri bakanı, gerek başbakan olduğu dönemlerde– şu anda ortak bir çizgiye nasıl gelecekler? 

Tabii ki birtakım yuvarlak lâflar olabilir. Ama onun dışında ekonomi konusu en çok konuşulması gereken ve halkın en çok şikâyet ettiği konu. Bu konuda da tam olarak neyi nasıl söyleyecekler? Yani durum tespitinin dışında, bir sorun olduğu muhakkak; insanların başında büyük bir enflasyon belâsının olduğu muhakkak, işsizlik vs. hepsi muhakkak; ama bunların tekrarlanmasının ötesinde bu masadan bir çözüm önerisi, çözüm konusunda bir şeyler çıkabilir mi? Açıkçası çok emin değilim. İçerik yoğun ve bir iddiaya göre Demokrat Parti yöneticileri, “Sahura kadar sürebilir” demiş arkadaşımız Okan Yücel’e. Olabilir, sahura kadar da sürebilir. Ama burada ülkenin birtakım öne çıkan sorunlarını konuşmanın dışında, esas olarak altılı masanın gidişâtını da konuşmaları bekleniyor. Zîra, biliyorsunuz daha önce de değindik: Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın sosyal medyada, Twitter’da yaptığı bir paylaşımla berâber, Gelecek ve DEVA partileri çok ciddî bir şekilde rahatsız oldu. Orada, yeni cumhurbaşkanı adayı bahsinden hareketle, “Hiçbir şekilde AKP’yle ortaklığı olmamış olan” diye söyledi. Tabii ilk akla gelen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan oldu. Nitekim Gültekin Uysal, tek tek tüm partileri pazar günkü buluşmadan önce ziyâret ettiğinde, o mâlûm fotoğraflar çıktı karşımıza: Suratlar asık, Ali Babacan’la ayakta, Ahmet Davutoğlu’yla oturarak; ama hiç de böyle birlikte yol arkadaşlığı yapıyorlarmış gibi durmuyorlar. Bir tatsızlık olduğu muhakkak. Ne konuştular? Nasıl konuştular? Bilmiyoruz; ama Gültekin Uysal’ın bu çıkışından rahatsız olduklarını biliyoruz. Gültekin Uysal’ın tam ev sahipliği yapacağı zaman bunu yapmış olması anlamlı. 

Bir diğer nokta da: Gültekin Uysal bu ittifak içerisindeki en güçlü parti değil. Dolayısıyla çok da güçlü olmayan bir partinin bu cüretkâr çıkışı yapmış olmasının Gelecek ve DEVA’yı ayrıca işkillendirdiği de muhakkak. Yani acaba buradaki büyük partilerden, yani güçlü partilerden –nedir? CHP ve İYİ Parti–, bunlardan herhangi birisinin desteğiyle mi bu açıklamayı yaptı sorusu hâlâ masada duruyor. Dolayısıyla ortada bir de böyle bir sorun var: Bu masanın yola altılı devam edip etmeyeceği. Altılı devam etme ihtimâli çok güçlü; çünkü kimsenin bir diğerine rağmen yola devam etme lüksü yok. Özellikle yeni kurulan partilerin böyle bir olayda, şu ya da bu gerekçeyle masadan kalkmaları durumunda yapabilecekleri çok fazla bir şey yok. Hele yeni seçim kanunuyla berâber iyice zor durumdalar. Dolayısıyla hep vurgulamaya çalıştığım gibi, burada birbirlerine muhtaçlar, birbirlerine ihtiyaç duyuyorlar. Ama belli ki aralarında geçmişten kaynaklanan, birtakım değişik nedenlerle, bugünden geleceğe yönelik olarak birtakım sorunlar var. Ve bu sorunları çözmenin bayağı bir uzağındalar. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. 

Ortada bir kriz potansiyeli hep vardı. Sıkıntı potansiyeli hep vardı. Gültekin Uysal’ın bu son açıklaması, her ne kadar sonra düzeltmeye çalıştıysa da bunu açığa çıkarttı. Ve tabii ki iktidar bunun üzerinde kelimenin en kaba tâbiriyle “tepinmeye” başladı. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerini görmüş olabilirsiniz; görmüşsünüzdür, çünkü bütün medyada o ne söylese hep çıkıyor karşımıza. Dalgasını geçti. “2023’e kadar bu masada oturamayacaklar. Sosyal medya üzerinden birbirleriyle kavga etmeye devam edecekler” vs. diye, masayla da masadaki altı kişiyle de dalga geçti. Şimdi, altı liderin Erdoğan’ı yanıltmak gibi bir sorumlulukları var. Aksi takdirde, tam “Biz demiştik, buradan bir şey çıkmaz” olacak. Şurada bu masadan birisinin, hattâ birden fazla liderin kalkması durumunda –her ne kadar bâzıları, özellikle CHP ve İYİ Parti içerisindeki bâzıları, “Yeni partiler gitse de çok fazla zarar görmeyiz” diyor olabilirler–, fakat bu özellikle moral anlamında olumsuz etkileyecektir — onu özellikle vurgulamak lâzım. Bir diğer husus da, başta söylediğim ana gündem maddelerinden birisinin sığınmacılar olacağını görüyoruz. Ve bunu yapan da büyük ölçüde, her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışları olsa da esas olarak burada çıtayı alabildiğine yükselten bir Zafer Partisi realitesi var, Ümit Özdağ realitesi var. Ümit Özdağ şu ya da bu şekilde gündemi bayağı bir belirleyebildi. Ve bu aslında muhâlefet için çok ciddî bir ders. Ve burada ne yapacakları, bu olayı nasıl yorumladıkları da önlerinde duruyor. 

