2022’de iklim krizi: Daha da kötüye gittik, umut kaldı mı?

Yeni yıla 9 gün kaldı. 2022’ye veda ederken arkamızda iklim krizinin sebep olduğu birçok yıkıcı doğa olayını bırakıyoruz. Birçok insan iklim krizi sebebiyle hayatını kaybederken bazıları ise yerlerinden edildi. Peki dünya liderleri iklim kriziyle nasıl mücadele ediyor? Dünya bu sene hangi yıkıcı doğa felaketleriyle karşı karşıya kaldı?

2022 yılı tarihin gördüğü en şiddetli kuraklık, orman yangınları, sel ve fırtınalarla karşı karşıya kaldı. Bilim insanları, iklimdeki bu ağır şartların gün geçtikçe daha da ağırlaşacağı görüşünde. Peki dünya 2022’de hangi iklim felaketleriyle karşılaştı? İklim krizine karşı dünya liderleri nasıl mücadele edecek? İklim krizi nedeniyle topraklarını kaybeden toplumları nasıl bir gelecek bekliyor?

  • Hindistan-Pakistan’da sel felaketi

Yağış seviyelerinin eylül ayında ikiye katlanması ile birlikte Pakistan’ın üçte biri sular altında kaldı. Bu sel felaketi, bin 500 kişinin ölmesi ve 33 milyon kişinin yerinden olmasıyla son buldu. Hindistan’da da Muson yağmurlarının başlamasıyla birlikte bu zamana kadar hiç görülmeyen seller ve toprak kaymaları meydana geldi. Seller yaklaşık 500 insanın hayatını kaybetmesine yol açtı.

Uzmanlar, Hindistan yarımadasındaki hava sisteminin iklim krizi sebebiyle değiştiğini ve bu sebeple daha yıkıcı sonuçlar yarattığını belirtti.

Imperial College of London’dan iklim bilimci Friederike Otto, Pakistan’daki felaketin başlıca nedeninin küresel ısınma olmadığını ancak iklim krizinin sellerin yıkıcı etki yaratmasında “önemli bir rol” oynadığını söyledi.

Ağustosta başlayan yağışların yarattığı yıkıcı etki, Maxar uydusunun çektiği fotoğraflarda gözlemlenebiliyor.

  • Nanmadol Tayfunu (Japonya)

Japonya’da, eylüldeki şiddetli bir yağmurla birlikte gelen Nanmadol Tayfunu’nda iki kişi hayatını kaybetti. Bilim insanları, gelecek yıllarda Nanmadol Tayfunu’nun daha da şiddetleneceğini ve daha yıkıcı sonuçlara yol açacağını öngörüyor.

  • Fiona Kasırgası (ABD)

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), eylül ortasında şiddetli bir kasırgayla karşı karşıya kaldı. Kasırganın etkilediği bölgelerde yaklaşık bin kişi mahsur kaldı. Kasırganın vurduğu bir adada güç kaynakları devre dışı kaldı, sel ve toprak kayması meydana geldi. Fırtına sırasında yollardaki asfaltlar yırtıldı, arabalar sular altında kaldı, havaalanları kapandı ve bazı nehirler birkaç saat içinde 6 metreye kadar yükseldi.

Uzmanlar, iklim krizi sebebiyle Fiona Kasırgası gibi doğa olaylarının yıkıcı etkisinin gün geçtikçe daha fazla arttığını belirtiyor.

  • Kaliforniya Yangınları (ABD)

İklim krizi, ABD’nin batı kıyılarını son 30 yılda daha sıcak ve kuru hale getirdi. Bu sıcak ve kuru havaların şiddetli orman yangılarını da beraberinde getireceği bekleniyordu. Beklenen de oldu.

ABD’nin Kaliforniya eyaleti, son beş yılda tarihinin en şiddetli orman yangınlarıyla karşı karşıya. Kaliforniya, bu yıl da 2022’deki en büyük yangınıyla baş etmeye çalışıyor: “Sivrisinek Yangını.”

Kuru bitki örtüsünün körüklediği yangın, 6 Eylül’de başladıktan kısa bir süre sonra 250 kilometrekareye yayıldı. Kaliforniya Ormancılık ve Yangından Korunma Departmanı’na göre alevler 70’ten fazla evi yok etti. Los Angeles’ın yaklaşık 120 kilometre güneydoğusundaki Fairview Yangını, 114 kilometrekarelik bir alanı etkiledi. Eyaletin Riverside ilçesinde ise en az 35 ev ve diğer yapıların yanmasına neden olan yangından kaçmaya çalışan iki kişi hayatını kaybetti.

