Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sinan Ateş suikastıyla ilgili ilginç şeyler oluyor – Ruşen Çakır yorumluyor

Bir önceki Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, 30 Aralık 2022’de Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Ateş suikasına ilişkin soruşturma kapsamında Tolgahan Demirbaş tekrar gözaltına alındı. Demirbaş’ın, cinayet akşamı MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz ile aynı evdeyken gözaltına alındığı ancak savcılık talimatıyla serbest bırakıldığı iddia edilmişti. Demirbaş ile birlikte cinayet kapsamında tutuklanan bazı şüphelilerin avukatlığını yapan Serdar Öktem ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın Özel Kalem Müdürü Emre Y. de gözaltına alındı.

Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’na, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye Sinan Ateş hakkında soru sormaya çalışırken müdahale edildi. Sinan Ateş’in dayısı ve eşi de çeşitli açıklamalar yaptı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de bugün partisinin grup toplantısında olayı ciddi bir biçimde gündeme getirdi.

Ruşen Çakır, Sinan Ateş suikastıyla ilgili son günlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş, biliyorsunuz 30 Aralık günü Ankara’da gündüz gözüyle bir siyâsî sûikaste kurban gitti. O günden bugüne olay aydınlanmış değil. Ben de bu konuda çok yayın yaptım. Fikr-i tâkip deriz biz gazetecilikte buna. Bu tür olaylar genellikle başlar; önce büyük ilgi yaratır, ondan sonra yavaş yavaş etkisini kaybeder. İlk yaptığım yayınların gördüğü ilgiyle en son yaptığım yayın arasındaki farkı da müşâhede ettim ve böyle oldu. Bu da şaşırtıcı değil. Fakat bu olay çok önemli bir olay ve bu olayla ilgili son günlerde yaşanan birkaç ilginç gelişmenin bir şeylerin habercisi olduğu kanısındayım. Şunu özellikle vurgulayayım: Herhangi bir yerden herhangi bir bilgi almış filan değilim. Ama tamâmen açık kaynaklardan yaşananlara baktığımız zaman, bu olayın seyrinde bir ilginçlik var. Şöyle söyleyelim: Şu âna kadarki olay neydi? Birileri gözaltına alınıyor, tetikçi kayıp, birileri gözaltına alınıyor ve içinde özel harekâtçılar da var; eski ülkücüler de var, mafyacılar da var vs.. Birtakım açıklamalar yapılıyor; ama âilesi, özellikle eşi, olayın çok da fazla siyâsîleştirilmesini istemiyor ve ayaklar frende bir şekilde bu olay târihe karışacak. Tıpkı Uğur Mumcu cinâyetinde olduğu gibi, tıpkı başka büyük sûikastlerde olduğu gibi. Türkiye’de maalesef çok yaşandı. Bu da aydınlatılmayan siyâsî cinâyetlerden birisi olacak. 