Özellikle İYİ Parti için; çünkü Ümit Özdağ düne kadar, kuruluştan îtibâren İYİ Parti’de yer almış, sonra da ayrılmak durumunda kalmış birisi. Özdağ’ın çıkışı ya da gündemi bu kadar belirleyebiliyor olması, genel olarak muhâlefeti özel olarak da İYİ Parti’yi çok yakından ilgilendiriyor. Bu arada bir not: Yarın saat 15:00’te Ümit Özdağ stüdyoda konuğumuz olacak ve sizler de sorularınızla benim yöneteceğim bu yayına katılabileceksiniz. Ümit Özdağ’la her konuyu, başta tabii ki Mansur Yavaş ve sığınmacılar konusu olmak üzere, her konuyu kendisiyle konuşmaya çalışacağız. Uzun bir yayın olacağına benziyor. Şimdiden vurgulayalım. Daha önceki yayınlarda, bu bir araya gelme, özellikle DEVA Partisi’nde yapılan ikinci buluşmanın ardından, “Niye muhâlefet heyecan vermiyor, veremiyor?” dedik, birçok kişi dedi. Ve buradan hareketle de muhâlefete gönül vermiş insanlar rahatsız oldular. “Ya işte, ne istiyorsunuz? Muhâlefete muhâlefet yapıyorsunuz” dediler. Bunda haklılık payı olabilir, ama bunun bir heyecan vermediği de açıkçası ortada. Şimdiki buluşma veriyor mu heyecan? Sanmıyorum. Bittikten sonra verecek mi heyecan? Emin değilim. Geçen sefer organizasyonda da sorunlar vardı. Şimdi bir de demin bahsettiğimiz Gültekin Uysal’ın yarattığı ya da açık ettiği krizle berâber işler iyice gerildi. Şimdi telâfî ettiler mi? Özellikle Kılıçdaroğlu bu konuda bayağı bir çaba sarfetti. Bakalım bu pazar günü, buluşmanın ardından bu olay bir heyecan verebilecek mi? Bu anlamıyla, yani şunu tahmin ediyorum: “Buluşuyorlar, bakalım ne çıkacak?” diye çok merak etmiyor insanlar; ama buluştuktan sonra yapılacak açıklama ve verilecek fotoğrafla belki bir merak uyandırabilirler. 

Geçen ayki buluşma sırasında Space uygulamasından Medyascope olarak bunu bir tartışmaya açmıştık. “İnsanlar altılı masadan ne bekliyor?” diye. Bu hafta yine pazar günü saat 21:00’de aynı şekilde Space’de arkadaşlarımız dinleyicilerle birlikte –çünkü Space görüntülü olmuyor, sesli oluyor biliyorsunuz– yine altılı masayı tartışmaya açacaklar, “Masadan kalkan olur mu?” diye. Orada da insanların nasıl beklentileri olduğu, herhangi bir beklentileri olup olmadığını göreceğiz. Ama şu hâliyle bakıldığında, eğriye eğri doğruya doğru, muhâlefet kendi arasındaki sorunlarla ve bir yıldır yaşanan sürece, özellikle ekonomik krize ve mülteciler meselesine tam anlamıyla hâkim olamamak ve gündemi belirleyememekle eleştiriliyor ve bu anlamıyla da bu buluşma çok büyük bir heyecan yaratmıyor. Bakalım işin rengini değiştirebilecekler mi ve bir heyecan atmosferi yaratabilecekler mi? Bitirmeden, Medyascope’un Plus YouTube sayfasından bunu yayınlıyoruz. Medyascope Plus’a abone olmayı ihmal etmezseniz seviniriz. Bir diğer husus da Medyascope’a desteklerinizi, gerek YouTube katıl butonundan, gerek Patreon’dan unutmazsanız, destek verirseniz ve desteklerinizi sürdürürseniz çok memnun oluruz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.