El Nakba’nın 76’ncı yıldönümü | Hakan Güneş: “Filistin ikinci Nakba’yı yaşıyor”

İsrail’in abluka altındaki Gazze’ye saldırıları devam ediyor. Bir yandan Gazze’nin güney kentlerinde asker varlığını yoğunlaştıran İsrail, öbür yandan Gazze’nin güney kenti Refah’a askeri operasyona hazırlanıyor. Filistin Merkezi İstatistik Kurumu, 15 Mayıs 1948’in 76’ncı yıldönümü nedeniyle yayımladığı raporda Nakba’dan bu yana yaklaşık 134 bin Filistinlinin ve Arap’ın öldürüldüğünü belirtti. Nakba’nın 76’ncı yıldönümünde Filistinlilerin “Büyük Felaketi”ni ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Güneş Medyascope’a değerlendirdi.

İsrail’in abluka altındaki Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken İsrail ordusu güney kent Refah’ta kapsamlı bir kara operasyonuna hazırlanıyor.

Dünyanın birçok yerinde Filistinliler 15 Mayıs’ı “El Nakba” yani “Felaket Günü” olarak anıyor. Bu sene Nakba’nın 76’ncı yıldönümü nedeniyle Filistin Merkezi İstatistik Kurumu bir rapor yayımladı. Rapora göre 15 Mayıs 1948’den bu yana yaklaşık 134 bin Filistinli ve Arap öldürüldü. Sadece 7 Ekim 2023’ten bu yana ise en az 14 bin 944’ü çocuk ve 9 bin 849’u kadın olmak üzere 35 bini aşkın Filistinli öldürüldü.

Filistin topraklarından 1947’nin son aylarından 1949 başlarına kadar 750 binden fazla Filistinli, İsrail devletine dönüşen toprakları terk etmek zorunda kaldı. Birçok Filistinli zorla yerinden edildi, bazıları ise güvenlik endişesiyle gitmek zorunda kaldı.

Topraklarını 1948’de terk etmek zorunda kalan Filistinliler

El Nakba gününde, dünyanın birçok yerinde o tarihlerden beri yerinden edilmeleri ve milyonlarca Filistinlinin bitmeyen sürgünü anılıyor. El Nakba gününde ne oldu? Filistinlilerin “Büyük Felaketi”ne giden süreç neydi? Yükselen Siyonizm ve Arap isyanlarından bugüne nasıl gelindi? İntifada’dan bugüne Filistin direnişinin aktörleri kimlerdir?

İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Güneş, El Nakba’nın 76’ncı yıldönümünde Filistinlilerin “Büyük Felaketi”ni ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını Medyascope’a değerlendirdi.

“El Nakba” nedir, neden 15 Mayıs Felaket Günü olarak anılıyor?

Doç. Dr. Hakan Güneş, Arapçası “El Nakba” olan kavramın “felaket” anlamına geldiğini belirterek 1947 ile 1949 yılları arasında bu dönem İsrail devletinin toprağı olan bölgeden Filistin nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin zorla yerinden edildiğini söyledi.

“Nasıl Yahudilerin bir ‘felaketi’ varsa Filistinlilerin ‘felaketi’ de Nakba’dır” diyen Güneş, Filistinlilerin zorla yerinden edilmelerine varan süreci şöyle değerlendiriyor:

“İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte Filistinlilerin büyük kitleler halinde yerlerinden edilmelerine verilen bir isim El Nakba. Bu sürmekte olan bir süreç. Sanırım doruk noktasını da şu an yaşıyoruz.”

Güneş: “Gazze’de ikinci bir Nakba yaşanıyor”

“Şu an Gazze’de veya Batı Şeria’da yaşayan önemli bir nüfusun asıl toprakları da aslında İsrail’e 1947’de verilen topraklardı” diyen Güneş, “Dolayısıyla şu an Filistinliler ikinci bir Nakba ile karşı karşıyalar” dedi. Güneş sözlerine şöyle devam etti:

“Nakba bu anlamda devam ediyor. Özellikle Gazze’de bir ikinci Nakba yaşanıyor ve Siyonist İsrail devleti bunu taçlandırmaya çalışıyor.”

Siyonizmin yükselişi ve Arap isyanları

Siyasal Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl, 1986’da Yahudilerin kendilerine ait bir devletinin olmasını yıllarca süren antisemitizme çare olacağını söylemişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte Filistin olarak bilinen bölgenin kontrolünü İngiltere ele geçirmiş ve Balfour Deklarasyonu’nu yayınlamıştı. Bu deklarasyon Filistin’de Yahudilerin kendilerine ait bir yurt kurulmasına yardımcı olmayı öneriyordu.

Bu dönemde özellikle Doğu Avrupa’daki birçok Yahudi, İngiltere kontrolündeki Filistin topraklarına kaçtı. Yahudi göçünün artmasıyla birlikte 1920 ile 1930 yılları arasında Filistinliler ve İsrailliler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı, her iki taraftan da yüzlerce kişi bu çatışmalar sonucu hayatını kaybetti.

Filistinliler 1936’da İngiltere yönetimine karşı ayaklanma başlattı. Bu ayaklanmalar Arap İsyanı olarak anılıyor. Filistinliler, Arapların bağımsızlığına kavuşması ve Yahudi göçü ile toprak satın alınma politikasına son verilmesini talep ediyordu. Tarihçiler bu ayaklanmalarına sona erdiği 1939’a kadar beş binden fazla Arap’ın öldürüldüğünü kaydediyor.