Fakat bana göre birkaç tâne önemli gelişme oldu. Önce dünkünden başlayalım. Ne oldu dün? Gazeteci arkadaşımız Yıldız Yazıcıoğlu, Devlet Bahçeli’ye Sinan Ateş’le ilgili soru sormak istedi. Çok aşırı bir tepkiyle karşılaştı; ittiler, olay yerinden uzaklaştırdılar — “olay yeri” değil aslında, grup toplantısı çıkışında. Genellikle liderlere grup toplantısına girerken, ama daha çok çıkışta sorular yöneltir Meclis’te çalışan gazeteci arkadaşlarımız. Yıldız da şu anda Parlamento’daki en tecrübeli muhâbirlerden birisi. Yakından tanıdığım ve güvendiğim bir arkadaşımdır, meslektaşımdır. O, çok basit, daha “Sinan Ateş” der demez bir müdâhaleye mâruz kaldı — milletvekilleri ve Bahçeli’nin danışmanları tarafından. Bahçeli’nin kendisi, “Hadi işine bak!” gibi bir sözle tersledi. Bu bize bir kere olayın hâlâ ne kadar hassas bir yerde olduğunu gösteriyor. Yani lâfı bile ettirilmek istenmiyor. Halbuki daha önceki bir grup konuşmasında, Bahçeli bu olaya uzun uzun yer vermişti. Sûikastin hemen ardından değil, bir süre geçtikten sonra uzun uzun yer vermişti. Ama burada da yine olayın kendilerine yıkılmak istenmesine yönelik bu tavır var. Şimdi Yıldız Yazıcıoğlu’nun işini yaparak soru sormasını bastırma olayının ardından –bu çok büyük bir yankı uyandırdı tabiî; yankı uyandırdı derken, daha çok sosyal medyada yankı uyandırdı, çünkü geleneksel medyanın büyük bir kısmı iktidar tarafından denetleniyor, onlar tabiî ki olayı görmezden geldiler–, MHP peş peşe açıklamalarla olayı başka bir yere taşımaya çalıştı. Özellikle gazeteci arkadaşımızı suçlayıcı bir şekilde, yaptığı sâdece soru sormak olan bir gazeteciye birtakım etiketler yapıştırmaya kalktılar. Bu bir kere olayın aslında hâlâ ne kadar sıcak olduğunu gösteriyor.

Bu arada başka gazeteci arkadaşlarımız, Nevşin Mengü’nün berâber çalıştığı arkadaşlar, Sinan Ateş’in dayısıyla konuştular. O çok sert birtakım açıklamalar yaptı. Dayısının açıklamasının üzerine eşi bir açıklama yaptı. Âile adına sâdece kendilerinin konuşabileceğini söyledi, diğerlerine îtibar edilmemesi gerektiğini söyledi. Ama ilk defâ eşi, bir şekilde olayın sonuna kadar gidilmesi gerektiğini söyledi. Sûikastin hemen ardından yaptığı açıklamaya benzer bir tonda konuştu; ama yine de sesini biraz yükselttiğini gördük. 

Ama beni en çok şaşırtan, Meral Akşener’in bugünkü grup konuşması oldu. Meral Akşener daha önce kısaca değinmişti bu olaya ve eşinin ricâsı üzerine olay hakkında soru önergesi vermeyi düşünmediklerini söylemişti. Bu şaşırtıcı bir şeydi. Çünkü bu olaydan rahatsızlık duyan ülkücü câmianın içerisindeki kişilerin ilk bakacağı adres İYİ Parti’ydi. Çünkü İYİ Parti’nin önde gelen kadroları, yakın bir zamâna kadar MHP içerisinde siyâset yapmış ve Bahçeli’nin yerine aday oldukları için Erdoğan’ın desteğiyle Bahçeli tarafından tasfiye edilmiş kişilerdi. Ama nedense onlar sessiz kaldılar. Buna karşılık Kemal Kılıçdaroğlu bu olayı sürekli gündeme taşımaya çalıştı. Fakat tabiî ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun o kitleye ulaşması, bir Meral Akşener’in ulaşması kadar kolay değildi. Dolayısıyla belli bir yerden sonra çok etkili olmayabilirdi. Bugün Meral Akşener, olayı çok ciddî bir şekilde gündeme getirdi. Diyor ki: “Bu olay artık âileyi aştı. Biz daha önce âilenin böyle bir ricâsı var diye çok kurcalamadık; ama olay âileyi aştı. Devletin dört bir yanını sarmış olan mafyalar, simsarlar, tefeciler, uyuşturucu kaçakçıları gün gibi ortaya çıktı” deyip, Erdoğan’a çok sert bir şekilde, “Bostan korkuluğu musun? Bu olayı çöz” dedi. 

