Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hızlı ve Kısa Yorum (13): Türkiye’de basın özgürlüğünün önünde üç büyük engel

“Hızlı ve Kısa Yorum”da Ruşen Çakır, Türkiye’de basın özgürlüğünün önündeki üç büyük engeli değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Sara Elif Su Balıkçı

Merhaba, iyi günler, iyi bayramlar. Bugün 3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü günü ve Türkiye’nin hâli tabii ki çok kötü, ama bunun birçok nedeni var. Sâdece iktidardan kaynaklanan nedenler değil; ama tabii ki birinci sırada siyâsî iktidârın basın özgürlüğünü engellemek için elinden geleni yapması var. İlk gözükeni, tabii ki cezâevine atılan gazeteciler, yapılan soruşturmalar, dâvâlar ve böyle sindirme çalışmaları. Bu anlamda Türkiye, dünya çapında maalesef çok kötü bir üne sâhip, ama bunun bir başka boyutu, yargıyla ilgili bir boyutu var. 

Bugün, özellikle dijital ortamda yayın yaptığınız zaman önünüze bir dizi yasal engel çıkıyor ve bunların birçoğundan haberdar bile olamıyorsunuz. Özellikle yerel yöneticiler, yerel mülkî âmirler, iş insanları, hoşlanmadıkları konulardaki yayınlara, haberlere, yorumlara ânında mahkemeye başvurarak erişim engeli çıkartabiliyorlar ve burada o içeriği üretenlere herhangi bir savunma imkânı bile tanınmıyor. Bu anlamda Türkiye gerçekten çok acı bir durumda. Özellikle de zâten çok kötü bir durumda olan yerel gazetecilik, bu anlamıyla bakıldığı zaman can çekişiyor. Her gün bir arkadaşımızın, bir meslektaşımızın yaptığı haber nedeniyle başının yerel yöneticilerle, mülkî âmirlerle derde girdiğini görüyoruz.

Bir diğer husus, tabii ki bununla iç içe olan, iktidâra yakın bâzı çevrelerin, hoşlanmadıkları bâzı gazetecileri sokakta sindirmeye çalışmaları. Çok sayıda örnek yaşadık. Ankara’da, İstanbul’da, Anadolu’nun değişik yerlerinde gazeteciler, kimliklerini gizlemeyen, gizleme ihtiyâcı hissetmeyen kişilerin saldırısına uğradılar ve bunların saldırıya uğramalarının nedeni, iktidârın ortaklarından MHP’yi ya da AKP’yi eleştiriyor olmaları ve bu süren dâvâlardan da çok ciddî sonuçlar alınamıyor.

İkinci büyük engel finansal. Türkiye’de tabi ki öncelikle yasal engeller dikkat çekiyor, ama finansal engeller çok ciddî bir başka boyut; belki de yer yer çok daha fazla öne çıkan bir boyut. Şöyle ki, bugün çok az sayıda yayın organı kendi kendini finanse edebiliyor ve kâra geçebiliyor — çok çok az sayıda yayın organı, bir mûcize belki. Onun dışında, Türkiye’deki medya kuruluşlarının büyük bir bölümü –söylendiğine göre yüzde 90’ı– iktidar tarafından fonlanıyor. İktidar nasıl fonluyor? Bir, doğrudan örtülü ödenek ya da kamu kuruluşlarının, özellikle markaların reklamlarıyla, bir de özel sektörü buralara ilân vermeye teşvik ederek, daha doğrusu zorlayarak, onları zorunlu tutarak. 

Bugün, iktidar yanlısı olarak bilinen çok sayıda gazete ve televizyon kanalı, radyo kanalı, herhangi bir etkileri olmamakla birlikte mâlî olarak devlet tarafından, iktidar tarafından fonlandıkları için hayatlarını çok da iyi sürdürüyorlar. İktidâra destek vermeyen, iktidârın havuzunda olmayanların önünde çok ciddî bir finansal engel var. Birincisi, yerli ve yabancı yatırımcılar buraya yatırım yapmaya çekiniyor, korkuyor; ikincisi, reklam sponsoru olmaya da çekiniyorlar ve gazetecilik masraflı bir iş olduğu için de zâten baştan iktidar bu alanı büyük ölçüde kontrol edebiliyor. 

Bunu konuşmaya çalışanlar, bizler meselâ, Medyascope, yurtdışında birtakım kurumlardan şeffaf bir şekilde destek aldığımızda da aynı kişiler, devlet tarafından fonlanan kişiler tarafından hedef gösterilebiliyoruz. Bunun da örnekleri çok var. Özgür olmak Türkiye’de gerçekten çok zor. Bunun için elinden geleni yapan gazetecilere de her türlü karalama yapılıyor.

Son olarak, bir başka engel: Türkiye’nin alabildiğine kutuplaşmış olması nedeniyle taraflar sâdece ve sâdece kendi seslerinin duyulmasını istiyorlar. Sizi kafalarında bir yere koyuyorlar ve o yerin içerisinde, sizden birtakım şeyleri tekrar tekrar duymak istiyorlar. Aksi takdirde, kutuplar üstü bir yayın çizgisi izlerseniz, kutuplar üstü bir şekilde herkese kapınızı olabildiğince açmaya çalışırsanız, hoşlanılmayan görüşlere de yer vermeye çalışırsanız, size yakın gibi gözüken kişilerin çok ciddî saldırısına uğruyorsunuz.

Özgürlük, genellikle bizde “kendi düşüncesine özgürlük” olarak anlaşılıyor ve bu anlamıyla bakıldığı zaman tabi ki özgürlüğün önündeki en büyük engel siyâsî iktidar ve onun destekçileri, onun trolleri; ama aynı zamanda siyâsî iktidâra mesâfeli olsalar da birçok insan, gazetecilerin, medyanın tam anlamıyla özgür olmasını kabullenemiyorlar, râzı olamıyorlar ve bu yüzden de sırf başka seslere de kapı açtıkları için insanların üzerine çok kolaylıkla çarpı işâreti atabiliyorlar. Dolayısıyla çok zor bir iş bu. Engeller bunlarla da sınırlı değil, ama en büyük üç engel bu. Gazetecilik yapmaya çalışan bütün meslektaşlarıma ve kurumlara buradan selâm ve dayanışma duygularımı iletiyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.