El Nakba’ya ilerleyen süreci Medyascope’a değerlendiren Güneş, uluslararası kamuoyunun Yahudi göçleriyle birlikte Filistin topraklarında yaşanan çatışmaları masaya yatırdığını belirterek şunları söyledi:

“Adına ‘taksim planı’ dedikleri paylaşıma göre İngiltere çekilecek, hem Arap devletinin hem Yahudi devletinin kurulmasına alan açılacak ve Kudüs özel bir statüye sahip olacak. Bunu Filistinli Araplar da yeterli bulmadı. Diğer Arap ülkeleri de bunu yeterli bulmadı ve böylece bir çatışma başladı.”

Birinci Arap-İsrail Savaşı

Filistin’deki İngiliz mandası 14 Mayıs 1948’de sona erdi ve İsrail, bağımsızlığını ilan etti. Suriye, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan ve Irak bölgeyi işgal etti. Sahada başı Mısır ve Ürdün orduları çekiyordu.

Bu savaşta İsrail, Arap ülkelerini yenilgiye uğratarak 1947’deki planda Filistinlilere tahsis edilmiş bölgeleri de işgal etti. Birinci Arap-İsrail Savaşı, 1949’da İsrail ve Mısır arasında ateşkes anlaşmasının imzalanmasıyla sona erdi.

Savaşın bitimindeki tabloda bölge topraklarının büyük kısmı İsrail’in kontrolüne geçti. Ürdün Batı Şeria olarak anılan bölgeyi, Mısır da Gazze’yi işgal etti. Kudüs ise batısı İsrail güçlerinde, doğusuysa Ürdün güçlerinde olmak üzere bölündü.

Zorla yerinden edilen Filistinliler

Filistinlilerin umut sembolü: Geri dönüş anahtarı

Bugün Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünya üzerinde ilk kuşak ve çocukları da dahil olmak üzere yaklaşık 5 milyon Filistinli mülteci bulunuyor. Bu nüfusun yaklaşık üçte biri Ürdün, Lübnan, Suriye, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs de dahil Batı Şeria’da bulunan 58 mülteci kampında yaşıyor.

El Nakba adı verilen bu sürecin bir umut sembolü de bulunuyor: Eve dönüş anahtarı. Evlerini zorla terk etmek zorunda bırakılan Filistinliler, kısa süre sonra eve dönecekleri ümidiyle ev anahtarlarını da yanlarında götürmüştü. Bu anahtarlar, Filistinli mülteciler için umudun ve direnişin bir sembolü oldu.

Filistin direnişinin aktörleri

Bu sürecin öncesinde ve sonrasında Filistin direnişinin aktörleri hakkında da konuşan Güneş, “Bu tarihin içinde korkunç liderler de çıkmıştır ama özet olarak Filistin halkının ortak direnişinden söz edebiliriz” dedi. Güneş, direnişinin genelinin 1967’ye kadar Arap devletleri tarafından ilerlediğini belirterek şunları söyledi:

“Muhammed Nasır ile birlikte coğrafyada yükselen Arap devletlerinin daha sol aktörleri Sovyetler Birliği’nden de destek alıyordu. Bu doruk noktası 1967’de bitti. Aslında Filistinliler bu tarihten itibaren kendi kaderlerini kendileri tayin etmeye karar verdi ve yeni örgütler kurmaya başladı.”

“Sosyalistinden liberaline kadar çeşitli aktörler bu tarihten itibaren baş gösterdi” diyen Güneş, “1973 savaşının ardından Filistin tarihinde bu direniş aktörleri kesin bir yer kazandı” dedi. Güneş ayrıca İslamcı örgütlerin bir sonraki kuşak direniş hareketi olduğunu da belirtti.

Güneş: “Hamas, şeriatçı bir siyasal örgütlenme ancak özel şartlar altında bulunuyor”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hamas’ı “Kuvay-ı Milliye’ye” benzetmesin, “yersiz” bulan Güneş, Hamas’ın “bir direniş örgütü” olduğunun altını çizdi. Hamas’ın Siyonizme karşı direnen örgütler arasındaki en önemli aktörlerinden biri olduğunu söyleyen Güneş, “Yine de bir direniş örgütü de başka bir zaman ayrımcı bir rejime dönüşebilir” dedi. Güneş, İsrail’in buna bir örnek olabileceğini belirterek şunları söyledi:

“Dünyanın en büyük zulmünü yaşamış Yahudi halkından aşırılıkçı Siyonist bir grup çıktı ve acımasızca birçok kadın ve çocuğu yerinden ederek öldürdü. O güne kadar direniş grubu değiller miydi? Öyleydiler. Ancak daha sonradan aşırılıkçı ve ayrımcı bir rejime dönüştüler. Ben Hamas’ı böyle bir paranteze alıyorum.”

Bugün Gazze’de yaşananları Hamas’a bağlamayı doğru bulmadığını belirten Güneş, aktörlerin zaman içinde değişebileceğini söyledi. Güneş, “Önemli olan konu bölgede Filistinliler ne yaşıyor, nasıl direniyorlar” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.