Meral Akşener’in bunu neden şimdi dile getirdiği, ilk başta sıcağı sıcağına dile getirmediğine gelinecek olursa; anladığım kadarıyla bu tür olaylarda –tabiî çok sert bir olay olduğu için, bir cinâyet sonuçta–, bunun nelere yol açacağı kestirilemediği için bâzen insanlar temkinli olmayı tercih edebiliyorlar. Meral Akşener de bunu yaptı. Ama aradan geçen süre zarfında artık bu olayın nereye doğru evrildiğini görüp buna müdâhil olmak istemiş anlaşılan. Ama bence çok daha önemli bir olay şu: Her ne kadar İYİ Parti bunu dillendirmese de, MHP bunun üstünü örtmek istese de –en son Erdoğan’ın Bursa mitinginde olduğu gibi, orada açılan pankartları biliyorsunuz–, bu olayı unutmayan, unutturmak istemeyen bir kesim var. Özellikle de ülkücü hareketin, MHP’nin kıta sahanlığında olan bir kesim. Ve bu olay seçimlere çok az bir süre kala yaşanıyor. Her bir oyun çok değerli olduğu bir ortamda yaşanıyor. Dolayısıyla bu olayın, yani bu sûikastin seçimleri etkilememesi mümkün değil. Ve Meral Akşener’in bu yaptığı hamle, bu olayı siyâsîleştirmeme çizgisinden vazgeçtiğini ve bunu seçim sürecinde de bir şekilde kullanacağını gösteriyor ve anladığım kadarıyla da bundan birtakım hızlı sonuçlar alacağını düşünüyor. Çünkü kendisinin hafta sonu yaptığı Şanlıurfa ve Diyarbakır kongrelerini izledim ve orada çok sayıda İYİ Partili’yle –hem bölgeden İYİ Partililer’le hem de Akşener’le berâber Ankara’dan ya da İstanbul’dan gelmiş olan parti kurmaylarla– sohbet etme imkânlarımız oldu. Hemen hemen hepsinin gündeminde çok ciddî bir şekilde Sinan Ateş olayı vardı. Yani İYİ Parti bu olayı unutmak istemiyor. Unutmak istese de unutması mümkün değil. Dolayısıyla Akşener’in bugünkü grup konuşması, İYİ Parti’nin geç kalmış da olsa bu olayı sâhipleneceğinin işâreti ve bu önemli bir gelişme. 

Yine bugün Tolgahan Demirbaş hakkında gelen haberler var. Bu kişi, Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde yöneticilik yapmış bir isim ve sûikastin akşamında kendisinin Ülkü Ocakları eski başkanı ve şimdi Mersin milletvekili Olcay Kılavuz’a ait bir evde gözaltına alındığı –Olcay Kılavuz’un îtirazlarına rağmen–, daha sonra da hızlı bir şekilde serbest bırakıldığı bilinen bir kişi. Bu kişi tekrar gözaltına alındı. Bu çok önemli bir gelişme. Bir diğer husus, daha ilk günden îtibâren birçok kişinin avukatı olarak adı geçen Serdar Öktem — İstanbul’da bir avukat. Onun da gözaltına alındığı haberi geldi. Ve bir başka isim de Emre Y. olarak geçiyor. Bu kişinin de MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın Özel Kalem Müdürü olduğu ileri sürülüyor. Bu konuda resmî açıklama yapılmış değil. Ama bâzı yayın organları bunu ileri sürdüler. Her hâlükârda MHP içerisinde çalışan bir kişi olduğu söyleniyor. Bu yeni gözaltılarda, soruşturmada biliyorsunuz savcının değiştiği söylendi. Sonra yapılan açıklamada savcının değişmediği, bir savcı daha atandığı söylendi ve insanların aklına tabiî ki doğal olarak olayın örtbas edilmek istendiği geldi. Zâten yeni gelen savcının da hemen birtakım MHP’lilerle fotoğrafları çıktı ve dendi ki: “Bu olay örtbas edilmek isteniyor. Yeni savcılarla yargıya da müdâhale ediliyor” filan dendi. Ama bu son gözaltı gelişmeleri işin hiç de öyle olmayabileceğini bize gösteriyor. 

