Avrupa Birliği’ndeki (AB) seçmenler 6-9 Haziran’da gelecek dönemin Avrupa Parlamentosu’nu (AP) şekillendirmek için sandık başına gitti. AP seçim sonuçlarının 9 Haziran’da açıklanmasının ardından aşırı sağcı gruplar büyük kazanımlar elde ettiği görülüyor. Fakat Avrupa’nın güç odağı merkezde kaldı. Aşırı sağ partiler blok genelinde büyük kazanımlar elde etti. Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron erken seçim yapacağını duyurdu. AP seçimlerinde aşırı sağın yükselmesi ne anlama geliyor? AP’nin yeni dönemi üye ülkeleri nasıl etkileyecek? Aşırı sağın yükselmesinde etkili olan faktörler nelerdir? Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selcen Öner ve TEPAV AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Medyascope’a konuştu.
Dün gece sona eren Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aşırı sağcı gruplar büyük kazanımlar elde etti. Fakat Avrupa’nın güç odağı merkezde kaldı. İlk sonuçlara göre merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) en büyük grup olarak kaldı, Parlamento üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırdı.
Kesin olmayan sonuçlara göre Avrupa Halk Partisi (EPP), 2019’a kıyasla 2 koltuk artırdı ve 184 milletvekili var. Bu, 720 milletvekilinin dörtte biri anlamına geliyor. Sonuçlar bize büyüyen tek grubun EPP olduğunu gösterdi. Merkez-soldaki Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) istikrarını korudu.
Sahip olduğu güç açısından EPP, Avrupa Birliği (AB) politikasını belirlemek için çok önemli bir konumda. EPP grubunun lideri Manfred Weber, geçtiğimiz günlerde Politico’ya verdiği demeçte, “Biz sanayinin partisiyiz, biz kırsal kesimlerin partisiyiz, biz Avrupa’nın çiftçi partisiyiz” demişti.
Peki AP seçimlerinde aşırı sağın yükselmesi ne anlama geliyor? AP’nin yeni dönemi üye ülkeleri nasıl etkileyecek? Aşırı sağın yükselmesinde etkili olan faktörler nelerdir? Macron neden erken seçim kararı aldı? Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları hakkında merak edilenleri Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selcen Öner ve TEPAV AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp ile konuştuk.
Nilsün Arısan Eralp: “Parlamentonun son durumuna o kadar şaşırmadım”
AP seçim sonuçlarına baktığında parlamentodaki grupların koltuk dağılımına hiç şaşırmadığını söyleyen Nilgün Arısan Eralp, dağılımın bir önceki dönem parlamentoya da oldukça benzediğini söyledi. “Beni asıl şaşırtan şey Fransa ve Almanya gibi ülkelerdeki aşırı sağın yükselişi” diyen Eralp, özellikle AfD’nin “aşırılıkçı” görünmesine rağmen yükselmesinin dikkat çekici olduğunu vurguladı.
Aşırı sağın yükselişi konusunu bir önceki parlamento seçimlerinde de konuştuklarını ve fark ettiklerini vurgulayan Selcen Öner ise “Bizim için daha önemli olanın merkez sağ ile aşırı sağın yakınlaşması konusudur” dedi. Literatürde buna “aşırı sağın yakınlaşması” denildiğini vurgulayan Öner, sözlerine şöyle devam etti:
“Meloni iktidara geldiği zaman büyük bir aşırı sağ koalisyonu kurdu ama bize orada gösterdiğine göre aşırı sağ partilerin merkezleşebileceği. Meloni iktidara geldiğinden beri de Avrupa Komisyonu ile bir arada çalıştı, özellikle göç konusunda. Burada bize aşırı sağ ve merkez sağın işbirliği yapabileceğinin sinyalini vermeye başladılar.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Aşırı sağın yaygınlaşmasının merkez sağ ve aşırı sağın ortaklığının daha da artması anlamına gelebileceğini not eden Öner, merkez sağın aşırı sağdan ne kadar etkilenebileceğini incelememiz gerektiğini vurguladı.
Bundan sonra hangi politikalar öne çıkabilir?
Eralp, ilk gözlemlenebileceği politika değişiminin “iklim ve çevre politikaları” konusunda olabileceğini aktardı. İklim ve çevre politikalarının dışında göç konusunda da büyük bir değişiklik görülebileceğini not eden Eralp, sözlerine şöyle devam etti:
“AB’nin kendine koyduğu evrensel değerlerin özellikle göç gündeminde yıprandığını görüyouz. Alınan mültecilerin yaşam kalitelerinin düşüşü ve bu yaşam kalitelerine yönelik ülkelerin iyi tavırlar almaması söz konusu. Bu politikaların daha da yaygınlaşabileceğini düşünüyorum. Salt bu bağlamda ise AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin de gelişebileceğini düşünüyorum.”
Rusya’nın Ukrayna’ya işgali karşısında Avrupa ülkelerinin bir birlik olarak tavır aldıklarını hatırlatan Eralp, bu seçimlerin ardından birlik politikasının da bozulabileceğini not etti. Marine Le Pen’in ağırlıkta olduğu Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunun Rusya ile yakınlaşmaya yönelik atacağı adımların bu birliği de zedeleyebileceğini vurguladı.
Macron neden erken seçim kararı aldı?
Macron’un erken seçim kararı alırken bir kumar oynadığını belirten Eralp, “Erken seçim yapmak zorundaydı ve bunu yaptı” dedi. “Aynı tavrı Almanya’da da görmek gerekiyor ancak ben bunu beklemiyorum” diyen Eralp, “Çünkü seçmen AP için sandığa gittiğinde AB bazında düşünmüyor aksine ülke bazında etkilerini düşünerek oy veriyor” ifadelerini kullandı.
Genç seçmenlerin aşırı sağ partilere oy verdiğini söyleyen Öner, özellikle ekonomik güvencesizlik ve neoliberal politikaların etkisinin seçmenleri sağ paritlere oy vermeye ittiğini vurguladı. Öte yandan kültürel etmenler ve göç gündemi de seçmenler için önemli gündemler arasında yer aldığını vurgulayan Öner, “Aşırı sağ partiler Avrupa kimliğini biz daha iyi kurtarırız” stratejisi izlediğini söyledi.
Artık aşırı sağ partilerin AB’den çıkalım stratejisi izlemediğini söyleyen Öner, AB’yi içeriden değiştirme hayaliyle bir siyaset izlemeyi düşünüyorlar. Brexit’in ardından bu tartışmaların çıktığını ancak aşırı sağın “Hayır, biz AB içinde AB’yi dönüştüreceğiz” fikriyle hareket ettiğini söyledi.
Avrupa Parlamentosu seçimleri Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkiler?
Avrupa Parlamentosu’ndaki bu seçimin Türkiye-AB ilişkilerinde çok büyük bir farklılık yaratmayacağını vurgulayan Öner ve Eralp, özellikle göç gündeminde ise iki taraf arasındaki işbirliğinin devam edeceğini düşündüklerini söyledi. Avrupa Birliği üyeliği’nin Türkiye için uzak bir ihtimal olduğu bu nedenle de parlamento seçimlerinin buradaki ilişkileri çok fazla etkilemeyeceğini sözlerine ekledi.
Ancak özellikle vize gibi gündemlerde Türkiye’nin daha zor bir süreç yaşayacağını vurgulayan Öner, Türkiye’de hem iktidarın hem de muhalefetin sistematik bir AB planının olması gerektiğini vurguladı.