  • Avrupa’da orman yangınları, kuraklık ve fırtınalar

İtalya’nın Marche bölgesinde, bu yıl şiddetli fırtına sebebiyle en az 10 kişi hayatını kaybetti. Dört kişinin ise kaybolduğu fırtına sırasında, sadece iki saat içinde yaklaşık 400 milimetre yağmur yağdı, ana caddeler nehre döndü. Bu fırtına, geçen yaz İtalya’nın yaşadığı en büyük kuraklıktan sonra meydana geldi. Kuraklık sonucu Po Nehri kurumuştu.

Aşırı sıcakların neden olduğu orman yangınları Portekiz ve İspanya’da kaosa neden oldu. Fransa ve Almanya’da ise nehirlerdeki alçalma, elektrik üretiminde büyük bir düşüşe yol açtı.

Uzmanlar, Avrupa’daki aşırı kuraklığın ve şiddetli sel ve fırtınaların sebebini “insanların sebep olduğu iklim krizi”ne bağlıyor. Uzmanlar ayrıca, bu krizlerin gün geçtikçe daha da artacağı ve acil önlemler alınması gerektiği yönünde uyarılarda bulunuyor.

Dünya liderlerinin iklim kriziyle mücadelesi ve COP27 Zirvesi

27. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi (COP27) 6 Kasım-18 Kasım günleri arasında toplandı. Dünya liderleri, iklim kriziyle mücadele için alınması gereken önlemleri görüşmek için Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde bir araya geldi. COP27 zirvesi, iklim felaketleri ve rekor hava sıcaklarının yaşandığı bir yılın ardından düzenlendi.

COP27’de alınan ortak kararlardan biri, iklim krizinden etkilenen ve iklim krizine karşı savunmasız olan ülkelere maddi yardım yapılması. “Kayıp ve Zarar Fonu” adı verilecek bu fonun ile iklim krizinin toplumlar üstündeki etkisini azaltması öngörülüyor. Hangi ülkenin ne kadar katkı yapacağı ise kesinleştirilmedi. Zirveyi takip eden BBC muhabiri Georgina Rannard, “Kayıp ve Zarar” fonunun, 48 saatlik bir tartışma sonunda coşkulu olmayan bir alkış eşliğinde kabul edildiğini aktardı.

COP27 zirvesinin sonuç bildirgesinde fosil yakıtların kullanımının azaltılması üzerine ise hiçbir taahhüt yer almadı. Görüşmelerde bu konuda bir uzlaşıya varılamadı. İskoçya’da düzenlenen COP26 zirvesinde fosil yakıtların kullanımının kademeli olarak azaltılması kararlaştırılmıştı.

Öte yandan sonuç bildirgesinde “düşük emisyonlu enerji” ifadesinin yer alması ve muğlak bırakılması da birçok iklim aktivistini ve iklim bilimcileri endişelendiriyor. Uzmanlar, bazı fosil yakıtların bu kategoriye sokularak ileride “yeşil enerji” sınıfına alınabileceği uyarısında bulunuyor.

Fosil yakıtlar üzerindeki tartışmalar gelişmekte olan ülkeler ve G20 ülkeleri arasında yaşanıyor. G20 üyeleri fosil yakıt kullanımının sınırlandırılmasına taraftar. Gelişmekte olan ülkeler ise fosil yakıt kullanımını sonuna kadar kullanmak istiyor. Bu ülkelerin başını çeken Hindistan, G20’nin zamanında fosil yakıtlardan büyük kârlar elde ettiğini hatırlatarak fosil yakıtların kullanımını engellemenin haksızlık olduğunu vurguluyor.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Tearfund Afrika Politika Danışmanı Fredrick Njehu, dünyanın daha iyisini hak ettiğini düşünüyor:

“Bu, bir uygulama COP’u olarak ilan edildi. Özellikle iklim finansmanı ve fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması gibi kilit konularda gerçek eylemde bulunma fırsatıydı. Ancak bugünkü taslak metin, eylemsizliğin bedelini hesaplayan ve her zamankinden daha büyük kayıp ve zarar faturalarıyla karşı karşıya kalan en savunmasız ülkelere ihanete işaret ediyor.”

https://twitter.com/Tearfund/status/1592925451248611328?s=20&t=ZKFfwxEXnB_Uv3SSkI69hQ

Su seviyesi yükseliyor, bazı topraklar sular altında kalıyor: Peki ya üzerinde yaşayan insanlar?

