Türkiye günlerdir sahte doktor Ayşe Özkiraz’ı konuşuyor. Peki Ayşe suçlu mu yoksa hasta mı? Psikiyatr Dr. Erkal Erzincan ve Psikolog Ali Eren Yıldız ile konuştuk.
Ayşe Özkiraz, 21 yaşında genç bir kadın. Türkiye onu “sahte doktor” olarak tanıyor.
Ayşe, kurduğu yalan hayatında doktor olduğuna herkesi inandırmayı başarıyor.
Sahte sınav sonucu belgesi, sahte kimlikler, sahte isim…
Ayşe kendini bu hayata o kadar kaptırıyor ki doktor olduğuna inanan gerçek doktorlar onu ameliyathaneye bile sokuyor.
Gerçeklerin bir gün, gün yüzüne çıkacağını unutan Ayşe için bir anda her şey bitiyor.
Ayşe’nin yalanları karşısında ailesi dahil tüm Türkiye büyük bir şaşkınlık yaşıyor.
“Statü ihtiyacı“
Dr. Erkal Erzincan, sahte doktor Ayşe Özkiraz olayının genellikle adli yönden ele alındığını, bunun doğru olmadığını belirtiyor.
Muayene etmeden tanı koymanın mümkün olmadığının altını çizen Erzincan, yaşanan olayın statü ihtiyacından doğmuş olabileceğini aktarıyor.
Erzincan, “Sadece doktor değil, bir cerrah olmak istiyor. Büyük ihtimal kendisinden beklenen bir statü var ve doktorluk toplumda yüksek statü ile ilişkili, onaylanan bir meslek. Erken dönemde ruhsal ihtiyaçlarımız karşılanmadığı zaman, onay ve şefkat göremediğimiz zaman yetişkinlik dönemimizde bununla ilişkili davranışlar sergileyebiliyoruz” diyor.
Hayatta herkesin ruhsal ihtiyaçları olduğuna dikkat çeken Erzincan sözlerine şöyle devam ediyor: “Yüksek statü ve onayla ilgili ihtiyacı daha yoğun hissedip buna benzer davranışları sergileyen bir grup insan olabilir ama buna akıl hastalığı demek mümkün değil.”
Psikolog Ali Eren Yıldız da Ayşe Özkiraz için “suçlu” ya da “hasta” demenin doğru olmadığını belirterek, “Günümüz koşullarında herkesin üniversite okumaya zorlandığı bir sistemin içinde hayallerini gerçekleştirememiş, üniversiteyi kazanamamış, topluma ve ailesine kendini ispat etmek için söylediği yalanların kurbanı olmuş bir genç” diyor.
“Ağır akıl hastalığı olsaydı doktorlar fark ederdi”
Erkal Erzincan, Ayşe Özkiraz olayına bakıldığında, ağır bir akıl hastalığı söz konusu olsaydı hastanedeki doktorlar tarafından fark edilebileceğini vurguluyor:
“Kendisini doktor olarak tanıtıyor, hastaneye gidip geliyor. Bu nedenle ağır bir psikopatolojik hastalık olduğuyla ilgili bir şey söylemek çok mümkün değil. Çünkü ağır akıl hastalığı diyebileceğimiz hastalıklar diğer doktorlar tarafından fark edilirdi.“
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Her suç psikiyatrik hastalıklarla açıklanamaz”
Erzincan, bazı psikiyatrik hastalıkların kişinin yaptıklarının hukuki sonuçlarını değerlendirmeye izin vermediğini ama her suçun da psikiyatrik hastalıklarla açıklanamayacağını vurguluyor:
“Zaman zaman bazı psikiyatrik hastalıklar, kişinin yaptıklarının hukuki sonuçlarını değerlendirmeye izin vermezken bazı hastalıklar bunu açıklayabilir. Fakat toplumda suçları psikiyatrik hastalıkla açıklamaya giden bir yanlılık hakim. Buna çok izin vermemek gerekiyor. Her suçu psikopatolojiyle, psikiyatrik hastalıkla açıklamamak daha doğru.”
“Onay aldığı için, söylediği yalanları artırarak hayatına devam edebilirdi”
Yıldız, Ayşe Özkiraz’ın doktor olduğuna inanan ailesinden ve toplumdan onay aldığı için bu yalanı sürdürme ihtimalinin olduğuna dikkat çekiyor:
“Ayşe Özkiraz kurduğu hayal dünyasında sahte başarının gerçek motivasyonu ile kendini bir meslek grubunun içine ait hissetmiş ve bu aidiyet duygusu ile kendini bu meslek grubunun bir çalışanı olarak görmüştür.
Yakalanmasaydı, söylediği yalan gerçek motivasyon duygusunda takdir ve onay aldığı için söylediği yalanları sürekli artırarak bu mesleğin içinde hayatını devam ettirirdi.”
“İnsanlar inançlarını yitirdi”
Erkal Erzincan, insanların istedikleri hayatlara çalışarak ulaşabilme ihtimallerinin azaldığını düşündüğünü ve yaşanan benzeri olaylarda bunun da etkili olduğunu söylüyor:
“Ailelerin çocuklarından beklentileri arttı. Özellikle sosyal medya, statü ile ilgili ihtiyaçlarımızı ortaya çıkarmaya başladı. Yatkınlaştırıcı bir dış dünya var artık. Gördüğümüz daha zengin, daha statülü, daha yakışıklı, daha güzel… Kendimizi kıyasladığımızda ‘daha fazla’ diyeceğimiz insanlar var. Böyle bir dünyada insanlar artık eskisi gibi çalışarak veya bir şeyler yaparak bunları kazanabileceklerine olan inançlarını yitirdiler. Böyle yollara bu nedenle de sapıyor olabilirler.”
“Aileler destekleyici olmalı”
Psikolog Ali Eren Yıldız, ailelerin üniversiteyi kazanamadığında ya da hata yaptığında çocuklarına umut kırıcı cümleler kurmak yerine onları destekleyici, takdir edici olmaları gerektiğini belirterek, “Rumi’nin dediği gibi, ‘Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin, güzel düşünür gülistan olursun, kötü düşünürsen dikenlik olursun’” diyor.