Şimdi birbirinden farklı yaşanan bu olayları bir araya getirmek mümkün mü? Çok mümkün değilmiş gibi gözükebilir; ama hepsinin ortak bir noktası var. O da şu: Bu olay kolay kolay unutulmayacak ve bu olay Türkiye’de seçime doğru –ki önümüzdeki günlerde muhâlefetin adayı da nihâyet açıklanacağa benziyor– ciddî bir şekilde kullanılacak gibi ve Erdoğan’ın üzerinde çok ciddî bir baskı var şu hâliyle. Çifte baskı belki; bir tarafta bunun üzerine çok fazla gitmemesi, bir tarafta da sonuna kadar gitmesi yolunda. Birçok konuda konuşan Erdoğan’ın, Ankara’da gündüz gözüyle işlenen bu sûikasta dâir bir şey söylememiş olması zâten onun için bu olayın nasıl bir ateşten top olduğunu bize gösteriyor. Ama artık bu top elinde ve bununla ne yapacağı Türkiye’nin birçok açıdan kaderinde etkili olacak. En uzak ihtimal şu: Erdoğan’ın seçime doğru, seçime rağmen diyelim, bu olayın hızlı bir şekilde tüm yönleriyle aydınlatılması için gerekli yerlere, başta yargı olmak üzere, yönlendirmede bulunması. En zor ihtimal bu; ama böyle bir ihtimâlin olduğunu yine de düşünüyorum, temennî etmenin dışında düşünüyorum. Diğer taraftan, belli kademelerde bu olayın, birilerinin siyâsî olarak başkalarına karşı kullanabileceği bir olay olduğu ortada. Şimdi gördüğümüz kadarıyla muhâlefet iktidâra karşı kullanıyor bunu, kullanmaya başladı. CHP daha önce yaptı, İYİ Parti yeni yeni yapıyor. Masa’daki diğer partiler de bunu kullanabilirler, seçim kampanyasında özellikle. Ama iktidârın ortakları arasındaki ilişkinin derecesine göre de o ortaklar arasında Sinan Ateş olayı pekâlâ gündeme gelebilir. Böyle ilginç bir durumla karşı karşıyayız. 

Çok zor; ama bu olayın aydınlanması yolunda seçime doğru çok hızlı adımlar atılması hâlinde, Türkiye’de bambaşka bir seçim atmosferi yaşayacağımız muhakkak. Büyük bir ihtimalle seçimin sonrasına kalacak ve büyük bir ihtimalle iktidârın değişmesi durumunda üzerine gidilecek bir olay olacak. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, birilerinin bu konuyla ilgili, Sinan Ateş olayı konusunda aşırı tedirgin, birilerinin aşırı rahat, birilerinin de ne yapacağını bilmez bir halde olduğu, çok acayip bir olayla karşı karşıyayız. Bütün bunlar neden oluyor? Çünkü gündüz gözüyle genç bir akademisyen ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı gibi önemli bir görevi üstlenmiş bir kişi öldürülüyor. Katilleri belli, katillere yardımcılık yapanlar belli, onlara bir şekilde imkân sağlayanlar belli. Ama bütün bunlar belli olmasına rağmen hâlâ kimin bu sûikasti yaptırdığı belli değil. Sonuçta bunun çok da kolay bir şey olması söz konusu. Ama o kolay şeyin yapılması için de siyâsî bir irâde gerekiyor. Ya bugünkü iktidar bu irâdeyi gösterecek ya da değişirse yarınki iktidar. Bunu izlemeye devam etmemiz gerekiyor. Kolay kolay unutulacak bir olay değil. Unutulmaması gereken bir olay zâten ve bu olayın bir an önce aydınlatılması gerekiyor. Aydınlatılması girişiminin de Türkiye’deki siyâsî dengeleri bayağı bir sarsacağını şimdiden söyleyebiliriz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.