Uluslararası hukuk, değişen iklim koşullarına uyum sağlamakta zorlanıyor. Bir ada ülkesinde yaşayan ve ülkelerini yükselen su seviyesi sebebiyle kaybedecek olan insanlar, akıbetlerinin ne olacağını merak ediyor. Ülkesiz ve devletsiz mi kalacaklar? Karbon emisyonundan sorumlu olmadıkları halde başka ülkelerin sorumlulukları altında yaşadıkları ne kadar adil olacak?

Avustralya merkezli Çevre Savunucuları Ofisi’nde Pasifika Programı’nın dava ve iklim lideri başkanı Fleur Ramsay, şunları söylüyor:

“İklim krizinin neden olduğu deniz seviyesindeki artış, birçok Pasifik Adası ülkesi için belirleyici bir sorun. Çoğu iklim krizi sorunu nedeniyle Pasifik Adası eyaletleri de adil bir şekilde yaşamak için uluslararası hukuku zorlamanın ön saflarında yer alıyor.”

Şu anda Samoa’da çalışan ancak Fiji’nin Ovalau adasındaki bir köyden olan Eseta Vusamu, yaşadığı köydeki insanların durumunu şöyle özetliyor:

“Halkımıza taşınmalarını söylerseniz, gönüllü olarak ayrılmamızın hiçbir yolu yok. Orada mezarlarımız var, Ovalau bizim ana toprağımız.”

Vusamu’nun köyü Tokou, Fiji’deki birçok kıyı halkıyla birlikte 2016’da üç binden fazla köylünün yerlerinden olmasına yol açan Winston Kasırgası sırasında ağır darbe aldı.

Bununla birlikte bazı adaların tamamen yok olduğuna dair bilim insanlarının elinde kanıtlar var. 2016’da Environment Research Letters’da yayımlanan bir makaleye göre, 1947 ile 2014 yılları arasında, Solomon Adaları’nın Pasifik takımadalarındaki altı küçük ada tamamen ortadan kayboldu.

Peki, adalarda yaşayan yerlilere, iklim krizi sonucunda topraklarını kaybetmesinden sonra ne olacak? Bunun cevabı henüz kesin değil.

Türkiye’de ekonomide yeşil dönüşüm ve CHP’nin Jeremy Rifkin ile “İkinci Yüzyıla Çağrı” vizyonu

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 3 Aralık’taki “İkinci Yüzyıla Çağrı” vizyonu programında Endüstriyel Dönüşüm Danışmanı olarak Jeremy Rifkin’in konuşma yapması kimi çevrelerce eleştirildi, kimi çevrelerce olumlu bulundu.

Yeşil dönüşüm konusunda Türkiye’de birçok akademisyenin çalıştığı gerçeği göz önüne alınırsa danışman olarak Rifkin’in seçilmesi tartışması uzun süre sosyal medyanın gündemindeydi. Bununla birlikte yeşil dönüşüm tartışmalarının “geç kalınmış bir tren” olduğu yönündeki tartışmalar da es geçilmemeli.

Bazı uzmanlarca yapılan eleştirilerin başında Rifkin’in bu ülkenin dinamiklerini bilmemesi ve “ödevine çalışmamış” olması geliyor. Rifkin, ABD başta olmak üzere Avrupa Birliği ve Çin için çalışıyor olsa da Türkiye’deki çevre talanlarından ve buna itiraz eden yerel inisiyatiflerden bihaber olmamalı. CHP, baştan aşağı ve kapsamlı bir yeşil dönüşüm talep ediyorsa, Türkiye’deki çevre talanlarından ekolojik krize kadar birçok alanda kitle örgütlerinin ve vatandaşların taleplerini iyi kavramalı ve alternatif bir yeşil dönüşüm programını bu kitlenin taleplerine göre şekillendirmeli.

Rifkin’in kullandığı “finans kapitalden ekolojik kapitale geçiş” söylemleri ise bazı çevreler tarafından sert eleştirilerle karşılandı. Sermayenin tümüyle yeşil bir dönüşüm gerçekleştiremeyeceği ve sadece göz boyayıcı düzenlemeler yapacağının altını çizen bazı uzmanlar yeşil dönüşüm için baştan aşağı yeni bir inşa sürecine girilmesi gerektiğini düşünüyor. Ayrıca “ekolojik kapital” gibi söylemleri ülkeyi neoliberalizmden kurtarma iddiasında bulunan bir partinin söylemesi başka eleştirilere de kapı aralıyor.

Rifkin’e gelen eleştirilerin yanı sıra İkinci Yüzyıl vizyonunda “yeşil dönüşüm”ü gündeme getirilmiş olmasını önemli bulan uzmanlar, bu alanda CHP’nin daha aktif hareket etmesi gerektiğini düşünüyor.