İstanbul’da 2013 yılında Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye’nin farklı illerine de yansıyan “Gezi Parkı” olayları sırasında Ankara’da polisin attığı gaz fişeği ile ağır yaralanan Dilan Dursun’un başvurusunda Anayasa Mahkemesi (AYM), “yaşam hakkının ihlal edildiğine” hükmetti. AYM, Dursun’a 252 bin lira tazminat ödenmesini de karara bağladı.
Dilan Dursun, Gezi olaylarında, Ankara’da öldürülen Ethem Sarısülük’ü anma toplantısına katıldığı sırada polis aracından atılan gaz fişeği ile ağır yaralandı. 16 Haziran 2013’te yaşanan olayda başından vurulan Dursun’un kafatasında “yaşamsal tehdit” oluşturacak şekilde 4. dereceden kırık olduğu rapor edildi.
Yaralamaya sebep olan görevlilerin tespit edilmesi ve yargılanması ve tazminat ödenmesi talepleri mahkeme tarafından reddedilen Dilan Dursun, AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, başvurucunun “yaşam hakkının” ve “toplantı gösteri yürüyüşü hakkının” ihlal edildiğine karar verdi.
“Davanın uzaması kabul edilemez”
Dursun’un başından vurulduğu sırada polis telsizinde yapılan konuşmalar da dava dosyasında yer alırken, olaya karışan polislerin 2020’de hâkim karşısına çıkarılması ve davanın yedi yıl sürmesinin kabul edilemez olduğu da AYM kararında belirtildi.
Bu durum AYM kararında, “Yaşam hakkının kamu görevlilerince ihlal edildiği gibi ciddi bir iddia üzerine başlatılan yargılamanın olayın üzerinden yaklaşık dokuz yıl geçmesine rağmen bitmemesi hatta failin dahi tespit edilememesi soruşturmanın makul sürede nihayete erdirilemediğini açıkça göstermektedir. Yargılamadaki bu gecikmenin etkili soruşturma yapma yükümlülüğüyle bağdaştığı söylenemez” ifadeleriyle değerlendirildi.
“Kamusal güç şiddet içermektedir”
AYM kararında, Dursun’un “Adli Tıp Kurumu’nun raporuna göre ‘yaşamsal tehlike oluşturacak ve 4. derece ağır kırık oluşacak şekilde yaralandığı” bilgisine de yer verildi. AYM’nin değerlendirmesinde ayrıca, “Başvurucunun kolluk görevlisi tarafından yaralandığı hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır” denildi.
AYM kararının değerlendirme bölümünde ise Dursun’un yaralandığı sırada uygulanan yöntemlere ilişkin de şu tespitlere yer verildi:
“Başvurucuda meydana gelen -sağlık raporlarında belirtildiği şekliyle- ağır yaralanma hali, uygulanan kamusal gücün gerekli olan oranın ötesinde bir şiddet içerdiğini açıkça göstermektedir. Dolayısıyla kolluk kuvvetince başvurucuya karşı kullanılan gücün orantılı olduğu söylenemeyecektir.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
İzin almaksızın toplantı ve gösteri yapma hakkı
AYM değerlendirmesinde ayrıca, Anayasa’daki “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” hükümlerine de atıf yapıldı.
“Yaşam hakkı ihlal edilmiştir”
AYM bu değerlendirme ve tespitlerden sonra, “Yaşam hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır” kararını verdi. Dursun’a 252 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmeden AYM, yaşam hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için kararın bir örneğinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini de kararlaitırdı.