Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Aşıklı Höyük: Anadolu’da ilklerin 10 bin yıllık tarihi

Aksaray’ın Kızılkaya köyünde, 10 bin yıllık bir tarih yatıyor; Aşıklı Höyük. Burası, bin yıl aralıksız süren bir yaşama ev sahipliği yaptı. İlk hayvan evcilleştirme, ilk beyin operasyonu burada yapıldı. Kim bilir, belki bira da ilk kez bu topraklarda bulundu. Medyascope Haber Koordinatörü Kaya Heyse, Aşıklı Höyük’te bir gün geçirdi, hayatlarını buraya adamış arkeologlarla konuştu.

Video için: Anadolu’da ilklerin 10 bin yıllık tarihi: Aşıklı Höyük

Kayseri’ye indiğimde beni ne beklediğinden tam emin değildim. Türkiye’de çok “höyük” var, herkes bir yerleri kazıyor, bir şeyler buluyor, gazeteler, televizyonlar arada haber yapıyor, turistler gidip bakıyor… Burası da öyle olacak sanıyordum. Yine de günün keyfini çıkarmaya kararlıydım. Kapadokya’ya dört yıldır gitmemiştim ve özlemiştim.

Kayseri’den Aksaray’a doğru giderken Kapadokya’nın o insanı küçücük hissettiren olağanüstü doğası da kendini göstermeye başlıyordu. Peri bacaları, balonlar, Ihlara, yeraltı şehirleri, dağların içine kazılmış kiliseler… Bunların hepsini biliyoruz zaten. Ancak doğanın sizin üzerinizdeki asıl etkisini turistik olmayan o bölgelerde hissediyorsunuz. Yollarla, şehirlerle, kitlesel turizmle, havaalanlarıyla ehlileştirdiğimizi sandığımız doğa, bize kim olduğunu Kızılkaya Köyü’nde gösterdi.

Köye adını veren Kızılkaya

Az sonra karşımıza Kızılkaya Köprüsü çıkıyor ve kısa süre sonra Aşıklı Höyük’teyiz. 10 bin yıllık bir tarihin toprak altından fışkırdığı Aşıklı Höyük.

Shorts: Aşıklı Höyük | İlklerin 10 bin yıllık tarihi #shorts

“İlk izlenimin nedir?” diye kendime soruyorum. Sonra nefesim tutuluyor. Gördüğüm, umduğumdan da iyi. Neolitik Devrim’in yaşandığı yerin üzerinde duruyorum. Bir yanda Hasan Dağı, bir yanda Melendiz Nehri, ötede Kızılkaya. 10 bin yıl önce bir grup insan buradan geçmiş, sonra biri “Arkadaşlar bi’ durun, bura güzel galiba, biz buraya yerleşelim” demiş. Yani, tam o anda, orada dururken, bu konuşmayı gerçekten duyduğumu sandım. Ve Aşıklı Höyük’teki bin yıllık yaşam başlamış.

Aşıklı Höyük kazı alanının bir görüntüsü

Aşıklı Höyük’te yaşamın başlangıcı

Aşıklı Höyük 30 yılı aşkın bir süredir kazılıyor. Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran, Doç. Dr. Güneş Duru için burası artık evleri olmuş. Her toprak parçasını, taşı, kum tanesini tanıyor gibiler. Heyecanla anlatıyor Duru bana burayı. Nefes bile almıyor konuşurken, anlatacak şeyi o kadar çok ki ağzından çıkan cümlelere parantezler açılıyor, bilgi üzerine bilgi yağdırıyor üzerime. Heyecanı bana da geçiyor, burada yaşanmış o bin yılı hayalimde canlandırmaya çalışıyorum.

Güneş Duru (solda) ve Mihriban Özbaşaran (sağda)

Günümüz yaşamının temelini oluşturan bazı olguların 20 bin yıl önce başladığı, 10 bin yıl önce ise sosyal ve ekonomik açıdan yeni bir düzene geçildiği biliniyor zaten.

İşte bu değişime “Neolitik Devrim” deniliyor. Çok uzun süren bir devrim olmuş bu. Yerleşiklik, birlikte yaşam, üretim, teknolojik gelişim, etkileşim, sembolizm, toplumsal kimlik gibi kavramlar bu süreçte ortaya çıkmış.

Duru’nun bilgi notunda, bu süreç şöyle özetleniyor:

“Avlanarak ve toplayarak göçer vaziyette, en az 25 kişilik gruplar halinde yaşamakta olan toplulukların, seçtikleri belli bir bölgede, uzun süre oturmaya, o güne kadar doğada hazır buldukları ve tükettiklerinin yerine yenilerini koymaya başladıkları, diğer bir deyişle bitki ve hayvan yetiştirmeye başlayarak üretime geçtikleri bir dönemi tanımlayan Neolitik, dünyada farklı coğrafyalarda farklı tarihlerde yaşanmıştır. Buzul çağlarının sona ermesi ile yeni oluşan çevresel ve iklimsel koşullar, bu değişimin ortak paydası olmakla birlikte her bölgedeki Neolitikleşme sürecinin kendine özgü olduğu söylenebilir.”

