Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: Kılıçdaroğlu oligarşiye karşı mı?

Bundan 21 yıl önce, 22 Ağustos 2001 günü İstanbul-Topkapı’daki Kalyon Otel’de AKP olağanüstü bir basın toplantısı düzenledi. Parti sekiz gün önce kurulmuştu ve daha kurulur kurulmaz büyük medyanın sert saldırılarına maruz kalmıştı. AKP’nin kurucu genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1992’de yaptığı bir konuşmanın videosunun yayınlanmasının ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu hızla, onun kurucu üyeliği ve genel başkanlığının kaldırılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. 

İşte Erdoğan daha ilk günden gelen bu sert saldırıları bertaraf edebilmek için o basın toplantısını yapmak zorunda kalmıştı. Erdoğan ve arkadaşları çok öfkeliydi. Büyük medya saldırısına maruz kalmalarının etkisiyle toplantıyı izleyen az sayıdaki gazeteciye çok kötü davrandılar. O tarihte serbest çalışıyor olmama rağmen ben de tanıdığım (tanıdığımı sandığım) bazı AKP’lilerin aşağılama ve üstü örtülü tehditlerine muhatap olduğumu çok iyi hatırlıyorum.

İlk günden itibaren AKP’liler, sahiden değişip değişmedikleri, daha doğrusu mevcut sisteme uyum sağlayıp sağlamayacakları konusunda büyük medya tarafından sorgulanıyorlardı. Son kaset yayınları da Erdoğan’ın değişmediği, değişmesinin mümkün olmadığı iddiası üzerine temellendirilmişti. Nitekim Erdoğan da biz gazetecilere hitaben, “Herkes bilmelidir ki, değişimden kastedilen; birtakım oligarşik güç odaklarının taleplerine uygun hale gelmekse, böyle bir değişim bizim yanımıza kesinlikle uğramayacaktır” dedi. 

Şaşırtıcıydı. Özellikle de benim gibi Türkiye’deki sistemi “oligarşi” olarak tanımlayan sol bir hareketten gelen biri için. (Bu basın toplantısını “Erdoğan oligarşiye karşı mı?” başlığıyla bianet.org‘ta anlatmıştım)

Kılıçdaroğlu hedef büyüttü

O gün yaşananları Çarşamba akşam saat 7’de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyadan yayınladığı altı dakikalık videoyu izlediğimde bir kez daha hatırladım. Bu video, Kılıçdaroğlu’nun bankalara olan borçlarını tefeci şirketlere ödemek zorunda olan dar gelirlilere “Borcunuzu ödemeyin” şeklinde özetlenecek sivil itaatsizlik çağrısı olarak kayıtlara geçti. Hatta Levent Gültekin, birlikte yaptığımız yayında, CHP liderinin, siyasi iktidarın bu konudaki hazırlıklarını içerden öğrenip ön almak için alelacele bu videoyu hazırlamış olabileceğini iddia etti. 

Olabilir, ama bu videoda benim dikkatimi daha çok, CHP liderinin “Bunu sadece AKP yapıyor zannetmeyin. Bu kirli odaklar hem anket şirketleri hem trol ağlarıyla medya üzerinden sürece dahil olmak istiyorlar. Benim derdim halkı fakirleştiren herkesle” diyerek hedef büyütmesi çekti. 

Oligarşi aynı, şikayetçiler değişiyor

Kılıçdaroğlu da, 21 yıl önce Erdoğan’ın yaptığı gibi “oligarşik bir yapı“ tasvir ediyor ve bunun sadece halkı yoksullaştırmakla kalmayıp kendisinin siyasi iddialarını da engellemeye çalıştığını söylüyor.

Burada ilginç ve çarpıcı pek çok husus var: Öncelikle, bileşenlerinde AKP iktidarı sürecinde bazı değişiklikler olsa da bu oligarşik yapı varlığını hep sürdürdü. İkinci olarak, Erdoğan da bu yapının önemli bir parçası haline geldi. Diğer bir deyişle o, yıkmayı vadettiği sistemi bir ölçüde, aynı sistem ise onu büyük ölçüde değiştirdi. Bir başka husus ise, dün sistemin ana aktörlerinden bazılarının Erdoğan ve arkadaşlarının önünü kesmek için başvurduğu yol ve yöntemlere, günümüzdeki sistemin ana aktörlerinin, tabii ki başta Erdoğan ve yakın çevresi olmak üzere, Kılıçdaroğlu ve müttefiklerine karşı başvurmaları; bunu yaparken de 21 yıl içinde iyice gelişen teknolojik imkanları sonuna kadar kullanmaları. Fakat arada çok ciddi bir fark var: Dün kamuoyu oluşmasında belli ölçülerde etkili olan büyük medya artık yok; hâlâ varmış gibi düşünmemize neden olan medya kuruluşlarınınsa kamuoyu oluşturma gibi bir yetenekleri kalmadı.

Doğru olanı yaparak yanlış yapmak

Bu yazı çarşamba akşamından beri kafamı kurcalıyor ve başlık olarak ilk anda şunu düşünmüştüm: “Kılıçdaroğlu doğru olanı yaparak yanlış yapıyor”. Zira oligarşik yapıya karşı çıkmanın doğru olduğunu ama onu yıkmanın kolay kolay mümkün olmadığını düşünüyorum.

Derdimi anlatmak için çok sevdiğim bir anekdota başvurayım: Yıllar önce New York’ta Milli Görüş hareketinin bir temsilcisiyle konuşuyordum. Kendisine Necmettin Erbakan’ın Siyonizm, Masonluk vb. üzerine söylediklerini hatırlattığımda “Hoca yanlış yapıyor“ demiş, “Neden, sizce dünyayı onlar yönetmiyor mu?“ diye sorduğumdaysa “Yönetmez olur mu! Ama onlarla baş etmemiz mümkün değil. Kendileriyle bir şekilde anlaşmanın yolunu bulmamız gerekir“ cevabını vermişti.

Değişmeyen aktörler

Yazının girişinde sözünü ettiğim bianet.org‘da çıkan yazıyı tekrar okuduğumdaysa hamlamış olduğumu fark ettim. O tarihte, birçok kişinin “mevcut sistemin düşmanı” olarak gördüğü Erdoğan’ın “oligarşik yapı“ya karşı çıkışını köklü bir meydan okuma değil de esas olarak bu yapının ülke dışındaki ortaklarına yönelik bir çağrı olarak tasvir etmiştim ve sanırım haklı çıktım.

Bugün Kılıçdaroğlu’nun çıkışının da oligarşik yapıyı yerle bir etme yerine onu kendisinin de dahil olduğu yeni bir süreçte yeniden yapılandırma amaçlı olduğu kanısındayım. Yani CHP lideri, bence bu yapının yerli ortaklarının en azından bir bölümüne bir işbirliği çağrısı yapıyor.

Bu konuyu daha çok konuşuruz… Şimdilik ilginç bir rastlantıya dikkat çekerek yazıyı bitireyim: 21 yıl önce Erdoğan kasetini yayınlayarak onun ipini çekmekte olduğunu düşünen kişi o tarihte Doğan Grubu’nda üst düzey bir konumu bulunan gazeteci Tuncay Özkan’dı. Başarılı olamadı. Bugünse aynı Tuncay Özkan, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun en yakın çevresinde yer alıyor. Bakalım o gün Erdoğan’ı sistem dışına atamayan Özkan bugün Kılıçdaroğlu’nu sistemin merkezine taşıyabilecek mi?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.