Kazı alanından bir görüntü

Aşıklı Höyük bu devrimin merkezinde. Burası 10 bin 400 yıl önce kuruldu. Avcı-toplayıcı ve göçer gelenekli topluluk, yerleşme kararı aldı, yeni koşullara göre beslenme, barınma, günlük yaşam gereksinimlerini yeniden yapılandırdı, teknolojik ve bilişsel pek çok yenilik ortaya çıkardı.

Daha da önemlisi, buraya yerleşenler, kalabalık gruplar halinde yaşamalarına rağmen ciddi bir çatışma ya da anlaşmazlık olmaksızın bin yıla yakın bir süre toplu halde yaşamayı başardı. Bu bin yıl boyunca, nüfusu yüzlerce kişiyi bulan Aşıklı topluluğu, kolektif bir yaşam tarzını benimsemiş.

Duru’ya göre, topluluk içerisinde herhangi hiyerarşik bir yapılanma yok. Bunun en önemli göstergeleri ise mekânsal ve maddesel kültür ürünlerinde herhangi bir ayrışma olmaması.

Genç bir arkeolog Burcu Ulus’a “Bu kazı daha ne kadar devam eder?” diye soruyorum. “Tahmin etmek zor” diyor, “Belki 50 yıl, 100 yıl” diye ekliyor.

Arkeolog Burcu Ulus “bir şeyler” buluyor

Mihriban Özbaşaran’ın anlattığına göre Aşıklı Höyük’teki topluluklar, günümüzden 10 bin 400 yıl öncesinden, yerleşmeyi terk ettikleri 9 bin 300 yıl öncesine kadarki sürede ekip biçmeyi, küçük ölçekli olmakla birlikte tarım yapmayı, koyun ve keçiyi beslemeyi (dolayısıyla evcilleştirmeyi), kerpiç yapı, yontma taş ve sürtme taş alet yapımı, dericilik ve sepetçilik gibi faaliyetleri kendilerine özgü şekilde çözümlemiş ve nesiller boyu aktararak sürdürmüş.

Yoksa bira Mısır’da değil burada mı bulundu?

Mısırlılar, “Birayı biz bulduk” diyor. Güneş Duru’ya göre bu kesinlik, Aşıklı Höyük kazıları sayesinde giderek azalıyor.

Aşıklı, Anadolu’da tarımın başlaması ve sürdürülmesinde önemli rol oynamış bir yerleşme. Duru’ya göre kazı ekibi, zamanla artan tarımın ritmi ve hacmini etkileyen dinamikleri ve bitkilerin morfolojik değişimlerini, besin temin, işleme ve tüketimindeki değişimleri anlamak adına en etkin çalışan arkeoloji ekiplerinden biri.

Tahıl hasadında kullanılan Neolitik orak replikası

Maya, ekmek ve biraya ilişkin yeni bir çalışmaya başlayan kazı ekibi, bir süredir oluşturduğu deneysel tarlada, bölgenin yerli türlerinden biri, Aşıklı’da hem yabanılı hem de evcili olan Einkorn buğdayı ile çalışmalar yapıyor.

Tahıl örnekleri

Son arkeolojik bulgular biranın en az 12-13 bin yıl önce keşfedildiğini gösteriyor. Tarih öncesi arkeologlara göre, biranın keşfi tarımın da gelişmesini tetikledi. Bu da yerleşik yaşamı ve insan ilişkilerini düzenlemede önemli rol oynadı. Arkeologların ulaştığı bitki DNA’ları, Einkorn buğdayının Göbeklitepe ve Nevali Çori’nin içinde olduğu bir coğrafyada evcilleştirildiğini, arpanın ise Ürdün’den Suriye’ye ve daha kuzeyde Anadolu’ya biraz daha geç yayıldığını gösteriyor.

Bu noktada Anadolu Efes’ten de bahsetmek gerekiyor. Anadolu Efes bir süredir Güneş Duru ile birlikte biranın arkeolojisi üzerine çalışıyor. Dolayısıyla Duru ile, Anadolu Efes’in tarımın geleceğine ilişkin çalışmalarını ve desteklerini de konuşma fırsatımız oldu.

Kazı ekibinin merkez üssü “Kazı Evi”

Değişik bir gündü. Tonlarca bilgiyi hazmetmek kolay değil. Kazı Evi’nde otururken Güneş Duru gitarını çıkarıyor (Evet, Güneş Duru aynı zamanda bir müzisyen, Redd’i bilmeyen kalmamıştır sanırım), 1960’ların protest şarkılarını çalmaya başlıyor.

Bob Dylan’ın “Blowin’ in the Wind” şarkısına herkes eşlik ediyor. Ben, Hasan Dağı’na bakakalıyorum.

“Ey dağ, bin yıl bu insanları korudun, sana ne kadar teşekkür etsek az” diye düşünüyorum.

Aşıklı Höyük hakkında daha fazla bilgi için:

Aşıklı Höyük web sitesi

Aşıklı Höyük Dostları Derneği

Aşıklı Höyük ile ilgili daha önceki haberlerimiz:

Orta Anadolu’nun bilinen en eski köyü Aşıklı Höyük’te bir ilk: “Kazı İzleri” Sergisi 25 Şubat’da açılıyor

9 bin 500 yıl önce Aşıklı Höyük’te ilk beyin ameliyatının yapıldığı kafatası üç boyutlu canlandırılacak

“Kazı İzleri” sergisiyle 10 bin 500 yıllık tarih güncel sanatla yeniden yorumlandı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.